Aslında herkesin üzerinde hemfikir olduğu bir konu varsa o da değişimdir. Değişiyoruz, hem de çok hızlı. Konuştuğumuz konular, hayallerimiz ve olmaz dediklerimizin artık sıradanlaşması aslında baş döndürücü.
Mobil süper-hesaplama ve ağlar, mobil aygıtlar, akıllı robotlar, yapay zekâ, nesnelerin interneti, sürücüsüz/elektrikli arabalar, uçan arabalar, nöron teknolojisiyle beyin kapasitesi arttırımı, nanoteknoloji, 3 boyutlu yazıcılar, gen teknolojisi ve genlerin değiştirilebilmesi, yapay/hasarsız bebekler yapılabilmesi, kişiye özgü ilaç tasarımı, sensörler, kestirimci analitikler, akıllı telefonlar, dramlar, insansız hava araçları, insansız yük taşıma sistemleri, akıllı elektrik şebekeleri, akıllı makinaların birbirleriyle konuştuğu akıllı fabrikalar, uzaya yolculuklar, uzayda koloniler ve madencilik, uydular, lazer teknolojileri, ameliyat yapabilen ve kanda gezebilen mikro robotlar, avukatlık yapabilen robotlar... Ve bu teknolojilerin birbirleriyle bağlantılı olarak bir ortamda buluşması, farklı ülkelerden çok sayıda paydaş tarafından anlık olarak kullanılabilmesi, bilgilerini güncellemesi ve bilgiyi kullanarak karar vermesi.
Bu konular birkaç yıl önce hayal ettiğimiz, belki konuştuğumuz ve belki çalıştığımız konularken bugün bunları sıradan bir gelişme olarak görüp benimsiyoruz. Daha akıllı ve otomatik sistemlerin, makinelerin ve robotların insanları yönlendirdiği, bizim yerimize karar verdiği, bizim işimizde çalıştığı ve bizden daha başarılı olduğu bir geleceği konuşuyoruz. Daha küçük fakat esnek ve farklı boyutlarda ve çeşitte ürün üretebilen akıllı fabrikaların, üretimi kökten değiştirebileceğini, gelişmekte olan ülkeler için bir fırsat ve gelişmiş ülkeler içinse bir tehdit olabileceğini anlıyoruz. Günümüz fabrikalarındaki işlerin %8’i otomasyonla yapılıyor. 10 yıl içinde yapılan işlemlerin %25 oranında robot destekli otomasyonla yapılacağı ve toplam üretilebilirliği %20 seviyesinde arttıracağı hesaplanıyor. Otomasyonla daha akıllı, daha esnek ve daha küçük fabrikalar, üretimin her ülkede yapılabilmesini sağlayacak. Bunun sonucunda dünyanın fabrikası Çin’in artan zenginliği (ve maliyeti) ve otomasyon nedeniyle oluşan yerel esnek fabrikalarla üretimin tekrar yerelleşebileceği öngörülüyor. Artık robotların ev işleri yapmasını hedefliyor, sürücüsüz arabamıza binerek başka bir şehre uyuyarak ve belki uçarak seyahat etmek istiyoruz. Uçan hava araçlarıyla kargoların taşındığı, radyo frekanslarıyla ürünlerin takip edildiği, akıllı tarım makinalarıyla verimliliğin arttığı, makinaların bozulmadan bakım uyarısı verdiği, bozulduğunda kendi sorununu tespit ettiği, yedek parça siparişi verdiği bir sistem kurguluyoruz.
