2013; kültür-sanat, edebiyat ve medya alanlarındaki birçok değerli figürü aramızdan alıp götüren bir yıl oldu maalesef. Kaybettiklerimiz arasında hayatını müziğe adamış olanlar da vardı. Müzik üretimi anlamında ise, bu yıl ülkemizin sosyal ve siyasal hayatına damgasına vuran Gezi Hareketinin şarkıları, muhtemelen 2013’ün en özel hatırası olarak anılacak.
OCAK
4 Ocak’ta gözlerini kapayan Şenay Yüzbaşıoğlu 1970’lerde ‘Sev Kardeşim’ ve ‘Hayat Bayram Olsa’ gibi şarkılarıyla büyük beğeni kazanmış, 1980 tarihli ‘Honki Ponki’ isimli albümüyle Avrupa listelerine de girmeyi başarmıştı. 28 Ocak’ta hayata veda eden Ferdi Özbeğen de bu yıl yitirdiklerimizden biriydi. 1980’lerde ABD ve Avrupa’dan çıkmış hit’lere Türkçe sözlerle yaptığı uyarlamalarla büyük ilgi görmüş olan sanatçı, orkestrayı müziğinin odağına koyarak ulaştığı başarılarıyla Türkçe pop müzikte önemli bir konuma sahip oldu. Her ne kadar kariyerinin sonlarına doğru çizgisini değiştirmiş olsa da onu bir taverna müzisyeni olarak kategorize etmek haksızlık olacaktır. Okay Temiz, Özbeğen’in vefatının ardından yaptığı yorumda onun 1960’larda dans müziği kültürünü Türkiye’ye taşıyanlardan biri olduğunun altım çizmişti.
ŞUBAT
Uluslararası müzik çevrelerinde çok konuşulan iki önemli ödülün heyecanıyla geçti. 10 Şubat’ta verilen Grammy ödülleri ve 20 Şubat’ta sahiplerini bulan Brit ödülleri. Grammy’lerde bu sene, Mumford & Sons’m ‘Babel’i yılın albümü dalında Grammy alırken, Gotye’nin ülkemizde de çok sevilen single’ı ‘Somebody That I Used To Know’ da Yılın Kaydı seçildi. Brit Ödülleri’nde ise, En İyi Ingiliz Kadın Solo Sanatçı olarak Emeli Sande ve En İyi Ingiliz Erkek Solo Sanatçı olarak da Ben Howard geceden ödülle ayrıldı. Yılın En İyi İngiliz grubu Mumford & Sons seçilirken, daha önce de Brit ödüllerine layık görülmüş olan Adele bu yıl da ‘SkyfalT isimli çalışmasıyla en iyi single ödülünü aldı.
MART
Ülkemizde çok sevilen bir müzik adamının, Müslüm Gürses’in ölümünü getirdi. 3 Mart’ta aramızdan ayrılan sanatçı nevi şahsına münhasır şarkı söyleme tarzı, müziğine aktardığı duygusal yoğunluk ve hayranlarının kendisine atfettiği adeta kutsal kimlikle ardında doldurulamaz bir boşluk bırakarak ebediyete kavuştu.
NİSAN
İstanbul, ülkemiz adına gurur verici bir müzik etkinliğine sahne oldu. UNESCO ve Thelonious Monk Caz Enstitüsü tarafından ortaklaşa olarak ilki 2012’de düzenlenmiş olan Dünya Caz Günü’nün İkincisinin merkezi olarak seçilen kentimizde 30 Nisan’da Caz Günü, Gala Konseri’nin yanı sıra gün boyunca çeşitli konserler, söyleşiler, caz atölyeleri, ustalık dersleri ve film gösterimleri gerçekleştirildi. Bu yıl 195 ülkede yapılan etkinliklerle bulunan Caz Günü, Caz’ın yaygınlaştırılması ve felsefesinin tanıtılması aracılığıyla ülkeler arasındaki iletişim ve işbirliğinin geliştirilmesi için hayata geçirilmiş bir proje. Gerek gün boyu yapılan panel ve söyleşilerde, gerekse Aya îrini’de gerçekleştirilen Gala Konseri’nde yapılan konuşmalarda Caz’ın siyahların özgürlük ve eşitlik mücadelesindeki işlevinin altı çizilirken bu müzik türünün günümüzde de adalet ve barış adına çok fazla anlam ve potansiyel içerdiğine vurgu yapıldı.
