Türkiye’nin ve dünyanın yakından takip ettiği Almanya Parlamento seçimleri gerçekleşti. Angela Merkel’in 2005’den itibaren şansölye sıfatıyla yönettiği Almanya’da kampanya süreci hayli tartışmalı bir seçimi geride bıraktı. Almanya Parlamento seçimleri sonuçlarının açıklanmasıyla süreç resmen sona erdi.
Sandıkların açılmasının ardından gözler konunun uzmanlarına çevrildi. Bu kapsamda Kadir Has Üniversitesi’nde “Almanya Seçimleri, Seçimlerin Avrupa’ya ve Türkiye — Avrupa İlişkilerine Etkileri” başlıklı bir konferans düzenlendi. Profesör Serhat Güvenç’in moderatörlüğünü yaptığı etkinlikte, Sabancı Üniversitesi’nden Prof. Ahmet Evin, Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Doç. Dr. Çiğdem Nas ve gazeteci Ahu Özyurt konuşmacı olarak yer aldı.
Göçmen Politikası ve Aşırı Sağ
Sonuçların konuşulduğu ilk bölümde, Profesör Serhat Güvenç Alman Sosyal Demokrat Partisi SPD’nin beklenmedik güç kaybının Angela Merkel ile kurdukları uzun süreli koalisyonunun ve Avrupa’nın genelinde seçmenler tarafından cezalandırılan “Göçmenlere Evet” politikasının bir sonucu olduğunu dile getirdi.
“Alternatif Almanya” sloganıyla aşırı sağcı eğilimler gösteren ve göçmen karşıtı politikalarıyla bilinen AFD’nin ilk kez ve üçüncü parti olarak meclise girmesini Ahmet Evin şu sözlerle yorumladı: ‘Almanya, anti-demokratik hareketleri ortadan kaldıran mücadeleci demokrasi adım verdiğimiz bir siyaset hukukuna sahip. Bu durum AFD’nin, dünyanın diğer yerlerindeki faşizan hareketler gibi olmasını önlüyor. Çünkü böylesi bir durumda, parti kapatılabilir ancak % 11 oy oranıyla Parlamento’da temsil hakkı kazanmaları önemli bir başarı. Bunda ülke içinde gerçekleşen terör olaylarının ve göçmen hoşnutsuzluğunun payı büyük görünüyor.”
Adolf Hitler ve Nazi endişeleriyle devam eden Evin, “AFD’nin Nazi örneğindeki gibi Almanya’yı değiştirme hayali an itibariyle çok kısıtlı duruyor. Göçmenlerin ülkeyi terk etmesini, para birimi olarak Mark’a dönmeyi ve AB’den ayrılmayı öngören politikaları genel olarak Avrupa’nın dertleriyle ortaklık gösteriyor. Şu an için büyük bir problem olarak görünmüyor” dedi.
Aşırı Sağın Olmadığı Bir Koalisyon
Tek başına iktidarın mümkün görünmediği Almanya’da Merkel seçim öncesinde hiçbir şeklinde AFD ile koalisyon görüşmelerinin yapılmayacağını söylemişti. SPD’nin seçim gecesi “Ana muhalefet partisi olarak kalacağız” açıklamasının ardından Merkel’in solda konumlanan Yeşiller ve merkez parti diyebileceğimiz FDR ile koalisyon seçeneği tek iktidar şansı. Aksi takdirde, Almanya Türkiye’nin yaşadığı gibi bir erken seçime tanıklık edebilir.
Diğer yandan, İngiltere’nin Brexit kararının ardından ağır top sayısı Fransa ve Almanya ile sınırlı kalan Avrupa Birliği’nde, Fransa seçimlerinde Birlik karşıtı Le Pen’in güç kazanması AB’nin sonunun yaklaştığına dair tartışmaları hızlandırmıştı. Almanya seçimlerinin Avrupa Birliği’ni nasıl etkileyeceği sorusuna Çiğdem Nas, “Dünyanın geri kalanına bakıldığında Liberal değerlerin savunucusu olarak iki isim karşımıza çıkıyor: Angela Merkel ve Emmanuel Macron. Bu iki ismin yeni dönemdeki uyumu ve çalışmaları hem Avrupa Birliği’ni hem de dünyanın geri kalanı için liberal değerleri kurtarmak üzerine olacak. AB’nin geleceğinin bu iki isme bağlı olduğunu söylemek yanlış olmaz” şeklinde yanıt verdi.
Franco Döneminden Bugüne
Profesör Ahmet Evin ise Franco - Alman birlikteliğinin çok eskiye dayandığını, iki devletin rekabet ettiği kadar birlikte çalıştığı bir geçmişi olduğunu da hatırlatarak, bu birlikteliğin bir kriz değil; tarih birlikteliği olduğunu söyledi.
Seçimin ve olası sürecin Türkiye’ye etkilerinin konuşulduğu son kısımda söz alan gazeteci Ahu Özyurt hem Alman basını hem de Türk basınının iki ülkenin iç politikasıyla ilgili çok yoğun haber yaptığını, Alman medyasının Merkel’i Türkiye’ye karşı sert olmamakla suçladığının altını çizdi. Yeni dönemde, Alman basınında Türkiye’ye karşı baskının artabileceğine değinen Özyurt, Türkiye’de özellikle son dönemde artan Alman karşıtlığı haberleriyle alakalı çeşitli gazetelerden oluşan bir kolaj sunumu yaptı.
Türkiye'yi Zor Günler Bekliyor
Profesör Serhat Güvenç ise FDR, Yeşiller ve Merkel koalisyonunun gerçekleştiği düzlemde Türkiye’yi zor günlerin beklediğini dile getirdi. Bu koalisyon, Merkel’i Türkiye’ye karşı sesini yükseltmeye zorlayabilir ancak iki ülkenin de karşılıklı olarak pragmatik bir bakış açısıyla birbirlerinin iç politikaları hakkında daha az konuştuğu bir süreç ile tansiyonu düşürmenin daha doğru olabileceğini söyledi.