Hukuk eğitiminin mevzuat hükümlerinin durağan ve donuk içeriklerine hapsedilemeyecek kadar geniş çerçevesi olan bir süreci içinde barındırması esastır. Nitekim salt hukuki metinler hukuku düzenlemek için gerekli, ancak hukukun tesisi ve adaletin gerçekleştirilmesi için yeterli değildir. Bu kapsamda, hukuk kurallarının hayat bulması ve somut uyuşmazlıkları çözmesinin yanısıra, uyuşmazlık tarafı devlet ya da kişiler olsun, bu aktörleri hukuk sınırları içinde tutarak hukuk düzeninin sağlanması “yargı” erki eliyle olmaktadır. Söz konusu yargısal sürecin hukuk kurallarına yüklediği anlamın hukuk eğitimi kapsamında karşılığı, yargı kararı incelemeleriyle bulunmaktadır.
Ülkemizde mevcut hukuk eğitiminde derslerin işlenişinde metot, daha ziyade teorik bilgilerin aktarılması ve somut olaylara geçerli mevzuatın uygulanması kapsamında bir analiz çalışmasına yönelik “pratik çalışma” derslerinin yapılmasından ibarettir. Bunun ötesinde öğrencilerin teorik olarak edindikleri bilgilerin hangi süreç içinde uygulama alanı bulduğunu gözlemleme imkânları bulunmamaktadır. Bu açıdan özellikle maddi hukuk bilgilerinin yanına usul hukuku bilgilerinin de eklenmesiyle bir uyuşmazlığın çözümü ve hukukun tesisi aşaması öğrencilik süresince pratik çalışma derslerinin ötesine geçemeyen bir “tahayyül” olarak kalmakta ve mesleğe adım atıldıktan sonra tecrübeyle bilinebilirlik kazanılan zamanlara ötelenmektedir. Bu açıdan teorik ağırlıklı hukuk eğitiminin olabildiğince uygulama ağırlıklı noktalara çekilmesi ve “yerinde eğitim” anlayışının da teorik dersler kapsamına alınması, mezuniyet sonrası birçok bilinmezle yüzleşmek zorunda bırakılan ve aldığı formasyonla hangi mesleğe yönelmesi konusunda bilinçlenme fırsatı bulamamış yeni mezunlara uygulama ve tercih kolaylığı sağlayacaktır. Mezuniyet sonrası meslek yönelimlerine göre değişir biçimde bir zorunluluk olarak yapılması gereken resmî stajlar, söz konusu açıklan mezuniyet sonrasında olsa da, kapatabilmekte ve hatta bunun için tek seçenek olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak, her ülke için kendi hukukunun geçerli olması sebebiyle lokal olarak nitelendirilebilecek olan hukuk, aslında globalleşen dünyada etkileşmekte, benzeşmekte, dönüşmekte ve özellikle de uluslararasılaşmaktadır. Bu kapsamda evrensel hukuk değerleri evrensel hukuk normlarının kabulünü sonuçlamakta, bu kabulün merkezinde de ağırlıklı olarak insan hakları yer almaktadır.
Hukuk eğitiminin bahsedilen bu açıklarının kapanmasına yönelik olarak fakültemiz öğrencilerinin derslerde işlendiği kadarıyla bilebildikleri ve hukukun yaratılması, yorumlanması ve uygulanmasıyla birer süje olarak hukuk sisteminde yeri ve değeri olan kurumların ve mahkemelerin teşkilat ve işleyişlerine fikir olarak vâkıf olmalarının yanında, şahit de olmaları amacıyla her akademik yıl Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay gibi ulusal kuramların ziyareti planlanıp gerçekleştirilirken, bir yandan da Avrupa Adalet Divanı, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi, Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi (AİHM) ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) gibi bölgesel ve ulusalüstü kuramların ziyaretleri de düzenlenmektedir. Belirtilen kuram ve mahkemelerin seçilmesinin önemi, bunların hem Avrupa Birliği Hukuku, hem İnsan Hakları Hukuku hem de Devletler Umumi Hukuku alanlarındaki önem, işlev ve etkilerinden kaynaklanmaktadır.
Avrupa Birliği Hukuku
-Avrupa Adalet Divanı (European Court Of Justice), Avrupa Birliği’ni kuran ve şekillendiren antlaşmaların yorum ve uygulanmasında hukukun gözetilmesini sağlamaya yönelik bir fonksiyona sahiptir. Bu kapsamda Avrupa Birliği kurumları ile üyelerinin antlaşmalara uygun davranıp davranmadığını denetler ve ulusal mahkemelerin talep etmeleri halinde Avrupa Birliği Hukuku’nu yorumlar.
