Ömer Ömeroğlu: “KADİR HAS ÜNİVERSİTESİ BUGÜN BİLE RAHATLIKLA ZİYARET ETTİĞİM BİR YER.”
İlk, orta ve lise tahsilini Hatay’da tamamladıktan sonra 1999 yılında Khas Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nü kazanarak İstanbul’a geldi. Bölümün ilk öğrencilerinden olduğu için burada birçok ilki de gerçekleştirme imkanı bularak mezun oldu. Ayrıca Mühendislik Kulübü’nü kurdu, başkanlığını yaptı. Öğrenci Konseyi Başkan Yardımcılığı görevinde bulundu. 2004 yılında mezun olduktan sonra, askerliğimi tamamlayıp iş hayatına atıldı.
İş hayatınızı anlatır mısınız?
ilk olarak Türkiye’nin en büyük entegratör firmalarından biri olan Sentim Bilişim’de çalıştığım dört yıl boyunca sırasıyla Yazılım Uzmanı, Yönetici ve Yazılım ve Proje Müdürü olarak devam ettim. Bu süre zarfında sayısız projeler gerçekleştirdim. Şirket içi ERP, CRM ve Workflow uygulamalarında sayısız geliştirmelerde bulundum. Kamu tarafında da Mobese, MEB Teknoloji sınıflan kurulumları, TARBIS gibi projelerde görev aldım. Şu an Türkiye’nin en büyük özel okullarından Doğa Koleji’nde CIO görevini yürütmekteyim. Tabii bu kadar kısa sürede bu kadar farklı ve zahmetli projeyi Kadir Has Üniversitesi’nde aldığım eğitim ve deneyim sayesinde yaptığımın farkındayım.
Kadir Has Üniversitesi'ni ve Bilgisayar Mühendisliği bölümünü tercih sebebiniz nelerdir?
90’lı yılların sonunda Bilgisayar Mühendisliği oldukça revaçta olan bir meslekti. Benim de bilgisayara olan merakım ve araştırmacı kişiliğim de bu bölümü seçmemde bana yol gösterdi. Şu an baktığımda iyi ki bu bölümü seçmişim diyorum. Zaten yapı olarakta başka işle uğraşamayacağımı düşünüyorum. Burada önemli olan tercih ettiğiniz bölümün mantığım net bir şekilde anlayabilme ve bunu hayatınızı şekillendirmede kullanmanız büyük önem taşıyor. Bölümümüz haricinde aldığımız yönetici eğitimleri, mantıksal düşünme ve kriz yönetimi gibi derslerin bize çok fayda sağladığım da belirtmeden geçemeyeceğim. Kadir Has Üniversitesi’nde aldığımız eğitimler aslında bizi teknoloji ve iş hayatinin her alanına hazırladı. Mezun olup iş hayatına atıldığımızda tüm bunları daha net anlamış olduk.
Öğrencilik ve çalışma hayatınızdaki kesişim ve ayrışım noktalarından bahseder misiniz?
Çalışma hayatımdaki en büyük kesişim İstanbul’da ilk işe başlayışımla gerçekleşti. Üniversiteden mezun olup askere gittikten sonra biraz tereddütlerim vardı. Acaba iş bulabilir miyim veya bulduğum işte başardı olabilir miyim diye. İşe ilk başladığım yerde aslında bunun böyle olmadığım, üniversitede aldığımız eğitimin bizi her alanda başarıya götürebileceğini gördüm ve yaşadım. Bu kesişim sayesinde Doğa Koleji’nde çalışıyorum. Aslında ben halen eğitimin içerisindeyim ve bu alanda çalışmaktan büyük keyif ve mutluluk duymaktayım.
Üniversite eğitiminin size kattığı artı değerler neler?
Özgürlükçü ve yenilikçi düşüncelerin yanı sıra bir aile sıcaklığı ve disiplini ile hayatı yaşamayı artı bir değer olarak kattığım düşünüyorum. Bu eğitim modelim benimseyen, üniversite eğitiminizi tamamladığınızda başaramayacağınız bir şeyin olmadığına inanıyorum. Vazgeçmemeyi öğreniyorsunuz ve aldığınız değerler ile başarı kendiliğinden geliyor.
Kadir Has Üniversitesi mezunu olmayı nasıl tanımlarsınız?
Ben ashnda mezun olduğumu düşünmüyorum. Khas benim için büyüdüğüm, kendimi geliştirdiğim ve eksik yönlerimi tamamladığım bir ortamdı. Bugün bile rahatlıkla ziyaret ettiğim, değerli öğretmenlerim ile fikir alışverişinde bulunduğum bir yerdir.
