İstanbul'da resmi olarak 2012 yılından itibaren birçok semtte kentsel dönüşüm projeleri başlatıldı. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun'la birlikte başlayan bu projelerde öncelikli hedef, alt yapısı yetersiz çarpık yerleşim yerlerinin ve depreme dayanıksız binaların halkın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde, kentsel planlama ilkelerine uygun olarak yeniden inşa edilmesi.
Yetkililer, kentsel dönüşümle birlikte; alt yapı sorunu, gelir seviyesindeki eşitsizlikler, işsizlik, eğitim ve sosyal aktiviteler bakımından şehrin en zayıf halkalarını oluşturan semtlerde önemli gelişmeler kaydedileceğini belirtiyorlar. Tabii madalyonun bir de diğer yüzü var. Kentsel dönüşüme uğrayan semtlerde yaşayanlar için bu süreç çoğu zaman hiç de güllük gülistanlık değil. Şu anda İstanbul'da kentsel dönüşümün devam ettiği başlıca ilçeler; Fatih, Beyoğlu, Esenyurt, Bağcılar, Beykoz, Ataşehir ve Sultangazi. Bu yazıda ise diğerlerine göre daha büyük değişimlerin yaşandığı Sulukule ve Tarlabaşı'na odaklanarak kentsel dönüşüm geçiren yerlerdeki semt sâkinlerinin ve projeyi yürütenlerin görüşlerine yer vereceğiz.
Sulukule'yi Soylulaştırmak
Fatih Belediyesi Sulukule için kentsel dönüşüm sürecini, 2007 yılında resmi olarak başlattı. Roman vatandaşların eski evleri yıkılarak onların yerine pahalı siteler yapıldı. 300'den fazla binanın yıkılıp yenilendiği Sulukule'de, kentsel dönüşüm süreci 2013 yılında tamamlanarak yeni binalar satışa sunuldu.
Sulukule, tarihi verilere göre Roman vatandaşların 500 yıldır yaşadığı bir yerleşim yeri. Suriçinde olmasından dolayı birçok tarihi ve kültürel mirası içinde barındırıyor. Roman vatandaşlar, kentsel dönüşüm sebebiyle uzun yıllardan beri yaşadıkları Sulukule'ye veda etmek zorunda kaldıklarını tüm üzüntüleriyle anlattılar. Semt sâkinleri, devletin, eski yaşam tarzlarına devam etmelerini doğru bulmadığına inanıyorlar. Dahası, Sulukuleli Romanlar, kentsel dönüşüm sürecindeki yeni yapıların kültürel mirasa bir ihanet olduğunu belirtiyorlar. Burada yaşayanlar, Sulukule'deld kentsel dönüşümün, Roman vatandaşların hayatını olumsuz yönde etkilediğini ve semtin tarihi dokusuna zarar verdiğini düşünüyorlar.
Şu an için, Sulukule'de yaşayan Roman vatandaş bulmak oldukça güç çünkü pek çoğu farklı yerlere taşınmak zorunda kalmış. Taşoluk, Kayabaşı, Balat, Karagümrük gibi yerlere taşınan Romanlar, gittikleri bu bölgelerde mutlu olamadıklarını vurguluyorlar. TOKl'nin yaptığı sitelere yerleştirilen Romanların birçoğu, aidatları ödeyemediklerini ve oralarda bir meslek edinemediklerini belirttiler. Taşınan Romanların çoğu, Sulukule'ye geri dönmek istediklerini dile getiriyorlar.
TOKl'nin yaptığı evlerde oturan site sakinleri ise, sitenin güvenli olmadığından şikayetçi. Birçok hırsızlık olaylarının yaşandığını söyleyen site sakinlerinden E.I. durumu şöyle ifade ediyor: "Kapımın önüne serdiğim paspasımı bile çalmışlar. Bu siteye büyük umutlarla taşınmıştık ama pişman olduk. Sulukule'nin görüntüsünde bir değişiklik elbette oldu ama site kapısından çıktığınız zaman gasp olaylarıyla ve uyuşturucu madde satıcılarıyla karşılaşmanız hâlâ mümkün."
Sulukule'de yaşayan vatandaşlar, yapılan yeni sitelerde yaşayan insanların çoğunun Suriyeli olduğunu, bu yüzden işsizlik gibi sorunlarla karşılaşmaya başladıklarını belirttiler.
Tarlabaşı'nın Solan Renkleri
Beyoğlu Belediyesi'ne bağlı Tarlabaşı, birinci ve ikinci dereceden tarihi eser sayılan cumbalı Rum evleriyle ve geçmişten bugüne farklı kültürlere ev sahipliği yapmış olmasıyla ünlü bir semt. Beyoğlu Belediyesi'nin kentsel dönüşüm projesi olan "Tarlabaşı Yenileniyor" resmî olarak 2013 yılında başladı. 2019 yılında bitmesi hedeflenen projede 916 daire yeni sahiplerini ağırlayacak. Hane sahipleriyle yaptığımız görüşmeler sonucunda edindiğimiz izlenim, semt sâkinlerinin süreçten dolayı endişeli olduğu yönünde. Şirket yetkilileri ise, buradaki kentsel dönüşüm ve restorasyon sürecinin gerekli olduğunu ifade ediyorlar.
"Şimdi, o yetiştiğimiz sokaklar nerede?"
