Japon Animesi’nin en bilinen yönetmeni Hayao Miyazaki’nin filmlerindeki ana karakterler genellikle 10 yaş altı kız çocukları ya da ergenlik dönemindeki kız ve erkek çocuklarıdır. Miyazaki’nin Shinto ve Bushido geleneklerine olan kişisel inancı sonucunda bütün temsili kahramanlar -Mei, Chihiro, Sheeta ve büyük kız kardeşleri Mononoke ve Nausicaâ- doğaya sonsuz saygı duyar, ona nezaketle bağlıdır, ölümden korkmaz ve tıpkı kadın samuraylar gibi sahip olduklarını korumak, hedeflerine ulaşmak adına savaşmayı asla elden bırakmazlar. Doğanın ruhunu her daim canlı tutabilmek adına bir Samuray ruhuyla savaşırlar. Miyazaki’nin anlatıları içerisinde çocuk kahramanlar büyüyüp olgunlaştıkça durumlar da değişir, doğa iyileşir ve sorunlar çözülür. Buna paralel olarak, Miyazaki’nin didaktizmi kapsamında bu Animeler’i dikkatlice izleyebilen, kahramanları başarıyla analiz edebilen seyirci de dünyayı iyileştirmek adına birçok ipucu edinmiş olur.
1960’ların başında Japonya’da medya kollarının genişlemesi ile oldukça popüler bir alan haline gelen Japon çizgi romanı Manga 1970’lerde artık Japon kültürünün en önemli yapıtaşlarından biri haline gelmiştir. Japon çizgi filmleri olan Anime ise Manganın elde ettiği başarı sonucu ortaya çıkmış ve zamanla yaygınlık kazanmıştır. Geçmişten günümüze Anime ve Manga’nın kalbi, Japon eğlence kültürünün kalesi olan Tokyo, daha da spesifik örneklemek gerekirse Tokya’da bulunan Akihabara’dır. Manga ve Anime Japonya’nın bilim, teknoloji, tasarım gibi alanlardaki itibarına eş ilerleme göstermiş, ülkeye ciddi kazanç sağlayan bir eğlence pazarı haline gelmiştir. 1970’lerden başlayarak Amerika ve Avrupa kıtaları başta olmak üzere dünyanın değişik coğrafyalarında talep edilir hale gelmiş, ürün dolaşımım teşvik eden anlaşmalarla gün geçtikçe daha da popülerleşmiştir.
90’lar sonrasında büyük bir patlama yaşayan Anime’nin en bilinen yönetmem kuşkusuz Hayao Miyazaki’dir. İlhamını evrendeki her türlü değerin üzerinde tuttuğu doğadan alan; kendi gözlem ve deneyimlerinden esinlenerek ürettiği Anime filmleri ile Miyazaki, türün en çok tanınan ve sevilen yönetmeni olmuştur, özellikle 2001 yılında en iyi animasyon filmi dalında Oscar ödülünü alan ve Berlin Film Festivali’nde de Altın Ayı kazanan filmi Kayıp Ruhların Kaçışı (Sen to Chihiro no kamikakushi) kısa sürede tüm dünyada yoğun Ugi görmüş, izlenme rekorları kırmıştır. Hayao Miyazaki öncülüğünde ilerleyen Studio Ghibli, Kayıp Ruhların Kaçışı’nın elde ettiği başarının ardından geçmişte ürettiği filmleri yeniden gün ışığına çıkarmış, yeni Anime filmler üretmiş ve yeni yönetmenler yetiştirmiştir. Filmlerinde sıkça kullandığı doğa, çocukluk, aile gibi evrensel kavramları güçlü sanatı ve sınırsız hayal gücü ile işleyerek ideal formlarda sunmuş/sunuyor olması Miyazaki’yi onca değerli Manga çizeri (mangaka) ve Anime yönetmem arasından zirveye taşımıştır.
