Hibrid Bir Spor Modeli: Euroleague Basketball

Hibrid Bir Spor Modeli: Euroleague Basketball

Avrupa basketbolunun elit düzeydeki en büyük organizasyonu olan Euroleague Basketball FIBA'nın kontrolünden bağımsız kulüplerin ve liglerin kontrolündeki bir şirket konumunda. Basketbolun organizatörü konumunda olan FIBA ise bu durumdan rahatsız. İki organizasyon arasındaki çekişme ise önümüzdeki yıllarda bu sporda ciddi değişiklikler olacağının habercisi.

Dünya genelinde uygulamada olan iki temel spor modeli vardır: Kuzey Amerika Spor Modeli ve Avrupa Spor Modeli. Kuzey Amerika spor modelinde paydaşlar şirket olarak yapılanmıştır ve sporun yönetimi aynı bir işletmenin yönetilmesi gibidir. Sahadaki oyun ve oyuncular kadar bütçenizdeki rakamlar da önem taşır. Her ne kadar muhafazakâr zihniyetteki spor insanları için bu model fazla kapitalist gibi görünse de dünyanın en ilgi çeken spor liglerinin büyük bir kısmı bu model altında yapılanan ABD Major Ligleri'dir. NBA, NFL, NHL ve MLB bu liglerin en önemlileridir ve spor dünyasındaki en büyük ticari hacmi oluştururlar. Ancak ABD dışına çıkıldığında en yaygın olarak kullanılan model Avrupa Spor Modeli'dir.

2007 yılında Avrupa Komisyonu tarafından yayınlanan "Spor Üzerine Beyaz Rapor" ("White Paper on Sport") dokümanında ilk defa Avrupa Spor Modeli formüle edildi ve "sporun özgüllüğü" fikri ortaya atıldı. Bu fikre göre, spor yapılanması bir piramit şeklindeydi ve en alt katmanda amatör sporlar ve tabana yayılmış spor organizasyonları yer almaktaydı. Piramidin içerisinde yukarıya doğru ilerledikçe daha profesyonel ve kurumsal yapılara ulaşılıyordu. En tepede ise sporu elit düzeyde yapan spor kulüpleri ve sporcuların içerisinde yer aldığı uluslararası spor konfederasyonları vardı.

Piramit şeklinden de anlaşılabileceği gibi sporu yapan kişi sayısı anlamında en büyük hacim piramidin tabanında bulunan amatörlerdi. Ancak spor yapılanmasının tepesinde bulunan elit spor kesimi ticari hacmin büyük bölümünü oluşturuyordu ve aslında sporun yaygınlaşması (tabana yayılması) anlamında en büyük rol sahibiydi. Dolayısıyla yönetim biliminin en bilindik prensiplerinden biri olan Pareto Prensibi spor yönetimi biliminde de geçerliydi: Olayların %80'ine sebebiyet veren aslında %20'lik kesimdir. Her ne kadar Avrupa Spor Modeli dünya çapında kabul görmüş olsa da her ülkenin kendi spor kültürü içerisinde bu modeli uyarlama imkânı bulunmakta. Tabii bu uyarlamalar ilgili spor dalının uluslararası düzeyde temsil yetkisine sahip olan konfederasyonunun izin verdiği ölçüde yapılabilmekte.

Avrupa'da Amerikan Modeli Spor Yapılanması: Euroleague Basketball

Basketbol örneğini ele alırsak piramidin tepesinde bulunan organizasyon Uluslararası Basketbol Federasyonları, yani FIBA'dır. FIBA'nın beş kıtada konfederasyonu bulunuyor. Bunlardan Avrupa kıtasını temsil edeni FIBA Avrupa'dır. FIBA Avrupa bünyesinde ise 46 tane ülke basketbol federasyonu vardır. Türkiye Basketbol Federasyonu, Türkiye'yi yurt dışında temsil eden, aynı zamanda ülke içerisindeki tüm elit düzey, amatör düzey, alt yaş kategorileri ve rekreatif basketbol etkinliklerinden sorumlu kurumdur. Dolayısıyla spor piramidini basketbol üzerinden açıklamak gerekirse, piramidin tavanında FIBA'yı, tabanında ise ülke federasyonu bünyesinde basketbol oynayan amatörleri ve gençleri görürüz. Ancak elit düzey basketbol özelinde ne Avrupa modeline ne de Amerikan modeline tam olarak uyum sağlayan "hibrid" bir yapılanma modeli bulunmaktadır.