MAYIS
Mayıs sonunda başlayıp tüm ülkeye damgasını vuran Gezi Hareketi’nin kültür sanat alanındaki en hızlı yansımaları müzikte gerçekleşti. Kimi orijinal besteler kimi de uyarlamalar olan Gezi şarkılarından ilk akla gelecekler arasında Duman’dan ‘Eyvallah’, Boğaziçi Gaz Korosu’ndan ‘Çapulcu musun Vay Vay’, Kardeş Türküler’den ‘Tencere Tava Havası’, Nazan Öncel’den ‘Güya’ ve Dinar Bandosu’ndan ‘The Chapullers’ sayılabilir. O olağanüstü günlerin coşkusunu bizden sonraki kuşaklara en iyi bu şarkılar anlatacak belki de...
HAZİRAN
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfi’nın en kıdemli festivali olan İstanbul Müzik Festivali 41. kez gerçekleştirildi. Konser başlangıç ve bitişlerinde, aralarda konuşulan tek konunun Gezi Hareketi olduğu festivalin bu yılki temasının ‘zaman ve değişim’ olması mükemmel bir tesadüftü. Artık müzik üretiminin parçası olma hedefini taşıyan festivalin Kamran Ince’ye sipariş ettiği ‘Nasreddin Hoca’ isimli eserin dünya prömiyeri festivalin en önemli anlarındandı. Son yıllarda genç sanatçıları desteklemek amacına da ağırlık verilen festivalde Cansın Kara’nın viyolonsel konseri ve Açık Konservatuvar etkinliği bu kapsamda gerçekleştirilen başarılı etkinlikler olarak öne çıktı.
TEMMUZ
Yine bir İstanbul Kültür ve Sanat Vakfi organizasyonu olan İstanbul Caz Festivali’nin parıltısıyla geçti. Caz festivalinde de Gezi Hareketi’nin yarattığı atmosferin etkisi belirgindi. Birçok sanatçı konser esnasında Gezi’ye selam yolladı, konser öncesinde kitleden Gezi sloganları yükseldi. Festivalin Maslak Park Orman’da gerçekleştirilen açılış konserinde Alicia Keys harika bir performans gerçekleştirirken, ABD’li müzisyen Melody Gardot’nun Almanya Sefareti Tarabya Yazlık Rezidansı’nda verdiği konser de festivalin akılda kalıcı anlarındandı. Esbjörn Svensson Trio’nun hüzünlü ve etkileyici performansı, Lena Chamamyan’ın Yıldız Sarayı’nın masalsı atmosferinde söylediği şarkıları, Deutsche Philharmonie Merck’in ‘Teatime at the Savoy’ konsepti altında dinleyicilere sunduğu klasik müzik ve caz parçalan gibi pek çok unutulmaz anla, İstanbul bu yıl da dolu dolu bir caz festivali yaşadı.
AĞUSTOS
Gerçekleştirilen Roger Waters’ın The Wall konserine de Gezi damgasını vurdu. Konser öncesinde ve şarkı aralarında İTÜ Arena’yı dolduran binlerce müziksever “her yer Taksim, her yer direniş” sloganları atarken, Roger Waters sahneye çıktığında Gezi Hareketi’ni selamladı ve protestolarda hayatını kaybeden dört eylemci ve bir polisin fotoğraflan sahnede yansıtıldı. Konseri izleyen bir aktivistin ifadesiyle; “bu bir konser değildi sadece; şahane müzik ve görsellerle süslenmiş bir mitingdi sanki...”
