Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Merkezi tarafından her yıl gerçekleştirilen “Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması”nın 2018 sonuçları açıklandı. Araştırmaya göre 2018 yılında kadının en büyük sorunu şiddet. İkinci sırada işsizlik, üçüncü sırada ise eğitimsizlik yer alıyor. Kadının toplumda yaşadığı en büyük dördüncü sorun ise sokakta baskı ve taciz. Türkiye’de kadınlık ve erkekliğe atfedilen özelliklerin ülkedeki aile, çalışma ve siyaset dünyasındaki yansımalarını da değerlendiren araştırma birçok çarpıcı veriyi ortaya koyuyor.
Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Merkezi’nin bu yıl dördüncüsünü gerçekleştirdiği “Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması”, Şubat ayında 23 ilde, 18 yaş ve üzeri Türkiye kent nüfusunu temsil eden kadın ve erkek toplam 1205 kişi ile gerçekleştirildi. 2017 Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi verilerine göre kent nüfusu, toplam nüfusun yüzde 92’sini oluşturmaktadır. Araştırmanın saha çalışması, Frekans Araştırma tarafından Ocak-Şubat 2018 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Kadınların yüzde 48’i ilk-orta eğitim seviyesindeyken bu oranın erkeklerde yüzde 40 olduğu ortaya çıkmıştır. Kadınların genel eğitim düzeyi geçen sene yapılan araştırmaya göre yükselmiş olsa da, hâlâ erkeklere göre daha düşüktür.
En Büyük Sorun Şiddet
Türkiye genelinde kadınların en büyük sorunu yüzde 61 ile “şiddet” oldu. Araştırma yapıldığından bu yana en önemli sorun olarak belirtilen şiddet, giderek daha fazla bireyin sorunlar listesinde 1 numaraya oturuyor. Oran 2016’da yüzde 53, 2017’de ise yüzde 55 idi. Bu yıl ise yüzde 61’lik bir kesim tarafından “Kadının 1 numaralı sorunu” olarak belirtildi. Toplum, özellikle kadınlar, kadına yönelik şiddetle mücadele politikaları üretilmesini talep ediyor. Şiddetten sonra sırasıyla en büyük sorunlar işsizlik ve eğitimsizlik olarak rapor edilmiş olsa da, şiddeti en büyük sorun olarak gören kişiler katılımcıların %61’i iken, işsizlik ve eğitimsizliği en büyük sorun kategorisine ekleyenler katılımcıların yalnızca %9’u. İşsizlik ve eğitimsizliğin şiddet kadar önemli bir sorun olarak görülmüyor olması başlı başına önemli bir problemdir. Çünkü, araştırmalar gösteriyor ki istihdam sahibi ve yüksek eğitimli kadınların şiddete uğrama oranları daha düşüktür. O nedenle, bu araştırma bizlere işsizlik ve eğitimsizlik konusunda bilincin artması gerektiğini göstermektedir.
Toplumda Fikir Birliği: “Aile İçi Şiddet Boşanma Sebebi”
Araştırmada ortaya çıkan bir başka çarpıcı sonuç ise boşanma ve şiddet arasındaki ilişki oldu. Katılımcıların yüzde 72’si aile içi şiddetin boşanmak için yeterli bir sebep olduğu konusunda fikir birliğine ulaştı. “Erkek, ailenin dirlik düzeni için zaman zaman şiddete başvurabilir” seçeneğine olumlu yaklaşan katılımcıların oranında ise düzenli bir düşüş sözkonusu. Oran 2016 yılında yüzde 14, geçen yıl ise yüzde 11 idi. Bu yıl bu ifadeye olumlu bakanların oranı yüzde 5’e düştü. Bunlara ek olarak, “boşanmış bir kadının iffeti eski kocasını ilgilendirmez” ifadesine katılım oranının hem kadın hem erkekler için artmakta olduğu gözlenmiştir. Kısaca “ailenin devamı için gerekirse aile içi şiddet görmezden gelinmelidir”, “evli bir çift, hiçbir şart altında boşanmamalıdır” ifadelerine katılım oranının da hem erkek hem kadınlar için zaman içerisinde düştüğü gözlemlenmiştir. Güven konusunda ise genelde kadın-erkek farkı görülmezken tek anlamlı sonuç eşlere güvende gözlendi. 2018’de kadınların %87’si “eşime güvenirim” derken erkeklerin %96’sı güvenirim demiş.
