Kanada’nın İstanbul Başkonsolosu tarafından Kanada’nın kuruluşunun 150. yılı anısına bir Türk-Kanada film festivali düzenlemek üzere davet edildiğimde aklıma son 50 yılın başarılı Kanada filmleri geldi. Kuruluşu 1867’ye dayanan, iki Avrupalı toplumun ağırlıkta olduğu, zamanla kendi yerlilerine de özerk haklar veren, 1970’lerden itibaren göçmenler ve çok-kültürlülük politikası geliştiren bir ülkeden çıkan sinemalar da çeşitlilik gösteriyor. Kanada sinemalarından öne çıkanların başında belgesel sinemacılık geliyor. İkinci sırada animasyon/çizgi film yapımı ve üçüncü sırada ise deneysel sinema yer almakta. Ancak uzun metraj dramatik sinema üretiminde de özellikle 1990’lardan itibaren Kanada, film üretiminde çeşitli başarılar gösteriyor. En son genç deha da Cannes Film Festivali’nden ödülle döndü. Ancak bu Kanada’nın uluslararası film festivallerindeki ilk başarısı değil. Daha Avrupa tarzı yaşam süren, Fransız kültürünün ağırlıkta olduğu Quebec eyaletinden çıkan sinema 1980’lerden beri Denys Arcand, Robert LePage gibi ödüllü sinemacılar da çıkarıyor.
Önce Belgesel Vardı: Ulusal Sinema Ofisi’nin Kuruluşu
Kanada’nın sinema geçmişi daha çok Amerikan filmlerinin egzotik mekân olarak kullandığı filmlerden biliniyor. Kanada’dan Hollywood’a uzanan yıldız oyuncu ve yönetmenler sinemanın ilk doğduğu yıllardan beri var. Mary Pickford, Norman Jewison, Arthur Hiller Amerikan sinemasında ilk bilinen Kanada kökenli isimler. Kanadalıların ülkelerinin turizm reklamını yapmaları için Amerikan filmlerine teşvik vermeleri sonucu 1940’lara kadar sadece kaçamak Niagara şelaleleri sahnesi koyan Amerikan filmlerinin üretilmesine neden olmuş. Tam bu sırada da İngiltere’den BBC’ye belgesel yapmakta olan bir İskoç, John Grierson, Kanada Hükümeti tarafından İkinci Dünya Savaşı konusunda propaganda filmleri yapmak üzere davet ediliyor. John Grierson Kanada sinemasında belgesel geleneğini başlatan kişi oluyor. Grierson'un kurduğu resmî devlet kurumunun adı National Film Board of Canada. 1950’lerde doğrudan sinemanın (cinema verite) yaratıcılardan olan bu kurum, 1960’larda kurduğu özgürlükçü birimleri sayesinde kadın, azınlıklar ve işçi hakları ve popüler kültür üzerine yaptığı belgeseller sayesinde dünya çapında üretim yapan bir belgesel sinema merkezi haline geliyor. Günümüzde Michael Moore’la ortak belgesel filmler de yapan NFB birkaç yılda bir en iyi uzun veya kısa metraj belgesel Oscar’ına aday oluyor veya kazanıyor.
Vergi Cenneti ve Sinema Sanayi Kuruluşu
Kanada’nın 1968 - 1984 yılları arasındaki başbakanı Pierre Elliot Trudeau (şimdiki Başbakan Justin Trudeau’nun babası) pek çok alanda ülkenin kurucusu olduğu gibi uzun metraj dramatik film sektörünün de öncüsü. Amerikan sinemasının kültür emperyalizmine karşı 1970’lerde kurulan Telefilm Canada adını alacak olan kurum özellikle profesyonellere vergi indirimi karşılığı Kanada yerli filmlerine yapım desteği veren programları başlatıyor. Bu sayede David Cronenberg, Ivan Reitman gibi yönetmenler ilk filmlerini yaparken konusu ilginç olmayan yüzlerce vergi iadesi filmi ortaya çıkıyor. Dişçilerin ve avukatların yapımcılık üstelendiği bu filmlerin yapımının Kanada’da düşünen, yaratıcı ve teknik sinema personeli yetişmesine de katkısı oluyor.
