Kitap Yayınlayanlar Nasıl Para Kazanır? Kitaptan Zengin Olmak Mümkün müdür?

Kitap Yayınlayanlar Nasıl Para Kazanır? Kitaptan Zengin Olmak Mümkün müdür?

Bir gazeteci olarak, yapılmamışı yapabileceğim gazetecilik alanları ararım hep. Son zamanlarda, ‘maliyet hesaplarım’ böylesi gazetecilik alanlarından biri olarak görür oldum.

Mesela, bir gazeteci, ‘maliyet hesaplarına’ taksa ve bize, şişeli sütün maliyetinden, Viagra’nın maliyetine kadar, her sektörden, birçok popüler ürünün maliyetleri hakkında ilginç bilgiler verse. Böylece, günümüzün akçalı dünyasını, daha iyi kavramaz mıyız dersiniz?

İşe bir yerden başlamak lazım değil mi? Kitap maliyetlerinden başlamaya ne dersiniz?

Gazeteciyim, 2001 yılından bu yana, ‘içerik satan ve pazarlayan’ bir girişimci olarak piyasada tutunmaya çalışıyorum.

Türkiye’nin en büyük GSM operatörlerinden birine içerik sağladım (Piyasalar, böylesi yeni işleri İngilizce adlarıyla tanıyor ve benimsiyor. Bizim yaptığımız işe ‘content provider’ deniyor).

İddaa (İddia değil, dikkatinizi çekerim) için, dünyanın pek tanınmayan liglerine dair özel bilgiler sağladım. Çok trafikti web siteler yaptım. Ve kitap basıp, sattım.

Bir ‘girişimci’ olarak yayıncılık işine girerken, 1987-1991 arasında Yapı Kredi Yayınları’nın ilk ‘editörlerinden’ biri olarak çalışmamın getirdiği deneyime güveniyordum. Ancak köprülerin altından çok sular akmış ve yayıncılık raconu tümüyle değişmiş.

Kitap yayınlamaya başladığımda, arkadaşlarımın ilk sorusu şöyle oldu: “Kitap yayınlayarak zengin olunur mu?”

1980’ler ve 1990’larda, yayıncılık piyasasım DAĞITIMCILAR domine ediyorlardı. Eğer iyi bir dağıtımcı ile anlaşamamışsanız, kitaplarınızı satmanız da mümkün olmuyordu. Piyasada çok sayıda yayıncı ama az sayıda dağıtımcı vardı.

Bugün, kitap pazarım, ‘kitabı satanlar’ domine ediyor: İlk başta da D&R; Remzi, İnkilap, Kabala, Alkım...

Artık dağıtımcıdan daha önemlisi, kitabı satan kitabevleri. Onların seçtikleri ve sergiledikleri kitaplar; öne çıkarttıkları kitaplar, daha çok okunuyor ve daha çok satıyor.

Peki piyasada işler nasıl yürüyor?

Şöyle:

Yayınevi kitabı basıyor. Üzerine bir satış fiyatı koyuyor. Diyelim 20 (20 tl lafin gelişi. Bugün Türkiye kitap pazarında, ortalama bir kitabın ortalama satış fiyatı 15 Ü’dir.)

Ve kitabım satışa çıkartıyor. Fakat yayıncının nihai tüketiciye ulaşabilmesi için, kitabım kitabevine kadar ulaştırması gerek. Bu durumda dağıtımcılar devreye giriyor.

Dağıtımcı, siz yayıncıdan kitabı, en az yüzde 50 indirimle almak istiyor. Yüzde 60 indirim yaparsanız, çok memnun oluyor; yüzde 70 indirimde ise kafaları tavana vuruyor.

Yani: 20 Ü satış fiyatı koyduğunuz kitabı, sizden en çok 10 liraya almak istiyorlar.

Kitabınızı satmak istiyorsanız, eliniz mahkum; kabul edeceksiniz.

20 liraya satılacak kitap, sizin etinizden 10 liraya alınıyor.

Bu 10 liranın içinde neler var?

Gelin, bu soruyu sanki siz sormuşsunuz gibi; yanıt vermeye çalışayım:

Kitabın, baskı, cilt, film, grafik ve ulaştırma maliyetleri.

Kitabın yazar telif, varsa çeviri, editoryal maliyetleri.

Günümüzde, kitapların neredeyse tamamı, 1 baskıda 1000 (sadece bin) adet basılıyor.

1000 adet kitabın tamamım sattığınızı varsayalım; yayıncı olarak elinize geçen para, 10 bin lira. Ancak, piyasaların normali, 10 bin liranızı size 3 ila 4 ayda vermek şeklinde, şansınız varsa, 6 ayda alırsınız. Şansınız yoksa 1000 adet sattığınız kitaptan elinize geçecek 10 bin lira için, 1 yıl beklemeniz gerekebilir.

1 yılda, 1 baskı yapan bir kitaptan kaç lira kazandınız?

10 bin lira.

Peki ne harcamıştınız?

250 sayfalık bir kitabın, 1000 adetlik ortalama baskı maliyeti 2500 ti civarındadır.

10 bin ti eksi 2500 ti; eşittir, kalan: 7500 ti.

Eğer kitap bir telif eserse, yazarına, en az yüzde 10 telif vermeniz gerekir.

Yani 20 ti satış fiyatlı kitaptan, 1000 adet satış rakamı üzerinden; yazara ödeyeceğiniz en düşük telif, 2 bin ti olacaktır.