Başarılı bir mezun olarak öğrenimlerini sürdüren öğrencilere ne tür tavsiyelerde bulunabilirsiniz?
Kesinlikle okudukları okulun, öğretmenlerin ve derslerin önemini bilmelerini tavsiye ederim. Okulda öğrenilenler özellikle branşlaşıldığında ileride sıklıkla karşılaşacakları konular olduğu için hiçbir konuyu önemsiz görmemelerini, öğretilen konulan benimseyen ve öğrenen öğrencilerin mezuniyet sonrası iş bulmalarında hiçbir zorluk çekmeyeceklerini belirtmek isterim.
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Buralara gelmemde emeği olan başta kurucumuz merhum Kadir Has olmak üzere, tüm hocalarını, sınıf arkadaşlarını ve okul idaresinde yer alan tüm çalışanlara teşekkür ederim.
Ayşe Nagehan Sarı:“HERKES GÜLERYÜZÜNDEN ÖDÜN VERMEDEN 12 SAAT MUTFAKTA ÇALIŞAMAZ.”
Ayşe Nagehan Sarı, 2013 yılında Kadir Has Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Enformasyon Teknolojileri Bölümü’nden mezun oldu. Mezun olduktan kısa bir süre sonra Boğaziçi Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi’nde Finansal Yönetim Uzmanlık Programı’na katıldı. Daha sonra Mutfak Sanatları Akademisinde (MSA) Pastacılık ve Ekmekçilik eğitimine başlama kararı aldı. Dört aylık teorik eğitimin ardından şimdi de birinci ayını geride bıraktığı toplamda dört ay sürecek olan staj programı kapsamında butik bir pastanede staj yapıyor.
Enformasyon Teknolojileri bölümünden sonra Pasta ve Ekmekçilik dersleri almaya nasıl karar verdiniz? Bu konuya daha önceden de ilginiz var mıydı?
Üniversitedeyken ve sonrasında uzmanlık programı sürecinde aklımda hep bambaşka bir iş alanında yoluma devam etmek vardı. Bir karar verip yoluma devam etmek çok da zor olmadı aslında. Lisans eğitimimde edindiğim bilgileri ve kazandığım bakış açışım da yanıma kar olarak aldım ve tamamen farklı bir alana yönelmeye karar verdim. Üniversitedeyken hatta daha öncesinde de mutfağa karşı ilgim vardı. Yeni lezzetler denemek ve bunları etrafımdakilere tattırmaktan her zaman çok keyif almışımdır. Tabii böyle söylenildiğinde değişik gelebilir. Yani herkes yemek yapmayı sevebilir. Ama herkes güleryüzünden ödün vermeden 12 saat mutfakta çalışamaz. Kısacası herkes aşçı ya da pastacı olabilir demek çok ütopik olur çünkü bu meslek her iş alanında olduğu gibi kendine has zorlukları olan bir meslek. Kendi adıma nasıl karar verdim sorusuna şu şekilde cevap verebilirim. Bilgisayar başında saatlerce kod yazdığım zaman, o masadan kalkarken sırt ve boyun ağırlarımdan şikayet ederek kalkıyordum. Diğer taraftan ilk kez pasta yaptığım günü hatırlıyorum sabaha kadar sürmüştü ve pastam hazır olduğunda ayaklanırım ağrısını hissetmemiştim bile. Sadece masada hazır olan şeker görünümlü pastama hayranlıkla bakmıştım. İşte bu yüzden şu söz çok doğru, belki çok klişe gelecek ama herkes sevdiği işi yapmalı.
“Pasta ve ekmekçilik” eğitimini tamamladıktan sonra kısa ve orta vadede planlarınız nelerdir?
Kısa vadede planım, dört aylık staj dönemini verimli bir şekilde geçirmek ve sektörü tanımaya çalışmak. Pastacılık ve ekmekçilik denildiğinde günümüzde doğrudan akla gelen kutlamalardaki şeker hamurlu pastalar. Aslında işin aslı bu değil. Yeme içme sektöründe de diğer sektörlerde olduğu gibi belirli akımlar var. Her alanda olduğu gibi bazı trendler var.
Ve çoğu kişi için moda olanı yapmak çok önemli. Benim için ise, özgün olanı yapmak daha kıymetli. Tabii ki gelişime ve değişime açık olmalı ve belli başlı gelişmeleri takip etmeliyiz. Ama bunları yaparken kendi lezzetlerimizi de kenara almamalıyız. Bu sebeple uzun vadede en büyük hayalim moda olanlardan ziyade insanlara özlerini hatırlatmak ve unutulmuş olan ya da layıkı ile yapılmayan her lezzeti yeniden hatırlatmak için çalışmalar yapmak.