Bu aslında çok boyutlu; üretim, sağlık, iletişim, taşıma gibi birçok alanda eşgüdüm içinde yürüyen bir değişim. Otomasyonun hızı Amerika başta olmak üzere gelişmiş ülkeleri tedirgin etmeye başladı ve bu ülkeleri süreci kontrollü yönetmek üzere tedbirler almaya sevk ediyor. Otomasyon, yapay zekâ ve robotlardan oluşan fabrikaların ve sistemlerin az yetenek gerektiren sıradan çalışanları işinden etmesi insanları gelecek hakkında düşündürüyor. 5 yıl içinde Kuzey Amerika’da kalifiye işçi gerektirmeyen 5 milyon işin otomasyon sayesinde, bir işçi olmadan yapılabileceği düşünülüyor. Bill Gates en son söyleşilerinden birinde işyerlerinde çalışan yerine robot kullanmak isteyen şirketlerin ek vergi vermesi gerektiğini, bu vergilerle işsiz kalan insanlara gelir veya yeni işler açılabileceğini, böylece otomasyon sürecinin daha az hasarla yönetilebileceğini ifade etti. Yine bir başka görüş, devletin otomasyonu kontrol etmesi için bir kurum kurulması yönünde. Görünen o ki herkes teknolojinin getirdiği büyük bir değişimin olduğunu ve bunun hayatımızda radikal değişimler yaratacağını hissediyor.
Bu değişim hareketine otomasyon, robotlaşma, yapay zekâ gibi isimler koysak da bunun bir sanayi devrimi olduğu fikri ve 4.Sanayi Devrimi’ni ifade etmek üzere Endüstri 4.0 olarak adlandırılması yaygınlaştı. Endüstri 4.0, Bosch ve Henning Kagermann çalışma grubunun Almanya hükümetine sundukları 4. Sanayi Devrimi önerisinden alınmıştır. Bu öneride ilk üç sanayi devriminin sonucunda sanal fiziksel sistemler ve internet etkisiyle 4. Sanayi Devrimi’ne ve yeni bir üretim ve iş modeline geçildiği belirtiliyor.
Dünya ekonomik forumu 2016 yılındaki Davos toplantısında 4. Endüstriyel Devrim’in Yönetimi başlığıyla toplandı. Toplantıda sunulan bir ankette 26 ülkeden 2000 büyük şirket üzerinde yapılan çalışmada şirketlerin %33’ü kendilerini ileri derecede dijitalleşmiş olarak kabul ettiklerini, 2020 yılına kadar ise bu şirketlerin %72’si ileri derecede dijitalleşmeye geçeceklerini belirtmişlerdir.
Dijitalleşme otomasyonun ve aslında sanal ağa bağlanmanın başlangıcıdır ve Endüstri 4.0 için önemlidir. Endüstri 4.0’ın, otonom robotlar, simülasyon, yatay ve dikey bütünleşmiş sistemler, nesnelerin interneti, siber-güvenlik, bulut teknolojileri, üç boyutlu baskı teknolojileri, arttırılmış gerçeklik ve büyük veri analitiğinden oluşan sistemlerden oluşacağı öngörülüyor. Bu sistemlerden oluşan fabrikalardan, bankalardan, hastanelerden, ulaşım sistemlerinden üretilebilecek ürün, hizmet ve değerin de değişeceği aşikardır.
Endüstri 4.0 ile Daha Verimli Değer Zinciri
Aslında üretilen her ürün ve hizmet ardı ardına gelen birçok işlemin sonucunda meydana gelen bir değerdir. Hammaddeler az değerliyken taşınma, fabrikaya alınma, makinalarda işlenme, işçilikle geliştirilme, enerji kullanma gibi her adımda daha da değer kazanarak en değerli şekli olan bitmiş ürün olarak bize ulaşırlar. Bu işlemler serisi değer zinciri olarak ifade edilmektedir ve ana amaç ürün veya hizmet üreten bir değer zincirini daha verimli ve etkin yapmak, değer eklemeyen adımları zincirden çıkarmaktır. Ürün her adımda değer kazanmalıdır ve son müşteriye en uygun maliyetle ulaşmalıdır.
Endüstri 4.0 ile ortaya çıkan dijitalleşmeyle, değer zincirinin de daha verimli olacağı görülebilir. Değer zinciri hammaddenin alınmasından her süreçte bir “değer” katılarak ürünün en değerli hale getirilmesi ve son müşteriye satılmasında takip edilen yoldur. Dijitalleşme, otomasyon ve akıllı sistemlerle, tekrarlanan veya gereksiz süreçlerin ortadan kalkması, kalite farklılıklarının enazlanması, daha esnek süreçlerin olması, daha az fakat daha nitelikli çalışanların olması ve ana faaliyet dışında yan faaliyetler için yeni iş modellerinin çıkması mümkündür.
