Edebiyatta Ellinci Yıl: Selim İleri

Edebiyatta Ellinci Yıl: Selim İleri

Kimi yazarlar bizi ilk gençliğimize hatta çocukluğumuza kadar götürebilir. Bu yazarlar çoğunlukla Mark Twain, Charles Dickens ya da William Shakespeare gibi dünya edebiyatının ya da Ömer Seyfettin, Reşat Nuh Güntekin gibi yerli edebiyatın büyük ustalarıdır. Kimi yazarlar ise çocukluğumuzdan, ilk gençliğimizden itibaren yaşamımıza dâhil olmuştur ve halen yazılarını okuyup, programlarını izleme, hatta tanışıp kitaplarını imzalatma şerefine nail olduklarımızdır.

Türkçe edebiyatta bu ikinci gruba dâhil olan yazarların başında gelen isimlerden biri şüphesiz ki Selim İleri'dir.

İyi bir okuyucu olsun olmasın edebiyatla yolu kesişen neredeyse herkesin aşina olduğu, en azından bir kitabını okuduğu, bir filmini izlediği, düzenli bir televizyon izleyicisi olmayanların bile ekranlarda gördüğü, bir şekilde karşısına bir köşe yazısının kesinlikle çıkmış olduğu, yaşayan en saygıdeğer, en üretken ve tartışmasız en mütevazı yazarlardan biridir Selim ileri, ilk eseri 1967 yılında Yeni Ufuklar dergisinde yayımlanan ileri, bu yıl sanatta 50. yılını kuüuyor. Bu kutlama Ayşe Sarısayın ile yaptıkları nehir söyleşi ile taçlanmış. O Aşk Dinmedi; Selim İleri Edebiyatıyla Elli Yıl başlığıyla 2017'nin ilk günlerinde Everest Yayınları tarafından yayımlanan söyleşi kitabı, Ileri'nin geride bıraktığı yazıyla dolu yarım yüzyılın; bir nevi göstergesi, özeti ve hatta özeleştirisi şeklinde de yorumlanabilir. Söyleşi, eserlerin yazımına ve tarihsel bir sıralamaya göre ilerlerken, seçilen metinler ile bütünleşiyor; böylece elli yılı iyisiyle, kötüsüyle, başarı ve yenilgilerle okuyucunun gözleri önüne sermiş oluyor.

 İleri'nin 1968 yılında yayımlanan ilk kitabı Cumartesi Yalnızlığı öykülerden oluşur. Çok zorlu bir süreç sonrasında basımı gerçekleşen kitap, önceleri neredeyse hiç satılmaz. Depolarda uzun süre bekleyen kitabın ilk baskısı, Ileri'nin diğer kitapları tanınıp sevildikten sonra tükenecektir. Hayatta başarılı olan çoğu insan gibi yenilgiden yılmaz, devam eder yazmaya. Dostlukların Son Günü adlı eseriyle 1978 Sait Faik Hikâye Armağanı'm alacaktır sonrasında. Günümüz genç yazarlarına ders olacak bir alçakgönüllülükle o yıl o ödülü hak edecek başka eserlerin de jüriye gittiğini, örneğin Oğuz Atay'ın Korkuyu Beklerken'inin kendi kitabından daha başarılı bir eser olduğunu söyleyecektir. Öykü kitaplarından sayıca çok daha fazla roman üretmiş olan ileri, 1975 yılında Her Gece Bodrum adlı eseriyle Türk Dil Kurumu Roman Ödülü'nü alır. Sonrasında şöyle diyecektir: "Yola roman yazmak için çıktım, başkaları ne derse desin kendimi hep bir romancı olarak gördüm".

Selim İleri'nin sanatta ellinci yılını kutlaması başka bir açıdan da önemlidir. Sadece yazar olmuştur İleri. Hukuk Fakültesi'ni kazanmış, ancak eğitimini yarıda bırakmış, hayatım maddi manevi sanata adamış ve sanatıyla geçinmiştir. Bu yıllarda yaşadığı zorlukları anlatmakta da hiçbir beis görmez usta. Semih Gümüş ve Ömer Türkeş ile yaptığı bir söyleşide; yeri geldiğinde trene binecek parasının dahi olmadığını ve arkadaşlarının aldığı biletle eve döndüğünü, yayıncılarla yaşadığı sorunları, para kazanmak için yaptığı film işlerini, televizyon oyunculuğunu, nezaketle ve kendine özgü nükteli üslubuyla okuyucusuyla paylaşır. Aynı söyleşide "Ödül mekanizmasına hiçbir zaman inanmadım. Ödüllerin hepsi, birtakım hissi şeylerin sonucu olur" demiştir. Bu tespit, günümüzde ödüllerin hangi ilişkilerle verildiğini bilen yazar/okurlar için hiç de şaşırtıcı olmayacaktır.

