Amerika Birleşik Devletleri 8 Kasım’da 2020 yılına kadar başkanlık görevini devralacak yeni başkanını belirleyecek. Yeni başkan Ocak 2017’de yemin ederek politik ve ekonomik anlamda dünyanın en büyük gücünün başına geçecek. Peki Amerikan halkı başkanını nasıl belirliyor? Başkan adayları Ortadoğu’yu nasıl değerlendiriyorlar? Türkiye hakkında ne düşünüyor? Hangi aday Beyaz Saray’a daha yakın gibi birçok sorunun cevabını vermeye çalışacağız.
OBAMA VE 8 YILI
Barack Hussein Obama 4 Kasım 2008 seçimlerinde Cumhuriyetçi rakibi John McCain’i açık farkla yenip, ABD'nin ilk siyah başkanı olarak tarihe geçmişti.
Seçimi kazanmasını sağlayan nedenlerinden biri olan sağlık reformu sözünü gerçekleştirdi. “ObamaCare” olarak adlandırılan reform ile sağlık sigortası zorunlu hale getirildi ve her Amerikan vatandaşı bütçesine uygun sağlık hizmeti verilmeye başlandı.
Obama, başkanlık dönemi boyunca, Irak savaşım bitirdi; Amerikan askerinin 10 yıl içerisinde Afganistan topraklarından tamamıyla çıkacağı tasarıya imza attı. 1978’deki İslam Devrimi ile birlikte birbirine zıt iki kutup haline gelen İran ile Cenevre Nükleer Antlaşmasını imzaladı. Bununla birlikte İran, BM’ye üye ülkelere nükleer çalışmalarını denetleme izni ve uranyum kazanımını üçte iki oranında azaltma sözü verdi. Geçtiğimiz yıl ise, 50 yıl aradan sonra Küba ile diplomatik ilişkilerini yeniden başlattı.
Diğer yandan, Obama’nın, Arap Bahan döneminde Amerika Birleşik Devletleri’nin Libya’ya yaptığı harekat ve Suriye İç Savaşı konularındaki tavrı büyük eleştirilere maruz kaldı.
SİSTEM NASIL İŞLİYOR?
1792 yılından bu yana Amerikan Başkanlığı seçimleri her 4 yılda 2-8 Kasım tarihleri arasındaki ilk sah günü yapılır. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı iki derecek seçimler sonucunda belirlenir. Bu doğrultuda seçmenler aslında doğrudan doğruya başkan ve başkan yardımcısını seçmezler. Her eyaletteki seçmenler, eyaletlerini seçiciler kurulu adı verilen bir kurultayda temsil edecek üyelerini seçerler. Seçimlerden sonra bu seçiciler kurulu toplanarak başkan ve başkan yardımcısı seçimini gerçekleştirir.
Başkan, siyasi partilerin aday gösterdiği ve finanse ettiği liderler arasından seçilir. Partiler ise Türkiye’deki siyasi partilerin aksine, daha çok oy toplamak için kurulmuş örgüt niteliğindedir. Parti ideolojisi rasyonel temeller üzerinde yükseldiğinden, halkın büyük çoğunluğunda kabul görecek fikir ve politikalar inşa etmeyi hedefler. Bu bağlamda, çoğunluk partileri olan Cumhuriyetçi ve Demokrat parti üçüncü bir büyük partinin ortaya çıkması engellemiş olur.
Partilerin başkanlık yarışında destekleyecekleri liderler geleneksel olarak çeşitli eyaletlerde yapılan önseçimlerle belirlenir. Bu önseçimlerde, parti içindeki rakiplerine üstünlük sağlayan adaylar, Ağustos ve Eylül aylarında düzenlenen parti kurultayı tarafından açıklanır.
NEDEN KASIM AYI VE İLK SALI GÜNÜ?
