Kadir Has Üniversitesi’nin dört yıldır sürdürdüğü Türkiye’de kamuoyunun ülke gündemine ve sorunlarına bakışını belirlemek amacıyla yapılan Türkiye Sosyal- Siyasal Eğilimler Araştırması’, 2012 yılında da çarpıcı sonuçlar ortaya çıkardı. Araştırma için, Türkiye genelini temsil eden 26 ilde 1000 kişi ile önceden hazırlanmış soru formuna bağlı yüz yüze görüşmeler gerçekleştirildi.
ARAŞTIRMANIN ANA BAŞLIKLARI
• Türkiye ve Sorunları, Ekonomi, Güvenlik ve Terör, Siyaset
• Kürt Sorununa Yaklaşım, Siyaset
• Hükümet ve Muhalefet Değerlendirmesi, Siyaset
• Kurum Değerlendirmesi, Dış Politika, Yargı Sistemi, Anayasa, Demokrasi ve Medya
• Şiddet, Toplumsal İlişkiler, Türkiye’de Yaşam.
ARAŞTIRMANIN KÜNYESİ
Prof. Dr. Mustafa Aydın, Prof. Dr. Haşan Bülent Kahraman, Prof. Dr. Osman Zaim, Prof. Dr. Bülent Çaph, Prof. Dr. Banu Baybars Hawks ve Soli Özel'in yönlendirmesiyle hazırlanan ankette kantitatif araştırma yöntemi uygulandı. Önceden hazırlanmış soru formuna bağh yüz yüze görüşmelerle veri toplandı. Anket İstanbul, Ankara, Konya, Bursa, Kocaeli, İzmir, Aydın, Manisa, Tekirdağ, Balıkesir, Adana, Antalya, Hatay, Zonguldak, Samsun, Kastamonu, Kayseri, Kırıkkale, Trabzon, Gaziantep, Diyarbakır, Mardin, Malatya, Bitlis, Erzurum ve Ağrı illeri kent merkezlerinde ikamet eden 18 yaş ve üzeri 1000 kişiye uygulandı. Saha çalışması 26 Aralık 2012-6 Ocak 2013 tarihlerinde gerçekleştirildi.
MEDYANIN AKTÖRÜ AK PARTİ
2012 yılında medyada en çok AK Parti ve Başbakan Erdoğan konuşuldu. AK Parti geçtiğimiz yıla oranla medyada görünürlüğünü yüzde 50 arttırarak, 1 milyon 377 bin 173 haber ve yazıda yer aldı. CHP de 2011 yılına oranla medyada yüzde 34 daha fazla haber oldu ve toplam 988 bin 661 haber ve yazıda konu edildi.
SİYASİ KUTUPLAŞMA VAR
Araştirma’da ilk olarak katılımaların siyasi görüş ile etnik kökenleri sorgulandı. 2011 yılında beliren siyasi kutuplaşma, 2012 yılında kendini belli etti. 2011 döneminde kendini belli bir siyasi görüşe yakın görmeyenlerin oranı yüzde 1,1 iken, 2012’de bu oran yüzde 0,5’lere düştü. Muhafazakar ve ılımlı muhafazakarlıktaki artış trendi devam ederken, miliyetçi ve sosyal demokratlarda tersine bir eğilim gözlemlendi.
ETNİK ÇOĞUNLUK “TÜRK”
“Kendinizi etnik olarak nasıl tanımlarsanız?” sorusuna, araştırmaya katılanların yüzde 54,8’i ‘Türk’, yüzde 6,3’ü ‘Kürt’ cevabını verdi. Etnik kökenin ne anlama geldiğini bilmeyenlerin oranı ise geçtiğimiz yıla göre artarak yüzde 17,3 oldu.
EN BÜYÜK SORUNLAR: İŞSİZLİK ve TERÖR
Son üç yılda olduğu gibi Türkiye’nin en büyük sorunu yine ‘işsizlik’; ‘terör’ ise en büyük ikinci sorun olarak ortaya çıktı.