Erkeklerin Ev İşlerine ve Çocuk Bakımına Katkısı
Erkeklerin ev işlerine düzenli katkısı evin “dış işleri” diyebileceğimiz; alışveriş ve tamirat yapmak gibi faaliyetlerle sınırlanmış durumda. Temizlik yapmak, evi toplamak, yemek yapmak, bulaşık ve çamaşır yıkamak gibi evin “iç işleri” faaliyetlerine katkıları her biri için yüzde 10’u geçmiyor. Babaların çocuk bakımına düzenli katkısı da genel olarak düşük. Artış görülen alanlar; gezme, oynama, okul işleri ile ilgilenme, ders çalıştırma ve genel olarak ilgilenme alanları olarak göze çarpıyor. Ancak bu artışlar sonrası dahi “düzenli bakım” yüzde 48 oranını geçemezken, babaların yüzde 20’si çocukları ile hiç oynamadıklarını bildiriyorlar. Ayrıca babaların yüzde 37’si, “çocuğunuzun günlük bakımına bu söylediklerinizin ötesinde daha fazla dâhil olmak ister miydiniz?” sorusuna “hayır dâhil olduğum kadarı uygundur” diyor.
Kadınlar için Kadın Siyasi Lider
Kadın sorunlarına yaklaşım oy verme eğilimlerini etkiliyor. Ankette geçen yıl ilk kez sorulan “Bir kadın sizin görüşlerinizi savunan bir partinin lideri olsa, o partiye oy verir misiniz?” sorusuna kadın katılımcıların yüzde 81’i “evet” demiş; erkek katılımcılarda aynı oran yüzde 73 olmuştu. Bu yıl rakamlarda artış var. Aynı soruya bu yıl kadınlar yüzde 85, erkekler yüzde 74 oranında “evet” dedi. “Diyelim ki bir seçim sezonunda çok benzer özelliklere sahip bir erkek ve bir kadın cumhurbaşkanı adayı var, hangisini tercih ederdiniz?” sorusuna geçen yıl kadın katılımcıların yüzde 63’ü, bu yıl ise yüzde 70’i “Kadın adayı tercih ederdim” dedi. Erkek katılımcıların yüzde 30’u da kadın adayı tercih edeceği yönünde cevap verdi. Geçen yıl bu oran yüzde 36 olarak gözlemlenmişti. Yerel veya genel seçimlerde oy verilecek partinin diğerlerine göre daha fazla kadın aday göstermesi ve kadına yönelik şiddetle mücadele edeceğini vadetmesi oy verme eğilimlerini etkiliyor. Bir partinin seçimlerde daha fazla kadın aday göstermesi geçen yıl yüzde 30, bu yıl ise yüzde 36’lık bir kesimin desteğini alıyor. Partinin kadına yönelik şiddete karşı çalışacağını söylemesi kadınlar için büyük önem taşıyor. Kadın seçmenin yüzde 58’i bu vaadin oy verirken etkili olacağını belirtiyor. Oranda geçen yıla göre yüzde 10’luk artış gözlemleniyor.
Kadınların %28’i İş Dünyasında Aktif
Kadının çalışma hayatındaki varlığının da sorgulandığı araştırmada ortaya çıkan sonuç, yüzde 28’lik bir kesimin şu anda aktif olarak çalıştığını gösterdi. Katılımcıların yüzde 35’i geçmişte çalıştığını, yüzde 46’sı ise hayatında hiç çalışmadığını ifade etti. “Kadınların iş hayatına katılımı ülkenin refahı açısından gereklidir” ifadesine katılma oranı kadınlarda yüzde 84; erkeklerde ise yüzde 73 olarak gerçekleşti.