ABD’de bir çok önemli seçim her yıl Kasım ayının ilk salı günü yapılır, çünkü ABD’nin kuruluşunda oy verme, seçme ve seçilme hakkı, sadece toprak ve mal sahibi olanlara tanınan bir imtiyazdı. Doğal olarak politik takvim de çiftçi seçmenlere göre şekillenirdi. Cumartesi günleri çiftçiler ürünlerini pazara getirirlerdi. Pazar günleri ise kilisede vakit geçirirlerdi. Seçimin 1 Kasım’da olamamasının da nedeni; o günün Katoliklerin Ali Saints Day’ adı verilen dini tatiliydi. Geriye Kasım ayının ilk pazartesi gününü takip
eden salı günü kalıyordu. Başkanlık seçimlerinde Kasım ayının ilk sah günü böylece geleneksel hale geldi. Diğer seçimlerde de başkanlık seçimi geleneğini takip etti. An itibariyle Demokrat Parti'de Vermont Senatörü Bernie Sanders ve Eski Bakan Hillary Clinton yanşıyor. Cumhuriyetçi Parti'nin ise 6 aday adayı bulunuyor; ancak 1979'dan bu yana ilk önseçimde ilk üçe giremeyen hiçbir aday Başkan olamadı. Bu istatistiğe dayanarak Cumhuriyetçi kanatta yalnızca ilk üç içerisindeki adayları inceleyeceğiz.
BERNİE ‘SOSYALİST’ SANDERS KİMDİR?
30 yık aşkın siyaset hayatinin ardından, 2016 seçimleri için Demokrat Parti’den başkanlık aday adayı olan Bernie Sanders, fikirleri ve hayat tarzıyla bugünlerde sıkça gündemde oluyor. Sanders, adaylık kararının ardından toplam servetinin 542 bin USD olduğunu açıkladı. Üniversiteden mezun olduktan sonra küçük bir Amerikan eyaleti olan Vermont’a yerleşti ve aktif siyaset hayatına başladı. 1981’den itibaren 10 yıl Belediye Başkanlığı, 16 yıl Temsilciler Meclisi üyeliği yaptı. 2006 yılından bugüne senatörlük görevine devam ediyor.
Bernie Sanders kendisini sosyalist bir demokrat olarak tanımlıyor. Vaatleri ise ABD’nin Soğuk Savaş boyunca izlediği politikayla örtüşüyor. Wall Street şirketlerinin de içinde bulunduğu ABD’de toplam sermayenin büyük çoğunluğunu elinde bulunduran %1’lik kesime adaletli vergiler ve kısıtlamalar getirmeyi planlıyor. Başta üniversiteler olmak üzere tüm eğitim alanlarının ücretsiz olmasını hedefliyor. Ortadoğu konusunda ise daha önce hiçbir başkanın görüşüyle örtüşmüyor. Irak Savaşı’nda “Hayır!” oyu kullanan Sanders, ABD’nin olaylarda eylemsiz kalmasını ve sorunların bölge güçlerince çözülmesini savunuyor. Son olarak 74 yaşında olan Bernie Sanders’ın yaşı bir dezavantaj olarak görülüyor. Seçilmesi halinde ABD tarihinin seçim kazanan en yaşlı başkam olacak.
BİR ‘FIRST LADY’, SENATÖR HİLLARY CLİNTON KAZANABİLİR Mİ?
Senatör Barack Obama, ABD Başkam olduğunda tüm dünya bir ilki konuşuyordu, çünkü Obama ABD tarihinin ilk siyah başkam olarak tarihe geçmişti. Hillary Clinton da yeni bir ilk umuduyla 2008’de başarısız olduğu girişime 2016 için yeniden baş koydu: seçilirse Amerika Birleşik Devletleri’nin ilk kadın başkanı olacak.
Hillary Clinton 1992-2000 yıllan arasında First Lady unvanıyla Beyaz Saray’a yerleşti; kadın haklan üzerine yoğun çalışmalar yaptı. 2001’den 2009’a kadar Amerikan siyasetinde senatör olarak görev aldı. Bir dönem önseçimlerde rakibi olduğu Barack Obama’nın kabinesinde kendisine yer bularak Dışişleri Bakanı oldu.
Clinton her iki kanattaki adaylar arasında en yüksek potansiyele sahip olsa da geçmişinde karıştığı siyasi skandallar kendisini bir hayli zorluyor. Bunlardan şüphesiz en büyüğü kocası Bili Clinton’ın dünyanın en güçlü adamıyken Oval Ofis’te sekreteri Monica Lewinsky ile birlikte olarak Hillary Clinton’ı aldatmasıydı. Clinton çifti ayrılmadı ancak Hillary Clinton tüm dünyada ‘hikayenin mağdur tarafı’ olarak nam saldı.
