Kadir Has Üniversitesi Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması’nın üçüncüsünü 8-24 Aralık 2010 tarihleri arasında yaptı. Araştırma, başta İstanbul, Ankara, İzmir olmak üzere, toplam 26 ilde gerçekleştirildi.
Halkın çoğunluğu “Türkiye’nin en büyük sorunu nedir?” sorusuna “işsizlik” cevabını verdi. Araştırmadaki diğer sosyal- siyasal sorunlara ilişkin verdikleri cevaplardaki değişkenlikler ise genel bir kararsızlığa işaret ediyor.
Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması, Türkiye’de halkın gündeminde neler olduğunu ve bu gündemin, hangi faktörlerden etkilendiğini ölçümlemeye çalışmaktadır. İlki 2009’un son çeyreğinde “Türkiye Gündemini Belirleme Araştırması” adıyla gerçekleştirilen çalışmanın Haziran 2010’da yapılan ikincisinde kapsam genişletildi ve araştırma ‘Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması’ adını aldı. Üçüncüsü Aralık 2010’da gerçekleştirilen bu araştırma dizisi, Türkiye’de güncel eğilimler hakkında halkın düşüncelerini ortaya çıkarmayı ve bunun sonucu olarak hem siyasa yapıcılara, hem medyaya, hem de halka ışık tutmayı amaçlamaktadır.
Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması’nın üçüncüsü, 8-24 Aralık 2010 tarihlerinde Khas İletişim Fakültesi öğretim üyesi Doç.Dr. Banu Baybars Hawks’ın koordinasyonunda, Prof. Dr. Mustafa Aydın, Haşan Bülent Kahraman, Prof. Dr. Bülent Çaplı, Prof. Dr. Osman Zaim ve Soli Özel’in katılımlarıyla gerçekleştirildi. Yapılan araştırma, 2010’un genel anlamda değerlendirilmesi sayılabileceği için hem sorgulanan konu başlıkları genişletildi, hem de örneklem sayısı arttırılarak 1000’e çıkarıldı. Araştırma, 26 ilde (İstanbul, Ankara, Konya, Bursa, Kocaeli, İzmir, Aydın, Manisa, Tekirdağ, Balıkesir, Adana, Antalya, Hatay, Zonguldak, Samsun, Kastamonu, Kayseri, Kırıkkale, Trabzon, Gaziantep, Diyarbakır, Mardin, Malatya, Van, Erzurum ve Ağrı) gerçekleştirildi.
Haziran 2010’da olduğu gibi, Aralık 2010’da da “ülkenin en büyük sorunu işsizlik”dir diyen halk, böylece 2010 yılı için Türkiye’nin en büyük sorununu “işsizlik” (%54,3) olarak belirledi. İşsizliği, terör ( ,7) ve ekonomik kriz ( ,2) takip etmektedir, ama işsizlik açık ara öndedir. Sosyo-ekonomik ve siyasi değişkenlerden ekonomik kriz, Kürt sorunu, hayat pahalılığı ve gelir dağılımındaki eşitsizliğin Türkiye’nin şu anda en büyük sorunları olduğunu düşünenlerin oranı az olduğu halde, bu sorunların önümüzdeki 10 yıl içinde Türkiye’nin en büyük sorunları olacağına inananların oranı görece fazladır. Bu durum, söz konusu değişkenlerin gündemi oluşturan sorunlardan ziyade Türkiye gerçeğinde kemikleşmiş unsurlar olarak algılandığının altını çizmektedir. Halk, Türkiye’nin en büyük sorununun baş sorumlusunu ‘hükümet’ (% 59,5)olarak görürken, bu sorunu yine ‘hükümet’in (%67,2) çözebileceğine inanmaktadır.
Araştırmanın ‘güvenlik’ başlığı altında Türkiye’yi tehdit eden unsurlar hakkında fikirleri sorulan kamuoyu, %59,9 oranında “PKK” cevabım vererek, terör örgütünü ülkeye yönelik en büyük tehlike olarak gördüğünü vurgulamıştır. Türkiye için tehdit oluşturan ülkelerin de varlığına inanan halk, bu ülkeleri ABD (%67,8), İsrail (%51) ve İran (%9,6) olarak sıralamıştır. Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu olası tehditlerin siyasi-diplomatik yollarla çözümü, askeri ve ekonomik yöntemlere kıyasla en uygun yöntem olarak ortaya çıkmıştır. NATO üyeliğinin Türkiye’nin güvenliğine çok fazla katkı sağlamadığını da belirten vatandaşlar, Türkiye’nin NATO operasyonlarına aktif katılımını da desteklememektedirler. Türkiye’ye yönelik en önemli terör tehditinin “PKK” (%69,3) olduğu vurgulanırken, bu durum kamuoyu algısında terör kavramının, PKK ile özdeşleştiğim göstermektedir.