Mesleki eğitim ve çalışma hayatınızdaki kesişim ve ayrışım noktalarından bahseder misiniz?
Her meslek için aynı olan bir şey var. Teori ve pratik birbiri ile çok uyuşmaz. Okulda bunu şöyle yaparsan geri dönüşü asla yoktur denilen birçok şeyin aslında telafisi var. Örnek vermek gerekirse tariflerdeki gramajlar elbette önemlidir. Okulda bir gram eksik ya da fazla asla kabul edilemez denilen birçok şey aslında edilebilir. Bazen yanlışlıkla koyduğunuz beş gram fazla süt dünyanın sonunu getirmez.
Kadir Has Üniversitesi mezunu olmayı nasıl tanımlarsın?
Bu üniversiteden mezunsanız kendi çekirdek ailenizin dışında büyük bir aileye daha sahipsiniz demektir. Belki her mezun arkadaşım benimle aynı fikirde olmayabilir. Ama ben şahsım adına şunu söyleyebilirim ki lisans eğitimim boyunca bana bu sevgiyi veren bölüm hocalarımız olmuştur. Birçoğu derste hocamız, dersler dışında ise arkadaşımız gibi olup mutluluğumuzu da sıkıntımızı da paylaştığımız kişiler oldular. Üniversiteyi bize sevdirdikleri için üzerimizde emeği olan nadide hocalarıma buradan tekrar tekrar teşekkür ediyorum.
Başarılı bir mezun olarak öğrenimlerini sürdüren öğrencilere ne tür tavsiyelerde bulunabilirsiniz?
Başardı olmak çok göreceli bir kavram benim için yani rakamlar herbirimizi bir sıralamaya koyar ve onlara göre bir sıralama ortaya çıkar. Bence hayatta başardı olmak, hayatımızda aldığımız kararlarla, kendimizi mutlu edip edemediğimize bağlı, öğrenimini sürdüren arkadaşlarıma bulunabileceğim en güzel tavsiye, kendinizi İleride görmek istediğiniz yer için çalışın, bunu yaparken kendinizi hayattan soyutlamayın.
Bahar Okucu: “İnsan Tanımak, Sosyal Bir Yaşantıya Sahip Olmak Vize Notundan Daha Değerli.”
Bahar Okucu, 2010 İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü mezunu. Ailecek Khaslılar. Kardeşi de Yeni Medya Bölümü’nde okuyor. Sanata olan ilgisi nedeniyle üniversiteye hazırlık döneminde çizim teknikleri kursuna başlamış. Küçüklüğünden beri çizgi film karakterlerini bulduğu her kağıda çizermiş. Matematik ve geometri dersleri de keyif aldığı dersler olduğundan mimarlık mesleğinin onun için doğru seçim olacağına karar vermiş. Sınav maratonu sırasında annesi ile üniversiteleri gezmeye başlamışlar. Merkezi konumu ve tarihi yapısı ile Kadir Has Üniversitesi’nden çok etkilendiğini söyleyen Okucu; “bir de insanın içinde bir his olur ya seçimini destekleyen bir içgüdü, okula girince ‘ben burada okumalıyım’” diyor.
Neden Kadir Has Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü?
İç Mimarlık Bölümü sadece çizim yeteneğini değil, matematiksel düşünmeyi, geometrik görüşü ve biraz da estetik bakış açışım içinde barındıran bir bölüm. Yetenek de varsa, işler daha kolay ilerliyor; ama analitik düşünme becerisi işin temelini oluşturuyor. Kadir Has Üniversitesi gibi eski binaların tarihine saygı duyularak bambaşka bir işlev kazandırılması, hayalindeki bir yapıyı, tasarımı gerçekleştirmek, hayatta kalıcı bir eser bırakma çabası, beni çok etkilemişti. Bu sebeple iç mekan tasarımının ileride severek yapacağım bir iş olacağım düşünerek bu bölümü tercih ettim.
Öğrencilik döneminizden bahseder misiniz?