2000 yılında Avrupa'nın önde gelen basketbol kulüpleri FIBA'nın düzenlediği turnuvalarda adil bir ekonomik paylaşım modeli uygulamaması ve sportif olarak yeterince ilgi çekici bir ürün ortaya koyamaması sebebiyle Euroleague Basketball ismiyle Barcelona merkezli bir şirket kurdular. Oluşturulan bu yapı, Avrupa Basketbol Ligleri Birliği'nin (ULEB) de desteğini alarak İspanya, İtalya ve Yunanistan basketbol liglerinin öncülüğünde organize edildi. Dolayısıyla FIBA Avrupa bünyesinde düzenlenmesi ve spor piramidi içerisinde bulunması gereken uluslararası basketbol yarışmaları piramidin dışında bağımsız bir uluslar-üstü basketbol organizasyonunun kontrolüne geçmiş oldu. Ancak katılımcı kulüplerin piramidin içerisinde bulunan federasyonların bünyesindeki takımlar olması sebebiyle Amerikan basketbol modelinde gördüğümüz NBA gibi tam bağımsız bir ticari yapılanmaya da dönüşemedi. Nihayetinde federatif yapılanmanın getirdiği kulüp altyapıları ve güçlü kulüpçülük kültüründen kopmayan, ancak idari ve finansal yönetim anlamında herhangi bir federasyona bağlı olmadan karar verebilen hibrid bir yapı ortaya çıkacaktı.

Euroleague Basketball-FIBA Europe Çekişmesi

Geride kalan 17 senede yavaş yavaş büyüyen Euroleague'e karşı FIBA Avrupa hiçbir etkin hamle yapamayınca Euroleague Basketball'un bünyesinde bulunan THY EuroLeague ve 7Days EuroCup ligleri Avrupa basketbolunun en üst düzey iki ligi haline geldiler. Özellikle 2015 Kasım ayında Euroleague Basketball'un Amerikan spor pazarlaması devi IMG ile 10+10 yıllık 300 milyon dolar değerinde bir sözleşme imzalamasıyla FIBA'nın Avrupa basketbolundaki söz sahipliği de büyük yara aldı. Euroleague'in bu büyüme hamlesini biraz olsun durdurabilmek ve Avrupa basketbolunun kontrolünü tekrar ele geçirebilmek için FIBA 2016/17 sezonunda FIBA Champions League (Şampiyonlar Ligi) turnuvasını başlattı. Ancak en güçlü basketbol ülkeleri olan ispanya, Yunanistan, Türkiye gibi ülkelerin şampiyonlarının Euroleague yapılanmasında kalmayı seçmesi sebebiyle bu lig neredeyse hiçbir şampiyon kulübü bulundurmayan bir şampiyonlar ligi olarak oynanmak zorunda kaldı.

Euroleague'in IMG hamlesinin ardından FIBA Avrupa, elinde kalan son koz olan federatif güçleri de devreye soktu. Özellikle 2016 yazında Rio'da düzenlenen basketbol turnuvası ve 2017 Eylül'de Türkiye'de düzenlenen Eurobasket Avrupa Şampiyonasında yarışan ülkelerin federasyonlarına baskı kurarak ilgili federasyonların yerel liglerinde yarışan kulüp takımlarını Euroleague'in organizasyonlarından çekilmeye zorlamalarını talep etti. Ancak özellikle Euroleague'e daimi katılım hakkı sağlayan A lisans sahibi (2017'den itibaren "lisanslı kulüp" olarak ismi değiştirilen lisans türü) Avrupa'nın köklü kulüpleri, yaptıkları arılaşmaya sadık kaldılar ve FIBA'nın baskılarına boyun eğmediler. Her ne kadar Euroleague'in ikinci seviye ligi olan EuroCup'da oynayan birçok takım ligden çekilip FIBA liglerine kaymak zorunda bırakılsa da, FIBA Avrupa, istediği sayıda ve kalitede takıma ulaşamayarak THY EuroLeague'e rakip olacak bir lig ortaya çıkaramadı. Zaten FIBA Şampiyonlar Ligi'nde bir sezon geçiren bu takımların büyük bir çoğunluğu içinde bulunduğumuz 2017/18 sezonu itibarıyla tekrar EuroCup organizasyonuna döndüler.