EYLÜL
Eylül ayında yapılan Rock’n Coke festivalinde de kitleden Gezi sloganları duymak mümkün oldu. 6-7-8 Eylül tarihlerinde Hezarfen’de gerçekleştirilen festivalde bu yıl Arctic Monkeys, Editors, Hurts ve Prodigy gibi tanınmış grupların yanı sıra Ellie Goulding, Dub FX (Benjamin Standford) gibi sanatçıların performanstan beğeni topladı.
EKİM
İstanbul kültür sanat hayatının gurur kaynaklarından biri, kentin en eski caz festivali Akbank Caz Festivali 23. kez gerçekleştirildi. 25 Eylül-12 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen festivalin bu yılki programında EtiyopyalI efsanevi sanatçı Mulatu Astatke, Enrico Rava Tribe, Cassandra Wilson ve Nicholas Payton gibi büyük isimlerin yanı sıra Natalia Mann Trio, Chrysta Bell gibi sanatçılar da özgün çizgileriyle dikkat çekti. Festival, yine konserlerin yanında ücretsiz film gösterimleri, paneller ve atölyelerle bir okul işlevi gördü. Bu, maalesef, yıllardır bu festivalde çok büyük emeği olan Mehmet Uluğ’un gördüğü son Akbank Caz Festivali oldu.
KASIM
Kasım ayı caza ve alternatif/avant garde çizgideki müziklere gönül vermiş olanları hayli sarsan bir vefat haberini getirdi beraberinde. Ülkemizde iyi müziğin dinleyici kitlesinin büyümesinde çok önemli role sahip konser ve festivalleri organize eden PozitifLive’ın, dünyanın en iyi caz kulüpleri arasında sayılan Babylon’un ve etnik müzikleri güncele taşıyan harika albümlerin yuvası Doublemoon plak şirketinin kurucu ortaklarından Ahmet Uluğ, ne üzücü ki, kansere karşı verdiği mücadeleyi kaybederek henüz 54 yaşında aramızdan ayrıldı.
Kasım ayında, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkam Mesut Barzani’nin Diyarbakır ziyareti sırasında, sürgündeki efsanevi Kürt müzisyen Şiwan Perver’in, 37 yıl sonra yurduna dönüp Diyarbakır’da sahneye çıkması, İbrahim Tatlıses’le birlikte yaptıkları barış çağrısının ardından birlikte söyledikleri türkülerin onlara sahne önünden ve ekranlardan eşlik eden milyonlarca insanın barış çağrışma dönüşmesi yılın unutulmayacak anlarından biriydi. Aynı ay içinde ülkemizde gerçekleşen bir diğer önemli müzik olayı ise çağımızın en büyük piyanistlerinden biri olarak gösterilen Martha Argerich ve ünlü keman sanatçısı Gidon Kremer’in İstanbul Kültür ve Sanat Vakfi tarafından düzenlenen bir konserde Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda dinleyicilerle buluşmasıydı.
ARALIK
2013’iin Aralık ayı da müzik dünyasından önemli bir ismin vefatım beraberinde getirdi. l96O’lı yıllarda neşeli şarkılarıyla tanınan ve kendine özgü üslubuyla 1970’lerde aranan bir assolist olan Adnan Şenses, 1980’lerde gerek yaptığı müzikte gerek icrasında arabesk çizgiye kaymıştı. Şenses, özellikle meyhane kültürünü sevenler için önemli bir sesti. Yılın son ayındaki en akılda kalıcı performans ise Agnes Obel’in 5-6 Arakk’ta Salon iKSV’de verdiği iki konser oldu. Folk ve klasik müziği biraraya getirdiği kendine özgü şarkılarıyla harikalar yaratan Danimarkalı sanatçının, 2010 tarihli ‘Philharmonics’ ve 2013 tarihli ‘Aventine’ albümlerinden söylediği şarkılara salonu dolduran çok sayıda dinleyici eşlik etti. Obel, konserinde, piyanosunun tuşelerinden süzülen zarif melodilerle sıcak bir düş dünyası yarattı.