Erasmus, bir öğrenci değişimi programı, öyle ki ülkelerarası öğrenci değişimi uygulaması olmakla kalmayıp, öğrencinin kendisinde de değişim yaşadığı bir dönüm noktası. Başka bir kültürü tanımaya ve adapte olmaya çalışırken bu süreçte ister istemez kendi kültürünü yeniden sorguladığı ve kafasındaki bu sorularla ülkesine geri dönüşü. Doğrularla yanlışların yeniden ters yüz edilişi. Tüm sorulara yeniden cevap arayışı içinde olmanın yarattığı bir uçuş, ayakların yerden kesilişi. 'Ben' ile toplumun yer değiştirişi, değişenin hangisi olduğunu bilememe... Kendiyle yeniden tanışıklık süreci ve kimliğin yeniden inşası.
Eğer yakında Erasmus yolcusuysan çekinme. Evet, kimliğin değişen toplumun içinde yeniden inşa edilecek, gerek sen tarafından gerek toplum tarafından. Bugüne kadar doğru bildiklerini yanlış sayacaklar, onlar öyle biliyorlar. Yıkılacak kimi direklerin, şaşıracaksın utanacaksın kimi zaman. Onların yanlışlarını da göreceksin elbet ama Erasmus kaskını sen giymiş olacaksın. Değişim bu kaskı takanın beyninde olacak.
Kültürlerin birbirleri içinde eriyip gittiği bu günlerde Erasmus deneyimi... Farklılık kültürlerde mi alışkanlıklarda mı? Toplumsal alışkanlıklar geçerli bir nedene dayanıyor mu? Milliyetçilik yemden sorgulanmalı mı? Milliyetine sahip çıkmanın karşılığı bu anlamsız alışkanlıklarına sahip çıkmak mı? Pratikte bunlara yanıt bulunabiliyor mu? Farklı milliyetlerden gelen, değişime ve gelişime açık gençler arasında geçen sohbetler, onları bir değişme hevesine ya da devrimciliğe yöneltebiliyor mu? Değişime ne kadar açık bu gençler? Kendi toplumunun bir eksiğini fark ettiğinde cesurca savunmaya geçmenin ya da karşındakinin toplumunu başka şekilde yermeye çalışmasının anlamı milli duygular mı?
Ey Erasmus gezgini! Senin milliyetin hangisi? Hadi anlat düğün törenlerini, misafirlerine gösterdiğin ilgiyi, tadına bakayım yemeklerinin, ben o sebzeyi öyle tanımazdım yeniden tanışalım. Senin çalışma alanın hangisi? Siyaset farklı mı senin ülkende, hukuk aynı mı? Ey ekonomist, sen ekonomiden hiç anladın mı? Senin için görmek hep önemliydi sanatçı. Şimdi nasıl görüyorsun hayatı?
Yolu Erasmus'dan geçmemiş meraklı, cesur, araştırmacı gezgin! Erasmus'un ne hissettirdiğini duyumsamak istiyorsan, şimdi oturduğun yerden kalk, masanın üzerine çık ve hemen aşağıya ada. Yerçekimi seni bu yolculuktan geri döndürecek hiç düşünme. Döndükten sonra düşün: O atlayış anında ne hissettin: Çılgın olduğunu mu, bu deneyime atılmaktan duyduğun pişmanlığı mı, özgürlüğünü mü, çocukluğunu mu, topraktan uzaklığını mı? Evet, topraktan uzak başka bir toprağa yakın ama hiçbir zaman o toprak üzerinde var olamama. Evet, çılgınca ve evet çok kısa bir an. Evet, özgürlük, hüznün özgürlüğü. Evet, çocukluk, tüm bildiklerini sıfırlayarak yeniden öğrenmeye başlama ve zaman zaman bundan pişmanlık duyma. Ve biraz başın döndü değil mi? Şimdi etrafını bir başka görmeye başladın. Senin bakış açın mı değişti yoksa çevren mi?
Peki, şimdi ne olacak bu yeni bakış açısıyla? Odandaysan değiştirecek misin mobilyaların yerini? Vapurdaysan değiştirecek inisin oturduğun yeri? Belki bir değişim olacak hayatında ama ne kadar önemli ve de büyük bir değişim? Ve çevrendeki insanlar, sorgulamayacak mı sendeki bu değişimi? Seni yeniden eski düzene döndürmeye çalışmayacak mı? Kınamayacak mı? Kök salma, sevilme, benimsenme arzuların ne olacak? Tüm bu duygusal arzular, düşünsel sorgulamalarınla yarışabilir mi?
