Her insan bir dünya, ama insanın kendi dünyasını tanıyabilmesi için öncelikle içinde yaşadığı dünyayı tanıması gerekiyor. Ve tabii ki, dünya vatandaşı olabilmek için öncelikle dünyamızı coğrafi, sosyal ve idari yönleriyle bilmemiz gerekli. Bu noktada “çok okuyan mı, çok gezen mi?” ikilemi karşımıza çıkıyor, ama en iyisi olabildiğince ikisini bir arada yapmak; teknolojinin ve bilgi çağının nimetlerinden faydalanarak, bilgiyi tecrübe ile damıtarak içinde bulunduğumuz dünyayı, içimizdeki dünyayı anlayabilmemize yardımcı olacak şekilde kullanmak.
Dünya vatandaşı olmak, aslında, bir merdivenin en üst basamağına ulaşmak, yukarıdaki hâkim noktadan geniş bir açıyla dünyaya bakmak, olan biteni kapsamlı bir şekilde değerlendirebilmek ve gerektiğinde müdahale ederek dünyanın seyrini değiştirmek şeklinde betimlenebilir. Peki bu merdivenin basamakları neler? Nasıl dünya vatandaşı oluruz? Tabii ki belirli bir sıra ile ilerlemek elzem değil, ama mutlaka erişilmesi gereken boyutlar var dünya vatandaşı olma yolunda.
İlk Adım: Aktif Vatandaşlık
Gerek sosyal hayata gerekse demokratik süreçlere aktif olarak katılan, çevresindeki gelişmelere sadece seyirci olmanın ötesine geçerek müdahil olan, fikirlerini, görüşlerini paylaşan ve yaşadığı çevreyi şekillendirmeye çalışan insanları aktif vatandaş olarak nitelemek mümkün. Tabii ki aktif vatandaş olabilmek, tek başına kişinin kendi çabası ile çok da kolay değil. Seçimlerde sandığa gidip oy kullanmak kadar dar bir kalıba da sığdırılamayacak kadar geniş bir kavram bu. Toplumun, kültürün, devlet yapısının, sivil toplumun, fiziki ve teknik altyapıların ve diğer sosyal faktörlerin de kişiyi aktif vatandaş olma açısından olumlu bir yöne sevketmesi, düşüncelerini özgürce ifade edebileceği ve özgürce hareket edebileceği bir ortamı sunması gerekiyor. Bu noktada, yaşadığımız yüzyıl aktif vatandaşlık için son derece elverişli bir ortam sunuyor. Demokrasi ve insan haklarının dünya genelinde yaygın bir geçerliliği var, bilgi ve iletişim teknolojileri geniş kitlelerin erişimine açık ve refah düzeyi de temel ihtiyaçların oldukça ötesinde bir noktada. Öyle ki, özellikle gelişmiş Batılı ülkelerin çoğunda aktif vatandaşlık ilköğretimden itibaren millî eğitim müfredatlarında zorunlu bir ders olarak bile okutuluyor. Türkiye’de de vatandaşlık ve insan hakları dersi uzun yıllardır ortaöğretimde zorunlu bir ders. Yani, ülkemizde aktif vatandaş olmak için bir umut var diyebiliriz.
Bilgi ve Teknoloji Çağında Aktif Vatandaşlık = Dijital Vatandaşlık
“Nasıl dünya vatandaşı olabiliriz?” sorusunun cevabı günümüzün teknolojik nimetleri sayesinde aslında çok net: dijital vatandaşlık. Dijital vatandaşlık, artık bir çoğumuzun aşina olduğu bir tabir. Şöyle ki, dijital ortamlarda dış dünya ile iletişim kurabilen, bilgiyi aktif şekilde kullanıp düşüncelerini ve eleştirilerini paylaşabilen, içerikler üretip ve tüketebilen, dijital ortamlarda alışveriş yapabilen, eğitim alabilen ve tüm bunları yaparken de etik kurallara uyan, hak ve sorumluluklarının bilincinde olan kişilere “dijital vatandaş” diyoruz. Detaylı bir şekilde inceleyecek olursak dijital vatandaşlığın şu boyutları olduğunu söyleyebiliriz: Dijital erişim, Dijital ticaret, Dijital iletişim, Dijital okuryazarlık, Dijital etik (ahlak), Dijital kanun, Dijital haklar ve sorumluluklar, Dijital sağlık, Dijital güvenlik.