Clinton’ın bakanlığı döneminde, devlete ait “gizli” yazışmaları kendi e-postasından yapması da güvenlik zafiyeti olarak yorumlandı. Gönderilen e-postalarda, o dönem meslektaşı olan Başbakan Davutoğlu’ndan “Davu” diye bahsetmesi hikayenin Türkiye’ye yansıyan boyutu oldu.
Aynı dönemde, Libya’da Amerikan Konsolosluğu’na 11 Eylül saldırılarının yıl dönümünde düzenlenen, Libya Büyükelçisi Christopher Stevens ve diğer üç konsolosluk çalışanının hayatım kaybetmesine sebep olan olayın sorumlusu tutuldu ve Temsilciler Meclisi’nde 11 saat çapraz sorguya alındı.
Clinton karıştığı tüm skandallara rağmen, hala Amerikan başkanlığı için en büyük favori olarak tanımlanıyor. Bernie Sanders’ın aksine politik olarak merkezci anlayışta olması büyük bir şans olarak görülüyor. Nitekim ABD’de herhangi bir partiye kayıt olmayan seçmen sayısı nüfusun üçte birini oluşturuyor.
DONALD TRUMP KİMDİR?
Cumhuriyetçi tarafta en çok konuşulan isim olan emlak milyarderi Donald Trump’ın herhangi bir siyasi kariyeri bulunmuyor. Aynı zamanda Amerikan siyaseti her seçim kulvarında bağımsız adaylara izin veriyor, ancak Donald Trump 2016 başkanlık seçimi yarışına Cumhuriyetçi Parti’nin aday adayı olarak katıldı. Forbes Dergisi’ne göre 4 milyar $ değerinde bir serveti yöneten Donald Trump mal varlığını diğer milyarderlerin aksine bir aile geleneğine borçlu değil. Üç evlilik yapmış ve 5 çocuğu olan Trump çok satan “Nasıl Zengin Olunur?” adlı bir kitap da yazdı.
Her aday kampanyası için bağış toplamaya çakşırken Trump “Tek kişiyi bile aramayacağım, kendimi finanse edecek kadar param var.” demişti. Kampanyası hayli başardı devam ediyor, zira Cumhuriyetçi kanatta en çok delege kazanan aday Donald Trump. Ayrıca Cumhuriyetçi Parti’den resmi aday olması halinde haftada 2 milyon USD harcayacağım açıkladı.
Donald Trump yalnızca zenginliğiyle değil, önerdiği ve vaat ettiği politikalarla da gündeme oturmuşa benziyor. Amerika’daki camilerin takip altında tutulmasını ve 11 milyon kayıtsız göçmenin sınır dışı edilmesini istiyor. Başkan olduğu takdirde IŞID’in ‘iflahım kesene kadar’ bombalayacağım ve Meksika sınırına boydan boya bir duvar ördüreceğini söylüyor. Küresel ısınmanın abartıldığım ve yalnızca basit bir hava olayı olduğunu düşünüyor. Son olarak ise Rusya Devlet Başkam Vladimir Putin ile harika anlaşacaklarım iddia ediyor.
TED CRUZ
Amerika’nın gözde üniversitelerinden olan Princeton Kamu Politikaları ve Harvard Hukuk bölümlerinden mezun oldu. Başkan Obama’nın icraatlarına sert eleştiriler getirmesiyle bilinen Cruz, 2013 yılında hükümetin fonlanmasına yönelik tasarının oylanmasını geciktirebilmek için Senato’da tam tanrıma 21 saat 19 dakika boyunca ara vermeden konuşma yapmıştı.
Iowa ve New Hamsphire eyaletlerinde ilk üçe giren adaylar arasında en muhafazakar pozisyonda bulunan Ted Cruz eşcinsel evliliği ve kürtajı tamamen yasaklamayı; politik anlamda İsrail’in daima yanında olmayı düşünüyor. Babası Küba’da kendisi ise Kanada’da doğan Cruz aynı zamanda göçmenlik karşıtlığıyla da biliniyor. Ayrıca Eğitim, Enerji ve Ticaret Bakanlığı dahil olmak üzere 5
bakanlığın görevlerini yerel eyaletlere vererek, bakanlıkları kapatmayı ve 10 yılın sonunda 500 milyon $ kar elde etmeyi amaçlıyor.
