Bu Müziklere Çok Fransız Kalacağız

Bu Müziklere Çok Fransız Kalacağız

Bu yıl İstanbul’un kültür sanat hayatına yeni bir festival
giriyor. İstanbul Fransız Kültür Merkezi tarafından
düzenlenen “XXF~Very Very Freneh” festivalinde,
Fransa’nın günümüzde beğeni toplayan kayda değer
gruplarından özgün örnekler izleme olanağı bulacağız.

1-15 Kasım arasındaki festival, kentin alternatif
çizgisinden ödün vermeyen mekanları Babylon, Salon
IKSV, Nublu İstanbul ve Ghetto’da gerçekleştirilecek.

“XXF-Very Very Freneh” Festivali, 1 Kasım cuma gecesi Babylon’daki
Moriarty konseriyle başlayacak. Fransa, sanatın diğer alanlarında olduğu
gibi, müzik alanında da çokkültiidü yapısının zenginliğinden yararlanıyor.
Festival boyunca izleyeceğimiz gruplarda bu zenginliğin izini sürmek
mümkün olacak.

Moriarty’nin Pastel Renkli Sesleri

Moriarty; Fransa, ABD, İsviçre ve Vietnam kökenli üyelerden oluşan bir müzik kolektifi. Bugüne dek, alışıldık konser mekanlarının yanısıra Normandiya’da bir cezaevinde, Fransa’da bir rehabilitasyon merkezinde, Toskana’da bir kale harabesinde ve Paris’le Dublin’in sokaklarında konserler vermiş olan dördünün yaptığı deneysel pop, akustik bir ses evrenine odaklanıyor. Grup üyeleri ksilofon, tef, kontrabas, armonika, akordeon, ağız tamburası gibi çalgıları da kullandıkları müziklerinde folk, country, blues, caz ve kabare gibi türlerden esinleri yaratıcı biçimde bir araya getiriyor. ‘Gee Whiz But This Is a Lonesome Town’ adlı ilk albümlerini 2007’de yayınlayan grup, bir sonraki yıl Depeche Mode’un ‘Enjoy the Silence’ına yaptığı cover’la da adından söz ettirmişti. 2009’da çıktıkları dünya turnesi, halk müziklerinin mirasım değerlendirmekten hoşlanan grup için zenginleştirici bir deneyim şeklinde yaşanırken, 2011 ’de yaptıkları ‘The Missing Room’ albümü bir tiyatro oyununa esin kaynağı oldu. Bu özgün grubun son derece karakteristik, hoş müziklerini keşfetmek için Babylon’da yapılacak konser kaçırılmaz bir fırsat.

 
Fransız dilini ve kültürünü tanıtmak amacıyla kurulmuş olan Fransız Kültür Merkezi, varoluş nedenini “bir diyalog merkezi olmak” şeklinde tanımlıyor. Konferanslar, film gösterimleri, sergiler gibi çeşitli kültür sanat aktiviteleri düzenleyen merkez, bu festivalle özellikle genç kitleye hitap eden renkli bir
organizasyona imza atacak.

 

Mesparrow’dan Bir Tatlı Hüzün

Marion Gaume’nun sahne ismi Mesparrow, ülkesinin güzel sesli serçesi Edith Piaf’ı akla getiriyor ve bu da hiç şaşırta değil çünkü genç sanatçının esin kaynaklan arasında kabare türü de bulunuyor İd bu da bilindiği gibi Raf’ın çok başarılı ürünler verdiği bir alandı. Mesparrow birçok farklı tarzdan beslenerek, özgün ve dinleyiciyi içine çeken duygu dolu zarif bir müzik yapıyor. Sanatçının ses rengi ve müziğinin genel hatları günümüz avangard pop’unun en iyi örneklerinden biri olan Amerikalı sanatçı My Brightest Diamond’ı çağnştmyor. Geçen yıl çıkardığı ‘Keep This Moment Ali ve’ albümünde Mesparrovv’un şarkılarına hakim olan hüzün yer yer ani coşkularla bütünleşiyor ve duygusal dünyası yoğun bir çalışma olarak akılda kalıyor. Müziğinde elektronik seslerden de son derece yaratıcı biçimde yararlanan Mesparrovv’un Türkiyeli seyirciyle ilk kez tanışacağı konser 2 Kasım gecesi Salon İKSV’de.