Bölgelere göre dağılımlarına bakıldığında Marmara, Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde en büyük sorun ‘işsizlik' olarak görülürken; İç Anadolu, Karadeniz ve Doğu Anadolu’da en büyük sorunun ‘terör' olduğu söylendi. Ancak 2012 yılında işsizlik ve terör sorununda 2011 yılına göre azalma görüldü. Buna karşılık ekonomik kriz, hayat pahalılığı ve Kürt sorunu 2012 yılında hassasiyetin arttığı alanlar olarak göze çarptı.
Ekonomik gelişmelerden hiç etkilenmediğini söyleyenlerin oranı bir önceki yıla göre yüzde 10 artış göstererek yüzde 48,2 oldu. Diğer bir deyişle toplumun yarıya yakını için ekonomide yaşananlar bir sorun olarak yaşamlarına yansımadı. Ekonomik olarak durumlarının daha iyi olduğunu belirtenlerin (yüzde 8,5) bölgesel açılımına bakıldığında, bu oranın Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz Bölgesi’nde en yüksek olduğu görüldü.
Türkiye’de 2008’den bu yana ekonomik alanda yaşanan olumsuz ilk üç gelişmenin ne olduğu sorulduğunda ise; halkın yüzde 31,l’i ailesi ve kendisini geçindirmediğini, yüzde 8,7’si eşya ve mallarını satmak zorunda kaldığını, yüzde 2,5’u evsiz kaldığım söyledi.
Hükümetin ekonomi politikalarındaki performans değerlendirmesine bakıldığında, bir önceki yıla göre hükümeti başarılı bulma konusunda küçük bir azalış olduğu dikkat çekti. 2012 yılında hükümetin ekonomi politikalarını başarılı bulanların oranı yüzde 31,5 iken, başarısız bulanların oranı yüzde 42’ye yükseldi.
Araştırmaya katılan her 10 kişiden 6’sı ise, Türkiye’nin Avrupa’daki ekonomik krizden etkilendiğim düşündü.
“TERÖRÜ ASKER ÇÖZER”
2010 döneminde terörle mücadelede en etkin yöntemin ‘siyasi yöntemler’ olduğu düşünülürken, 2011 ve 2012 yıllarında ‘askeri yöntemler’ ön plana çıktı. Terör sorununu çözmede askeri yöntemlerin kullanılması gerektiğini düşünenlerin oranı bir önceki yıla göre artış göstererek yüzde 50,1 oldu. Diğer bir deyişle, 2012’de her iki kişiden biri “terörü asker çözer” dedi.
“Terör sorununun çözümü için kimseyle görüşülmemelidir” diyenlerin oranı 2011 yılına göre artarak yüzde 55,5 oldu. “Görüşülsün” diyenlerin bölgesel olarak kırılımına bakıldığında, Kürt nüfusun yoğun olduğu Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde “BDP ve ‘Abdullah öcalan ile görüşülsün” diyenlerin oranı diğerlerinden fazla oldu. Doğu Anadolu bölgesi PKK ile görüşülmesi gerektiğini belirtenlerin en yüksek olduğu bölge olarak ortaya çıktı. Bir önceki yıla göre, Abdullah öcalan’ı terör sorununu çözmede etkili olarak görenlerin oranında (yüzde 20,5) artış gözlemlendi.
Hükümetin terör politikaları konusundaki performansı değerlendirildiğinde, başarısız bulunma oranının yüzde 48’lere yükselmesi dikkat çekicidir.
BÖLÜNME TEHLİKESİ HİSSEDİLİYOR
2012 yılında görüşülen kişilerin yarıya yakını (yüzde 46,9) Türkiye’nin bölünme tehlikesi altında olduğunu söylerken, kendini Sosyalist ve Cumhuriyetçi olarak tanımlayan kesimde bu düşüncenin en yaygın olduğu dikkat çekmektedir. Aynı sorgulama etnik kökene göre yapıldığında, kendini Türk olarak tanımlayanların yaklaşık yarısı Türkiye’nin bölünme tehditi altında olduğunu söylerken, Kürt olarak tanımlayan her 10 kişiden 4’ü de aynı şekilde düşünmektedir.