Dünyayı Tanımak Artık Bir Tık Ötenizde!
Gördüğünüz gibi, aktif vatandaşlığın gerçek hayattaki tüm yansımaları “dijital ortam” diye nitelendirdiğimiz çevrimiçi ve sanal platformlarda da mevcut. Öyle ise dünya vatandaşı olmamız için dijital ortamları etkili bir şekilde kullanabiliyor olmak çok önemli. Dünyayı tanımadan bir dünya vatandaşı olamayacağımız için, dünyayı tanımanın en pratik yolu, dijital ortamları, bilgi kaynaklarını etkili ve verimli bir şekilde kullanarak bilgiye ulaşmak. O kadar ki, yazının başında da dile getirdiğim “çok gezen mi çok okuyan mı çok bilir?” sorusunun bana göre cevabı çok farklı: “Google’ı en iyi kullanan en çok bilir!” Artık yüzyıllar önceki atalarımızın sicil kayıtlarına bile birkaç tıkla ulaşabildiğimiz bu dijital dönemde, aktif vatandaş olmak, bilgi kaynaklarını doğru kullanmak bizi dünyayı anlayabilen, yorumlayabilen ve hatta şekillendirebilen bir “dünya vatandaşı” yapacaktır.
Dünya Elimizdeki O Küçük Ekranda!
Ben derslerimde -farklı bir durum olmadıkçaöğrencilerimin cep telefonu kullanmalarına müsaade ediyorum. Hem derse katılımları için hem de bilgiye hızlıca ulaşmaları için bu çok faydalı oluyor. Derslerimde çok sık kullandığım web sitesi ve uygulamalar da var. İngilizce Hazırlık Programı’nda Hazırlık Sınıfı’nda henüz üniversiteye alışmaya çalışan genç öğrencilerimin her defasında heyecanla dinledikleri ve dünyayı daha yakından keşfetmek için etkili birer araç olan bu web sitelerini kullanma sebebim sadece eğlence değil tabii ki. Avrupa Birliği’nin Dijital Eğitim Eylem Planı’na göre eğitim – öğretim faaliyetlerinde dijital teknolojilerin daha etkin kullanılması, dijital dönüşüm için ilgili dijital becerilerin kazandırılması ve veri analizi ve öngörüler kullanarak eğitimin geliştirilmesi gibi önemli vurgular da benim derslerimde dijital içerikleri teşvik etmemde önemli faktörlerden.
Ve son olarak, gezmek, görmek ve dünyayı bilfiil yaşayarak tanımak konusuna değinmek istiyorum.
Farklı ülkeleri gezmek kadar, kendi ülkemizi tanıyarak da dünya vatandaşı olma yolunda büyük bir adım atmış oluruz, o yüzden Türkiye’nin kültürünü, tarihini, insanlarını tanımak çok önemli. Zaten dünya vatandaşı olabilmek, o merdivenin üst basamaklarına çıkabilmek için kıyaslamalar yapmayı, iyiyi, kötüyü ayırabilmeyi, başta birey ve genel anlamda toplum olarak “nasıl daha iyi olunur”u düşünmeyi, kendini ve toplumu daha iyi olma yönünde geliştirmeyi gerektirir. Ne kadar okusak da, videolar izlesek de, bir yeri tanımanın en iyi, en etkili yolu tabii ki orada bulunmak, orayı yaşamak. Şahsen benim yaşım kadar ülkeye gitmek gibi kişisel bir amacım var. Henüz 30’lu yaşlarda olduğum için bu konuda çok da söz söyleyemem diye düşünüyorum. Dünyayı gezerek tanıma konusunda duayen olan 62 yaşındaki Barcelonalı Jorge Sanchez 193 ülkeye ve çok sayıda bölgeye giden, en çok gezenler listesinde ikinci sırada yer alan bir gezgin. Onun güzel bir nasihatı var: “Kitap okuyarak yüzme öğrenilmez; kendinizi denize ya da havuza atmanız gerekir… Dünyayı tanımak için de gezmeniz gerekir.”