Bölümü 2005Jte kazandım. Hazırlık okulu tarihi bina içerisinde olmadığından dolayı Cibali Kampüsü’ne gitmenin en mükemmel yolunu buldum. Ve üniversitenin voleybol takımına yazıldım. Haftada üç gün antrenman oluyordu. Bahçelievler Kampüsü’nden, Cibali Kampüsü’ne akşam trafiğinde hiç üşenmeden bir yıl boyunca antrenman eksiğim olmadan gittim. Hazırlık sınıfım geçip Cibali Kampüsü’nde birinci sınıfa başlayan arkadaşlar, bir alışma sürecinden geçtiler. Ama ben voleybol takımı sayesinde kampüsün öğrenci yaşamına çoktan katılmıştım. Güvenlik görevlisinden kat görevlisine kadar herkesle selâmlaşır diğer fakültelerdeki hocalarla ders çıkışlarında spor salonunda maç yapardık. Güzel Sanatlar Fakültesinde okumama rağmen neredeyse her fakülteden öğretim görevlisi, öğrenci vs tanıdığım vardı. Üçüncü sınıfa kadar oku programım sabah 9’da ders başlar akşam 6 gibi biter, haftada üç gün 18:30 - 20:30 arası antrenmanlarımız olurdu. Eve gidişim 21:30’u bulurdu. (Tabii bu durum takım olarak ÎMÇ pilavcısında kaçamak ve baklavasına maç yapmadığımız günler için geçerliydi.) Proje çizimine başlamam saat 22:00 civan olurdu en iyi İhtimalle, 01:30 gibi de uyku moduna geçerdim. Proje ara teslimlerde sabaha kadar çizim yaptığımı bilirim. O süreçte gece boyunca annemin “kızım artık yatmıyor musun? yeter bu kadar çizim bitmedi mi hala?” sorulan en çok da şahane çay-kahve servisleri ile projelerimi tamamlardım. Bu süreçte anneme bana sunduğu oda-kahvaltılı ev yaşantısı için ne kadar teşekkür etsem azdır. Final projesi teslimlerine bazen pijama ile giderdim. Ama teslim zamanı fakültenin tamamında bir pijama partisi havası olurdu zaten. Projeyi teslim edeceğim güne göre değil genelde saat hesabına göre çizim yapardım. (Teslime 38 saat kaldı gibi) Projeyi teslim eder etmez spor salonundaki minderlerde uyurdum, işte o uyku paha biçilemezdi. Yine son sınıfta iş hayatının yanma bir de sosyal proje eklemek istedim ve 2010 Avrupa Kültür Başkenti Gönüllü Programı’na katıldım. O yıl boyunca süper konserlere gittim, açılışlarda konuşmalar yaptım, festivallerde sunuculuk yaptım, ummadığım bir anda canlı yayında gönüllü programı tanıtımı yaptım. Sosyal yaşantımı inanılmaz derecede geliştirdim. Üniversitenin imkanlarından sonuna kadar faydalandım diyebilirim. Eğitim sürecim boyunca fakültemin katıldığı ve düzenlediği workshoplara, yarışmalara katıldım. Sosyal sorumluluk projelerinde yer aldım. Cihangir’deki bir projede Alman sanatçı ve gazeteciler ile çalışma fırsatım oldu. Internet üzerinden hala doğum günlerimizde ve gündemdeki olaylarda birbirimize yazıyoruz.
Hem sporda hem okulda başarılı olmak için nasıl bir zaman yönetimi uyguladınız?
Kadir Has Üniversitesi voleybol takımı sosyal yaşamın yanı sıra bana burs imkanı da sağladı. Biraz zorlu bir süreç, okurken bir spor branşı ile ilgilenmek. Ama geri kaz anırtılan çok değerli. Voleybol takımında inanılmaz maçlar oynadık. Beş yıl boyunca voleybol takımında lig birincilikleri, takım kaptanlığı, gece şampiyonluk kutlamaları, komik yenilgiler, asla inanamadığımız galibiyetler yaşamamız derslerimdeki motivasyonumu da çok etkilemiştir. Üçüncü sınıfta, mimarlık firmalarında inşaatı tamamlanmış ya da devam etmekte olan bir proje isteyip kendi mekan işlevimize göre projelendirme ödevimiz vardı. Bu ödevimiz sayesinde ben iş buldum. Resmen iş hayatıma üçüncü sınıfta başladım. Bu sürecin daha değişik olmasını umuyordum üniversiteyi bitirdikten sonra kapı kapı dolaşıp portfolyo ve cv göstererek perişan olacağımı düşünüyordum. Ama iş hayatına giriş benim için çok kolay oldu. Biraz şans benden yanaydı, biraz da böyle bir ödevin mimari ofislerle iletişime geçme durumu yaratması iş hayatımın başlangıcı oldu. Ödevim için gerekli olan projeyi mimardan aldıktan dört gün sonra Kandilli’de Kütahya Porsele’nin sahiplerinden bir ailenin villasının şantiyesinde buldum kendimi. Şantiyede resmen aydınlandım, iki boyutlu bir çizim dünyasından gerçek hayata geçmek çok heyecanlıydı. Projede çizdiğin her çizginin imalat detayını üretilme sürecini gördükçe daha gerçekçi çizimler yapmaya başladım. “Tasarıma mekanda uçmalı canım” derler ama biraz da ayakların yere basacak yani. Projedeki her çizginin imalat aşamasını ve en önemlisi ustalara tarif aşamasını yaşayarak öğrendim.