HÜKÜMETİN KÜRT SORUNU KARNESİ
2012’de hükümetin Kürt sorunu konusundaki politikalarını başarılı bulma oranında da azalış görüldü. Hükümeti bu konudaki başarısız bulma oranı da 2011’de yüzde 39,7’den 2012’de yüzde 50,5’a yükseldi. Özellikle eğitim seviyesi arttıkça, hükümetin Kürt sorunu politikalarını başarılı bulma derecesi azaldı.
2012 yılında 2011’den farklı olarak, BDP ve PKK’nın Kürt halkım temsiliyet oranlarında bir düşüş görüldü. BDP’nin Türkiye’de yaşayan Kürden temsil edebilme oranı, son üç yılın en düşük düzeyinde oldu. Diğer taraftan, aynı sorgulama sadece Kürder arasında yapıldığında BDP’nin temsiliyet oranının yüzde 58,7’ye yükselttiği gözlemlendi.
Fakat aynı artış PKK için olmadı. Kendini Kürt olarak tanımlayan her iki kişiden biri, PKK’nın Türkiye’de yaşayan Kürden temsil edemediğini belirtti. 2011'de olduğu gibi 2012’de de, katılımcıların yarısından fazlası BDP’nin PKK’dan bağımsız politikalar izleyemediğini söyledi. BDP ile PKK’nın organik bir bağı olduğunu düşünenlerin oranı ise yüzde 87’lere ulaştı. Araştırmaya katılan her 5 kişiden 4’ü Abdullah öcaian’m PKK ve BDP üzerinde etkili olduğunu belirtti. Katılımcılara Türkiye’de yaşayan Kürderin gelecekte nasıl bir yönetim şekli istedikleri sorulduğunda ise, yüzde 68,9 oranında “bağımsız Kürt devleti" cevabı alındı.
EN BAŞARILI PARTİ LİDERİ RECEP TAYYİP ERDOĞAN
2011 yılında olduğu gibi başarı oranı en yüksek parti AK parti ve en başarılı bulunan parti lideri Recep Tayyip Erdoğan oldu. Bölgesel olarak bakıldığında, hükümetin az gelişmiş yerlerde daha başardı bulunduğunu görüldü. CHP lideri Kılıçdaroğlu ile MHP lideri Bahçeli’nin başarısının 2011 yılına göre azaldığı görüldü.
Seçim olması durumunda AK Partiye oy vereceğini belirtenlerin yüzde 42,7’si muhafazakar, yüzde 23,8’i ise ılımlı muhafazakarlar oldu. Üçüncü sırada yüzde 11,7 ile siyasi görüşünü milliyetçi olarak belirten kişiler çklı CHP’ye oy vermeyi planlayanların ise yüzde 6,6’sı kendini muhafazakar olarak nitelendirdi.
Hükümetin en başarılı olduğu politikalar sorgulandığında, ilk sıralarda sağlık, ulaşım hizmetleri ve konut politikaları yer aldı. Bu üç konu siyasi görüş farklılığına bakılmadan hükümetin icraatlarının beğenildiği alanlar olarak gözüktü. Demokratik açılım, ekonomi politikaları ve dış politikaları ve dış politika ise en az beğenilen alan oldu.
GÜVEN KURUMU OLARAK ‘ORDU’ LİDERLİĞİNİ KORUDU
Her ne kadar siyasetteki gücü ve etkisi son yıllarda azalmış olsa da, kurumlara güven sıralamasında ‘Ordu’ 2012 yılında da liderliğini sürdürdü. (Yüzde 56,3). Ordu’yu ‘Cumhurbaşkanı’ (yüzde 53,7) ve ‘Başbakanlık’ (yüzde 47,9) takip etti. 2011 yılında ikinci sırada yer alan ‘Polis/Kolluk güçleri5 2012 döneminde dördüncü sıraya düştü.