Tarlabaşı'nda yaşayan insanlarla yaptığımız röportajlarda burada yaşayanların kentsel dönüşüm sürecinden pek de memnun olmadıklarını gözlemledik. Tarlabaşı'nda görüştüğümüz Berna A. buranın tarihi bir semt olduğunu ama belediyenin halkın geçmişine sahip çıkmadığını belirtti. "Bizim çocukluğumuz burada geçti. Şimdi, o yetiştiğimiz sokaklar nerede? Sanatçılar buradan ev satın alıyorlar, onların burada ne işi var?" sözleriyle bugünkü durumu sorguladı. Semt sakinlerinden biri olan Gülsüm Baylan ise şunları söyledi: "Benim burada yaşayan arkadaşlarım vardı ama hepsi evlerini, anılarını terk edip gitmek zorunda kaldılar." Semt sakinleri, zenginin daha zengin olduğunu, yoksulunsa daha yoksul hale geldiğini ifade ettiler. Yıllardır asfalt yapılsın diye uğraştıklarını ama belediyenin bunu ciddiye almayıp asfaltın onlar için bir lüksmüş gibi görüldüğünden yakındılar.
"Gözümüzün önünde buharlaştı bu insanlar"
Tarlabaşı "Ayıp Şehir" isimli sergisiyle dikkatleri üzerine çeken usta fotoğrafçı Ali Öz, Tarlabaşı'nın kentsel dönüşüm sürecini iki yıl boyunca o bölgenin halkıyla iç içe yaşayarak belgeledi. Tam 30 bin kare fotoğraf çekti. Semtin dokusunun; birahanelerinden pavyonlarına, trans bireylerinden sokakta oynayan çocuklara, Roman eğlence kültüründen mültecilere kadar gecesi ve gündüzüyle tarihe geçmesini sağladı.
Ali Öz, "Bu ayıp hepimize ait. Gözümün önünde buharlaştı bu insanlar. Başta buradaki kentsel dönüşüme engel olamayacağımı biliyordum, bir proje olarak başlamadım. Ama beş yıl sonra burası yok. Bir Nişantaşı ya da Şanzelize olacak. Bir zamanlar burada bazı yaşamların olduğunu nasıl ispatlayacağım? Basın burayla ilgilenmiyordu." sözleriyle düşüncelerini aktardı. Öz, şöyle devam etti: "Mahallede bir Hasan Amca var. 180 bin liraya dört evini satın almak istediler. Bilirkişi ve mahkeme, fiyatı bir trilyona çıkardı. Hasan Amca, 'Para delikanlı adamı bozar, benim annem de babam da burada doğdu büyüdü, ben de onlar gibi burada yaşamak istiyorum.' diyerek buradan neden kopamadığını anlattı bana." Tarlabaşı'ndaki "kentsel dönüşüm" tüm çıplaklığıyla bu fotoğraflarda sonsuza dek yaşayacak.
Oyuncu ve LGBTİ aktivisti olan Seyhan Arman, kentsel dönüşüm sürecinden önce Tarlabaşı'nda yaşadığı günleri şöyle anlattı: "İstanbul'a ilk geldiğim 2000 yılında bir aya yakın Tarlabaşı'nda oturdum. Son zamanlarda korkutucu bir yer haline geldi. Tarlabaşı benim için şu an çok kirli bir halde. Bize yansıtıldığı kadarıyla dış cepheyi koruyacaklar, sadece iç cephede bir değişiklik yapacaklar. Bir inşaatın içerisinde olmak beni rahatsız ediyor. Orada mağdur insanların yaşadığını bilmek rahatsız edici."
Tarlabaşı'ndaki kentsel dönüşümün İstanbul'un silûetini bozduğunu düşünen Seyhan Arman, kirli bir görüntü olduğunu fakat çok büyük gökdelenler inşa etmezlerse silûeti bozmayacağını düşünüyor.
Tarlabaşı'nın "Makbul" İmajı
Tarlabaşı halkından sonra mikrofonumuzu uzattığımız proje yetkilileri ise, Tarlabaşı'nın böyle bir projeye ihtiyacı olduğunu ifade ettiler. 2013 yılından beri Çalık Holding GAP İnşaat proje müdürü olan Mimar Tolga Koyuncu, Tarlabaşı kentsel dönüşüm süreciyle ilgili şunları söyledi: "Bu proje bizim için Sosyal Sorumluluk projesi haline geldi. Hedefimiz Tarlabaşı'nı o eski profilinden arındırarak yüzü Avrupa'ya dönük, daha medeni bir Tarlabaşı yaratmak. Geçmişi yok etmeden Tarlabaşı'nı geleceğe taşımak" dedi. Benzer görüşleri paylaşan hane sahipleri, semtteki alışılmış insan profilinin değişmesi gerektiğini ve bunun ancak kentsel dönüşüm süreci sonunda meydana gelebileceğini belirttiler.
Tarlabaşı'nda oturan Nişantaşı Üniversitesi Mimarlık fakültesi öğrencisi Muhammet Akdemir de aynı görüşte: "Arkadaşlarıma Tarlabaşı'nda oturuyorum dediğimde insanların bana karşı önyargısı oluşuyor ve bunu garip karşılıyorlar. Çünkü burası, uyuşturucu işleriyle ünlü olan bir semt. 360 projesi sayesinde buranın kötü profilinden temizleneceğine ve daha güzel bir yer olacağına inanıyorum."