Her ne kadar Hayao MiyazaH’nin filmleri geleneksel bir çatıya sahip olsa da anlatı, yarattığı karakterler ve kullandığı öğeler halanımdan yerelden ziyade evrensel olabilmeyi başarmıştır. Miyazaki, Anime filmlerinde alışık olmadığımız türden kompoze edilmiş ütopik dünyalar yaratmayı sever. Anânelerinde gerçek dünyaya dair öğeleri farklı formlarda bir araya getirerek olası tehditlere karşı korunması gereken ideal dünyalar yaratır. Miyazaki’nin yarattığı dünyalarda, karanlık güçlere ve ölümcül kötülüklere karşı direnç gösteren savaşçı küçük kız çocukları vardır. Filmlerinde özellikle kız çocuklarına verdiği cesur görevlerle onlardan öğrenilecek çok şeyin olduğunu biz yetişkinlere gösterir gibidir. Amerikalı akademisyen, yazar ve Anime-Manga teorisyeni Susan Napier (2005) Miyazaki’nin filmlerinin diğer bütün Anime/Animasyon yönetmenlerinin filmlerinden daha çok öğreticilik potansiyeline sahip olduğunu ileri sürer. Miyazaki verdiği röportajlardan birinde (Mayumi, Solomon ve Ghang, 2005) kendi iki oğlundan ne derece etkilendiğini şöyle açıklar:
Benim iki çocuğun var. Büyük olan çocuğum, bana onun yaşındayken ne yapmak istediğimi anımsatma firsatı sağladı. Böyle bir deneyim, benim sanatımla uğraşan herkes için çok değerlidir. Küçük olan çocuğum ise ben onun yaşındayken nasıl düşündüğümü, niçin bu mesleği seçtiğimi ve karakterimin nasıl şekillendiğini öğretti, böylece onlar sayesinde kendimi daha derinden tammış oldum. Şimdi çocukların buy aşlarda kendilerini mutlu ve bu dünyaya geldikleri için kendilerini şanslı hissetmelerini sağlayacak olan Ammeleri yapmalıyım. Bu bir animasyon yönetmeni için en önemli motivasyon yoludur ve bundan daha ötesi yoktur. ([Miyazaki, 1996], (Miyazaki, 2002] and [Miyazaki and Toro, 2002])
Miyazaki, Animeleri’nde; dikte eden yönetimlere, ağır geleneklere, çıkarcı politikalara, savaşlara, doğayı ve insanlığı hüzne boğan daha başka pek çok konuya ilişkin yoğun eleştirilerde bulunur. Miyazaki’nin çocuk kahramanları temelde doğa, aile, ve toplum gibi değerlerin iyileştirilmesi uğruna savaş verir. Ancak verilen bu savaşlar kılıç-kalkan kuşanarak değil, geleneksel Japon öğretileri, Bushido (savaşçının yolu) anlayışı ve Slnntoizm’den gelen tinsel öğeler aracılığı ile verilir. Miyazaki, dünyanın sakinleri olarak bütün insanlığın doğa ile uyumlu bir yaşam sürdürmeleri konusunda sorumlu davranmaları gerektiğini düşünür. Bu düşünce Miyazaki’nin doğa, aile ve toplumsal değerler uğruna cesur savaşlar veren çocuk kahramanlarım yaratmak konusunda temel motivasyonu olmuştur. Bu çocuk kahramanların savaşçı kişiliklerinin temelinde Samuray kültüründen gelen Bushido (savaşçının yolu) etiği vardır.
Edo Dönemi askerleri olan Samuraylar (veya Bushiler) Bushido geleneğine göre yaşamışlardır. Bushido korkusuzluk, sadakat, disiplin, saygı ve etik davranışları vurgulayan bir konsepttir. Buna göre Samuraylar korkusuz, her an savaşmaya hazır, sanatsal yetenekleri gelişmiş, sofistike, nazik ve mütevazı kişilerdir. Tarih sahnesinde kadın Samuraylar da vardır. İsveçli yazar Ake Edwardson’ın Samuray Tazı (Samurai Summer, 2006) kitabında belirttiği gibi, Edo Dönemi boyunca Samuraylar evlerinden uzakta, savaştayken ardında bıraktıkları eşleri evlerini, ailelerini ve mallarım korumakla yükümlüdür. Bu Samuray kadınları düşünürsek, Miyazaki’nin kız çocuk kahramanları da benzer sorumluluklara sahiptirler. Onlar da kriz zamanlarında kendilerini ailelerine, doğaya, topluma adayarak, güçlü duruşlan, korkusuz tavırlan ile Bushido tinselliğini sürdürürler. Miyazaki anlatılarında; deneyimleyerek öğrenme/öğretme misyonu ekseninde yaşanan zorlu mücadeleler, protagonist çocuk kahramanların yetişme ve olgunlaşma sürecinin bir parçası olarak dizayn edilmiştir.
Miyazaki’nın Animeleri’nde en çok vurgulanan iki temel unsur vardır; işlenmemiş doğanın gücü ve çocukluğun saf cesareti.