2011 döneminde olduğu gibi 2012’de de demokrasi açısından önemsenen kurumlar (‘Yargı’, ‘Siyasi Partiler’, ‘Medya’ ve TBMM ise alt sıralarda yer aldı. Medya 2011 yılındaki seviyesini koruyarak en az, güvenilen kurum olmaya devam etti. YÖK’e duyulan güven de 2011’e göre yüzde 3,3 oranında azaldı.
HÜKÜMETİN DIŞ POLİTİKA BAŞARISINDA DÜŞÜŞ
Araştırma’ya katılanların yüzde 34,7’si hükümetin dış politika performansını başarılı buldu. 2011 yılı ile karşılaştırıldığında başarılı bulunma oranında bir düşüş gözlemlendi. Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyenlerin oranında da önceki iki seneye oranla azalış söz konusu idi. AB üyeliğine en fazla destek veren kesimin kendim muhafazakar olarak tanımlayanlar olması dikkat çekti. Her üç kişiden biri Türkiye’nin AB’ye üye olabileceğini söyledi.
İran’ın nükleer silah projesini tehdit olarak görenlerin oranındaki artış ile Türkiye’nin NATO üyeliğini desteklenme oranı paralel olarak gelişti. 2012’de NATO üyeliğini destekleyenlerin oranı yüzde 66'a çıktı.
“SURİYE’YE ASKERİ MÜDAHELEDE BULUNULMAMALI.”
Türkiye’nin Ortadoğu’daki gelişmeler karşısında izlediği politikaları başarılı bulanların oranı 2011 yılma göre azalırken, bu konu ile ilgilenmediğini belirtenlerin oranında artış görüldü. Buna paralel olarak, Türkiye’nin Suriye politikasını başarısız bulunların oranı yüzde 46 iken, yüzde 36,5’luk bir kesim hiçbir şart altında Suriye’ye uluslararası müdahalede bulunulmaması gerektiğini savundu.
Katılımcılar Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahalede bulunması için öncelikle Türkiye’ye doğrudan yönelecek bir tehdit olması gerektiğini düşündü ve yüzde 43,5 oranında Türkiye’nin tarafsız kalması ve Suriye’ye karşı herhangi bir müdahalede bulunmamasını vurguladı.
“TÜRKİYE DIŞ POLİTİKADA YALNIZ HAREKET ETMELİ.’’
Araştırma’nm 2011 döneminde olduğu gibi ortaya çıkardığı en önemli sonuçlardan biri, Türkiye’de halkın siyasi görüşünden bağımsız olarak, dış ilişkilerde kimseye güvenmeyen tavrının yükselerek devam ediyor olması. Nitekim, “Türkiye dış politika konularında en yakın kiminle işbirliği yapmalıdır?” sorusuna, araştırmaya katılanların yüzde 46,8’i "yalnız hareket etmelidir” cevabım verdi. Buna karşılık ABD, Türkiye’nin dış politikada işbirliği yapabileceği düşünülen ülkeler arasında, 2011 yılına göre artış gösteren tek ülke oldu.
Türkiye için tehdit oluşturan devletler sıralamasına bakıldığında İsrail, ABD ve Suriye’nin ilk sıralarda olduğu görüldü. 2011 ile karşılaştırıldığında, İsrail hala Türkiye için tehdit oluşturan ilk ülke olarak görülse de, Suriye ve İran’ın tehdit olduğunu düşünenlerin oranında artış gözlemlendi. 201 l’de Ermenistan bu kategoride üçüncü sırada iken, 2012’de yerini Suriye ve İran aldı. ABD’nin Türkiye’nin müttefiki olduğunu düşünenlerin oranında da 2012 yılında yükseliş oldu.
TÜRKİYE’DE YARGI SİYASALLAŞTI
Türkiye’de anayasa reformu yapılması gerektiğim düşünenlerin oranı 2011 yılı ile kıyaslandığında azaldı. Ancak bu oranın yine de yüzde 53,2’lerde olması, talebin siyasi görüşlerden bağımsız olduğunu gösterdi. Katılımcıların yarısından fazlası (yüzde 52,5) Türkiye’de yargının siyasallaştığını söyledi; bu oranda 2011 yılma göre yükselme eğilimi gözlendi.