Kaldı mı size 5500 ti.

Yayınevi bu. Mutlaka bir personele ihtiyacınız var. Sigortası ve sair giderleriyle, 1 kişinin net maaşım 1500 ti varsaysanız; vergileri ve SGK yüküyle o kişinin size aylık maliyeti 3 bin lira civarında olacaktır. (Bir personel, bir ayda en çok 5 kitap ile ilgilenebilir; kitap başına personel maliyetiniz en az 600 ti olacaktır.)

Kaldı mı 4900 ti.

Ulaştırması, depolaması ve ıvır zıvın ile bir kitap bir yayıncıya, 1000 baskıda 6 bin 500 tl’ye malolur. Size kalan 3 bin 500 liradır.

Kârlı iş; ne dersiniz?

Peki nasıl oluyor da kimi yazarlar, kitaplarıyla geçinebiliyor ve hatta zengin olabiliyor?

Bir yazar, yazarlık beceri ve kalitesine göre, bir kitabın satış fiyatının en az yüzde 10’unu telif olarak alır. Bu telif oranı, mesela Orhan Pamuk için yüzde 35 - 4O’lara kadar çıkabilir.

Diyelim kitabın satış fiyatı, 20 ti. Bizim hesabım yaptığımız yazar da, ortalama bir yazar olsun ve satış fiyatının yüzde 20’sini telif olarak alsın. 20 liralık kitaptan, yazarın payına düşen, 4 liradır. Kitap, (1000 adet basılan) bir baskıdan, yazarına 4 bin tl kazandırır. Diyelim kitap 30 baskı yapmışsa... 30 çarpı 4 bin lira; eşittir 120 bin lira. Az para mı?

Türk yayıncılık piyasasında, kaç yayınevi var dersiniz?

Ben söyleyeyim: Belki 10 bin... Ama dişe dokunur; kurumsallaşmış yayıncılık yapan ve para kazanan yayınevi sayısı, 300 civarındadır.

Zaten bu yayınevlerinin hemen hepsi de Türkiye yayıncılarının meslek örgütü Yayıncılar Birliğine üyedir.

Bu 300 ciddi yayınevinin en eskisi, Remzi. 1927 yılında kurulan Remzi kitabevi, bugüne kadar 5 bin civarında farklı kitap basmış. Bu külliyattan, halen 700’ünün satışta olduğu tahmin ediliyor.

Eğer bir yayıncının elinde tekrar tekrar basabileceği 50 kitap varsa; o yayıncı, Türkiye koşullarında, ‘köşeyi dönmüş’ sayılabilir.

işin maliyet ve kazanç kısmım öğrendikten sonra, ola ki, yayıncılık sektörüne girmeyi düşünebilirsiniz. Size naçizane önerim, ‘niche’ bir alana yatırım yapın. Her türden kitabı basan büyük bir yayınevi olmak, sıfırdan başlayan bir yayıncı için, bugün çok çok zor görünüyor. Eğer belirli bir uzmanlık alanında yayıncılık yapar ve sadece o uzmanlık alanının meraklılarına seslenirseniz, yaymevinizin başarılı ve kazançlı olma şansı, daha yüksek olacaktır.

Bir başarı öyküsü

Size yayıncılık alanında, örnek alınabilecek bir başarı öyküsü anlatmak isterim.

Türkiye’den bu konuda çok sayıda güzel örnek var; ama onları anlatırsam bazı arkadaşlarımızın kalbini kırmak durumunda kalabilirim.

Mesela ‘otodidakt’ bir ortaokul mezunu arkadaşımızın, Türkiye’nin en zengin yayıncılarından biri haline nasıl geldiğini anlatsam; eminim merakla okursunuz. Ama arkadaşım, hikayesinin anlatılmasını istemeyecektir.

Ya da, sokaklarda korsan kitap satan, kitap işportacılığı yapan, sonra da büyük bir yayınevi ve kitabevi kuran memleketimizin mümtaz evlatlarının hikayesi, bugün yasal sorunlar doğurabilir.

Ama tam da benim anlatmak istediklerime benzer bir örnek, Almanya’da 1980’lerde yaşandı. Size onu anlatmak istiyorum:

Yayınevimizin adı, Taschen.

Yayınevinin sahibi olan arkadaşımız Benedikt Taschen, 1980’lerde, Köln caddelerinde sokağa kitap sergisi açan bir isim. Fakat kitap meraklılarının, hangi tür kitaplara para yatırdıklarım, o kitap işportacılığı döneminde iyi gözlemlemiş.

Zamanla, bol fotoğraflı, az tekstti, sanat ve koleksiyon kitapları basmaya başlayarak, Almanya'nın günümüzdeki en saygın yayınevlerinden birini yaratmış.

Şimdi hem eşi, hem de kızı, kitaplarının editörlüğünü yapıyor ve Taschen, paraya para demiyor.

Mesela 'otodidakt' bir ortaokul mezunu arkadaşımızın, Türkiye'nin en zengin yayıncılarından biri haline nasıl geldiğini anlatsam; eminim merakla okursunuz. Ama arkadaşım, hikayesinin anlatılmasını istemeyecektir. Ya da, sokaklarda korsan kitap satan, kitap işportacılığı yapan, sonra da büyük bir yayınevi ve kitabevi kuran memleketimizin mümtaz evlatlarının hikayesi, bugün yasal sorunlar doğurabilir.