Son dönemde Cruz, Işid’e karşı Kültlerin silahlandırılması üzerinde çok duruyor. Bunun dışında yakın tarihte “Kültlere devlet sözü veriyorum” demişti.
MARC0 RUBI0, GENÇ, ILIMLI
Henüz 45 yaşında olan Rubio üpkı Cruz gibi aslen Kübalı, seçilmesi halinde Amerika'nın en genç ve ilk Hispanik başkam olacak. Donald Trump ve Ted Cruz’un ardmdan önseçimlerde %20 barajının üzerinde kalan son aday olan Marco Rubio kampanya çalışmaları anlamında sürekli eleştirilse de canlı yayınlardaki münazaralarda Cumhuriyetçi Parti’nin en başarılı aday adayı olarak değerlendiriliyor. Cumhuriyetçi kamuoyu Rubio’nun ortaya net politikalar koyamayan Donald Trump ve aşın muhafazakar Ted Cruz’a kıyasla adaylığı alabileceği konuşuluyor.
Marco Rubio parti içi ve ülke geneli dahil olmak üzere siyasi kariyeri boyunca girdiği tüm seçimleri kazandı. Başardı geçmişine ithafen Cumhuriyetçi kanadın aşın muhafazakar yapılanması Çay Partisi tarafından ‘Seçim Kazanma Makinesi’ olarak anılıyor.
Marco Rubio Amerikan halkı için kendi güvenliğini sağlaması adına silah sahibi olmasının en temel hakkı olduğunu düşünüyor. Başkan seçilmesi halinde dünya üzerinde silinmeye başlayan ‘aile’ ve ‘tanrı’ kavramlarının yeniden doğmasını sağlayacağım söylüyor.
TÜRKİYE İÇİN NE ANLAMA GELİYOR?
George Bush döneminde az bir farkla TBMM’den geçmeyen Irak Tezkeresi kararının bölgenin kaderini tamamen değiştirdiği söyleniyor. 2009’da Barack Obama Başkan sıfatıyla ilk yurt dışı gezisini Türkiye’ye yapmıştı. Sık sık birlikte çalışan müttefik iki devlet vurgusu yapmış ve ılımlı, modernist bir İslam anlayışından dolayı Türk halkım tebrik etmişti. Türkiye, 2017 yılında göreve başlayacak yeni başkan için de şüphesiz Ortadoğu’daki en kritik ülkelerden biri.
Sanders’in “Bölge problemlerini bölge güçleri çözsün.” anlayışı Türkiye’yi daha büyük bir sorumluluğa iteceğini söylemek yanlış olmaz. Hillary Clinton “Zor Seçimler” adlı kitabında Türkiye’yi “Geleceği belirsiz, önemli ancak bir o kadar da sinir bozucu ortak” olarak niteliyor. Erdoğan ile görüşmeleri sırasında sık sık çevirmenlik de yapan Davutoğlu’na ise “Tutkulu ve bilgili bir diplomat” yakıştırması yapmıştı. Ancak otoriteler Obama dönemine benzer bir ilişkinin Clinton döneminde de devam edeceğini düşünüyor.
Başkanın Cumhuriyetçi kanattan seçilmesi halinde Donald Trump’m Rusya ile ‘harika’ ilişkiler ve Vladimir Putin ile dostluk vaadi özellikle bu dönemde Türkiye’yi bir hayli zorlayabilir. Ted Cruz’un Ortadoğu’ya dair açıklamalarında genellikle konu IŞlD oluyor ve Türkiye’nin politikasıyla ciddi ayrılıklar yaşıyor. Cruz’a göre Türkiye’nin “Terör Örgütü” olarak nitelediği YPG/PYD “bölgedeki İslamcı örgütlerle savaşta bir numaralı destekçisi...” Marco Rubio ise Amerika’nın İran’la yaptığı ve süreci normalleştiren nükleer anlaşmaya “Güvenliğimizi risk altına alıyorsunuz.” diyerek karşı çıkmıştı. Ardmdan Türkiye’nin Rus uçağım düşürmesi konusunda Marco Rubio “Eğer müttefiklerimizin arkasında durursak Rusya bizi test edemez. ” açıklamasını yapmıştı. Bu bağlamda Rubio Türkiye iç siyasetine karışmamakla birlikte, bölgede “Dost, dosttur.” mortosuyla hareket edeceğini gözler önüne seriyor.