Hayao Miyazaki’nin hemen hemen bütün Anime filmlerinde yarattığı ideal dünyaların kalıcılığı, insanlığın meydana getirdiği doğa tahribatlarına daimi olarak son vermekten geçer. Doğaya edilen ihanetler kabul edilemez bir istisnadır, bir gün mutlaka sıkıntı yaratır ve en acımasız haliyle insanlığa geri döner. Hayao Miyazaki doğaya ilişkin düşüncelerini aktarırken insanların doğadan merhamet ve nezaket beklememesini, aksine nezaketi bizzat insanların doğaya sunması gerektiğini iletir ve ekler: “Ormanların insanlardan daha güçlü olduğu bir dönem hatırlamıyorum. Doğaya karşı olan davranışlarımızda hep bir eksiklik var”. (Miyazaki, 1996: Kozo Mayumi, Barry D. Solomon ve Jason Ghang, 2005) Hayao Miyazaki, yarattığı kız çocuk kahramanları ile böyle bir gerçekliğin var olduğunu bizlere hatırlatırken, doğarım uğruna savaşmayı gerektiren en yüce değer olduğunu, aile bütünlüğünün korunmasının değerini ve bu her iki şartın sağlanması koşuluyla huzurlu toplumların var olabileceğini izleyiciye aktarır. Hemen her filminde insanlığın yol açtığı şeytani güçler doğayı katlederek, onun ruhunu ve kontrolünü, çıkarları doğrultusunda ele geçirmek ister. Kahramanların verdiği mücadelelerin sebebi bu anti-güçlerdir.
Hayao Miyazaki, 1984 yılında yaptığı Nausicaa: Rüzgarlı Vadi (Kaze no tani no Naushika, 1984) isimli Anime filminde zehirlenmiş bir atmosfer yaratarak, doğaya karşı gösterilen acımasızlıkların en net sonucunu resmeder. Film, dünya savaşlarının sona ermesinin ve endüstrinin çöküşünün bin yıl sonrası bir dönemde geçer. Dünya bir çöl olmuş, çevre tamamen bozulmuş, genişlemekte olan zehirli ormanlar atmosfere zehirli gazlar yayarak giderek azalan insan ırkım tehdit eder hale gelmiştir. Bir avuç insanın tarımla uğraşarak yaşamım sürdürdüğü Rüzgarlı Vadinin Prensesi, filmin kahramanı Prenses Nausicaa, doğa ile kurduğu özel iletişimi sayesinde dünyayı eski haline getirmenin bir yolunu bulacaktır.
1986 yılında yaptığı, Laputa: Gökteki Kale (Tenkû no shiro Rapyuta) filmi de ekosisteme yönelik alt-metinler içerir. Filmin bir kız ve bir erkek olmak üzere iki çocuk kahramanı bulunur. Kimsesiz çocuk Pazu uçan kale olarak da bilinen Laputa şehrini ziyaret etmek ister, artık hayatta olmayan pilot babası, Pazu’ya efsanevi kale Laputa’dan bahsetmiştir. Tesadüfen tanıştığı kimsesiz çocuk Sheeta ile ortak yönleri ve amaçlarının olduğu ortaya çıkar. Sheeta sahip olduğu sihirli Levitasyon taşından kolyesi ile Gökteki Kale Laputa’nın tek varisidir. Pazu ve Sheeta Laputa’yı aramak için askeri bir uçakla yola koyulur. Işıl ışıl şelalalerin, binlerce yıllık ağaçların, eşi benzeri olmayan fantastik yaratıkların bulunduğu Laputa aynı zamanda doğal kaynaklan ve hazineleri ile ünlü efsanevi bir kale olduğundan, bu yolculuğa korsanlar ve kötü niyetli ordu komutanları da eşlik edecek, Laputa’nın anahtarına sahip tek kişi olan Sheeta’nın peşini bir an bile bırakmayacaklardır. Zorlu mücadelelerin ardından Pazu ve Sheeta Laputa’ya ulaşır, olası düşmanları yener ve Gök’teki kale Laputa’nın tekrar yaşayan bir habitata dönüşmesini sağlar.
Doğa odaklı anlatısı ile Komşum Totoro (Tonari no Totoro, 1988) Miyazaki’nin kendi bireyselliğini en ileri derecede yansıttığı en özgün yapıtıdır. Film, iki kız kardeş olan Mei ve Satsuki’nin hikâyesini anlatır. Mei’nin çocukluğuna özgü merakı ve cesareti onu kahramanlaştıran en temel özellikleridir. Miyazaki’nin kendi çocukluğundan esinlenerek senaryosunu yazdığı film esasında Profesör Tatsuo Kusokabe’nin uzun vadede hasta olan eşinin kaldığı hastaneye yakın olmak amacıyla iki kızı Mei ve Satsuki ile birlikte bir dağ evine taşınmaları ile başlar. Ev yüzlerce yıllık bir Palamut ağacının hemen yakınında, ormanın kenarında konumlanmıştır. Böylece iki kız kardeş için keyifli bir keşif macerası başlamış olur. Mei’nin gizemli yolculuğu yaşadıkları evin civarında küçük gizemli yaratıklar keşfetmesiyle başlar. Mei, bu yaratıkları takip ederek ormanın ruhu Totoro’ya ulaşacaktır. Her ne kadar Totoro, vahşi görünümlü, devasa, tüylü, şişman, sivri dişleri ve tırnaklan olan bir yaratık olsa da Mei onunla korkusuzca iletişime geçecek ve güzel bir arkadaşlık kuracaktır. Totoro ve arkadaşları yalnızca çocuklara görünebilir. Komşum 7ofcro’daki Orman Ruhu Totoro daha sonrasında Prenses Mononoke filminde karşımıza çıkacak olan Orman Ruhu Shishigami’nin erken dönem temsilidir. Miyazaki’nin diğer çocuk kahramanları gibi Mei ve Satsuki de doğaya olan saygı ve nezaket bakımından oldukça hassastır. Bu nedenle Ormanın Ruhu onları maceraları boyunca başlarına gelen her türlü beladan korur ve yol gösterici olur. Yaşına rağmen Mei (4) oldukça güçlü bir karakterdir ve doğuştan gelen bir Bushido hissine sahiptir.
