Caz, Hayat için Konuşur

Caz, Hayat için Konuşur
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) ile Thelonious Monk Institute of Jazz (Thelonious Monk Caz Enstitüsü) tarafından ilk kez geçen yıl gerçekleştirilen Uluslararası Caz Günü’nün bu yılki merkezi olarak seçilme onuru kentimiz İstanbul’un oldu. Kültür Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı işbirliği ve İstanbul Caz Festivalinin yerel ortaklığı ile düzenlenen etkinlikler ve unutulmaz gala konseriyle Caz Günü kutlamaları önemine yakışan bir coşku içinde gerçekleştirildi.


Uluslararası Caz Günü geçtiğimiz yılki kutlamalarda dünyanın birçok ülkesindeki etkinliklerle bir milyar kişiye ulaşmıştı. Caz Günü, bu yıl da 195 ülkede gerçekleştirilen aktivitelerle büyük ilgiyle karşılandı. Etkinliğin en önemli parçası olan gala konserinde Aya Irini’nin büyülü atmosferinden dünyaya barış ve kardeşlik mesajları yayıldı.Geçtiğimiz yıl ilki düzenlenen Uluslararası Caz Günü aracılığıyla, Caz müziğinin yaygınlaştırılması ve özündeki temaların altının çizilmesi sayesinde ülkeler arasındaki iletişim ve işbirliğinin teşvik edilmesi amaçlanıyor. Etkinlikler boyunca; Caz’ın bir özgürlük mücadelesinin içinden doğduğunun ve ruhunda özgürlük, eşitlik ve barış olduğunun altı çizildi.

Bu yıl 30 Nisan sabahı İstanbul’da güneş tatlı bir telaş içinde doğdu. Uluslararası Caz Günü kutlamaları, sabah saatlerinde UNESCO İyi Niyet Elçisi ve Uluslararası Caz Günü projesinin mimarı olan Herbie Hancock’un Galatasaray Lisesi’nde gençlerle birlikte verdiği mini konserle başladı. Hancock, konserden önce yaptığı konuşmada, müziğin barış ve kardeşliğe yapabileceği katkının önemsenmesi çağrısında bulundu. Geleceğin müzisyenleriyle yapılan bir başka etkinlik de Beyoğlu Belediyesi Gençlik Merkezi’nde düzenlenen vokal atölyeleriydi. Bu kapsamda caz müzisyenleri Hediye Güven, 3-9 yaş arası çocuklarla; Melis Sökmen 13-17 yaş arasındaki gençlerle doğaçlama caz vokal üzerine eğlenceli birer atölye gerçekleştirdi. Gençlik Merkezi’nde öğleyin de Panamalı salsa şarkıcısı, aktör, Latin caz müzisyeni ve aktivist Ruben Blades ile Amerikalı prodüktör ve caz piyanisti Robert Glasper izleyicilerle buluşarak bir sohbet gerçekleştirdi. Bu hoş sohbeti, Jazz Fest Wien’in kurucusu ve Uluslararası Caz Festivalleri Birliği’nin başkanı Fritz Thom’un moderatörlüğünde gerçekleştirilen bir yuvarlak masa toplantısı takip etti. Caz Festivalleri: Cazı Dünyaya Duyurma Sanatı başlıklı toplantıya Londra Caz Festivali’ni düzenleyen Serious’m direktörü Claire Whitaker, Umbria Caz Festivali’nm sanat yönetmeni Carlo Pagnotta ve Jazz â Juan ve Monte-Carlo Caz Festivali’nin kurucusu Jean-Rene Palacio katılarak, kendi organizasyonlarına ilişkin deneyimlerini paylaştı. Bu mekandaki bir diğer ilgi çekici etkinlik ise caz müzisyeni Thelonious Monkjr.’ın yaptığı konuşma oldu. Sanatçı, konuşmasında, babası Theolonious Monk’tan, kişisel olarak tanıma şansı bulduğu caz efsanelerinden ve kendi müzik serüveninden bahsetti.

