Gelişmiş ülkelerde birkaç yıldan beri başgösteren kaçınılmaz dijital dönüşüm, ülkemizde de etkilerini göstermeye başladı ve tarihte ilk kez Yeni Medya reklam gelirleri, yazılı basını geçti. Peki şimdi ne olacak? Yıkılmaz gibi görünen reklamveren- reklamcı-medya üçlüsünü neler bekliyor? Kim, ne yapmalı?
Reklamcılar Derneği malumu ilan etti ve açıkladığı 2015 yılının ilk yarısında yapılan reklam harcamaları çalışmasına göre, Yeni Medya reklam gelirleri ülke tarihinde ilk kez yazılı basını geçti. Toplam 4.282 bin TL’lik reklam pastasının yüzde 52’sini televizyon, yüzde 20.62’sini ‘dijital’, yüzde 17.38’ini yazılı basın, yüzde 6.7’sini açıkhava, yüzde 1.95’ini radyo ve yüzde 1.28’ini ise sinema reklamları oluşturdu. Yeni Medya yerine dijital terimini kullanmayı tercih eden Dernek, her ne kadar bu toplama “arama motorları gelirlerinin dahil olduğunu” söylese de, bu alanın tekel oyuncusu Google’dan veri alınamadığı için bu rakamın sağlıklı olmadığını ve kişisel olarak söz konusu gelirlerin tahmin olarak yazılanın çok üzerinde olduğu kanaatimi belirtmek isterim.
Tabii üzerinde asıl durmamız gereken niceliğin çok ötesindeki nitel değişim. Yaklaşık altı yıldan beri çeşitli vesilelerle yazdığım bu dönüşüm, yazılı basın için artık uzak bir gelecek değil, kapısının önündeki kabus. Kuşkusuz geleneksel medya, gerek Türkiye’de gerekse dünyada bu gelişmeleri fark etmekte ve harekete geçmekte geç kaldı ama bunların içinde Guardian gibi erken davranıp Yeni Medya’ya stratejik öncelik verenler, New York Times ya da Wall Street Journal gibi güçlü içeriklerini Yeni Medya’ya abonelik modelleriyle taşıyabilenler, sonunda çabalarının meyvelerini yemeye başladı. Bizde de son birkaç yıldır Hürriyet ve Zaman gibi ana akım gazetelerinde bu konuya stratejik öncelik verip rasyonel iş ve dönüşüm modelleri arayışında olanlar ya da Radikal gibi zorunlu olarak Yeni Medya’ya taşınmak zorunda kalanlar belli bir mesafe kaydetti ancak bu zamana kadar taşıma suyla döndürülen değirmenin artık sistematik bir akışa ihtiyacı var. Bu nedenle tüm bu sürecin artık genel panoramayı köklü bir şekilde farklılaştıracak bir büyük resme dönüşmesi lazım. Bunun için de dönüşümü salt önde görünen medya değil iş ve gelir bağlamında medya- reklamveren-reklamcı üçlüsü bağlamında ele almak lazım.
Öncelikle Türkiye’de ve dünyada açıklanan rakamlar, reklamverenin de ilgisini Yeni Medya’ya daha fazla çevirmesine ve şimdiye kadar geleneksel mecralara ayırdığı (evet, kısa zamanda TV’de bu drama dahil olacak) reklam harcamalarını kaydırmasına yol açacak. Bu da doğal olarak Yeni Medya platformlarındaki reklam birim fiyatlarını arttıracak ve hem medya hem de reklam sektöründe bu alana daha fazla teknoloji ve insan kaynağı yatırımının önünü açacak. Bu doğrultuda, medyanın, reklamcıların ve hatta reklamverenlerin yaptıkları yatırım ve harcamalardan etkin bir geri dönüş alabilmeleri için iş süreçlerinde ciddi bir dönüşüme girmeleri gerekli. Medya sektörü biraz ilerlemiş görünüyor ama Buzzfeed, Vice.com, SnapChat ve Netflix gibi küresel ve Ekşi Sözlük, Onedio, Ensonhaber, Maçkolik gibi yerel Yeni Medya oyuncularının da pastadan pay kaparak kendilerinin hareket alanlarını daraltmaya başladıklarını da göz önünde bulundurmalı ve Yeni Medya usulü iş yapmayı en ince detayına kadar öğrenmeliler.
Bu dönüşümde en çok zorlanan grup ise reklam sektörü. Köklü biçimde değişen mecra karakteristiği, iş sürecinden çalışan profiline köklü dönüşüme girmesi gereken reklamcıları da endişelendirmesine karşın bir iki satın alma dışında konuda kayda değer bir gelişim görünmüyor. Google gibi bambaşka alanlardan gelen yıkıcı yenilikte reklam teknoloji ve modelleri geliştiren oyuncular da göz önüne alındığında sektörün durumu ne yazık ki parlak değil ve ciddi bir küçülme kaçınılmaz gibi. Kişisel olarak, önümüzdeki dönemde dünyada ve ülkemizde bu alana girecek yenilikçi oyuncuların kısa sürede büyüyeceğini düşünüyorum.
Son olarak, reklamveren tarafı ise, reklam satın almadan planlamaya ve hatta (daha da geniş bir rekabet ve verimlilik perspektifinden bakarak) organizasyonel iş süreçlerine kadar her birimini dijitalleştirmek zorunda.
Kuşkusuz böylesi bir dönüşümü gerçekleştirebilmek için de işe öncelikle bu üçlünün tüm yönetsel işleyişinden yani yönetimlerinden başlamak gerek. İşte konunun can alıcı ve belirleyici noktası da burası!
Yazımızı son dönemin popüler bir repliğinin türevleriyle bitirelim; “Yaaa gazeteci (reklamcı) kardeş, çok rahat konuşuyordun.”
INEO
Kadir Has Üniversitesi Teknoloji ve Transfer Ofisi adı altında TÜBİTAK işbirliği ile açılan oluşum kendini ‘yeni nesil üniversite’olarak
tanımlıyor. Öğrenci ve eğitimcilere girişimcilik alanında proje desteği veriyor; girişimciliğe adım atmak isteyenlere bilgi ve
eğitim desteği sağlıyor. INEO’nun öncelikli hedefi, üniversitenin öğrenci, akademisyen ve mezunlardan oluşan ekosisteminin
teknoloji ve bilimi kullanarak kendisinin ve sektörün ihtiyaçlarını yenilikçi yollar ile anlaması, çözmesi ve yarattığı katma
değeri girişimcilikte geliştirerek daha sonra kendi işinde ve sektörde tekrarlayabilmesini sağlıyor.
Vodafone Mobil Eğitim
Kurumların eğitim ihtiyacını karşılayacak dijital bir platform. 7-24 dijital eğitim sağlayarak mekan zaman algısını ortadan kaldırıyor.
Kadir Has Üniversitesi Yeni Medya Bölümü birinci sınıf öğrencileri tarafından kullanılıyor. Dijital eğitim kütüphanesi ve
çalışanların birbirleriyle bilgi paylaşabildiği platform sağlıyor.