Quebec Sineması’nın Doğuşu
1970’ler aynı zamanda Fransız kültürel geçmişine sahip olan Quebec bölgesinde milli bir kültürel uyanışa sahne oluyor. Eski bir televizyon muhabiri Rene Levesque’in başını çektiği sanatçı ve düşünürler eyalette bağımsızlık isteyen iktidarları iş başına getiriyorlar. Bu süreçte sinema da Quebec milli kimliğinin bir göstergesi olarak yükseliyor. Michel Brault, Claude Jutra ve Denys Arcand bu yeni sinemanın öncüleri. 1987’de Amerikan İmparatorluğu’nun Çöküşü (Decline of American Empire) filmiyle en iyi yabancı film dalında Oscar’a aday olması Quebec Sineması’nda hem gurur kaynağı hem de bir güven patlaması yaşatıyor. Arcand bu başarısını Gannes Film Festivali’nde en iyi film ödülü ve bir sonraki filmi Jesus of MontreaîV gene Oscar adayı olarak sürdürüyor. Arcand yıllar sonra benzer bir başarıyı devam filmi olan Barbarların İstilası (Barbarian Invasions) filmi ile tekrarladı. Yeni kuşak Quebec sinemacılarından ilginç bir isim de Robert LaPage. Deneysel tiyatro anlayışını sinemaya aktaran LaPage, karakter yaratma, çerçeve anlatı, mesafeli oyunculuk yönetimi gibi özelliklerle dünyaca tanınan bir sanatçı. Quebec sinemasının günümüzde en bilinen diğer temsilcileri Jean Marc Vallee, Denis Villeneuve ve Xavier Dolan. Villeneuve, 2000 yılında Maelstrom (Girdap) ile farklı bir görselliği teknik olarak göze batmayan ama akıcı bir anlatımla birleştirdi. Incendies filmi ile Oscar’a aday olan Villeneuve bu filmden sonra birbiri ardına Amerikan sineması içinde tür filmleri yaptı ve çok önemli oyuncularla çalıştı. En son Arrival (Varış) filmi ile dünya sinemasında yerini pekiştiren Villeneuve, Ridley Scott’un klasik filmi Blade Runner'a devam filmi olan Blade Runner 2049 filmi ile yeniden ön planda. Xavier Dolan ise çocuk yaşta oyuncu olmuş ve on yılı aşkın bir kariyerden sonra ilk uzun metraj filmini 19 yaşında çekmiş bir sanatçı. Eşcinsel kimliği ve anne-aile kavramıyla olan sonsuz hesaplaşmasıyla içten ve tutkulu genç yönetmenin her filmi Cannes Film Festivalinden bir ödülle döndü.
1990’lar ve Toronto Yeni Dalga Sineması
1980’lerde Telefilm Canada’nın desteği, yeni yaratıcı yönetmenler yaratırken 1990’larda artık York, Ryerson, Concordia University gibi sinema okullarından mezun olan yeni bir kuşak genç yönetmen ortaya çıktı. Özellikle 1993’te Normanjewison önderliğinde kurulan Kanada Film Merkezi (Canadian Film Gentre) yönetmen, senarist, yapımcı ve kurgucu yetiştirme programları sayesinde pek çok genç yetenek öncelikle Ontario bölgesinde, Toronto’da yönetmen olarak yetişti. Bruce McDonald, Don McKellar, Atom Egoyan, Jeremy Podeswa, Patricia Rozema, John Greyson ve Peter Mettler bunlardan birkaçı. Bu yönetmenler Hollywood sinemasının formüle dayalı tür filmlerini ve kendilerinden önce gelen Kanadalı yönetmenlerin melankolik, hüzünlü, kalp acısı anlattığı filmlerinden farklı bir tarz film yapmaya giriştiler. Kanada filmleri bu yönetmenlerden önce devlet destekli ve madden getirisi olmayan batık yatırımlar olarak görülürdü. Patricia Rozema’nın Deniz Kızlarını Şarkı Söylerken Duydum (I’ve Heard the Mermaids Singing) filmi 1987’de hem uluslararası ödüller kazandı, hem de düşük bütçeli bağımsız bir film olarak gişede oldukça başarılı olabileceğini gösterdi. Atom Egoyan ise 1997’de The Sweet Hereafter ile Cannes’da yıllar sonra Kanada adına en iyi film ödülünü kazandı. Bu hareketin içinden çıkan Don McKellar ve Bruce McDonald ise Kanada’daki gündelik yaşamı birbirinden ilginç mizahi karakterlerle anlatan pek çok film ürettiler. Bunlardan en ilginçleri McDonald’dan Hard Core Logo ve McKellar’dan Last Night’tır. Bu ekibin başarısında festivaller festivali olarak bilinen Toronto Uluslararası Film Festivali’nin (TIFF) de katkısı çoktur. Hem Kanada devleti hem de Ivan Reitman gibi sanatçıların desteğiyle yükselen festival, bugün Cannes, Berlin ve Venedik gibi A tipi film festivalleri arasında bilinmektedir. Bu festivalde Kanadalı olarak ön plana çıkan yönetmenler uluslararası alanda da tanınmış ve daha büyük bütçeli uluslararası projelere yönelmişlerdir. Seth Feldman, Peter Harcourt, Peter Morris, Brenda Longfellow gibi akademisyenler ve Geoff Pevere ve Cameron Bailey gibi sinema eleştirmenleri de bu yönetmenlere yayınlarıyla tanınırlık ve destek vermişlerdir. Bu tür sinemasal üretim Kanada sinemasında halen etkindir ve Amerikan televizyon diziciliğinde de bu ekolden gelen pek çok Kanadalı yönetmen çalışmaktadır. Örneğin Jeremy Pedoswa Game of Thrones, Patricia Rozema ise Transparent dizilerinde önemli bölümlerde misafir yönetmen olarak görev yaptılar.