Yazıyla olan ilişkisini, çoğu büyük yazar gibi, manevi bir zorunluluk üzerinden tanımlayan ileri, katıldığı başka bir programda bu ilişkiyi anlatırken şöyle bir anısını aktarır: "Çocukluğumda gerçekten çok yalancıydım. Olan biteni çok farklı anlatırdım. Rahmetli dostum Ayşe Şasa'ya 'bütün çocukluğum boyunca yalan söylerdim' demiştim. Bunu söylediğimde yaklaşık otuzlu yaşlarımdaydım. Bana 'Buna üzülmene hiç gerek yok, onlar yalan değil, yazmaya çalıştığın hikâyelerdi' dedi. Müthiş etkilenmiştim. Yazmak, başlangıçta var olduğumu ispat edebilmek ve kendimi kanıtlayabilmek açısından çok önemliydi. Galatasaray'da öğrenci olduğum yıllarda futbol gibi şeylerle alakam yoktu. Kimsenin beni arasına aldığı da yoktu. Tek çarem yazmaktı". Böyle başlayan bir yazma alışkanlığının ellinci yılım kutlayacak bir yazarlık kariyeri getireceğine belki kendisi bile inanmamıştı yazıya başladığında. Oysa 1998 yılında devlet sanatçısı unvamnı aldı, 2012 yılında ise Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne layık görüldü.

Eserlerinde çoğunlukla kent hayatını ve bireyi merkeze alan Selim ileri, yazıya başladığı yıllardaki çağdaşlarının çoğunun aksine, toplumsal ve gerçekçi eserler vermemiş; politikadan handiyse uzak kalmayı seçmiştir. Bu seçimini de şu sözlerle dile getirir ileri: "Yazı anlamında bir tek Akşam Alacası kitabım var ama hayatımda hiçbir zaman politik angajmanım olmadı. Bütün bu lastik gibi gerilmelerin aslında bir bardak suyun içinde kopan fırtınalar olduğuna ve daha iyi bir dünyanın olabileceğine inandım hep. Angaje bir edebiyatı da hiçbir zaman savunmadım. Yazar bağımsız olmalı diye düşündüm." Bu yaklaşım, onu toplumsal sorunlardan ve güncel politikadan uzak ve daha çok bireye dönük eserler üretmeye yönlendirmiştir.

Yarım yüzyıldır yazarak ayakta kalmayı başarmış, edebiyatımızın duayenlerinden biri olan Selim Ileri'nin bu elli yılla, bir şekilde hesaplaştığı O Aşk Bitmedi, yazarın kişisel anılarının yanı sıra şimdiye dek yazmış olduğu eserlerin de bir dökümü olarak ayrıca önemli. Kitap üzerine Mehmet Said Aydın ile yaptığı söyleşide kitabın kendi üzerinde bıraktığı etkiyi yazar şu şekilde anlatmaktadır: "Edebiyatta elli yılım olarak değil, aslında yaşamım olarak gördüm bu konuşmayı. Kendi başımızayken insanın kendi geçmişini anımsaması kolay bir şey. Çünkü çarçabuk unutup başka bir şeye dönebiliyorsunuz. Ama burada, ona odaklanıyorsunuz, bütün bir geçmişe. Odaklandığınız vakit de bütün hayat avucunuzun içinde... Ve yaşanmış bitmiş olması bir etki bırakıyor insanda."

İleri, yazıya adanmış, yazıyla yaşanmış elli yılın ardından halen toplumla, okuyucusuyla iç içe kalabilmiş ve her fırsatta okuyucusuna borçlu olduğunu dile getirmiştir. Hiçbir zaman mütevazılığından ödün vermemiş, kendisini o noktaya getirenlere, değeri bilinmemiş ya da unutulmuş yazarlara ayna tutmuş, vefa göstermiştir. Bu elli yılın serüvenini okuyucularıyla paylaştığı O Aşk Bitmedi, Selim İleri'yi daha yakından tanımak ve merkezinde edebiyatın olduğu bir yaşamı anlamak isteyenler için iyi bir kılavuz olacaktır.

  • Çağlayan Çevik, "Elli Yıllık Edebiyat Aşkı", Radikal Kitap,13.01.2017, http://kitap.radikal.com.tr/makale/haber/50-yillik- edebiyat-aski-435029.
  • "Selim ileri ile Sözünü Sakınmadan (Video)", Sabit Fikir,06.2012, http://www.sabitfikir.com/soylesi/selim-ileri-ile-sozunu-sakinmadan- video.
  • "Yarım asırlık edebiyatçı Selim ileri: 'Tek çarem yazmaktı"', thlas Haber Ajansı,01.2016, http://www.iha.com.tr/haber-yarim-asirlik- edebiyatci-selim-ileri-tek-carem-yazmakti-526152/
  • Kübra Par, '"Türkiye bunları yaşamaya yazgılıydı geriye gittiğimizi düşünmüyorum'", Gazete Habertürk.01.2017. "http://www.haberturk.com/gundem/haber/1351049-turkiye-bunlari- yasamaya-yazgiliydi-geriye-gittigimizi-dusunmuyorum."
  • Mehmet Said Aydın, "Selim Ileri'nin Elli Yılı", Milliyet Sanat Dergisi (Ocak 2017): 114-117.