Kitlesel ucuz üretim, stok, uzun mesafe yol kateden ve son müşteriye ulaşan standart ürün sisteminin farklılaşacağı, değer zincirinin adım başına ürettiği ek değerin daha yoğunlaşacağı öngörülüyor. Burada elbette Çin’de ucuz olarak üretilen ve dünyaya taşınan ürünleri de kastediyoruz. Kitlesel üretim yapan fabrikaların dönüşümüyle yapay zekâ, makine öğrenmesi ve gerçek zamanlı analizler yapılarak kişiye özgü özelleştirilmiş ürünün kitlesel ürün fiyatına üretilebilmesi hedeflenebilir. Örneğin, engelli bir müşteri için özelleştirilmiş bir arabanın müşteri tarafından tasarımının değiştirilmesi, fonksiyonlarının belirlenebilmesi ve standart bir modelle aynı zaman ve fiyatta müşteriye ulaştırılması. Bu aslında her müşteriye özel ürün, her müşteriye özel değer üretimidir.
Akıllı Fabrikalar ve Sistemler
Aslında otomasyon, fabrikaların daha akıllı olmasıdır. Yapay zekâ kullanan makinelerin dış katkı olmadan karar vermesi, üretim zaman hesaplaması, bir önceki/sonraki sürecin hızına göre hızını ayarlaması, bozulduğunda kendi kendini tamir etmesi, ürünün hatalı olması durumunda makinenin veya ürünün bu durumu tespit etmesi, gereksiz zamanın, israfın ve beklemelerin enazlanmasıyla değer zincirinin daha verimli hale gelmesidir.
Bilişim teknolojileri, mühendistik, üretim ve lojistiğin birleşimiyle iş süreçlerinin tamamen dijital bir ortama dönüşmesi, otomatik ve esnek üretim süreçlerinin yönetiminde müşteriler ve paydaşlar arasında köprü olan akıllı yapılar, fabrikaları diğer kurumlara ve bölgelere bağlayarak sanal işlem yapılmasını sağlayan internet hizmetleri, büyük veri ve kestirimci analitikler kullanılarak süreç seviyesinde esnektik, isabetti karar verebilme yeteneği sağlayarak üretim kaynaklarının en uygun kullanımı, akıllı makinelerle beraber daha bilgili ve problem çözen çalışanlar aslında beklenilen gelişmelerdir.
Gelecek hedefleri arasında müşteri tercihlerini veri analizleriyle anlayan ve iş yapma şeklini gerçek zamanlı olarak ayarlayan makineler ve sistem, ürün talebinden ürün teslimine kendi kendini yöneten/yönlendiren, stokları kontrol eden, sipariş veren ve takip eden fabrikalar, kendi kendini yöneten, daha hızlı ürün bulma, takip etme ve alan kullanımı yapan otomasyonlu ambarlama sistemleri ve sistemdeki her bireyle haberleşen akıllı fabrikalar. Kendi sorun ve problemlerini belirleyen, takip eden ve çözen makineler ve sistemler, müşterinin istek ve sorunlarını anında algılayan ve önlem alan fabrikalar ve lojistik sistemleri. Ürünün her adımda kazandığı değeri ölçen, gereksiz adımları tespit eden, öneride bulunabilen ve kendini sürekli geliştiren bir değer zinciri de bulunmaktadır.
Bu sistemler ütopik görünse de aslında hayal değil. Teknolojinin gelişim hızı ve çok fazla disiplinden insanın bir arada çalışması sonucu ortaya çıkan bilimsel gelişmelerle, yakın zamanda farklı şeyleri konuşuyor olacağız. Fakat bir başka iddiada da Endüstri 4.0 teriminin Almanya tarafından makinalarını daha kolay pazarlayabilmesi için ortaya atıldığı ve bir kurgu olduğu dile getiriliyor. Aslında Endüstri 4.0 olduğu için bu gelişmeler gerçekleşmiş değil, bu kadar hızlı gelişmeler olduğu için Endüstri 4.0 kavramı ortaya çıkmıştır. Değişim, isme ihtiyaç duymadan, insan aklının bilimle harmanlanmasıyla hayallerinin sınırına doğru devam edecek.