-Avrupa Parlamentosu (European Parliament), Avrupa Birliği nüfusunu temsil eder ve bunlar için politikaların hazırlanması amacıyla karar alınması sürecinin bir parçası olarak karşımıza çıkar.
İnsan Hakları Hukuku
-Avrupa Konseyi (Council of Europe), 1949’dan itibaren faaliyette bulunan öncü bir insan hakları organizasyonudur. Avrupa Birliği üyeleri dahil Türkiye gibi birçok ülkenin de üyesi olduğu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi konusuna göre birçok farklı sözleşme/konvansiyon ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi aracılığıyla insan haklarının yaygınlaştırılması ve gözetilmesi amacına hizmet eden bir kurumdur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti 13 Nisan 1950 tarihinde Avrupa Konseyi’ne üye olmuştur ve kurucu üyelerdendir.
-Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (European Court of Human Rights), Avrupa Konseyi’ne bağlı olarak faaliyette bulunan ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleriyle güvence altına alınmış olan temel hak ve özgürlüklere ilişkin ihlalleri içeren başvuruları inceleyen yargı organıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti 1987 senesinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin denetim usulüne bireysel başvuru hakkını ve 1990 senesinde de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin zorunlu yargı yetkisini kabul etmiştir.
Devletler Umumi Hukuku
Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (North Atlantic Treaty Organisation), üye ülkelerin bağımsızlık ve güvenliğini siyasi ve askeri anlamda korumak amacına sahiptir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti 1952’den itibaren NATO üyesidir.
Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencileriyle bahsedilen kurum ve mahkemelere yapılan eğitim gezisinin amacı, önceden de belirtildiği üzere, teorik çerçevede teşkilat, işleyiş ve etkilerine ilişkin bilgi sahibi olunan kurum ve mahkemelerin belirli kademelerdeki çalışanları tarafından gerek işleyişe yönelik aksaklıklar ya da ayrıntılar hakkında ilk ağızdan bilgi alabilmek, gerek ilgili kurum ve mahkemeler nezdinde ulusal hukukumuzun görünümü hakkında fikir sahibi olmak, gerekse de kurum ve mahkemelerdeki çalışma olanakları hakkında çalışanlar tarafından kendi kişisel deneyimleri ve tecrübeleri üzerinden bilgi edinmektir. Bunun yanı sıra, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde görülen davaların bizzat izlenebilmesi, öğrencilerin maddi hukukun somut olaya uygulanması aşamasına ve usul hukukunun “duruşma” pratiğine aşina olmasına yönelik önemli bir kazanım olmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yargı yetkisinin ve bireysel başvuru yolunun kabul edilmesiyle insan hakları alanında Türk Hukuku, evrensel hukuk anlayışı ve uygulamasını içselleştirmek zorunluluğuyla kendini kayıtlamıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ekseninde insan haklarına ilişkin olarak hukukun ne olduğunu söylemesiyle bu durumun hukukumuzdaki etkileri ve sonuçları hemen hemen her hukuk dalında kendini göstermektedir. Nitekim, devletin kamulaştırma yetkisini hukuka aykırı kullanması mülkiyet hakkını, mahkemelerin yargılama usulü kapsamındaki hukuka aykırı davranışları adil yargılanma hakkını, devletin kamu düzenini sağlamak üzere kullandığı kolluk yetkisinin hukuka aykırı kullanımı yaşam hakkını ihlal edebilmekte; söz konusu ihlallere ilişkin verilen kararlar Türkiye Cumhuriyeti’nin tazminat yükümlülüğünün yanı sıra “yeniden yargılama” zorunluluğunu da doğurabilmektedir. Tam da bu sebeplerden, söz konusu kararların hangi kurallara bağlı olarak ve hangi usulî aşamalardan geçerek verildiği; bu aşamaların arka planındaki süreçlerin nasıl işlediği ancak yerinde ve uzman bilgi-birikimi ile kavranacak konulardır. Dolayısıyla öğrencilerin kendilerine “hukuk” olduğu öğretilen maddi ve usulî kurallar bütününün işleyişini ve bizzat bu kuralları etkileyen, dönüştüren ve hatta onunla bir bütün arz eden yönünü de teorik olarak bilmenin bir adım ötesine geçebilmeleri amaçlanmalı ve bu kapsamda öğrencilerin kurum ve mahkemelerin işleyişine tanık olabilecekleri imkanlar geliştirilmelidir.