Miyazaki’nin yönettiği bir başka Anime film de 13 yaşında bir cadı kızın hikayesini anlatan Küd'nin Kurye Sermedir (Majo no takkyûbin, 1989). Cadılık geleneklerine göre her cadı bir gün cadılık yeteneklerim geliştirebilmek, ileriki hayatında başardı bir şekilde ilerleyebilmek adına evini terk ederek, yeni bir hayata başlamak için kendine uygun bir şehir seçmelidir. Denemeler, yanılmalar, yeni keşifler sonucunda Kiki cesur yürekli bir cadı haline gelecektir. Kiki’nin bu öğrenme macerası her ne kadar yeni bir hayata başlamanın endişe ve korkularıyla dolu olsa da, gün geçtikçe ailesine olan özlemi giderek artsa da, Kiki mücadele edecek ve sonunda eğitimini başarı ile tamamlayacaktır.
Miyazaki’nin dünyada en çok ses getiren filmi Kayıp Ruhların Kaçışı (Sen to Chihiro no kamikakushi, 2001) 10 yaşında bir kız çocuğu olan Chihiro’nun tamamen büyülü bir dünyanın içine yanlışlıkla girerek, orada yedikleri büyülü yiyeceklerden ötürü domuza dönüşen anne ve babasını kurtarma çabalarını anlatır. Hiç bilmediği bu büyülü hayalet şehrin içerisinde telaş içinde koştururken rastladığı Haku isimli gizemli bir çocuk ona yol gösterir. Bu büyülü dünyanın içinde nasıl sağ kalacağım, anne ve babasını nasıl kurtarabileceği konusunda Chihiro’ya yardımcı olur. Kötü büyücü Yu-Baba yönetimindeki banyo evinde bir iş edinmesini sağlar. Alışık olmadığı bir dünyanın içine girerek cesurca mücadele eden Chihiro karşılaştığı ölümcül tehlikelere rağmen kısa sürede Yu-Baba’nın büyülü dünyasını tanıyacak, cesurca stratejiler geliştirecek ve en sonunda kendisi, ailesi ve hatta banyo evinde büyü ile tutsak edilmiş diğer bütün gizemli yaratıklar için kurtuluşu sağlayacak, bu süreçte kendi becerilerini keşfedecektir.
Kaynaklar:
Ake Edwardson (2006). Samurai Summer, p. 11.
Engin Palabıyık, “Bana Bir Masal Anlat Miyazaki”, Sinema (February 2006): pp. 76-81.
Fred Patten (2004) Walching Anime, Reading Manga: 25 Years of Essays and Reviews, p. 354.
Jonathan Clements & Helen McCarthy (2006) The Anime Encyciopedia, p. 90, p. 336, p. 436, p. 444, pp. 505-506, p. 606.
Kozo Mayumi, Barry D. Solomon and Jason Chang, 'The Ecological and Consumption Themes of the Films of Hayao Miyazaki”, Science Direct, September 2012, http://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0921800905 001266
Lucy Wright and Jerry Clode, The Animated Worlds of Hayao Miyazaki: Filmic Presentations of Shinto”, Metro Magazine (January 2005): pp. 46-51.
Susan J. Napier (2005) From Impressionism to Anime: Japan as Fantasy and Fan Cult in the Mind of the West, pp. 151-193.
Tom O’Neill, “Samurai: Japan’s Way of the Warrior”. National Geographic (December 2003): pp. 100-107.
Nausicaâ of the Valley of Wind, 1984. Directed by Hayao Miyazaki. Japan: Studio Ghibli.
Laputa: The Castle in the Sky, 1986. Directed by Hayao Miyazaki. Japan: Studio Ghibli.
My Neighbor Totoro, 1988. Directed by Hayao Miyazaki. Japan: Studio Ghibli.
Kiki’s Delivery Service, 1989. Directed by Hayao Miyazaki. Japan: Studio Ghibli.
Princess Mononoke, 1997. Directed by Hayao Miyazaki. Japan: Studio Ghibli.
Spirited Away, 2001. Directed by Hayao Miyazaki. Japan: Studio Ghibli.