Yurt içinde ve yurt dışında pek çok ödüllü projeye imza atan mimar Emre Arolat, bu yıl Khas Sanatta Üstün Başarı Ödülü’nün de sahibi oldu. Emre Arolat, “üslupçu bir yaklaşım yerine ‘durum’ odaklı bir tasarım pratiğini sürdürmeyi ve bunu kendi iç potansiyelleri üzerinden geliştirmeyi deniyorum”, diyor.
Birçok uluslararası ödülün sahibisiniz; 8. Kadir Has Sanatta Üstün Başarı Ödülü’nü aldınız. Bu kadar ödül almanızın sırrı nedir?
- Son dönemde sayılan gittikçe artan mimarlık ödüllerinin pek çoğu kerameti kendinden menkul ölçütler içeriyor. Dahası bu ödüllerin ezici bir çoğunluğu jüri tarafından yapıların kendilerini görerek ya da en azından ciddi bir biçimde dokümantasyonu yapılarak değil, iki fiyakalı fotoğrafa bakılarak veriliyor. Biz de son dönemde her yıl 15-20 kadar uluslararası ödül alır olduk. İtiraf etmeliyim ki “bu tür ödüllerin pek çoğuna prim vermiyorum, hatta onları görmezden geliyorum” desem yeridir.
Ödüllerin faydasından hiç mi söz edemeyiz?
- İçinde bulunduğumuz coğrafyada üretilen mimarlığın merkez ülkelerden fark edilme ve izlenmesi adına uluslararası ödüllerin faydasından söz edilebilir. Büyük bir hızla yaygınlaşan ve ‘piyasa’ tarafından da aynı hızla tüketilen pek çok mimarlık ödülünün varlığından söz edilen bir iklimde, geçtiğimiz yıllarda kazandığımız Ağa Han Ödülü’nü bu ortamın dışında tutmak yanlış olmayacaktır, öte yandan sayılan çok olmasa da bazı kurumların, üniversitelerin oluşturdukları ciddi değerlendirme komiteleri ve jüriler taralından verilen özel ödüller var. Bu bağlamda, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi tarafından verilen Osman Hamdi Sanat ödülü ve Kadir Has Üniversitesi tarafından verilen Sanatta Üstün Başarı Ödülü’nün beni en çok onurlandıran ödüller olduğunu söyleyebilirim.
Tasarımlarınıza baktığımızda ‘sıradışı’ ilk akla gelen kelime. Sıradan olmayan tasarımlar için neye odaklanmak ya da neyin dışında olmak gerekiyor?
- Bu konuda çok belirgin bir kaynaktan söz edemeyeceğim. Ancak genellikle herhangi bir tasarıma başlamadan önce projenin inşa edileceği gerile olan karşılaşmadan medet umduğumu düşünüyorum. Kuşkusuz yeri ve durumu o ilk karşılaşmada yeteri derecede özgülleştirebilmek, ilk temasın sonuçlarını olabildiğince tortulandırmak her defasında mümkün olmuyor. Rafael Moneo’nun deyimiyle ‘‘yerin fisıltisı” her zaman kolaylıkla işitemeyebiliyor. O takdirde daha yaygın, daha akışkan ve daha homojen bir izlenimler silsilesini devreye sokmak, sabırla kovalamak ve o özgül an gelene dek düşünmekten, koklamaktan, sürtünmekten, dalmaktan, dokunmaktan ve hissetmekten yılmamak galiba yaptığım. Gelmesini beklemek yerine üzerine gitmek...
ÖDEVLERİMİ ANNEMLE BABAMIN MİMARLIK OFİSİMİZDE YAPARDIM
Mimar bir aileden geliyorsunuz. Bu durumu avantaj olarak mı dezavantaj olarak mı görüyorsunuz?
- Hem annem hem de babam mimar. Üstelik ben kendimi bildim bileli hayli faal bir ofisleri vardı. İlkokulda derslerimi o ofiste yapar, çalışan mimarlarla aynı masalarda oturur, zaman zaman onlara takılır ve elimden geldiğince yardım ederdim. Sanırım 9-10 yaşlarındaydım ve İzmir Hükümet Konağı yarışması için hazırlanan balsa ağacı ile yapılmış bir maket görmüştüm okuldan geldiğimde. Tam anlamıyla büyülendiğimi hatırlıyorum. Saatlarce makete bakmış, yakında kimse olmadığı zamanlarda yumuşakça dokunmuştum birkaç kez. Sonra babam gelmiş ve sanırım benim anlayabileceğim bir dille projenin konseptini anlatmıştı. O gün mimarlığın bir form oluşturmanın çok ötesinde bağlamsallıklar içeren ciddi bir mesele olduğu hakkındaki ilk dersimi almış olmalıyım.
Yani, avantaj olarak görüyorsunuz?