Okul, spor, iş ve sosyal sorumluluk projesi... Hepsini birarada çok güzel yürütmüşsünüz.
Evet çok fazla sorumluluğum vardı ama hiç yorulmuyordum. Çünkü yaptığım işlerde mutluydum. İş hayatı o kadar hızlı ilerledi ki son sınıfta K Yapı firmasından iş teklifi aldım. Mezuniyet törenime iş yerinden izin alarak gittim. K Yapı’da “Solarkent” projesinde konteynır ofisimde çalışıyordum. Ama şartlar benim hayal ettiğim gibi olmadığı için üç ay sonra proje müdürü ile konuşarak ayrılmak istediğimi belirttim. Beni çok zor bıraktılar, işten ayrıldıktan sonra da sürekli görüşüp iletişimi koparmadık. Sonrasında aym dönemde mezun olduğum arkadaşım aracılığı ile Ataköy’de bir mimarlık şirketine girdim. Bu firmada iki yıl boyunca ahşap işleri ve butik inşaat işlerini, müşteri ilişkilerini teklif hazırlama, teknik detay çözümlemelerini vs. öğrendim. Sonrasında yine aynı dönemde mezun olduğum başka bir arkadaşım aracılığıyla i-am İstanbul firmasında 2.5 yıl uygulama miman olarak çalıştım. Iç mimarlığın daha kurumsal taraflarım tasarım süreçlerini ve ünlü markaların inşaatlarım bu firmada öğrendim. Iş hayatına giriş benim için oldukça kolay oldu. Okuldan ve arkadaşlanmdan kopmamak bana iş imkanım kocaman bir tepsi ile sunmuş oldu.
Kendi işinizi kurmaya nasıl karar verdiniz?
2014 yılına kadar çalıştığım firmalarda kendim için ne yapmam gerektiğini çok iyi öğrendim. Bu süreçte tanıştığım insanlar yaşadığım deneyimler artık risk alma zamanımın geldiğini hatırlattı. Özellikle mezun arkadaşlarımla piyasada karşılaşıyor olmak inşaat sürecinde birbirimizle usta ve firma bilgileri paylaşıyor olmak beni daha da rahatlatıyordu. Kendi iş yerimi kurma fikrini hayata geçirmeden önce yine okulumdan bölüm hocalarımın fikirlerine başvurdum. Çalıştığım projelerde sadece yapım aşamasında değil tüm süreçte yer almak, işin sonunda arkamıza yaslanıp doğrusuyla yanlışıyla biz yaptık demek için üç ortak olarak kendi ofisimizi açmaya karar verdik. Ağustos 2014’te Tod Mimarlık ve Tasarım ofisimizi Galata’da açtık. Kendi işinin patronu olmak öyle uzaktan göründüğü gibi kolay değilmiş. İş bağlamak, iş yapmaktan daha zormuş onu da çok güzel yaşayarak öğrendik. Ama bu deneyimleri yaşamadan da bilemezdik. Neyse ki yakın çevre ve arkadaş faktörü özellikle Türkiye’ye de çok işe yarıyor. Mezun arkadaşlarım arasında tedarikçi firmalarda çalışanlar, kendi ofisleri olanlar ve iyi mimarlık firmalarında çalışan kocaman bir ailem var. Onlar ile iletişimde olarak iş paslaşarak danışarak bu süreci de kolaylıkla adattık. Iç mimarlığın mutfağından başlayarak şantiye aşamasını, ustaların ve işçilerin dünyasını -ki ustalarla gerçekten fıkra gibi olaylar yaşadım şantiyelerde-, müşteri ilişkilerini ve kaprislerini, sunum teknik ve taktiklerini, tedarikçi toplantılarını ve parti deneyimlerini yaşayarak öğrendim. Kadir Has Üniversitesi manzaralı ofisimde mesleğimin detaylarım öğrenmeye, deneyimlemeye devam ediyorum.
Khaslı olmanın avantajları nelerdir?