Öğrenci İzlenimleri
İrem TONYALI (2. Sınıf Öğrencisi)
“Gezimiz ağırlıklı olarak 2. ve 3. sınıf hukuk öğrencilerinin katılımıyla gerçekleşti. Bu sebeple hepimiz gezi kapsamındaki kurum ve mahkemelerin hangi fonksiyonlara sahip olduğunun, uluslararası siyaset ve hukuk alanındaki yer ve öneminin teorik altyapısına derslerimizde işlenen konular olmaları sebebiyle sahiptik. Bu gezi ile teorik bilgilerimizi tecrübe etme ve somutlaştırma fırsatını bulduk. Kaldı ki gerek gezi öncesinde gerek gezi esnasında bu konuya ilişkin sürekli olarak hocalarımızdan ve kurum ve mahkemelerin işleyişi hakkında bilgi ve tecrübeye sahip çalışanları tarafından bilgilendirildik.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ziyaretimiz sırasında, mahkemenin başvuru kabul departmanında görevli bir Türk hukukçu tarafından gerek Mahkeme işleyişi gerekse Mahkeme’nin staj ve iş olanakları hakkında bilgilendirildik. Kendisi bizlere samimi bir şekilde Mahkeme’deki iş yaşamını, zorluklarını ve avantajlarını anlattı. Bunun yanı sıra, insan hakları ihlallerine karşı gidebileceğimiz son ve en etkili yol olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel başvuruyu nasıl ve hangi koşullar altında yapabileceğimiz, hangi durumlarda başvurumuzun kabul edilmeyeceği gibi önemli konularda bir sunum dinleme şansını elde ettik. Birçok deneyimli hukukçunun dahi bilmediği ve bu sebeple vatandaşlar açısından hak kayıplarının yaşandığını göz önüne alırsak, mahkemeye başvuru sürecinde yapılması ve yapılmaması gerekenler konusundaki ince detayları henüz öğrencilik aşamasında pratik örnekleri üzerinden mahkeme çalışanından öğrenmek bizler açısından paha biçilemez bir bilgi kazanımı oldu.
Gezi akademik olmasına rağmen, yol boyunca ve bulunduğumuz ülkelerde grup halinde kültürel geziler yapma imkânına da sahip olduk ki bu esnada hocalarımızla aramızdaki iletişim ve bilgi akışı da kuvvetlendi.”
Gülbike Nilay ELVERDİ (4. Sınıf Öğrencisi)
“Gezimizin ilk durağı olan Avrupa Adalet Divanı’nda her biri adalet divanının farklı birim ve dairelerinde çalışan hâkimlerden Divan’ın çalışma usulleri hakkında bilgi aldık. Gezinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi durağında Khamtokhu and Aksenchik v. Russia davasının duruşmasına misafir gözlemleyici olarak katıldık. Mevcut duruşmada hak ihlali değerlendirilmesi yapıldı. Duruşma sonrasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2. Dairesi’nde çalışan bir yetkili tarafından Mahkeme’nin yapısı ve işleyişi hakkında bir konferans dinleme fırsatımız oldu ki söz konusu sunum ileride gerek meslek yaşantısında Mahkeme’ye yapılacak başvurular bakımından, gerekse kariyer planlarımızı şekillendirmek açısından oldukça faydalı bir içeriğe sahipti. Buradan sonra Avrupa Konseyi’nde Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyesi milletvekilimizle sohbet ederek konseyin işleyişi hakkında bilgi aldık. Hızlı aynı zamanda dolu dolu geçen gezimizin diğer durağıysa Brüksel’de yer alan NATO’ydu. En korunaklı ve yalnızca belirli sayıda insanın refakatçiyle girdiği NATO’nun diplomasiyi kemiklere kadar hissettiren binası içinde kısa bir gezinti sonrasında NATO’da dışişleri ve iletişimden sorumlu görevli ile NATO’nun vizyon ve misyonu, uluslararası hukuk ve siyaset perspektifinden gündemi nasıl değerlendirdiği ve bu kapsamda da Rusya-Türkiye ilişkilerini nasıl gözlemlediğine ilişkin güncel bilgilerden oluşan bir konferans dinledik.
Akademik gezinin her noktasında yetkili kişiler tarafından çok güzel ağırlandık, sorduğumuz sorular eksiksiz bir şekilde cevaplandırıldı. Bu geziyi düzenleyen değerli hocalarımız, Fakültemiz ve Rektörlüğümüze teşekkürü borç biliriz.”