Borusan Müzik Evi de, kutlamalar kapsamında, Jam Session: Amerika’nın Caz Elçileri Dünyayı Kucaklıyor başlıklı serginin açılışım yaptı. Adından da anlaşılacağı gibi teması cazın barış kültürü, karşılıklı anlayış ve kültürlerarası diyalogu geliştirme misyonu olan bu sergide dört kıta ve 35 ülkeyi ziyaret eden caz müzisyenlerinin önemli anlarına tanıklık eden 100 adet fotoğraf sergilendi. Küratör Curtis Sanbeıg serginin hikâyesini katılımcılarla paylaştıktan sonra, iki de sergi turu gerçekleştirdi. Yine Borusan Müzik Evi’ndeki bir başka etkinlikte, caz eğitiminde dünya çapında en önemli isimlerden biri olan J.B. Dyas’ın caz tarihi üzerine yaptığı konuşma keyifle dinlendi. Aynı mekanda Thelonious Monk Institute of Jazz yüksek lisans öğrencileri ile Bahçeşehir Üniversitesi Caz Okulu Sertifika Programı ve Yıldız Teknik Üniversitesi konservatuarı öğrencilerinin katılımıyla bir ustalık sınıfı gerçekleştirildi. Müzik alanındaki bilgi ve yaklaşımların uluslararası bir ortamda paylaşıldığı etkinlik genç müzisyenler için ufuk açıcı bir deneyim oldu.

YARATICILIK SINIR TANIMADI

Gündüz aktivitelerinin en unutulmaz anı ise yine Borusan Müzik Evi’nde gerçekleştirilen ve tüm zamanların en iyi caz müzisyenlerinden Marcus Miller, Güney Afrikalı trompet ve kornet virtüözü Hugh Masekala ve 30 yık aşkın süredir caz üzerine yazan Charlie Gans’ın, gazeteci Yavuz Baydar moderatörlüğünde konuştukları Caz ve Özgürlük temalı yuvarlak masa toplantısı oldu. Caz’ın tüm siyahlar için varoluş mücadelesinin hem aracı hem de simgesi olduğunun altının çizildiği toplantıda bu müzik türünün İngilizce’yi değiştirmiş olması gerçeği de vurgulanan önemli noktalardan biriydi. Bu toplantının katılımcılarından Charlie Gans, toplantının ardından yaptığı sunumda, efsanevi bir caz müzisyeni olan Dave Brubeck’in bir kültür elçisi olarak barış ve kültürlerarası diyalog amacıyla Caz’ı değerlendirdiği faaliyetlerinden bahsetti.

CAZ’IN KADIN HALİ

Gün içinde, Salon ÎKSV’de Türkiye’nin önemli piyanist ve bestecilerinden Selen Gülün, klarnet ve saksafon virtüözü Anat Cohen ve Japonya’nın uluslararası üne sahip caz piyanisti Keiko Matsui’nin katılımıyla, caz üzerine yazılan ve radyo programlarıyla tanınan Seda Binbaşgil’in yönettiği bir panel düzenlendi. Kadın ve Caz başlıklı bu panelde, kadınların caz müziğindeki tarihsel rolü, cazm kadınları nasıl güçlendirdiği ve bir kadın sanatçı olmanın güncel sorunları tartışıldı.

SALT Beyoğlu da, Caz Günü kudamalarının merkezlerinden biriydi. Sinema salonunu gün boyunca Caz’la ilişkili birbirinden ilginç filmler için açan SALT’ta ilk olarak Herbie Hancock’un sunumuyla, Bertrand Tavernier’in yönettiği ve 1950’li yıllarda New York’ta yaşayan efsanevi caz müzisyeni Dexter Gordon’un zorlu hayatının hikayesini anlatan Round Midnight (1986) gösterildi. Filmde oyuncu olarak da yer alan Herbie Hancock, bu film için yaptığı müzikle 1986’da En İyi Film Müziği Oscar’ını almıştı, bu nedenle bu özel günde filmi Hancock’un sunumuyla izlemek hayranları için değerli bir hatıra oldu. Filmin ardından, Batu Akyol’un Türkiye’de cazın dünü, bugünü ve yarınıyla ilgili Türkiye’de Caz isimli belgesel filminden bir bölüm gösterildi. Atlantic Records’un kurucusu Ahmet Ertegün’ün Blues ve caz dünyasındaki unutulmaz yerini ve mirasını sohbetler eşliğinde anlatan The House that Ahmet Built, Ertegün’ün hem gerçek bir müziksever hem de iyi bir iş adamı olarak uzun ve zorlu yolculuğunu, renkli kişiliğine yakışan bir sıcaklıkla anlatan harika bir belgeseldi ve beğeniyle izlendi. Filmin ardından, bu efsanevi isim için Montreux’da yapılmış bir konserin video kaydı olan Tribute to Ahmet Ertegun Concert in Montreux konserinin gösterimiyle kutlamaların sinema ayağı sona erdi.

