DOSYA - Sosyal Mülkiyet Olarak Eğitim Kaynakları: AEK

DOSYA - Sosyal Mülkiyet Olarak Eğitim Kaynakları: AEK
Arama motoruna “Open Educational Resources” yazdığınızda karşınıza yüzlerce kaynak dökülüyor. Bu konuyla ilgili yazılar, makaleler, kuruluşlar, projeler... Gelin birlikte tanımına, bazı üniversitelerdeki projelere, konuyla ilgili bazı kuruluşlara göz atalım.

Açık Eğitim Kaynaklan (AEK) (Open Educational Resources- OER) ifadesi ilk kez UNESCO tarafından 2002 yılında gerçekleştirilen “Forum on the Impact of Open Courseware for

Higher Education in Developing Countries” (Açık Ders Malzemelerinin Gelişmekte Olan Ülkelerdeki Yükseköğretime Etkisi) başlıklı toplantıda kullanılmıştır. UNESCO’nun tanımına göre AEK, herhangi bir ücret olmaksızın herkesin erişimine açık olan, belli lisans koşullarıyla değiştirilip yeniden eğitim amacıyla kullanılabilen kaynaklardır. AEK konusuna destek olan The William and Flora Hewlett Vakfı için 2007 yılında hazırlanan raporda ise; AEK tanımına, öğrenme ve öğretme dışında araştırma kaynaklan da eklenmiş ve bir dersi baştan sona yürütmek için gerekli doküman, kullanılan yöntem, yazılım ve başka araçları da kapsayan daha geniş bir tanım elde edilmiştir.

AEK’nin çıkış amacı, bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak kaliteli bilgi kaynaklarım ve eğitim fırsatlarını dünya çapında tüm bireylere, öğretim elemanlarına ve kurumlara ulaştırabilmektir. Açıklık kavramı; bilginin, toplum faydasına, sosyal bir mülkiyet olarak ve internet aracılığıyla herkese sunulmasını ifade etmekte. AEK öncesinde açık kaynak kodlu yazılımların ortaya çıkışı AEK’ye ilham veren gelişmelerden birisi. Açık kaynaklarla ilgili gelişmelerin tarihçesine baktığımızda 1990’lann sonunda açık kaynak yazılım akımıyla birlikte oluşan organizasyonlar karşımıza çıkıyor. 1998 yılında “Open Source Initiative” ve “Open Content Initiative”, 2001 yılında “Budapest Open Access Initiative (BOAI)”, 2002 yılında “Creative Commons” bu organizasyonların en önemlilerinden. Özellikle “Creative Commons” açık eğitim kaynaklarım anlatırken bahsetmeden geçemeyeceğimiz bir organizasyon. Kaynakların açık olmasından söz ederken bu kaynakların sahiplerini ve onlardan sonra bu kaynaklan yeniden üretecek olan kişilerin emeklerini göz ardı etmekten bahsetmiyoruz. Kaynakların toplumsal fayda amacıyla kullanılmasında da telif hakkı söz konusu olmalı. İşte “Creative Commons (CC)” tam da bu görevi üstleniyor. CC lisansıyla üretilen kaynaklar kaynağın sahibinin belirlediği kurallara göre lisanslanıyor ve açık erişime bu lisansla çıkıyor.

AEK’ye damgasını vuran ilk geniş çaplı proje 2001 yılında MIT tarafından sunulan “MIT Open Coursevvare”. Bu proje kapsamında 1800 derse ait tüm materyaller, ödevler, videolar internet üzerinden dünyanın kullanımına açılıyor. Tüm materyaller CC lisansına sahip. Büyüyerek devam eden proje bugün hem lisans hem de lisansüstü derslerle erişime açık. MIT’nin de üyesi olarak yer aldığı “Open Education Consortium” tüm dünyadan 235 üye kuruluşla açık eğitim kaynaklan ile ilgili çalışmalar yürüten önemli bir kuruluş. Web sayfasında AEK ile ilgili pek çok bilgiye ulaşabiliyorsunuz.

Avrupa’da 2007 yılında başlayan “Open E-Learning Content Observatory Services (OLCOS)” projesi Avrupa Birliği’nin e- öğrenme programı kapsamında açık eğitim kaynaklarının üretilmesi ve kullanımıyla ilgili çalışmaları yürütmekte. Bünyesinde oluşturduğu konsorsiyum konuyla ilgili farklı kuruluşları bir araya getirerek ortak çalışmalarla Avrupa’da açık eğitim kaynaklarının gelişimine katkı sağlamakta. Bu projenin yanında tüm dünyada hem üniversitelerde hem de kâr amacı gütmeyen kuruluşlarla farklı projeler yürütülüyor. Ingiltere’de The Open University tarafından başlatılan “OpenLearn” projesi, Hollanda’da Open Universiteit Nederland’de OpenER projesi, Japonya’da kurulan “Japan Open Coursevvare Consortium”, Güney Afrika’da “South African Institute for Distance Education” tarafından başlatılan “Sofia (Sharing of Free Intellectual Assets)” projesi bunlardan bazıları. Açık eğitim kaynaklarına ilgi dünyanın dört bir yanında artarken Türkiye’de neler olduğuna bir bakalım.

