Bir 'Çin' Var ki Artık Bian Lian Dansı Yapıyor

Bir 'Çin' Var ki Artık Bian Lian Dansı Yapıyor

Bugün, her bakımdan dev bir ülke olan Çin’i yöneten tek ve mutlak güç Çin Komünist Partisi son yıllarda aldığı cesur ekonomik kararlarla dikkat çekiyor. Uzun yıllar Çin’le ilgili araştırmalar yapmış ve bu konuda kitaplar yazmış siyaset bilimi ve ekonomi uzmanı Jonathan Story ile Çin’in bugünü ve yarınını konuştuk.

Pekin’de ünlü bir restoran... Çinliler için tanıdık, bizim içinse değişik bir tablo... Yuvarlak masaların üstünde, dönebilen büyük tahta tepsiler üzerine konulmuş yemekler... Masada oturanların almak istedikleri yemeğe rahat erişebilmeleri için döndürdükleri tambur tepsi... Yüksek sesle konuşanlar, gülenler; hatta, kahkaha atanlar... Aralarda, oradaki turistlerden yükselen İngilizce veya Fransızca kelimeler... Restoranın içinde masalara dönük olarak kurulmuş küçük bir sahne.... Ve en popüler Çin halk şarkılarından örnekler icra eden müzisyenler, şarkıcılar...

Herkes hoşça vakit geçiriyor...

Sonra restoranın ışıkları kararıyor ve sahneye çıkan adam hareketli Çin ezgileri eşliğinde orijinal bir dansa başlıyor.

Bu dansa Çin’de ‘bian lian’ deniyor. Dansçı, bir hayalet gibi simsiyah giyinmiş. Sırtındaki haşmetli siyah pelerinini de dansının bir parçası olarak kullanıyor...

Ama asıl önemlisi, adamın yüzündeki maske.

Oldukça ürkütücü olan bu dikkat çekici maske birkaç dans figüründen sonra, nasıl olduğunu anlayamadan, aniden değişiyor. Başka bir renge ve şekle bürünüyor... Sonra bir daha... Bir daha... Bir daha... Dans eden kişi ani hareketlerle yüzündeki maskeleri birbiri ardına, bir anda değiştiriveriyor. Çin’in en eski sahne sanatlarından biri olan bu dansta, maskelerin art arda nasıl değiştirildiği ise Çin’in en iyi saklanan sırlarından biri. Kötü ruhları korkutmak için kullanıldığı söylenen bu maskeler, aynı zamanda Çin’in birbirinden farklı yüzlerini gösteriyor...

ÇİNİN PEK ÇOK YÜZÜ VAR

Gerçekten de Çin’in pek çok değişik yüzü var... Adı, Çin Halk Cumhuriyeti olan ülkede, birbirinden farklı halklar yaşıyor. Çoğunluktaki ‘hanlar en büyük etnik gurubu oluşturuyor. Ülkedeki azınlık gruplarının sayısı ise 56’yı buluyor. Türkiye’nin yaklaşık 11 katı büyüklüğünde bir yüzölçümüne sahip Çin'de 292 farklı yerel dil ve lehçe konuşuluyor.

Çin’de insanların çoğunun katıldığı bir inanç sistemi; yani, öne çıkan bir din de yok. Ünlü filozof Konfuçyüs’ün öğretilerini kaynak alan Konfuçyanizm; ya da tam tersi Taoizm ve stratejik düşünce, Çinliler arasında en az Budizm kadar etkili.

Bugün, her bakımdan dev bir ülke olan Çin’i tek ve mutlak bir güç yönetiyor: Çin Komünist Partisi... Her şey onun kontrolünde. Tam tamına 80 milyon üyeye sahip olan Parti, dünyanın da en büyük siyasal partisi durumunda.

Ülkedeki her şeyi kontrolünde tutan Parti, son yıllarda aldığı cesur ekonomik kararlarla dikkat çekiyor. Komünist bir partinin serbest piyasa şartlarına ayak uydurmak için kapitalist uygulamalarda bulunması Çin’de önceleri oldukça tepki çekmişti. Ancak, son yıllarda sağlanan müthiş ekonomik büyüme, Parti’yi oldukça popüler hale getirdi.