NOTALAR KENTİ KAPLADI

Beyoğlu Belediyesi amfi tiyatrosunda, Okay Temiz ve Genç Perküsyon ğrencileri’nin yanı sıra, özellikle be-bop ve caz yorumlarıyla tanınan gitarist Bora Çetiker’in de quartet’iyle birlikte verdiği birer konser ücretsiz ve herkese açık olarak gerçekleştirildi. Martı İstanbul Otel Brass Restaurant Bar’da da, Türkiye’de caz müziğine uzun yıllar emek vermiş ve uluslararası platformlarda temsil etmiş usta müzisyenlerden oluşan Ayşegül & Nezih Yeşilnil Quartet ücretsiz bir konser verdi. Ayşegül Yeşilnil’in Caz Resimleri Sergisi de 29 Nisan’da bu mekanda açıldı. Gece ise; Babylon, Ghetto, Nublu, Salon İKSV Nardis Jazz Club ve Alt Caz Kulüp gibi mekanlarda biletli konserler gerçekleştirildi.

KUTSAL MEKANDAN BARIŞ MESAJI

Ve Gala konseri... Elbette ki, Uluslararası Caz Günü’nün en büyük merakla beklenen anı, Aya îrini’de gerçekleştirilen gala konseriydi. Sadece davetiyeyle girilen bu konser, internet üzerinden tüm dünyada canlı olarak yayımlandı. İstanbul’daki caz severlerin Caddebostan ve Tepebaşı’na kurulan ekranlardan izleyebildiği konser Herbie Hancock, UNESCO Genel Direktörü İtina Bokova ve TC Kültür ve Turizm Bakam Ömer Çelik’in konuşmalarıyla başladı. Herbie Hancock konuşmasında; “İster enstrüman çalın, ister Caz’ın zengin kültürel tarihini öğrenin ya da geçen yüzyıl boyunca üretilmiş milyonlarca eseri dinlemiş olun, Caz’ı bir araç olarak kullanarak bariyerleri kırabileceğimizi, birlik oluşturabileceğimizi, yeni ifade formları yaratabileceğimizi ve kültürlerarası diyalog başlatabileceğimize inanıyorum. Caz müzisyeni olarak uzun yıllar devam eden kariyerimde, yaratıcı fikirlerle imkânsızı gerçekleştirebileceğimizi, insanlığı dönüştürebileceğimizi ve kitlelere ulaşan üretken değişiklikler yapabileceğimizi öğrendim” dedi. Konser boyunca sahnede, konserin müzik direktörü John Beasley ile Herbie Hancock’un yanı sıra piyanistler George Duke, Robert Glasper, Ramsey Lewis, Keiko Matsui ve Eddie Palmieri; vokalistler Ruben Blades, Al Jarreau, Milton Nasdmento, Dianne Reeves, Esperanza Spalding ve Joss Stone; trompet sanatçıları Terence Blanchard, Hugh Masekela ve îmer Demirer; bas sanatçıları James Genus, Marcus Miller ve Ben Williams; davulcular Teni Lyne Carrington ve Vinnie Colaiuta; gitaristler Bilal Karaman, John McLaughlin, Lee Ritenour ve Joe Louis Walker; saksafon sanatçılan Dale Barlow, Igor Butman, Branford Marsalis, Wayne Shorter ve Liu Yuan; klarnet sanatçılan Anat Cohen ve Hüsnü Şenlendirici; kemancı Jean-Luc Ponty; perküsyon sanatçısı Fedro Martinez, tabla virtüözü Zakir Hussain ve trombon sanatçısı Alevtina Polyakova yer aldı.

Uhrevi bir huzur duygusunu barındıran o büyüleyici atmosferiyle Aya îrirıi, insanlığın en büyük ayıbı olan kölelik ve ırk ayrımcılığının karşısında, yap tıklan müziğe tutunarak ayakta kalmaya çalışan milyonlarca insanın mirasından tüm dünyaya yayılan özgürlük, eşitlik, barış ve kardeşlik çağrılarıyla yankılandı. Bu kadim kilise, 30 Nisan 2013 gecesinde, bir konser mekanı olarak kullanılmaya başladıktan sonraki tarihinin en anlandı ev sahipliğini yaparken, havada yumuşak bir esinti güzel günleri anlatan bir fısdtı gibi süzülüyordu...