Bu üniversitenin ailesinin bir parçası olmak istiyorsanız, size sunulan şansları ve imkanları iyi değerlendirin. Çünkü okuldan çıkınca beş dakikada Taksim’e gidebilirsiniz, Haliç manzaralı restoranda gelecek olan ilhamınız ile kitap yazabilirsiniz, baklavasına hocalar ile maç yapabilirsiniz, sosyal projelerde bulunabilir hatta projeler geliştirebilirsiniz. Üniversite; konumu, yenilikçi eğitim anlayışı, sosyal aktiviteleri ve çok seçenekli burs imkanları ile eğitim hayatını oldukça eğlenceli ve kolay bir hale getiriyor. Eğitiminizin yanına mutlaka en az bir sosyal aktivite, spor branşı, okul kulübü katılımı ekleyin. Çünkü hayatınız sürekli dönen bir çark gibi bugün beraber maç yaptığınız bir arkadaşınız yarın iş hayatınızdaki geleceğinizin en büyük destekleyicisi olabilir, insan tanımak, sosyal bir yaşantıya sahip olmak alacağınız vize notundan çok daha değerli. Khas, eğitiminiz boyunca alacağınız vize ve final notları ile sizi değerlendirmiyor. Yaptığınız aktivitelerle, aldığınız sorumluluklarla geleceğinizin final sınavına hazırlanmanıza imkan sağlıyor, işte Kadir Has Üniversitesi aslında sizi bu sınav için yetiştiriyor. Ve mezun olduktan sonraki yaşantınız da sınav sonucunuzu oluşturuyor. Boşa dememişler hayat bir sınav diye... Kadir Has Üniversitesi ailesine katıldığınızda kesinlikle pişman olmayacak, mezun olduktan sonra da okuldan kopamayacaksınız.
Ezgi Sertoğlu: “Cumartesi Mezuniyet Kepimi Fırlattım, Pazartesi İşe Başladım.”
Ezgi Sertoğlu, 21 Haziran 2014 Cumartesi öğleden sonra yapılan Kadir Has Üniversitesi mezuniyet töreninde kepini havaya fırlatan öğrencilerinden biri idi. Sertoğlu, 23 Haziran 2014 Pazartesi sabahı Garanti Bankası Leasing’de iş görüşmesine gitti ve işe kabul edildi. Sertoğlu, halen Hazine ve Finansal Kurumlar’da Uzman Yardımcısı olarak çalışıyor. Aynı zamanda Kadir Has Üniversitesinde üstün başarı bursu ile yüksek lisans yapıyor.
Kısa özgeçmişinizden bahseder misiniz?
2009 yılında Kadir Has Üniversitesi Sermaye Piyasası Denetim ve Derecelendirme Bölümü’nü kazandım. Üniversite eğitimim boyunca mesleğimle ilgili olarak kendimi geliştirmek adına Türk Eximbank Hazine îşlemleıi Müdürlüğü, Türkiye Bankalar Birliği Bankacılık Araştırma Grubu’nda, tş Yatırım Menkul Değerler, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve Borsa İstanbul’da staj yaptım. Bu sayede gerçek projelerde çalışma ûrsattm da oldu. 2014 yılında bölümümü derece ile bitirdim ve mezuniyet törenimin hemen ardından Garanti Finansal Kiralama A.Ş5 de Hazine ve Finansal Kurumlar Birimfnde çalışmaya başladım. Şu an kariyer planlamamda mevcut olan bir iş kolunda çalışıyor ve her şeyden önce işimi severek yapıyorum. Çünkü rutinleşmeyen ve sektör dinamiklerine göre değişen bir çalışma hayatımız var. Ekonomi ve finans alanında öğrendiğim bilgiler kullanmam ve güncel piyasayı sürekli takip etmem açısından arzu ettiğim bir şirkette çalışıyorum. Halen Kadir Has Üniversitesinde Bankacılık ve Finans yüksek lisansı yapmaktayım.
Kadir Has Üniversitesi’ni tercih sebebiniz nedir?
Kadir Has Üniversitesi’ni tercih etmemin sebeplerinin başında saygın bir eğitim kurumu oluşu geliyor. Yenilikçi ve farklılık yaratan eğitim anlayışı, üniversitenin bulunduğu muhteşem tarihi ana kampüsü, eğitime ve öğrenciye maddi manevi yatırım yapması. Bu bağlamda gelişimime en uygun yerin İstanbul olacağı kamımı verdim ve daha lise yıllarımda başlayan finans sektöründe olma hayalimi üniversite tercihimle gerçekleştirdim.
Sermaye Piyasası Denetim ve Derecelendirme Bölümü’nü neden tercih ettiniz?