Biz de uzun yıllar Çin’le ilgili araştırmalar yapmış ve bu konuda kitaplar yazmış siyaset bilimi ve ekonomi uzmanı Jonathan Story ile bu bilgiler ışığında Çin’in bugünü ve yarınım konuşuyoruz:

Mithat Bereket: Çin’in dış dünyaya; uluslararası pazarlara açılımını başarıyla gerçekleştiren Çin Komünist Partisi, gerçekte ne kadar komünist?

Jonathan Story Siyasi açıdan bakarsak, kuruluş şekli, yapısı, organizasyonu ve aralarında kullandıkları dil açısından bence son derece komünist bir parti. Her ne kadar Stalin yönetimi altındaki gibi olmasa da, onların kullandıkları terminoloji de, Mao’nun sistematiği içinde Marksist, Leninist bir dil. Bence, uluslararası şirketlere karşı gösterdikleri tutum, global sistemin marksist yorumu üzerine kurulmuş durumda. Çokuluslu şirketler çok güçlü. Bu yüzden, onlarla iyi geçin; dost ol. Güçlü olanı yanına al. Bu açıdan bakıldığında, “evet” o parti içinde kesinlikle Marksist-Leninist ideoloji var. Ancak, diğer taraftan, Parti’nin Doğu Avrupa’da Sovyetler Birliği etkisinin çöküşünü izlediğim de unutmamak gerek. Bu tecrübe sonunda, piyasaları, partinin iyiliği ve Çin’in refahı için nasıl kullanacaklarını iyi öğrendiler.

Mithat Bereket: Ama bu Parti, bir kapitalist sistem kurmak ya da serbest piyasa ekonomisi oluşturmak için de önemli kararlar almış görünüyor. Bu belki bir deneme ya da bir geçiş dönemi ya da bir plan. Sizce neler oluyor?

Jonathan Story: Aslında, burada serbest piyasa hiçbir zaman var olmadı. Evet, piyasa, her zaman güçlüydü. Piyasa içinde her zaman belirleyiciler; yani, piyasaları, pazarı ellerinde tutan ve fiyatları belirleyen birkaç büyük firma oldu. Bugün bunlar hâlâ var. Ama yine de bugün Çin’de gayet basit bir ifadeyle siyaset, her şeyi kontrol altında tutabiliyor, örneğin mülkiyet konusunda, bu Parti hâlâ iş adamlarının önünde gelir. İş dünyası, belli krediler ya da teşvikler almak; yani finans kaynaklarına ulaşmak, vergi indirimleri alabilmek ve bunun gibi pek çok konuda hâlâ Parti’yi ikna etmek zorundadır. İşte bunlar, Çin’de partinin çok güçlü olduğunun; siyasetin ne kadar önemli olduğunun kanıtıdır. Eğer bu ülkede iş yapacaksanız siyaset ve iş dünyasının birbirine kenetlenmiş olduğunun farkına varmış olmanız gerekir. Diğer yandan sadece siyasetçilere güvenerek iş yapabileceğinizi de düşünmemelisiniz. Çin pazarı ve tüketicisi özellikle kalite ve fiyat konusunda çok talepkârdır. Onlar, batılı şirketlerin sunduğu kaliteye çok çabuk ayak uydurdular. Bu onlara büyük bir avantaj sağladı çünkü pek çok Çinli üretici bu sayede batılı firmaların otoritesini azalttı. Piyasaya çok daha etkili mallar sürdüler. Bu da Batılı malların geleceğini mahvetti. Çinli üreticiler, Parti’nin etkisi olsun olmasın bunu Çin tüketicisinin gelişen talepleri doğrultusunda yaptılar. Bugün de bütün hızıyla devam ediyor bu.

Mithat Bereket: Peki sizce Çin, dünyanın bir numaralı ekonomisi olabilir mi? Yani yakın gelecekte bir süper güce dönüşebilir mi?

