Ayça ve Aybike Akın iki kız kardeş. Ayça 2005 yılı Kadir Has Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu; Aybike ise 2011 yılı İletişim Fakültesi Radyo, Sinema ve Televizyon Bölümü mezunu. Aynı üniversiteden mezun olan iki kız kardeş olmanın nasıl bir duygu olduğunu PANORAMA Khas için sorduk ve her iki kardeşten de çok duygusal yanıtlar aldık:
Ayça Akın kimdir?
1981 İstanbul doğumluyum. Kadir Has Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu Grafik Bölümü’nden 2005 yılında mezun oldum. 2012’den bu yana Leo Burnett İstanbul’da metin yazan olarak çalışmaktayım. Hadi Cesaret ve Yaşamak Şart adlı kişisel gelişim kitaplarının yazarıyım. Aynı zamanda Hürriyet gazetesi köşe yazan ve kişisel gelişim (yaşam koçu) danışmanıyım. Geçen yıl Ağustos ayı başında Ayça Akın Motivasyon Atölyesi’ni kurdum.
Kadir Has Üniversitesi’nde olan öğrencilik yıllarınızdan bahseder misiniz?
Burada geçirdiğim yıllar öğrencilik yıllarımın en keyifli yıllarıydı. Her şeyden önce engelli bireyler için eğitim hayatınızda gerek mimari gerekse eğitmenlerle kurulan iletişim çok önemlidir. Eğitmenlerden tutun, idari kadroya, güvenlik elemanlarına kadar sorun yaşamamam için ellerinden gelen her şeyi samimiyetle yaptılar. Ben de bu alakayı Teknik Bilimler dönem birincisi plaketi ile mezun olarak taçlandırdım. Kadir Has, mimari olarak belirttiğim gibi hiç sorunlu bir üniversite değil; bu nedenle keyifli ve mutlu bir dönemdi o yıllar benim için.
Küçük yaşlarda hayatınızı değiştiren olay hakkında biraz bilgi verir misiniz?
Üç yaşımda doktor hatası nedeniyle Juvenil Romatoid Artrit oldum. Halk dilinde “iltihaplı eklem romatizması” olarak geçer. Bebeklerin çok sık yaşadığı bademcik sorununu ben de yaşamışım. Ailem doktora götürdüğünde doktor antibiyotik tedavisi uygulamış ancak her defasında şikayetler azalmak yerine artmış. Ateş, halsizlik, uykusuzluk, yememe sorunu giderek şiddetlenmiş. Uykuyu daha o yaşlarda uyku ilacıyla öğrenmişim. Bir süre sonra eklemlerimin üzerinde baloncuklar çıkmaya başlamış ve yine aynı doktor ergenlik yaşlarımda psikolojik olarak beni etkileyebileceğini düşünerek ameliyat karan almış. Halbuki, basitçe açıklamak gerekirse vücut kendini korumak için iltihabı keseciklerin içinde tutmuş, doktor da o keseciklere bıçak vurunca vücuduma yayılmış. Ailem durumumun iyiye gitmek yerine kötüye gittiğini görünce başka bir doktora götürmüş. O doktor da başka bir doktora yönlendirmiş ve teşhisimi o doktor koymuş. Ailem doktorun o gün söylediği sözü halen unutamaz: “Bu çocuğu bu hale getiren doktor değil kasap olmalı!” Yani özetlersek tüm o şikayetler aslında RA’nın belirtileriymiş fakat doktor bademcik sıkıntısı deyip başka tedaviler uygulayınca RA başından beri tedavisiz kalmış ve olan olmuş. 31 yıldır bu rahatsızlıkla yaşıyorum. Hareket kısıtlılığım ve fiziksel deformasyonlarım var.
Yaşamış olduğunuz güçlükler öğrenim ve iş hayatınızda engel teşkil etti mi?