- Başlangıçta büyük bir avantaj gibi görünen bu durum zaman içinde ilişkiler bağlanımda kaldırılması ve baş edilmesi hayli güç bir yük haline gelebiliyor. Biz bu ilişkiye 25 yıl önce, ben Amerika’dan döndüğüm gün başladık. O sırada benim yaşımda bir mimarın hayal bile edemeyeceği ölçekte bir sürü projenin içinde buldum kendimi. Bu esaslı bir avantajdı kuşkusuz. Alttan, arkadan, gizlice iş çevirir gibi, etrafa pek de çaktırmadan yavaş yavaş arttı sorumluluğum yıllar içinde. Bu süreçte kritik dönemeçler vardı yol üstünde. Geriye baktığımda yaptığım en şahane şeyin hem eğlenecek hem de delice çalışacak zaman ve alanları oluşturabilmek olduğunu düşünüyorum şimdi. Anne ve babamın yarattığı olanakları sonuna kadar kullandım mı bilmiyorum. Ancak neticede geldiğimiz yerden genel olarak memnun olduğum söylenebilir.
Sizi, ailenizin 'mimari bakış açısı’ndan ayıran yanlar var mı?
- Bütün gücünü ortakların ve yöneticilerin işlerin içindeki yoğun varlığından alan ve beraber çalışılan ekibin sürekli ve sıkı bir kontrol altında tutulmasıyla yürütülen konvansiyonel ofis düzeninin yerine; daha katılıma ve çok sesli bir yapı olarak tasarlandı EAA’da (Emre Arolat Architect) bugüne dek süregiden sistem. Sanırım Arolat ve EAA’yı birbirinden kesin çizgilerle ayıran da bu farklı görüştü. Zira her iki grubun mimari yönelimleri arasında çok derin bir fark olduğu söylenemez. Başka bir deyişle, mimari üründen daha çok, süreçtir bu iki yapıyı farklı lalan. EAA’da genç kuşak, hatta üniversiteden yeni mezun olan mimarlar bile tasarım sürecinde etkin birer özneye dönüşme şansına sahiptir.
Kadir Has Üniversitesi’nde bu yıl açılan Mimarlık Bölümü’nde okuyan/okumak isteyen öğretilere Emre
Arolat’ın önerisi: “Dünyayı tek başınıza değiştirebileceğinize inanın.”
“Mimarlığa yeni başlayacak olan genç meslektaşlarıma dünyayı tek başlarına değiştirebileceklerine inanmalarını tavsiye edebilirim.
Ortamdaki derin karamsarlığın tembelleştirici tuzaklarına düşmesinler. Çok okusunlar. Dünyayı, uzak ve yakın geçmişte olan biteni
öğrensinler. Bir mimar çok yönlü bilgiye sahip olmalı. Politikayı da teknolojiyi de bilimin diğer dallarını da yakından izlesinler.
Takipçi ve eleştirel olsunlar. Merak etmekten, gezip görmekten yılmasınlar. Görgü önemlidir. Farklı coğrafyalar,
farklı kültürler ve farklı bakış açılarını yerlerinde anlamaya çalışsınlar. Gezerken bile okusunlar. Öğrenmekten yılmasınlar.
Okurken düşünsünler. Okumazken de düşünsünler. Sorgulayarak ve gündelik yönelimlere karşı çıkarak, ama her durumda anlamaya
ve kavramaya çalışarak üretsinler. Biraz fırlama olmalı mimar dediğimiz insan. Öyle her söylenene körü körüne kanmasınlar.
Hiçbir bağlamda haksızlık yapmasınlar. Hatta yapanı gördüklerinde müdahale etsinler. Empati ve duygusallık ve zengin gönüllülük
bu meslekte elzemdir. Gerekirse fikirleri uğruna kavga etsinler ama aynı zamanda çok iyi bir dinleyici olsunlar. İnandıklarının peşinde
bıkmadan usanmadan koşsunlar. Eğer haklılarsa bir gün mutlaka başaracaklardır...”
Ailenizle çalışma fırsatını yeniden yakalabildiniz mi?
- Bir kişinin çizerek ürettiği bir eskizin diğerleri tarafından detaylı bir projeye dönüştürülmesi konvansiyonundan ziyade, her projede oluşturulan tasarım gruplarının olabildiğince ayrıntılı bir analiz ve her ayrı durum için tek defaya özgü bir okuma yapmaları, daha sonra da çok katmanlı bir bağlamsallık üzerinden özgül bir sonuca ulaşmaları hedeflenir. Projenin daha sonraki aşamaları da yine aynı titizlik ve katılımcı bir yönelimle ortaya çıkartılır. Alışıldık yönetim piramidinin hayli dışında, daha amorf, elastik ve geçirgen bir ofis yapılanması bu. Santram 2004 yılında, Arolat bürosunda böyle bir sistemi oluşturmanın olanaksızlığım hissettiğim için EAA kuruldu. Bu süreçte beni en çok sevindiren gelişmelerden biri, annem ve babamın da birkaç yıl sonra bu yapıya dahil olması ve yemden, bu kere EAA’nın şemsiyesi altında birlikte üretme şansım bulmamız, üte yandan bu yapının gittikçe gelişmesi ve paylaşılabilir olduğunun ortaya çıkması bizi fazlasıyla umutlandırıyor. Bu sürecin bir önemli adımı olarak, Sezer Bahtiyar da EAA’nın yeni ve genç ortakları arasın katıldı.
