Ortaçağ uzmanı, eleştirmen, deneme yazarı, göstergebilimci Umberto Eco’nun altıncı ve son romanı ‘Prag Mezarlığı’ da 2011 yılında okuyucusuyla buluştuğunda; iki günde 230 bin adet çok satan kitaplar listesinde satıldı ve birinci oldu. Öte yandan roman, İtalya’da siyasi tartışma malzemesi olmakla kalmadı, Roma Hahamlığı tarafından da eleştiri yağmuruna tutuldu.
Umberto Eco’nun içeriğe yönelik birikiminin yansıdığı, ayrıntılarla dolu ‘Prag Mezarlığı’ romanı, bugün düzmece olduğu düşünülen tarihi bir belgenin ‘Siyon Bilgelerinin Protokolleri’nin yazılışını ele alıyor. Yahudilere karşı ayrımcılığı kışkırttığı iddia edilen bu belgelerin öyküsü kurmaca olarak anlatılıyor ve neredeyse okurunu bunun gerçekliğine inandırıyor.
19. yüzyılda Paris, Komün Günleri, işlenen cinayetler, kanalizasyonda bulunan cesetler, isyanlar, patlamalar, sahte noterler, satanist örgütler, kara ayinler hepsi birleştiğinde büyük ve gizemli bir dünyanın kapılan aralanıyor okurun karşısında.
O yüzyılda geçen ve gerçekten yaşamış bireylerin birer kurgu kahramanı olarak yer aldığı romanda, Simon Simonini “Anlamsız görünen ayrıntılar dahil, adım adım hatırlayabildikçe kendi geçmişimi kendime anlatmaya karar verdim...” diyerek günlük tutmaya başlıyor. Böylece Simonini’nin yaşamında kaset başa sarılıyor ve okuyucu bir düzenbazın nasıl yetiştiğine tanıklık ediyor.
“BEN KİMİM?”
Kendini “Odi ergo sum”, yani “Nefret ediyorum, o halde varım” olarak tanımlayan Simonini ve Rahip Dalla Piccola’nın günlükleri bir çeşit şizofreni yaratıyor metinde. Yazar, iki ismi de bellek
sorunu yaşayan aynı kişi olarak düşündürüyor okuyucuya. Giderek gizemler ve günlüklerdeki ayrıntılar dallanıp budaklanmaya başlıyor. “Ben kimim?” sorusunu her iki karakterde soruyorken, daha sonraki bölümlerde Yahudi dünyasının ve Yahudilerden nefret ederek var olacağı düşünen komplocuların sürekli karşılarına çıkan bir soru haline geliyor, “Ben kimim?”
Romana adı verilen ‘Prag Mezarlığı’ Simon Simonini’nin tanımıyla “ay ışığı altındaki evrensel komplonun karanlık merkezi■ ” Öykü ilerledikçe yalnızca Simonini değil, onun yarattığı mit de, Siyon Belgeleri ve Yahudi nefretine adeta bir övgü halini alıyor. Bu nedenle kitap yayımlandığı günden bu yana eski tartışmaların tekrar alevlenmesine neden oldu.
‘Prag Mezarlığı’ Vatikan’ın gazetesi Osservatore Romano ve Roma Hahamının eleştirilerine hedef olurken Gizli Siyon Protokolleri’ni roman malzemesi seçmesi İtalya’da antisemitzm eksenli siyasi bir tartışma başlatmıştı. Roma Hahamlığı’ndan yapılan açıklamada ise Eco’nun Nazizme esin olan Gizli Siyon Belgeleri’ni malzeme olarak kullanması eleştirilerek bu tercihin yeni bir Yahudi düşmanlığına neden olabileceği öne sürülmüştü.
Eco ise yaptığı açıklamada, Prag Mezarlığı’nın öncelikle bir tarih kitabı değil roman olduğunu vurguluyor. Gizli Siyon Belgeleri’nin gerçek olmadığını söyleyen yazar, Alexandre Dumas’ın “Romancıların bir ayrıcalığı vardır, tarihçilerin karakterlerini öldürecek karakterler yaratırlar. Bunun nedeni, tarihçilerin anlattıkları kişilerin hayalet, romancıların anlattıklarının ise kanlı canlı insanlar olmasıdır” diyerek tarihi konular üzerine yazılan kurgu romanların bu özelliğinin göz ardı edilmeden değerlendirilmesi gerektiğinin altını çiziyor.
‘Genç bir romancı’ olduğunu söyleyen Eco, kitabında 19. yüzyıl Fransız mutfak kültürü ve dönemin restoranları üzerine de okuyucuya detaylı bilgiler veriyor.