¥ Türkiye’nin Batı dünyasının parçası olması açısından önemli bir unsur olan NATO üyeliğinin faydalı bulunmamasının yanı sıra,
¥ Türkiye’nin NATO bünyesinde daha aktif olmasının desteklenmemesi, eksen kayması tartışmaları açısından önemli bir veri oluşturmaktadır.
Terörle mücadele konusunda halkın algısında altı ay gibi uzun olmayan bir süre önemli değişiklikler olduğu göze çarpmaktadır. Türkiye’de terörle mücadelede en etkin rolü kimin oynadığı sorusuna, 2010 Haziranında %44 oranında “ordu,” %23 oranında “hükümet” cevabı verilirken, 2010 Aralık döneminde “hükümet” cevabını verenlerin oranı artarak %40'a yükselmiştir. Ordu cevabını verenlerin oranı ise %41,3’e inmiştir. “Terörün en önemli sonuçlan nedir?” sorusuna verilen cevaplarda, kamuoyunun %38,9’u gündelik yaşamı derinden etkileyen unsurları öne çıkartırken, %31,7’si terörün iktisadi sonuçlarına, %24,4’ü ise siyasi sonuçlarına vurgu yapmıştır.
¥ Kamuoyu’nun %38,9’u terörün en önemli etkisi olarak gündelik yaşamı derinden etkileyen unsurları öne çıkartırken;
¥ %31,7’si terörün iktisadi sonuçlarına;
¥ %24,4’ü ise siyasi sonuçlarına vurgu yapmıştır.
Terörün En Önemli Sonuçları (Aralık 2010)
¥ Kamuoyu’nun %38,9’u terörün en önemli etkisi olarak gündelik yaşamı derinden etkileyen unsurları öne çıkartırken;
¥ %31,7’si terörün iktisadi sonuçlarına;
¥ %24,4’ü ise siyasi sonuçlarına vurgu yapmıştır.
Araştırma hükümetin terörle mücadele konusundaki performansını da değerlendirmiş; hükümetin 2010 Aralık ayı sonuna kadar olan terörle mücadele konusundaki performansını genel anlamda “başarılı” bulanların oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre ciddi bir düşüş göstererek ,6 olarak tespit edilmiştir. Bir önceki dönemde hükümetin terörle mücadele performansını olumlu görenlerin, Aralık 2010 itibariyle kararsız bir tutum sergilediği gözlemlenmiştir. Bu sonuç, hükümetin terörle mücadele yöntemleri konusundaki tercihlerine yönelik yeterli kamuoyu desteği oluşturamadığını göstermektedir.
Hükümetin Terörle Mücadele Performansı
¥Hükümetin Aralık 2010’a kadar olan terörle mücadele konusundaki performansını olumlu değerlendirenlerin oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre ,3’lük bir düşüş göstererek ,6 olarak tespit edilmiştir.
¥ Bir önceki dönemde hükümetin terörle mücadele performansını olumlu görenlerin, Aralık 2010 itibariyle olumsuz bir tutum sergilediği tespit edilmiştir.
¥Bu sonuç terörle mücadele politikaları konusunda hükümetin yeterli kamuoyu desteği oluşturamadığını göstermektedir.
Aralık 2010 döneminde yoğun biçimde gündemde olan hükümetin Abdullah Öcalan ile görüşüp görüşmemesi konusunda fikirleri sorulan kamuoyu, %64,5 ile hükümetin Öcalan ile görüşmemesi gerektiğini vurgulamıştır, öte yandan, Bağımsızlık ve Demokrasi Partisi (BDF) ile PKK’nın bağı olduğunu düşünenlerin oranı %88,7 iken, Türkiye’nin bölünme tehlikesi altında olduğunu düşünenlerin oranı %53’tür.