Üniversite dönemime kadar “evet” teşkil etti, ilkokulda hocam tarafından ayrımcılığa maruz kaldım. 23 Nisan törenlerinde korodaydım. Fakat o gün ağrılarımdan ötürü katılamayacağımı söyledim hocama, hoca elimden şarkıların yazılı olduğu kağıdı hızla çekerek “Zaten senin bu okula gelmeni istemiyorum” dedi. Grafik okumak istiyordum. Ortaokulda lise için meslek lisesi sınavlarına giriş formu istediğimde meslek lisesini yapamayacağımı söyleyerek bana form vermediler. Herkes kendi okulundan form alırken ben milli eğitim müdürlüğünden gidip aldım. Anadolu Meslek Lisesi grafik bölümüne başladım. Burada da müdür yardımcısı beni nöbetçi öğrenciyle dersten odasına çağırtarak elimdeki deformasyonlardan dolayı “sen grafik tasarımı yapamazsın bırak okulu” dedi. Bırakmadım tabii, ama nefret ede ede devam ettim. Kadir Has Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu Grafik Bölümü’nü kazandım. Öğrenim hayatımdan sonra dokuz yıl grafik tasarım sorumlusu olarak çalıştım. Daha sonra yazarlığı tercih ettim.
Sosyal hayatınızda sivil toplumculuk faaliyetlerinde çok aktifsiniz, ne gibi çalışmalarda bulundunuz?
BEDD- Bedensel Engellilerle Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu’nda yer aldım aynı zamanda sosyal işlerden sorumluydum.
KAÇUV-Kanserli Çocuklara Umut Vakfı gönüllüsüyüm. Dünya Engelliler Vakfı ve Dünya Engelliler Birliği’nin bünyesindeki Üstad Akademi’nin eğitmenlerindenim. Firmalara engelliler ve engellilik konusu başta olmak üzere farkındalık eğitimleri veriyorum. Yakın bir zamanda hayata geçecek olan Skolder-Skolyoz ile Yaşam Derneği’nin de yönetim kurulunda yer alacağım. Üniversitelerde farkındalık seminerleri veriyorum, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz.
Hadi Cesaret ve Yaşamak Şart kitaplarınızın esin kaynağı hakkında bilgi verir misiniz?
Esin kaynağı bizzat benim. Tüm kitaplarım kendi yaşanmışlıklarımdan, kendi tecrübe ettiklerimden elde ettiğim farkındalıklarımdan oluşuyor, ilk kitabım Hadi Cesaret kendi hayat hikayemi anlattığım ilk kitabım. Yaşamak Şart ise kendi mutluluk şartnamem. Üçüncü kitabımı ise daha yeni tamamladım. Yakında o da raflarda yerini alacak.
En son almış olduğunuz ödül hakkında bilgi verebilir misin?
Yapmış olduğun çalışmalar sayesinde Dünya Engelliler Vakti ve Dünya Engelliler Birliği tarafından Küresel Sosyal Farkındalık Ödülüne layık görüldüm. Türkiye’de düzenlenen ilk Küresel Sosyal Farkındalık Ödül töreniydi. Beni mutsuz eden tüm yaşanmışlıkları unutuyorum, insan zihnine format atmayı bilmeli. Her yaşanmışlıkta olumlu görmeyi tercih etmeli.
Üretici ve pozitif olan bir yapınız var, bunu neye borçlusunuz?
İnsan olumlu ve olumsuz her yaşanmışlıkta olumlu görmeyi tercih etmeli. “Tercih etmeli” diyorum çünkü bu bir seçim. Olumsuzu da görmeyi seçebilirsiniz; bu da bir seçim, insan sadece kendi için yaşamayı da öğrenmeli. Bahsettiğim bencilce bir yaşamak değil. Bir şeyi yapmak isterken insan sormalı kendisine “bunu gerçekten yapmak istiyor muyum?” Kendinizden alacağınız cevap, inanın en doğru cevapür. Hayatı olabildiğince ertelememeye çalışıyorum. Hayat geç kalanları affetmiyor.
Engelsiz kariyer hakkındaki düşünceleriniz neler?
Engelli bireylerin gerek iş hayatında gerekse sosyal hayatta yer bulması zor. Ama bazı kalıplar artık yıkılıyor. Firmalara verdiğimiz eğitimlerle firma sahiplerinin, insan kaynaklarının bakış açılan yavaş yavaş değişmeye başladı. Ötekileştirmeden kurtulmak istiyorsak, öncellikle engelsiz kariyer yerine sadece kariyer kelimesini kullanmakla başlayabiliriz. Engelsiz kariyer cümlesinde bile bir ötekileştirme var. Tabii ki engelli birey her sağlıklı birey gibi yüzde yüz performans gösteremeyebilir. Zaten öğrenmemiz gereken de herkesin yapabileceği şeyleri kişilere yüklemek. Değnek kullanan birinin koşmasım bekleyemezsiniz ama onu koşabilen biri ile kıyaslarsanız sonuç, her iki taraf için de hayal kırıklığı olur. Bakış açılarımızı değiştirdiğimizde engelsiz kariyer değil sadece kariyer olur.