Türkiye’de AEK konusundaki gelişmelere baktığımızda Türkiye Bilimler Akademisi’nin (TUBA) girişimini ilk sırada saymamız gerekiyor. TUBA, 2007 yılında Ulusal Açık Ders Malzemeleri projesi kapsamında konuya ilgi gösteren 24 üniversite, YÖK, DPT ile TÜBİTAK-ULAKBÎM temsilcilerini buluşturdu. 2010 yılında temel bitimler, 2011 yılında da sosyal bitimler alanlarında yoğunlaşmaya karar verildi ve sonrasında 25’i yabancı dilden çeviri olmak üzere hazırlanan 69 ders 2011 yılı sonu itibariyle www.acikders.org.tr adresi üzerinden kullanıcılara açıldı. TÜBA’mn bu projesinin yanında Ankara, Gazi, İstanbul Teknik, Hacettepe, Orta Doğu Teknik, Bartın, Harran, Başkent üniversitelerinin de açık eğitim kaynaklan projeleri mevcut. Türkiye’de iki yüzden fazla üniversiteyi göz önünde bulundurduğumuzda AEK konusunda girişimde bulunan üniversitelerin sayıca azlığı dikkat çekiyor. Sevindirici bir haber, “Open Education Consortium” tarafından her yıl verilen “OE Awards’”un (Açık Eğitim Ödülleri) 2016 yık “site” kategorisinde ödül kazananlar arasında ODTÜ’nün de yer alması. Bu başarının diğer üniversitelere de örnek olmasını ve ülkemizde bu konudaki farkındalığın artmasını temenni ediyorum.

Üretilen bunca kaynak açık olarak herkese sunulmasına rağmen bu konudaki farkındalık ne kadar? MIT’nin açık kaynaklarım sunduğu web sitesi ziyaretleri incelediğinde ziyaretçilerin büyük çoğunluğunun lisans veya yüksek lisans derecesine sahip olan kişiler olduğu görülmüş. Bu kişileri öğrenciler ve ardından eğitimciler izliyor. Kitlesel Açık Çevrimiçi Dersler’de olduğu gibi AEK’yi de hedef kitleden ziyade belli bir bilgi ve eğitim düzeyine sahip kişiler ilgi alanlarına göre daha fazla bilgi edinmek amacıyla inceliyorlar. “OER Research Hub” tarafından hazırlanan 2013- 2014 yılına ait “OER Evidence Report” kapsamında 6046 kişiye yapılan ankette de benzer sonuçlar göze çarpıyor. Raporda AEK’ye bakış açısı da çiziliyor. Anketi cevaplayan eğitimcilerin %37.6’sı, AEK’nin öğrenci memnuniyetini arttırdığını ileri sürüyor. Cevaplayanların %79.4’ü AEK’nin ihtiyaçlarını karşıladığını söylüyor. AEK’yi kullanma tercihlerinin nedeni olarak kullanıcıların %88.4’ü ücretsiz olmasını işaret ediyor.

“AEK’yi kullanmak bu kadar faydalı ve bu kadar çok kaynak varsa yükseköğretimde kullanım oranlan neden bu kadar düşük?” diye düşünebilirsiniz. Bu kısımda sorunlara da biraz değinelim. Daha önce bahsettiğimiz “OER Evidence Report”da AEK’yi kullanmadaki en büyük sorunlardan birinin kaynaklara nereden ulaşılacağının bilinmemesi gösteriliyor. Buradan da henüz yeterince yaygınlaşmadığı sonucuna ulaşabiliriz. Diğer bir soru işareti ise üretilen kaynakların kalitesinde. AEK için bazı kalite standartları geliştirilmeye çalışılsa da henüz net bir standart oluşturulmuş değil. AEK kullanmak istediğinizde kaynaklan tek tek inceleyip kalitesine kendiniz karar vermelisiniz. Telif haklan ile ilgili “Creative Commons” girişimi kolaylık sağlamış olsa da yasal olarak net düzenlemeler henüz mevcut değil. Kaynakların üretilmesi ve internet üzerinden sunulması için bazı maliyetlere katlanmak gerekiyor. Bu sebeple AEK hizmetini sunan kurumların bunu devam ettirebilmesi, bu iş için fon bulmalarına bağlı. Bu durum da sürekliliğini sorgulamamıza neden oluyor. Sorunların aşılması için girişimlerin daha fazla desteklenmesi ve uluslararası düzeyde kararlar alınması gerekiyor. Kaynaklar için standartlar ve bilgi paylaşımında telif haklan en önemli sorunlar gibi görünüyor. Bunların aşılması hem daha fazla kişinin kullanmasını hem de kaynak üreten kişi ve kurumların artmasını sağlayacaktır.

27-31 Mart 2017 tarihleri arasında “Open Education Week” kapsamında etkinlikler gerçekleşecek. “Open Education Consortium”un web sayfasını (www.oeconsortium.org) takip etmenizi öneririm.

Faydalanalım, faydalanmayanlara anlatalım, ürettiğimiz bilgileri paylaşalım. Bilgi paylaşıldıkça çoğalır...