Küçük Yaşta Evliliğe Hayır
Resmî nikâhın imamlar veya müftüler tarafından kıyılması konusunda erkekler kararsız kalırken, kadınlar “hayır” dedi. Erkeklerin yüzde 49’u “hayır”, yüzde 52’si ise “evet” dedi. Kadınların yüzde 64’ü “hayır” diyerek bu yetkilendirmeyi onaylamadıklarını gösterdi. Kız-oğlan farkı gözetmeksizin 18 yaşından küçük çocukların evlendirilmesi %74 tarafından onaylanmazken, kalan %25 aile onayı, çocuk rızası ve mahkeme onayı gibi şartlar karşılandığı takdirde çocukların evlendirilmesini onaylıyor.
Muhafazakâr Feminizm Yükselişte
Araştırmanın verdiği sonuçlardan biri de eşitlikçi toplumsal cinsiyet algısının güçlenmesi. Kadın ve erkeklerin kamusal ve özel hayatta eşit hak ve duruşlara sahip olmaları konusundaki tutumların ölçüldüğü araştırmada; hem kadın hem erkekler arasında eşitlikçi toplumsal cinsiyet algısının güçlendiği gözleniyor. Ancak bu artışın genelde kadının kamusal alandaki hakları ve duruşu ile sınırlı kalıp, özel hayata yansımaların daha geride kaldığı görülüyor. Bir çeşit “muhafazakâr feminizm” yükselişinden bahsetmek mümkün. Örneğin kürtaj, ev ve çocuk bakımında eşit sorumluluk paylaşımı, evlilik dışı çocuk sahibi olmak veya birlikte yaşamak gibi konularda tutumların olumsuzlaştığı görülürken, özellikle çalışma hayatına kadınların katılımı ve ekonomik özgürlükleri konusunda eşitlikçi tutumların arttığı gözlemleniyor.
Feminizm Algısı Tırmanışta
2017 yılı anket sonuçlarında erkeklerin yüzde 55’i feminizm ifadesini daha önce duyduklarını belirtmişti. 2018 yılı anket sonuçlarında bu oran yüzde 62’ye yükselmiştir. Ayrıca bu yıl, geçen yıllara oranla daha fazla kişi feminizm ifadesinin kadınerkek eşitliğini savunduğu fikrine katılmaktadır.
Kürtaja Düşük Destek
Bu sene “kürtaj yasaklanmalıdır çünkü kürtaj savunmasız bir cana kıyımdır” ifadesine katılanların oranı yüzde 55’ten yüzde 63’e, “kürtaj yasaklanmalıdır çünkü günahtır” ifadesine katılanların oranı ise yüzde 53’ten yüzde 58’e yükselmiştir. Aynı zamanda “kürtaj kadının en temel haklarındandır, yasaklanamaz” ifadesine katılımda da geçen yıla oranla anlamlı bir düşüş gözlemlenmiştir.
Avrupa Birliği Üyeliği ve Kadın Hakları
Avrupa Birliği’ne katılım sürecinin Türkiye’deki kadın hakları üzerinde etkisi konusunda kadın ve erkek katılımcıların görüşleri arasında büyük bir fark olmadığı gözlemlenmiştir. Kadınların yüzde 55’i, erkeklerin yüzde 52’si AB üyeliğinin kadın hakları yönünden faydalı olacağını düşündüklerini belirtmişlerdir. Fakat, geçen yıllara oranla incelendiğinde, yıllar içinde AB’ye katılım sürecinin Türkiye’deki kadın haklarına olumlu etki edeceği düşüncesine onayda istikrarlı bir düşüş olduğu gözlemlenmektedir.