Dijital Dönüşümü Yakalayabilmek

Dijital Dönüşümü Yakalayabilmek

Cep telefonlarına entegre edilen kameralar fotoğrafçılık dünyasını yerle bir ederken sektörün birçok devini de oyunun dışına itti. Bunlardan sadece biri, küllerinden doğarak oyuna yeniden girebilmeyi başarabildi.

Fotoğrafçılık denince aklıma hep Kodak'ın hazin öyküsü gelir. 2000'li yılların ortalarından itibaren cep telefonlarına entegre edilen kameraların akıllı telefon döneminde fotoğrafçılıkla ilgili mobil uygulamalarla da desteklenmeye başlaması sonucu, portföyündeki çoğu ürün oyun dışı kaldı. Binlerce patente sahip olmasına karşın, 2012 yılında iflastan kurtulamamış bir zamanların fotoğrafçılık sektörü devi Kodak. Birey ve kurumların ilgilerinin baskı gerektirmeyen ve dijital ortamda arşivlenebilen yeni nesil fotoğrafçılığa kaydığı bir dönemde, Kodak gibi sektörün irili ufaklı oyuncularının çoğu birer birer devre dışı bırakıldı. Ayakta kalmaya çalışanlar ise, bir yandan ürünlerinin dijital versiyonlarını piyasaya sürerek yüksek çözünürlüklü akıllı telefon kameralarından farklılaşmaya çabalarken, diğer yandan internet dünyasının ruhuna uyum sağlamaya çalışıyorlar. Öte yandan; Apple, Samsung gibi donanım üreticileri ile Flickr, Instagram, SnapChat gibi servis sağlayıcılarla rekabet etmeye çalışmaktalar. Bu iki seçenek dışında, sektörün gidişatını görüp kendisine özgün bir iş modeli geliştirip başarıya ulaşan istisnai tek bir örnek var; Agfa.

Tarihçe olarak Kodak ile hikâyesi çok benzeşen Agfa da, Kodak'ın çaresizlik içinde kıvrandığı 2000'li yılların ortasında iflasını istemiş, ancak 2008 yılında Christian Reinaudo'nun şirketin tepe yöneticisi olarak atanmasıyla başlayan bir yeniden yapılanma süreci sayesinde küllerinden doğmuş ve benzersiz bir dijital dönüşüm anlayışıyla bence sektördeki en ilginç başarı öyküsünün sahibi olmuş.

2016 yılı itibarıyla, bünyesindeki 11 bin çalışanı ile yıllık 3 milyar dolarlık bir ciro yakalayan Agfa'nın bu müthiş geri dönüşünün temelinde kendi içinde bulunduğu durumu gerçekçi ama soğuk kanlı biçimde analiz eden bir liderlik var. İşe şirketin mevcut durumunu hedef kitle, ürün portföyü, iş modeli ve insan kaynağı açılarından analiz ederek başlamış ve sektördeki dijital dönüşümün niş fırsat alanlarını saptayarak bir yeniden yapılandırma sürecine girmiş bu sevk ve idare. Önce hedef kitlesini rekabetin zorlu olduğu bireysel müşteriden medikal görüntüleme, güvenlik sistemleri gibi yüksek kaliteli görüntüleme hizmeti arayışındaki kurumsal müşterilere çevirmiş ve buna paralel olarak geçmiş dönemde bireysel müşterilerine sunduğu analog ve baskı temelli ürünler yerine, kurumsal müşterileri hedef alan ve gerek niteliği, gerekse niceliği yüksek dijital görüntüleme çözümlerine odaklanmış. Geçmişteki "üret-al-sat" döngüsündeki ürün satışı anlayışını terk eden şirket, ürününü yazılım temelli bir hizmete (product as a service) dönüştürüp bunu müşterisinin iş sürecine aylık kontratla "çözüm olarak entegre eden" benzersiz bir iş modelini uygulamaya alarak müşterilerinin finansman ve ihtiyaç analizi sorunlarına da çözüm getirmeyi başarmış. Ve elbette şirketin insan kaynağı ve istihdam ağırlığı da, söz konusu iş modelinin gerektirdiği şekilde, şubelerdeki fotoğraf ve baskı çözümleri satan mavi yaka satış elemanlarından yüksek kaliteli görüntü çözümleri sunabilecek nitelikte, beyaz yaka yazılımcı, iş ve çözüm analistlerine kaymış. Ve nihayet şirketin vitrindeki bu başarısının arka planına bakıldığında, temel olarak tüm iş süreçlerinin ön plandaki bu kriterlere göre dijitalleştirilmesi var.

Agfa, dijitalleşme silahıyla kuralları yıkıcı biçimde değiştirilen sektörlerde bile bir çıkış yolu olduğunu göstermesi açısından geleneksel şirketler açısından umut verici bir örnek. Dijital dönüşüm yolculuğuna çıkma hazırlığındaki şirketlere Agfa örneğini iyi incelemelerini öneririm. Zaten şu anda bunu dikkatle inceleyip kendi sektörüne geri dönme çabasında olan bir örnek de var; Kodak!