HER PROJENİN KENDİ SORUNLARINI TARİFLERİZ
Tasarımlarımda daha çok şunlar hakimdir, dediğiniz belirli bir şablon var mı?
- EAA’da üslupçu bir yaklaşım yerine ‘durum’ odaklı bir tasarım pratiğini sürdürmeyi ve bunu kendi iç potansiyelleri üzerinden geliştirmeyi deniyoruz. Her projenin, her özel durumun kendi sorunlarını tanımlamak, özel verilerim ayrıştırmak ve olabildiğince çok katmanlı bir tarifle özgülleşen durumun cevaplarım aramak üzerine kurulu bir pratik bu. Alışıldık mimari üslupları, bildik akımların motivasyonlarım ve tasarım alışkanlıklarım zaman zaman devreye soksak da bunlara kayda değer bir yatırım yapmıyor, her projenin kendi sorunlarını tariflemeye çalışıyoruz. Kuşkusuz bu bağlamda ortaya çıkan ürünleri birbirlerine yaklaştıran bazı özellikler var. Ancak biz bunların görüntüselliklerinden ziyade fikriyatıyla, zihinsel nitelikleriyle ilgileniyoruz. Eğer tasarımlarımızda belirgin bir fark varsa onun en önemli nedeninin bu yönelim olduğunu söyleyebilirim.
8. KADİR HAS ÖDÜLLERİ YEDİ YILDIR VERİLİYOR
Kadir Has Üniversitesi’nin kurucusu Türkiye’nin öncü hayırseverlerinden merhum Kadir Has adına 7 yıldır verilen başarı ödülleri,
bu yıl kültür-sanat alanında ‘Sanatta Üstün Başarı Ödülü’ ve ‘Gelecek Vadeden Sanatçı Ödülü’ olarak iki kategoride verildi.
Sanatta Üstün Başarı Ûdülü’nü, farklı konulardaki başarılı mimarlık çalışmalarıyla önemli projelere imza atmış
Mimar Emre Arolat kazandı. Arolat, ödüle, ulusal ve uluslararası tanınırlığını kanıtladığı çok sayıda proje ve ödül,
sürdürmekte olduğu yenilikçi ve öncü projeleri ve mimarlık ve tasarım konularında yarattığı toplumsal bilinç nedeniyle layık görüldü.
‘Gelecek Vaat Eden Sanatçı’ Ödülü’nü ise, 18 yaşındaki piyano sanatçısı Lara Melda genç yaşında elde ettiği üstün
virtüözlük başarıları ile kazandı. Melda ödüle, dünyanın en saygın yarışmalarında kazandığı ödüller, evrensel düzeyde önemli
orkestralarla verdiği konserler yetenek ve sanatsal gücünün bir göstergesi
olarak kabul edildiği jüriler ve yaptığı kayıtlarla layık görüldü.
Son dönem projeleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?
- Şu anda pek çok farklı konu ve ölçekte projeler üretiyoruz. Bunların büyük bir bölümü Türkiye’de. Zorlu Çenter, Maçka Oteli, Mecidiyeköy’de Likör Fabrikası ve eski Ali Sami Yen Stadyumu arazilerinde iki karma kullanımlı proje, Sancaklar Camii, Suadiye Konudan, Antakya Hilton Müze Otel, Ulus Savoy Konudan, Varyap Alışveriş ve Kültür Merkezi, Maslak’ta No:l Ofis Yapısı, Eyüp Belediyesi Nikah Dairesi ve Kültür Merkezi, Bergama Belediyesi Kültür Merkezi, İzmir’de İş Gyo Konut ve Ticaret Merkezi, Bodrum Şalvarağa’da Rezidans, Prag Kançilaryası, İstanbul Antrepo 5 Çağdaş Sanadar Müzesi, Yalıkavak Marina, Bodrum Vîcetn Konut Yerleşimi, Bodrum Öztek Konut Yerleşimi, Yalıkavak Varyap Konudan, Antrepo Müze, Abdullah Gül Üniversitesi Kayseri Sümer Yerleşkesi, Batum’da Otel, Çukurova ve Ercan Havalimanlan, Ata Gyo Büyükdere Kompleksi, ODTÜ Araştırma Parkı, Ankara Koparan Kentsel Düzenleme Projesi, Cendere Vadisi Kentsel Düzenleme Projesi, gibi projeler şu anda üzerinde çahştiklanmızdan bazıları...