Rekabetçi Yarı-Kapalı Lig

Bir başka önemli husus da Euroleague'in IMG ile yaptığı sözleşmenin ardından 24 takımlı ve '6'şarlı dört' grup halinde oynanan THY EuroLeague'i 16 takımlı ve tek lig şeklinde oynanan daha rekabetçi, sportif olarak daha adil ve ekonomik olarak daha pazarlanabilir bir hale getirmesiydi. Bu 16 takımın 11'ini yukarıda bahsettiğimiz lisanslı kulüpler oluşturacak ve bu kulüplerin yeri garanti olacaktı. Dolayısıyla her sene Avrupa'nın en köklü kulüplerinin (ve haliyle en yetenekli ve seyir zevki yüksek oyuncuların) birbirlerine karşı oynayacaklarının garantisi de sağlanmış oluyordu.

FIBA ve Euroleague arasındaki rekabetin sportif ve ekonomik boyutlarının yanı sıra bir de hukuki boyutu bulunmakta. 2015 sonunda ortaya çıkan FIBA Şampiyonlar Ligi projesi ve Euroleague-IMG anlaşmasının akabinde taraflar sert açıklamalarla birbirlerinin üzerine gitmeye başladılar. Euroleague'den ayrılmayan kulüplerin ülkelerinin milli takımlarını kendi turnuvalarından men edeceğini söyleyen FIBA'ya karşı, milli maçlar takvimini Euroleague fikstürüne göre ayarlamazsa kadrolarındaki milli oyuncuları ulusal maçlara yollamamakla tehdit eden Euroleague tarafı bu çekişmeyi Avrupa Komisyonu'na kadar götürdü. Komisyona karşılıklı başvuran iki taraf da ironik bir şekilde aynı argümanı savundular: Rekabeti Önleyici Davranışta Bulunma. FIBA Avrupa Euroleague Basketball'un yarı-kapalı bir lig sistemi kurup istediği takımlara daimî katılım hakkı tanıdığı ve bu şekilde adil bir yarışma ortamı yaratmadığı şeklinde bir argümanda bulunurken, Euroleague tarafı ise FIBA'nın elindeki regülatif gücü orantısız kullanarak ülke federasyonlarını tehdit ettiğini ve rekabet unsuruna aykırı davrandığını iddia edecekti. Ayrıca FIBA Avrupa'nın merkezinin bulunduğu Münih'te de yerel mahkemeye başvuran Euroleague Basketball, FIBA'nın federasyonlara böyle bir yaptırımda bulunmaya hakkı olmadığını savunacaktı. Münih mahkemesi Euroleague'in bu başvurusunu kabul etti ve FIBA'nın tekel gücünü bu şekilde tehditkâr yaptırımlar şeklinde kullanmaması gerektiğine hükmetti.

Sonuç olarak, Euroleague Basketball, Avrupa spor modelinin tekelci yaklaşımının dışında gözükse de aslında kendi tekelci yaklaşımı ile en güçlü takımların desteğini arkasına alıp Avrupa'nın elit basketbol yarışması olan THY EuroLeague'i kontrol etme konusunda. Dolayısıyla bu kulüpler bir şekilde FIBA tarafından ikna edilip Euroleague yapılanmasını sonlandırmaya karar vermedikleri sürece FIBA'nın eli kolu bağlı gözüküyor.

Önümüzdeki iki sene boyunca 2019 Dünya Basketbol Şampiyonasının Avrupa elemeleri maçlarının oynanacağı düşünülürse, bu süre zarfında her milli maç gününde Euroleague'de oynayan oyuncuların milli takımlarına gidip gitmeyecekleri konusu ciddi bir tartışma yaratacak. Oyuncuların sakat oldukları iddia edilecek, çeşitli bahanelerle idare edilerek bu süreç atlatılmaya çalışılacak. Son iki yıldaki gelişmeleri göz önünde bulundurursak FIBA Avrupa ve Euroleague Basketball arasındaki iktidar çekişmesinin kolay kolay sona ermeyeceğini söyleyebiliriz.