Jonathan Story: Bence, yakın gelecekte bu mümkün değil. Ama, gayri safi milli hasıla ve makro ölçekte dünyanın bir numaralı ekonomisi olabilir. Şimdilik izlenen politikalar son derece başarılı oldu. Büyüme hızı son 30 yıldır, her yıl ortalama yüzde l0’larda; bunu hepimiz biliyoruz. Yani Çin sürekli büyüyor ama Çin’in bazı temel sorunları olduğu gerçeğim de gözden kaçırmamız gerekiyor. Birincisi, fakir insan sayısı çok fazla. Bu sayının bir milyar dolayında olduğu söyleniyor. İkincisi, Çinin Komünist Partisi, siyasi ve sosyal alanda insanların ne düşünüp ne yaptıklarını sıkı bir biçimde kontrol etmeye devam ediyor. Bunun en büyük nedeni Çin’de her zaman bir parçalanma korkusunun olması. Parti’dekilerin en büyük korkusu ülkenin siyasi ve sosyal açıdan parçalanması ki bu aslında Çin’i yöneten hanedanların, imparatorların yüzyıllardır en büyük korkusu olmuş. îş dünyası açısından bu, haberlerin her zaman kısıtlanması, kontrol edilmesi ve bilginin daima sınırlı verilmesi anlamına geliyor. Çin’in içindeki bu durumu düşündüğümüzde, A.B.D.’nin daha çok uzun yıllar dünyanın en önemli ekonomisi olarak Çin’le ilgili araştırmalar yapmış ve bu konuda kitaplaryas&mş siyaset bilimi ve ekonomi u&nam Jonathan Story kalacağına inanmamız için hâlâ çok neden var. Uluslararası genel kam da şu, şayet Çin dikkatli davranmazsa, büyümeye devam ettiği sürece komşularım ürkütmeye devam edecek. Bu yüzden komşuları, Çin’in aşın büyüyüp güçlenmesi durumunda; potansiyel bir tehdide karşı A.B.D.’yle yakın ilişkiler kurmaya devam ediyorlar. Bu yüzden Amerika’nın Asya Pasifik’te daha önce hiç edinmediği kadar dost edineceğini tahmin ediyorum.

Mithat Bereket: Peki, sizce Çin Komünist Partisi, gelecekte Çin’in dünyanın bir numaralı ekonomisi olmasını hızlandırabilir mi? Yoksa aslında bu parti ülkenin sırtında bir yük müdür?

Jonathan itor; Bu çok ilginç bir soru ve bu konuda da çok büyük bir tartışma var. Bir tarafta, Parti’nin rehberliği olmasaydı bugün gözlemlediğimiz modernleşmenin bu hızda ve bu kadar zekice yapılmasının mümkün olamayacağım savunanlar var. Bu görüşün temelinde ülkede atılan her adımın, her uygulamanın pragmatik bir şekilde Çin’in refahım arttırmaya yönelik olduğu inana var. Diğer tarafta bir grup da partinin Çin’i siyasi anlamda adeta bloke ettiğini ve Parti’nin varlığını devam ettirmesiyle, piyasaların gelişmesi ve toplumun ademimerkeziyetçi bir yapıya kavuşması arasında büyük bir tezat olduğunu düşünüyor. Sonucun nereye varacağı bugün için şüpheli. Kişisel olarak, Parti’nin, Çinliler’in daha kültürlü ve bilgili olmaları için ülkeyi açması gerektiğini düşünüyorum. Bu da aslında daha fazla siyasi tercih üretmekle, ülkeyi seçimle daha fazla yaklaştırmakla mümkün olabilir. Ama bu görüşün aksine, şunu da söylemek gerekir ki Parti’nin 80 milyon üyesi fena iş çıkartmadılar. Kuşkucu yaklaşanlar, “partinin bugün 80 milyon üyesi yani 80 milyon hissedarı var,” diyorlar. Onlara göre; Parti, Çin’i sömürüyor ve bunu Çin’in yararına gibi gösteriyor. Duyduğuma göre, aynı iddiaları, Çinli çocuklara Marksizm’in “gerçek yüzü bu,” diyerek anlatmaya başlamışlar. Dolasıyla Çin’in önünde pek çok kapı var. Gelecekle ilgili seçenekler; olasılıklar sınırsız. Her şey hangi kapıdan geçip, hangi yoldan gidileceğine bağlı.

Her geçen gün, daha da küçülen ve tüm kapıların; yolların birbirine bağlı hale geldiği dünyamızda, aslında Çin’in seçeceği kapı ve gideceği yol, sadece bu ülkenin değil tüm dünyanın geleceğini belirleyecek.