Öte yandan, yeni yapılacak anayasada çoğunluk parlamenter demokrasiye destek verdi (yüzde 65,8). Olası bir başkanlık sisteminde ise en çok Recep Tayyip Erdoğan’ın başkan olması istendi (yüzde 34,3). Erdoğan’ı yüzde 12 üe Kemal Kıkçdaroğlu ve yüzde 10,7 üe Abdullah Gül takip etti. Bu konuda fikrini belirtmeyenlerin oranı ise yüzde 31 idi.
HALK GÜNCEL GELİŞMELERİ TELEVİZYONDAN TAKİP ETTİ
Demokrasi, özgürlükler ve adalet konularında, 2011 yılında katılımcılarda ortalamanın üstünde görülen memnuniyetsizlik oranı 2012 yılında da devam etti. Türkiye’nin demokratik bir ülke olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 34,2, Türkiye’de düşünce özgürlüğü olduğuna inananların oranı yüzde 29,9, Türkiye’de basının özgür olduğunu düşünenlerin oranı ise yüzde 28,8’de kaldı. Türkiye’nin demokrasi, düşünce ve basın özgürlüğüne ilişkin kriterlerinde 2011 yılına göre düşüş görüldü.
Türkçe dışında bir bir dilde eğitime katılımcıların geneli sıcak bakmadı, sadece Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgeleri buna destek verdi.
Halk güncel gelişmeleri televizyondan takip etti (yüzde 85,8), bunu yüzde 63,9 ile gazete izledi. Katılımcıların yarıdan fazlası (yüzde 51,8) düzenli olarak Internet kullandığım belirtti; bu kişiler günde ortalama 2,5 saatlerini bilgisayar başında harcadı. En fazla tercih edilen sosyal ağ yüzde 47,9 ile Facebook olurken, Facebook hesapları olanlar günde ortalama 1,3 saatlerini bilgisayar karşısında geçirdiklerini dile getirdi.
Kadına karşı şiddete yönelik bakış açısı incelendiğinde “kadına şiddeti hiçbir şart altında hoş görmem” diyenlerin oranı yüzde 93,2 çıktı. 2012 yılında da 2011’de olduğu gibi “gerekli sebeplerle şiddet uygulanabilir” diyenlerin oranı yüzde 6,8’de kaldı.
Şiddeti çeşitli sebeplerle hoş görenler (yüzde 6,8) içerisinde, herhangi bir şiddete (fiziksel, psikolojik, sözel, finansal) uğramış olanların oranı yüzde 42 olarak tespit edildi. Bu durum şiddetin içselleştirildiğini ve şiddetin şiddeti beslediğini gösteriyor. Buna bağlı olarak hayatının herhangi bir evresinde şiddete maruz kalmış kişilerin şiddeti mazur görme oranları daha fazla oldu. Fiziksel, psikolojik, finansal ve sözel şiddetin en çok babadan görüldüğü belirtildi. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için toplumun eğitim seviyesinin yükselmesi ve yasal önlemler alınması gerektiği düşünüldü.
TÜRKİYE’DE YAŞAMAKTAN MUTLU VE UMUTLUYUZ
Katılımcıların 2011’de yarıya yakını, 2012’de ise her üç kişiden biri Türkiye’deki değişimin iyiye gittiğine inandığını söyledi, yarısı ise değişmediğini vurguladı.
Buna karşılık halk yüzde 65 oranında Türkiye’de yaşamaktan mutlu olduğunu dile getirdi, başka bir deyişle geleceğine umuda baktığını söyledi. Türkiye’de en çok iyiye giden yön olarak ekonomik denge ve piyasaların durumu gösterildi. Kötüye giden yön olarak ise yine ekonomik denge ve piyasaların durumu görüldü. Bölgesel dağılıma bakıldığında, Türkiye’nin iyiye gittiğine en az inanan bölgeler Ege ve Akdeniz Bölgesi’nde yaşayanlar; iyiye gittiğine en fazla inananlar ise Doğu, Güneydoğu ve Karadeniz Bölgelerinde yaşayanlar oldu.