Üniversite’de birinci ve ikinci yarıyılın başlarında bir sonraki dönem Erasmus’a gitmek isteyenler için 3 günlük bir toplantı düzenlenir. Bu günlerden birine katılmanız gerekiyor. Bu toplantılara katıldığımda hem Erasmus hem de Erasmus stajı yapmak istedim. O sırada düşünmeye başladım Erasmus stajını nasıl bulabilirim diye.
Erasmus toplantısı bittikten sonra İletişim Fakültesi Yeni Medya Bölümü’nden Pelin Tan hocamın odasına gittim ve Erasmus stajı yapmak istediğimi bana nasıl yardımcı olabileceğini sordum ve hocam da “hangi ülkede yapmak istiyorsun” diye soruma soruyla yanıt verdi.
Exchange programıyla Çin’e gitmiştim ayrıca Amerika’dan okuluma gelen Princeton Üniversitesi hocaları ve öğrencileriyle yaklaşık bir buçuk aylık bir seminere katılmıştım oradan ders almıştım. Bu nedenle, farklı insanlarla çalışma imkanı ve deneyimleri sunacağım düşündüğüm için Erasmus stajı kendim için uygun gördüm.
Pelin Hocam, kendisinin de bir kitap üzerinde beraber çalıştığı İspanya Barcelona’da Dpr-Barcelona adlı bir mimarlık ve sanat yayınevi iletişime geçti. Dpr-Barcelona kitap yayımı yapıyorlar, ayrıca yayınevi sahipleri mimar ve mimari çalışmaları da var. Türkiye’de düzenlenen I.İstanbul Tasarım Bienali-Adhocracy Sergisi’ne de gelip çalışmalarda bulunmuşlardı. Özgeçmişim ve niyetimi aktardım; Dpr beni 3 aylık staj için kabul etti. Küçük bir yayınevi olduğu için onlarla birebir çalışacağım için çok memnundum.
Ve staj başlar...
4 Haziran’da Barselona’ya geldim ve ertesi gün stajım başladı. Üniversite’de Computing Skills adı altında Adobe’nin Photoshop, Indesign ve diğer programlarını öğrenmiştim. Staj yaptığım kişi yayınevinin sahibi, mimar Ethel Baraona Pohl, Antonas adlı bir e-book tasannu yapıyordu Indesign programında. Ben de Indesign programını bildiğim için Antonas kitabının tasarımını yapmaya başladım. Bu kitap, önemli bir Yunanlı mimar olan Aristide Antonas’ın mimari projelerim ve deneysel çalışmalarını içeriyor. Antonas kitabının tasarımının bir kısmım yaptım ve Ethel de bana yardımcı oldu. Hatta ev ödevleri verdi tamamlamam ve düzenlemem için. Google Drive’da kitabı benimle paylaşarak çalışmamızı oraya not aldık. Daha sonra onların önceden yayınladığı #24H kitabının e-book şeklinde booki.cc sitesinde de vardı.
Benden son zamanlarda Türkiye’nin gündeminde olan Gezi Parkı hakkında bir makale yazmamı istediler. Bu kitaba yeni bir bölüm ekleyerek Türkiye Gezi Parkı hakkında olan bitenlerle ilgili genel bir bilgi verecek şeklinde bir makale yazdım fotoğraflarla destekleyerek.
http://www.booki.cc/accounts/dpr-barcelona/
Daha sonra ise bir bölüm değil de, bu sitede bir kitap oluşturmamı istediler. Öncelikle bu sitede bir taslak oluşturduk, outline yaptık. Konu başlıklarını belirledik; politik, ekonomik, kamusal alan, toplumsal sorun, mimari, medya ve yeni medya olarak. Ayrıca zaman tüneli ve röportajlar içinde kitapta ayrı bir bölüm açtık. Öncelikleri fotoğrafları seçtik onlar için bir dosya yaptım. Sonrasında bilgi toplamaya başladım. Facebook ve Twitter’a bu konuda yardım almak istediğimizi söyledik Ethel’le birlikte. Bulduğum bilgileri Google Drive’da topladım, linkleri oraya attım.
Bir nevi yemeğin malzemeleri gibi herşeyi hazırlayıp sonrasında yemeyi yapmaya başlamak gibi etimdeki malzemelerle kitabı yazmaya başladım. Zaten ara yüzünü önceden yaptığımız için konu başlıklarını tek tek seçerek bilgileri yazmaya başladım, fotoğrafları ekledim. Şu anda da onu yazıyorum ve bu kitap bu hafta bitirip diğer hafta dijital platformu öğrenmeye geçeceğim. Açıkçası dijital kısmı öğrenmek için sabırsızlıkla bekliyorum.