Öğrenimlerine çeşitli sağlık sebeplerinden dolayı engelli olarak devam eden üniversite öğrencilerine ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
Yollarına çok engel çıkacaktır. Yollarından döndürmek isteyenler, “yapamazsın”, “edemezsin” diyenler olacaktır. Bu tür yaklaşımlar maalesef bizim toplumumuzun kökleşmiş algı sorunundan kaynaklanıyor, isteklerinin, tutkularının peşinden gitsinler. Asla vazgeçmesinler. Hırs zararlıdır, ama inat bazen iyidir. Hayatta her zaman “hayır” diyenler olacaktır. Önemli olan diğerlerinin hayır demesi değil, onların kendilerine hayır deyip demediği. Kararh olduğunuzda hedeflerinize ulaşmanız için vesile olacak samimi, destekleyici insanlar mutlaka yolunuza çıkacaktır. Her zaman hayallerinizi destekleyen pozitif insanlarla birlikte olun; hayallerinizi küçümseyen, sürekli olumsuz konuşan insanlarla bir saniye bile harcamayın.
AYBİKE AKIN EREN ANLATIYOR:
“0 gün, o kep ve cübbenin içinde kendimi hayal ettim.”
“1989 doğumluyum. Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Sinema, Televizyon bölümünden 2011 yılında mezun oldum. Şu anda Beykent Üniversitesi İşletme Yönetimi (MBA) programında yüksek lisans yapmaktayım. Lise yıllarımda çoğu kez üniversiteye, ablamı ziyarete gittiğimden Kadir Has Üniversitesi’nin eğitimini ve kalitesini tanıyor ve biliyordum. Bu süreçte ben zaten çoktan Kadir Haslı olmuştum. Geriye sadece resmileştirip tercihlerimin en başına Kadir Has’ı eklemek kalmıştı. Ablam mezun olurken ben lise son sınıfa geçmiştim. Hiç unutmuyorum ablam okul birincisi olmuştu. Kürsüye çıktığında annem gururdan hüngür hüngür ağlıyordu ve dönüp bana “sen de bunları yaşamak istiyorsan çok çalışıp üniversiteyi kazanmalısın” dedi. Galiba benim kaderimi belirleyen o cümle ve o ortam olmuştu. 0 gün, o kep ve cübbenin içinde kendimi hayal ettim. Öyle ki yıllar önce resim çektirmek için giydiğim cübbeyi yıllar sonra gerçek bir Kadir Haslı olarak giyerek çocukluk hayalimi gerçekleştirdim. Abla-kardeş aynı üniversiteden mezun olmamız çok güzel bir duygu. Üniversite hayatımıza dair ortak bir sürü anı paylaşıyoruz. Ablamın mezuniyetinden bir sene sonra ben başladım ve onun arkadaşlarıyla da beraber okudum. Kadir Haslı olmak ablamla başladı, benimle devam etti, belki bizim çocuklarımız da Kadir Has Üniversitesi’ni tercih eder ve böylece Kadir Haslı olmak bir aile geleneği olmuş olur. Neden olmasın? Aynı üniversiteden mezun olmuş abla-kardeş olarak, yıllar sonra ‘Motivasyon Atölyesi’ projemizi hayata geçirdik. Motivasyon Atölyesi’ni kurmamızdaki amaç, ablamın bir engelli olarak hayata sımsıkı bağlanıp, onca zorluğa rağmen motivasyonunu korumayı başarmasıdır. Engelli sıfatını taşıyan biri bunu yapabildiyse, herkes yapabilir. Hepimizde bir telaş, bir karamsarlık, en ufak şeyi büyütme ve şükretmeme. Hepimizin motivasyona ihtiyacı ve negatiften pozitife döndürmemiz gereken bir sürü durumu var. Biz ablamla bu düşüncelerden yola çıkarak atölyemizi kurduk ve daha ileriye taşımak için de elimizden geleni yapacağız.”