Üniversitelerin sektörün ihtiyaçlarına göre içeriklerini yenileyen bir yapısı var. Bu doğrultuda yeni bölümler açarak eğitim kalitesini yükseltiyor. İşletme/ekonomi gibi bir bölüm okumaya karar verdiğimde, Sermaye Piyasası Bölümü’nün spesifik bir bölüm olması ve okutulan ders içerdiğinin hem teori hem de uygulama açısından çok zengin ve farklı bir içeriğe sahip olması dikkatimi çekti. Hem denetim hem derecelendirme hem de işletme-finans alanında teorik ve pratik bilgi sahibi olduk ve bu meslek dallarında edindiğimiz bilgileri stajlarla destekleyip çalışmak istediğimiz alan hakkında öğrenci iken fikir sahibi olduk. Programın amacı daha okulun ilk gününde hocalarımız tarafından aktarılıp, bu sektörde almamız gereken lisans belgeleri girmemiz gereken sınavlar daha ilk günden bize aktarıldı. Sektörde de ihtiyaca yönelik böyle bir bölümün olmasının bulunduğum kuramlarda da dikkat çektiğini görünce çok doğra bir karar verdiğimi görmüş oldum.
Mezun olduktan sonra hemen iş hayatına atılmak sizi nasıl etkiledi?
Mezun olduktan sonra hemen iş hayatına girme konusunda elbette tereddütlerim vardı. İş hayatına girmem gerçekten çok hızlıydı, kep töreninden sonra mülakata davet edilmem ve bir hafta gibi kısa bir süre içinde işe başlamam oldu. Aranan pozisyona başvuran binlerce aday arasından seçildim ve güçlü bir kadro ile çalışıyorum. Çoğu zaman şans faktörünü kişinin kendisinin yarattığına inanıyorum. İş hayatı öğrencilik hayatından çok farklı; daha yoğun bir disiplin, daha fazla sorumluluk demek ve burada her yaptığımız iş bir kuram adına ve o kurumu en iyi şekilde temsil etmek için bütün özverinizi ortaya koymanız gerekiyor. Öğrenme ve adaptasyonu bir arada yaşadım. Öğrenciliğin hemen ardından çalışma hayatına girdiğinizde uyum sağlamak ve iş disiplini kazanmak çok zorlayıcı olabiliyor. Hem birey olarak rekabet, hem de sektörde diğer firmalara karşı kuram olarak rekabet ediyorsunuz. îş hayatı ilk evrelerde sizin beklentiniz ile sizden beklenenlerin çatışması diyebilirim. Bu süreçte uyum sağlama döneminde hem kendinizin hem de çalıştığınız takımın size karşı gösterdiği karşılıklı sabır ve uyum sağlama sürecinin çok önemli olduğunu söyleyebilirim.
Öğrencilik ve iş hayatının kesişim ve ayrışım noktaları nelerdir?
Ayrışım noktası olarak örnek vermek gerekirse öğrenciyken sadece kendi başarımdan sorumluydum. Fakat iş hayatında bu yük ciddi anlamda artıyor. Sadece kendinizden değil, iş hayatında çalıştığınız ekip ve kuramdan da sorumlu oluyorsunuz. En belirgin kesişim noktası ise misyondur. Üniversitedeki akademisyenler ve iş hayatındaki yöneticiler bireylere sağladıkları vizyon ölçüsünde kişilerin gelişimine destek olur ve artı değer katarlar.
Bize yeni mezun olarak iş hayatındaki kariyer planlarınızdan bahsedebilir misiniz?
Öncelikli olarak hayatımın her evresinde öğrenmeye devam etmek istiyorum. Şu an hedeflerimde hem bulunduğum finans sektöründe aktif olmak var çünkü burası teorilerde ya da kitaplarda okuduğumuz olayların birebir yaşadığımız yapılan düzenlemeleri, birebir uygulama olarak hayata geçirdiğimiz işin mutfağı olarak tabir edilen apayrı bir dünya. Bunun yanında yüksek lisans eğitimimi başarıyla tamamlayıp doktora yapmak ve ayrıca mesleğimle ilgili tam yetkinlik kazanmak istiyorum. Pratik ve teoriyi öğretmeye çalışan başarılı bir akademisyen olmayı çok isterim. Arkadaşlarıma ya da çevremdekilere bildiklerimi aktarmayı, olayları bütünü ile anlatmaya çalışmayı, kendimce çalışmalar yapmayı çok seviyorum; tabii nasıl şekilleneceği konusunda kendime zaman tanımış durumdayım.