Barış Çağrılarıyla Boogie Balagan

Paris’te tanışıp birlikte müzik yapmaya başlamış İsrailli müzisyenlerden oluşan Boogie Balagan üyeleri kendilerini Filisrailli  olarak tanımlıyorlar. Filisrail diye, ütopik bir yaşam biçimi örneğinin yaşandığı hayali bir kibbutz’dan bahsediyorlar. Grubun, Türkiye’yle özel bir yakınlığı var. Bugüne dek, ülkemizde 6 konser vermiş olan grup üyeleri; geçtiğimiz yıl Millene Larson’a verdikleri röportajda müziklerinde Erkin Koray’dan çok ilham aldıklarım söylüyorlar. Konser için Türkiye’ye gelmeyi bir de; burada İran, Suriye ve

Filistinli aktivisderle tanışma olanağı buldukları için sevdiklerini belirtiyorlar ve şu ifadeyi kullanıyorlar: “İstanbul onların tanışıp mücadele hikayelerini dünyaya anlatabilmelerini sağlayan bir yeraltı merkezi.” Grubun müziğinde Doğulu tınıların hüznü ve coşkusu rock ve elektronik müziğin olanaklarıyla sunulurken insanın kanım kaynatan birbirinden güzel parçalar çıkıyor ortaya. 9 Kasım’da Karaköy Gradiva Hotel içinde yer alan Nublu’da verecekleri konser Ortadoğu çok kültürlülüğünün heyecan verici biçimde yaşanacağı barış mesajlarıyla yüklü unutulmaz bir gece olacak!

Çılgın Şapkacının Sihirli Evreni

Festivalin en ilgi çekici sürprizi Chapelier Fou ismiyle tanınan Louis Warynskı. 2010’da ilk albümü ‘613’ü, iki yıl sonra da ‘Invisible’ı çıkaran sanatçı, lakabım Alice Harikalar Diyan’ndaki Çılgın Şapkacı’dan alıyor. Akustik enstrümanlardan yola çıkıp synthesizer ve sampler’m olanaklarım hayranlık uyandırıcı bir yetkinlikle kullanıyor Chapelier Fou. Parçalan, Yann Tiersen’in sinemaskop evrenini çağrıştıran Çılgın Şapkacı’yı böylesine eşsiz

kılan ise, melodik ve harmonik zenginliğini elektronik çerçeveye yerleştirerek müziğine kattığı boyut. Yaptığı hüzün dolu deneysel müziğin dinleyiciyi alıp götürdüğü imgeler evreni sanki ancak bir çocuğun hayal gücünün bozunmamışlığıyla erişilebilecek sihirli bir alem. Her bir parçasında dinleyiciyi şefkatle o evrene çeken bu sanatçıyı canlı dinlemek kolay ele geçmeyecek, kesinlikle kaçırılmaması gereken bir fırsat.

Poni Hoax’la Buluşma

Son albümleri A State of War turnesi kapsamında festivale katılacak olan Poni Hoax, grubun solisti Nicolas Ker’in biraz Joy Divisioriın efsanevi solisti lan Curtis’ı, biraz Nîck Cave’i çağrıştıran vokalleriyle ilk anda Britanyalı bir grup gibi geliyor kulağa. Poni Hoax’ı özel kılan;  elektro-rock sound’u diskoyla bir araya getirmekteki hüneri. 2006 tarihli ilk albümleri Tîgersuski içerdiği dikkat çekici parçalarla listelerde başarı kazanırken iyi satış rakamlarına ulaşamamıştı, Grup, iki yıl sonra çıkardıkları ve daha aydınlık bir çalışma olan
Images of Sigrid ve bu yıl çıkardıkları son albümleriyle beğeni topladı, Bu albümde yeniden melankoliye dönen topluluk, Fransa’nın en  önemli indie gruplarından biri sayılıyor.

Kapanış Electro Deluxe’la

2001 tarihinde kurulmuş olan ve caz, funk, hip-hop gibi türleri başarıyla harmanlayan Electro Deluxe 15 Kasımda Babylon’da vereceği konserle festivalin kapanışını yapacak. Grup, loop ve sample’lar kullanarak zenginleştirdiği müziğinde enstrümanları kendileri çalmaya, elektronik ekipmanın sunduğu olanakları sınırlı bir biçimde kullanmaya özen gösteriyor. Electro Deluxe, bugüne dek çıkardığı dört albümünde kaliteli ve sofistike bir müzik yaparak müzik çevreleriyle dinleyicilerin saygısını kazanmayı ve çizgisini korumayı başardı.

Bu konserler dışında, festival kapsamında 8 Kasım’da FEADZ ve Mr Flash’m DJ setiyle Ghetto’da gerçekleşecek ve muhtemelen temposu hayli yüksek olacak dans gecesi de ilgi çekici. Birbirinden ilginç grup ve müzisyenleri bir araya getiren böyle bir festivalin gerçekleştirilmesi Türkiye ve Fransa arasındaki kültür sanat ilişkilerinin gelişmesine katkıda bulunurken, İstanbul’daki müzikseverlerin de hareketli ve zevkli bir hafta geçirmesine olanak sağlayacak.