Elbette bu yolculuktan döndükten sonra artık dönmüş olarak geri kavuşacaksın sevdiğin, sevildiğin toplumun alışkanlıklarına. Yine de bir dönüm noktası sayılacak bu ömrünün. Kendine yeni bir yaşam felsefesi edineceksin, sessiz ve derinden. Çevrendekiler de değişecek gitgide. Artık hiçbir alışkanlığa, kurala pabuç bırakmayacaksın: Aklın anlamsız alışkanlıkların önünden gidecek her zaman. Ve böyle yetiştireceksin çocuklarım. Onların sorularım keskin doğrularla yanıtlamayacaksın. Birlikte yeni doğrular arayacaksınız belki de. Doğrunun bir çerçevesi olmadığını bileceksin. Dinlemenin ne büyük erdem olduğunu, kendini değiştirmenin boyun eğmek olmadığını öğreneceksin. İlişkilerini, savaşlarını yeniden düzenleyeceksin. Başarıyı kazanmanın kimi zaman alışkanlıklardan vazgeçmek olduğunu deneyimleyeceksin. Hayatım hep bir yolculuk olarak sürdüreceksin. 'Ben'in sabit olmayan ve hep daha iyi bir 'Ben'e yolculuğunun sağlam gururunu yaşayacaksın.
Ve hep bir eksiklik olacak hayatında: Yerçekiminden-kültüründen uzak olmanın eksikliği. Her ne kadar kültürsüzleşme evresinde olsak da, sanki çevrendekiler bu kültürsüz kültüre ayak basıyor da sen basmıyormuşsun gibi. Bunun bir yanılgı olduğunu göreceksin nihayetinde. Doğrunun bunların hiçbirisi olmadığım hatırlatacaksın kendine.
İkiye bölünmüş bir hayat mı olacak seninki: Burada ve orada yaşananlarla burada ve orada kesintiye uğrayan zamanlar arasında. Bir zaman yolculuğu denemez yine de.
En kesin doğruya ihtiyacın var, öyle mi? İşte bu ailene ve toplumuna duyduğun sevgi. Doğrularıyla, yanlışlarıyla kesintiye uğramamış, değişmemiş, belki daha da güçlenmiş bir sevgi.
En kesin yanlış hangisiydi peki? Yaşanmış yanlışların üzerine yanlış diye bir çizgi çekilebilir mi? Tekrarı mümkün olmayan bu deneyimlerini yeniden doğrusuyla yaşama şansın olabilir mi? Böylece her anın kıymetini bilerek algılarım sonsuzluğa açacaksın olabildiğince. Dar kalıplarından sıyrılacaksın yaşamın. Tekdüzelikten kurtulacaksın. Rutin yaşanmayacak artık hiçbir şey. En kesin yanlışın rutin yaşam ve değişmeyen doğrularla örülü penceresiz kalın duvarlar olduğunu bulacaksın.
Bir ressamın tuvali algıların biçime dönüşmüş renkleriyle bezenir. Ressam uzaklaşır kimi zaman tuvalinden kimi zaman da ters çevirerek bakar, yanlışını bulmak için. Göz karar verir, denir asıl bellektedir cevabı. Belleğinin dağarcığını genişletmelidir her zaman. Uzaklaşmalıdır yaşadığı anın doğru bilinen gerçeklerinden. Uzaklaşmalıdır oradan yeni gerçekler bulana dek. Ve yine geri dönmelidir kendi anına bu yeni gerçeklerle. Bilimle sanatın yolculuğu bu anlamda benzerdir. Bilime yeni bir katkı sağlamak istiyorsan var olan gerçekleri sorgulamaksın. Bulgularım somut verilerle ortaya koymaksın. Sanatçı ile bilim insanının somut verileri farklıydı yüzyıllar boyu. 21. yüzyılın dinamikleri kavramsal sanatı örgütleyeli beri bu veriler de birbirine eklemlendi ve nihayet postmodernizm her şeyi yeniden parçaladı, geçmişi geleceğe, farklı disiplinleri birbirine monte etti. Alanlar ve kültürler sorulmaz oldu. Şizofrenik toplum tüm bunları parçalı algılar oldu. Hayat yeni bir puzzle (bulmaca) sanki. Doğru parçalan doğru yerlere uyarlamak eskisinden daha zor. Şimdi tüm parçalan çok iyi tanımalısın. Haydi, belki sen de bir Erasmus deneyimi yaşamalısın.