Üniversite eğitiminin size kattığı artı değerler nelerdir?
Öğrencilik hayatımın bana kattığı çok şey var. Hocalarım akademik olarak beni en iyi şekilde yetiştirdiler. Bir akademik çalışma yaparken titiz olmayı, parçaya bakıp tablonun bütünü görmeyi, olayları bir halkanın zincirleri gibi değerlendirmeyi öğrendim. Birey olarak kişisel gelişimimde de hocalarımla yaptığım uzun sohbetleri asla unutmamam. Sorularımın her zaman makul bir cevabım buldum. Entelektüel düşünme yeteneği ve bilimsel bakmanın ne olduğunu öğrettiler. Aynı zamanda akademik düşünebilme yeteneği kazandırırken topluma karşı duyarlı bireyler olmayı da bize aşıladılar. Öğrenim hayatımda hiçbir zaman kendimi yalnız hissetmedim. Kendi ailemin desteği dışında kocaman bir ailem oldu Kadir Has Üniversitesi. Üç kampüsünde de okuyan bir öğrenci olarak bütün Kadir Has ailesinin böyle olduğunu birebir yaşamış biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim.
Kadir Has Üniversiteli olmanın avantajları nelerdir?
Kadir Has Üniversiteli olmanın birçok avantajı var. Öğrenci odaklı öğrencileri dinleyen, ihtiyaçlarına cevap veren bir üniversite. Burada her problemin ve önerinin dinlendiği ve mutlaka değerlendirip sonuca ulaştıran bir yapısı var. Öğrencilerin kendilerini mesleki alanda ve sosyal geliştirmelerini sağlamaya fırsat veren birçok kulüp ve çalışma alanı mevcut. Kampüslerin yaşayan kampüsler olduğunu söyleyebilirim kampüste bulunduğunuz hemen hemen her gün mutlaka bir etkinlik, konferans, söyleşi, sergi bulabiliyor ve bunlarda aktif katılımcı olabiliyoruz. Dinamik bir akademik kadrosunun yanında uygulama derslerimizde birebir sektörde en uzman yetkililerden ders alabiliyorsunuz. Dikkatini çekmek istediğim başka bir nokta ise sosyal farkındalığı olan ve bunu öğrencilerine gerek sosyal sorumluluk derslerinde gerekse yapılan etkinliklerde aşılamaya çalışan bir üniversite olması. Sosyal sorumluluk projelerinde çok güzel tablolar, arkadaşlıklar edinildi ve çevremizle olan bağımız güçlendi. Gerek akademik gerek kişisel gelişim konusunda gerekli duyarlılığa sahip başarıyı her zaman takdir eden ve ödüllendiren bir üniversite. Mezun olduktan sonra da hala bağımızın devam ettiği, öğrencilerini sahiplenen bir üniversitede eğitim gördüğüm için kendimi şanslı hissediyorum.
Öğrencilere tavsiyeleriniz nelerdir?
Öğrencilere tavsiyem öncelikle öğrencilik hayatında kendilerini yeniden tanıma sürecinde kendilerini dinlemeleri. Kendimizi dinlediğimizde ne istediğimiz ya da ne olmak istediğimiz konusunda da kendimizi bilinçlendirmiş oluyoruz aslında. Artık iş dünyası çok karmaşık bir yapıya sahip ve sürekli gelişime açık olmak gerekiyor. Bu yüzden en azından çalışmak istedikleri kuramlarda staj imkanı bulabilirlerse, staj yapmak mezun olduktan sonra çalışılmak istenilen alan konusunda yaşanılan belirsizliği gidermede çok işe yarayacaktır. Farklı ortamlarda bulunmalarım öneririm; bu bir eğitim, konferans ya da staj olabilir, imkanları varsa seyahat etmelerini kültürel geziler yapmalarım öğrenci değişim programına katılmalarını önerebilirim, iletişim becerilerinizin ve kendinize özgüvenimizin artması açısından bu gibi aktiviteler çok faydalı olacaktır. Kurduğunuz cümleler ve insanlara yaklaşımınız hayatinizin her dakikasında çok önemli. Bu yüzden her zaman kelimelerin gücüne inanan, birey olarak ilk önce kendinize saygı duyun. Öğrenci iken bu yetileri kazanmak için bolca vaktimizin bulunduğunu ve zaman yönetimi alışkanlığını şimdiden kazanmaları gerektiğini tavsiye edebilirim. Son olarak araştırmacı bir yapıya sahip olmak hayatin her evresinde mutlaka kapılan açmada yardımcı olan bir anahtar olacaktır.