Animasyon ve Deneysel Sinema
Kanada sinemasında çizgi film ile deneysel sinema iç içe ortaya çıkmış ve sonradan gelişerek yollarına devam etmişlerdir. Animasyon ve deneyseli en iyi birleştiren ve hatta dramatik kısa film konusunda ürün veren Norman McLeran’dır. McLeran pelikül üzerine elle boya yoluyla soyut şekillerle yaptığı animasyonlarla defalarca Oscar kazandı. Bunun yanında 1952 yılına ait Komşular (Neighbours) kısa filmiyle de Oscar kazanarak bu konuda Kanada kısa filmciliğinin önünü açtı. 1980’ler ve 1990’lar klasik animasyon sinemacılığı Disney ve Dreamworks gibi Amerikan şirketlerine de destek verir hale geldi. Özellikle Sheridan College bu dalda eğitim veren bir kurum olarak öne çıktı. Günümüzde animasyon dalında çalışan tüm Kanadalılar Sheridan College ekolünden gelir. Son yıllarda Quebec eyaletinde kurulan özel efekt şirketleri de animasyon konusunda Amerikan şirketlerine destek verir hale geldiler. Deneysel sinema dalındaysa kişisel anılar, hafıza, yaşam-ölüm ve doğa gibi konular Kanada sinemasında ayrı bir yerde durur. Deneysel sinemada dönüm noktası Kanada’nın kuruluşunun 100. yılı olan 1967’de Montreal’de kurulan dünya fuarındaki deneysel film çalışmalarıdır. Michael Snow (Wavelength), Joyce Wieland (Reason Over Passion), Phillip Hoffman (What These Ashes Wanted), Bruce Elder (The Book of All the Dead), Ann Marie Fleming ve Mike Hoolboom Kanada deneysel sinemasının en bilinen temsilcileri.
Kuzeydeki Hollywood
Günümüzde Kanada’da ikincil bir sinemasal üretim tarzı da Vancouver, Toronto ve Montreal gibi büyük şehirlere gelen vergi indirimlerinden ve ucuz iş gücünden yararlanan Hollywood film yapımlarıdır. Bu filmlerde yerel yardımcı oyuncu ve teknik destek veren ekip çalıştırma şartı zamanla Kanada’daki becerikli film ekiplerinin de ortaya çıkmasını sağlamıştır. Kanada’da çekilen Hollywood filmlerinin bazıları şöyledir: Suicide Squad, Room, Robocop, Pompeii, Pacific Rim, Total Recall, KickAss, RED, Chicago ve ilki hariç tüm Testere (Saw) filmleri.
Kadın Yönetmenler
Patricia Rozema ile başlayan Deepa Mehta ve Sarah Polley ile devam eden kadın yönetmenlerin uluslararası film festivallerindeki başarısı Kanada’yı bu dalda ayrıcalıklı bir yere koyar.
Yıldız Oyuncular
Coğrafi ve kültürel yakınlık Kanada’dan pek çok genç yeteneğin Hollywood’a gitmesine neden olmuştur. Yönetmenlerden en bilineni James Cameron’dur. Oyunculardan ise Uzay Yolu dizisinin kaptanı, Kirk’ü William Shatner, Lorne Greene, Leslie Nielsen, Michael Ironside, Margot Kidder, Dan Akroyd, Scream film serisinin yıldızı Neve Campbell, Michael J. Fox, komedyen Jim Carrey, Brendan Fraser, baba-oğul Donald ve Kiefer Sutherlandler, Rachel McAdams, Ellen Page, Sarah Polley, Taylor Kitsch, Ryan Gosling, Ryan Reynolds, Seth Rogen ve Justin Bieber Kanadalı olup uluslararası şöhreti Amerikan sinemasındaki varlıkları ile yakalayan yeteneklerdir.
Konular
Kanada sinemasına özgü genel bir estetiğin varlığından bahsedebiliriz. Çok kültürlülük, devasa büyük bir coğrafyada devamlı hissedilen kolektif yalnızlık, insanların her zorlukta birbirine yardımı, güçlü kadın karakterler ve yeşil-mavi dış mekân ve kahverengi iç mekân renklerinin hâkimiyeti sıkça görülen temalardan bazılarıdır.
Türkiye Kökenli Kanadalı Yönetmenler
Türkiye’den Kanada’ya sinema eğitimi için giden ve hem Kanada’da hem de daha sonra Türkiye’de sinema üreten Türkiye kökenli sanatçılar davardır. Bunlardan Montreal’de yaşayan İshak Işıtan en bilinendir. Işıtan, kapitalizme direnişle ilgili belgeseller yapar. Bunlardan en bilineni Money’dir. Diğer belgeselciler Eylem Kaftan, Sibel Güvenç, Petek Berksoy ve Serhat Yalçınkaya’dır. Kanada’da Türk sinemacılara yardım eden melek sanatçı ise tiyatrocu Celal Uçar’dır.