Araştırmada muhalefetin de çeşitli siyasi konularla ilgili başarı oranı sorgulanmıştır. Kemal Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP’nin Türkiye’yi yönetip yönetemeyeceği sorusuna vatandaşların %34,8’i “yönetebilir” cevabını verirken, %65,2 oranında “yönetemez” cevabı gelmiştir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun başarısını değerlendirmeleri istendiğinde ise halk %25,7 oranında Kemal Kılıçdaroğlu’nu “başarılı” bulduğunu söylerken, %49,8 oranında “başarısız” bulduğunu belirtmiştir.
Aynı soru Devlet Bahçeli ve MHP için yöneltildiğinde, kamuoyunun %85,6’sı “Bahçeli yönetimindeki MHP ülkeyi yönetemez” cevabını verirken, %68,8’i Devlet Bahçeli’yi başarılı bulmadığını vurgulamıştır. Halktan, ana muhalefetin Kürt sorunu konusundaki başarısının değerlendirilmesi istendiğinde, %63,8 oranında “başarısız” yanıtı gelirken, BDP’nin de aynı konuda %61,8 oranında “başarısız” görüldüğü ortaya çıkmıştır. Vatandaşlarımızın %54,2’si BDP’nin Türkiye’de yaşayan Kürtleri temsil etmediğine inanırken, PKK’nın Türkiye’de yaşayan Kürtleri temsil etmediğine inananların oranı %60,1’e çıkmaktadır. “Türkçe dışında bir dilde eğitim yapılabilir mi?” sorusuna, halk %63 oranında “hayır” derken, anadilde eğitime verilen destek %37 olarak belirlenmiştir, bu da anadilde eğitim konusunun etnik temeli aşan bir desteğe sahip olduğunu göstermektedir.
“Siyaset” başlığı altında sorgulanan konuların birisi, hükümetin genel anlamda icraatlarının başarı durumudur. Anketi cevaplayanlar bu soruya %26 oranında “başardı” cevabını verirken, %50 oranında “başarısız” cevabını vermiştir. Genelden özele gidip, hükümetin özellikle “Kürt sorunu” konusundaki yaklaşımlarının başarı derecesi sorulduğunda, halk yine %56,2 oranında hükümeti “başarısız” bulduğunu belirtmiştir.
Hükümetin Kürt Sorunu Konusundaki Başarısının Değerlendirilmesi
Genel olarak değerlendirdiğinizde, hükümetin Kürt sorunu konusundaki politikalarını ve yaklaşımlarını ne kadar başarılı veya başarısız bulduğunuzu söyleyebilir misiniz?
“Dış Politika” ile ilgili sorgulanan değişkenlerden ilki, hükümetin izlediği dış politikanın genel değerlendirilmesi idi. Bu çerçevede hükümetin dış politika stratejisi %44,3 “başarısız,” %32,1 oranında “başardı” bulunurken, en başardı olunan dış politika konulan olarak, dış ülkelerle olan yakınlığı (,3), İsrail ile ilişkisi (%8,1) ve Başbakanın Davos’daki davranışı (%7,7) saptanmıştır. Buna rağmen hükümetin dış politikada başarılı olduğu herhangi bir konu olmadığım ifade edenlerin oranı %51,5’tir. Halktan, son dönemlerde dış politikayı belirlemede etkili olan kurumlan sıralamaları istendiğinde ise, hükümet %54,7 ile ilk sırayı almakta, onu Dışişleri Bakanlığı (%44,8) ve Cumhurbaşkanlığı (%35,7) takip etmektedir. Türkiye’nin Ortadoğu ve çevresinde yaşanan sorunlarda aktif rol almasının gerekliliğine inananların oranı da %72,6 çıkmaktadır.
Türkiye’nin AB üyeliği konusu, her dönem kamuoyunu meşgul eden önemli konulardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çerçevede Türkiye’nin AB üyeliği halktan %54,7 oranında destek görürken, AB üyeliğinin Türkiye’ye sağlayacağı en önemli faydanın “ekonomik” alanda olacağı düşünülmektedir. Diğer taraftan AB’nin Türkiye’nin müttefıki/dostu olduğuna %90,4 oranında inanılmamaktadır.