Haftanın 3 günü işe gidiyorum 10’da başlayıp genelde 14:30-15:00 arası da işi bırakıyorum. Ethel bana pazartesileri ve çarşambaları ödev veriyor, bir sonraki gün birlikte bakalım diye. Bu da hoşuma gidiyor açıkçası önce ben uğraşıyorum sonra o kontrol ediyor geri bildirimde bulunuyor
http://www.booki.cc/accounts/meltemboyaci/
Yeni medya ve mimarlık ilişkisi
Çalıştığım kişiler mimar ancak yeni medya araçlarını çok fazla kullanıyorlar. Sadece kendi alanlarına sahip programlan kullanmakla kalmayıp yeni medyaya, sosyal medyaya kendi alanlarını ilişkilendirmişler Kitap tasannu yapıyorlar Adobe programlarında, aslında benim bildiğim bu iş iletişim tasarımcıların işidir Ayrıca blog, e-book, Twitter, Facebook bunlarla çok ilgililer Yaptıkları işleri kendi sosyal hesaplarında paylaşıyorlar. Hem Facebook hem de Twitter olsun hem de mimarlık sitelerinin dışındaki sitelerde de paylaşımlarda bulunuyorlar. Böylece mimarlık ve yeni medyayla temsiliyetleri iç içe geçmiş. Kendi ofislerinden birçok dergiye makale verip içeriğin artmasını sağlıyorlar. Aslında bir tek mimarlık değil, bugün bir çok iş alanı yeni medyanın içerisinde gerek inşaat şirketleri, gerek endüstri alanı kendi işlerini ve tanıtımlarım sosyal medya ile yapıp cürolarını arttırıyor. Önceden de lojistik alanda da çalıştan ve işim internette şirket bulup iletişim bilgilerini almakla geçiyordu. Böylece çok alakasız sandığım taşımacılık ile sosyal medyanın çok alakalı olduğunu gördüm. Skype ve MSN adreslerini alıp iş yapıyorlardı. Artık sosyal platformlar bile iş alanına dönüştü. Ücretsiz üye olunan Facebook üzerinden milyon dolarlar kazanılıyor çünkü çok fazla kullanıcısı var ve firmalar reklam vererek bu kitlenin kendi şirketlerini tanınmasını ürünlerini görmesini sağlıyor. Sonuç olarak Yeni Medya şu an önü açık bir pratik ve bir çok şirket yeni medyaya doğru yöneliyor.
Geriye kalan zamanlarda...
Couchsurfing, Facebook’ta Esn gruplan, Barselona gruplan oluyor hepsine üye oldum. Dünyanın neresine giderseniz gidin böyle gruplar oluyor ve bunların toplantıları oluyor. Yalnız geldim diye çekinmemeli insan (ilk anda öyle hissetmiştim çünkü Barselona’da kimseyi tanımıyordum) çünkü bu gruba katılanlarda başka ülkelerden gelmiş birisi bir ay kalacak birisi bir hafta diğeri 2 yıldır orada yaşıyor derken, bir sürü kişi ile tanışıp arkadaş oluyorsun. Onların düzenlediği partilere katildim. Parti derken bunlar genelde tanışma toplantısı oluyor; oturuyorsun, bir şeyler yiyip içiyorsun sohbet ediyorsun. Gerçekten çok yararlı oluyor. İnsanlarla tanışmam Türkiye’de başladı aslında bu gruplan üye olurken, evraklarla uğraşırken, uçakta gelirken hep bilileri ile tanıştım ve görüşmeye başladık onlar da benim gibi staj yapan kişiler. Herkes birbirine yardımcı olmaya başladı.
Yağmurdan kaçmayanların şehri: Barselona
Burası çok güzel bir şehir; İstanbul gibi ancak insanları daha uyumlu ve anlayışlı gece eve gelirken korkmuyorsun, tedirgin olmuyorsun. İnsanları çok rahat istediği kıyafetle çıkar kimse dönüp bakmaz, sevgililer sokakta, plajda, metroda birbirine sarılır öpüşür kimse onları yadırgamaz, kötü gözle bakmaz kötü gözle bakmayı bırak dönüp bakmazlar bile. İnsanları hiç aceleci değil. Burada yağmur yağıyor ve koşturmaca olmuyor, bir köşede bekleyip yağmurdan korunup yağmurun durmasını bekliyorlar. İspanyollar’da Katalanlar’da bir aceleci tavır, koşturmaca görmedim. Burada daha hiç korna sesi de duymadım. 1 Temmuz gecesi “yaza merhaba yürüyüşü” oldu sokakta ve geçen otobüsler bekleyip buna saygı duydular, korna çalmadılar, laf etmediler. Sant Joan diye bir parti oldu Barselona’nın her yerinde havai fişekler atıldı ve bütün gece sabaha kadar ateş yakıp havai fişek patlattılar; sokaklar çok renkliydi. Bir de burada çok fazla köpek var sokağa çıktığınızda herkesin elinde tasmalarıyla bir köpek, onu gezdiriyorlar. Yaşlı halk çok ve sanırım onlar sürekli hastalanıyor çünkü ambulans sesi hiç susmuyor, sürekli ambulans geçiyor. Siesta denen bir şey var ki, en sevdiğim şey öğlen çoğu market, iş yeri kapanıyor ve bazıları uyuyor işlerini bırakıp dinleniyor. Birçok park alanı var, insanlar o alanlarda kitap okuyor ve çok güzel bir manzara oluşturuyor, dansı İstanbul’un başına.
Yeni Medya 3. sınıf öğrencisi Meltem Boyacı’nın Taksim Gezi Parkı Olayları üzerine ilk kez gerçekleştirdiği e-book denemesi Barcelona ’da DPR yayınevinde, www. dpr-barcelona. com