AB'nin Türkiye'nin Müttefiki / Dostu Olduğunu Düşünme Durumu
¥ Kamuoyunun yarısından fazlası AB üyeliğini desteklese de, Avrupa Birliği dost bir oluşum olarak görülmemektedir.
¥ Bu durumu destekleyen bir başka bulgu,
- AB üyeliğinin ekonomik faydalarına odaklanması ve
- AB ile en çok ekonomik konularda işbirliği yapılmasının istenmesidir.
Hükümet-Muhalefet” başlığı altında, hükümete ve muhalefete güven durumları sorgulandığında dikkat çekici önemli bir gösterge, 6 ay içinde hem hükümete hem de muhalefete olan güvenin önemli oranda düşmesi olmuştur. Haziran 2010’da, hükümete güven duyanların oranı %44 iken, bu oran Aralık 2010’da %26,5’a gerilemiştir. Diğer taraftan Haziran 2010’da ana muhalefete güvenenlerin oranı %30,5 iken, Aralık 2010 döneminde %20,9’a gerilemiştir.
“İrtica ve Türban” konusuna bakıldığında, kamuoyunun %63,6’sı türbanın üniversitelerde serbest bırakılması gerektiğini düşünürken, %35,6’sı lisede, %48,7’si ise kamu kurumlarında serbest olmasını desteklemektedir.
“Yargı sistemi-Anayasa” başlığı altında yönelttiğimiz “Türkiye’de yargı sorunu var mı?” sorusuna, %72,8 oranında “evet, var” yanıtı gelmiştir. Türkiye’de yargı ile iktidar arasında bir çatışma olduğunu düşünenlerin oranı %68,1 iken, Türkiye’de anayasa kaynaklı sorunlar olduğunu söyleyenlerin oranı Haziran 2010’a oranla (%64,8) artarak, Aralık 2010 döneminde %74,3’e yükselmiştir. Bu da yapılan anayasa reformunun kamuoyunca tatmin edici görülmediği şeklinde yorumlanabilir.
Sorgulanan bir diğer başlık olan “medya” altında, öncelikle gündemdeki konular hakkında medyanın haber verme işlevini yerine getirip getirmediği sorgulanmıştır. Bu soruya, halk %51,1 oranında “yerine getiriyor” cevabım verirken, %53,9 oranında “yerine getirmiyor” yanıtı gelmiştir. Halkın ,4’ü medyanın verdiği haberlerden “olumlu” etkilendiğini söylerken, %46,1 “ne olumlu, ne olumsuz” etkilendiğini söylemiştir. Toplumun gündemi ile medyanın gündeminin paralel olduğuna inananların oranı ise %54,8’dir. Gündemdeki konular hakkındaki haberlerin en fazla takip edildiği yer %92,5 ile televizyon olurken, bunu %57,5 ile gazete ve %40,9 ile internet takip etmektedir. Son dönemlerde meydana gelen olaylara paralel olarak, Türkiye’de basına siyasi amaçlı maddi cezaların verildiğini düşünenlerin oranı ise %55,1’dir.
Türkiye'de Basına Siyasi Amaçlı Maddi Cezaların Verildiğini Düşünme Durumu Türkiye'de, basına siyasi amaçlı maddi cezalar verildiğini düşünüyor musunuz?
Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması, CATI (Bilgisayar Destekli Telefon Görüşmeleri) tekniği kullanılarak, IBBS-2 seviyesinde Türkiye’de 26 ilde, 08-18 Aralık 2010 tarihleri arasında toplam 1000 kişi ile yapılmıştır. Araştırmada görüşülen kişilerin %50’si erkek,%50’si kadın, %57,5’i evli ve %31,4’ü bekardır.
Sosyo-Ekonomik Statü durumu bakımından ağırlıklı olarak C1 ve C2 grubuna mensup olan katılımcıların hane geliri ortalaması 1.062 TL’dir. Görüşülen kişilerin %44,5’i ilköğretim ve altı, %32,0’ı lise, %23,5’i ise üniversite ve üzeri eğitim düzeyine sahiptir.
Kadir Has Üniversitesi araştırma ekibi, Türkiye’nin Sosyal-Siyasal Eğilimlerini saptamaya yönelik araştırmalarına ileriki dönemlerde de devam edecektir.
Araştırmanın tamamına www.khas.edu.tr adresinden ulaşılınabilir.