Neredeyse Her Şeyi Yapan Bir Sayısal Üretim Atölyesi

Neredeyse Her Şeyi Yapan Bir Sayısal Üretim Atölyesi

Teknolojinin teknolojiyle demokratikleşmesi ve bilginin istenen yerde maddeleşmesi amaçlarını güden ilk “FabLab”(Fabrication Laboratory; üretim laboratuvarı) 2000’li yıllarda Massachusetts Institute of Technology’de (MIT) kuruldu. Bir FabLab, kısaca, amacı “neredeyse her şeyi yapmak” olan bir sayısal üretim atölyesidir, bilgisayar kontrollü üretim yapabilecek makine teçhizat, yazılım donanım bulundurur. Türkiye’nin ilk FabLab’i olacak “FabLab İstanbul” ise Kadir Has Üniversitesi, Cibali Kampüs’de kuruluyor.

20. yüzyıl sayısal teknolojiyi, sayısal teknoloji de kişisel bilgisayarı (personal computing) ve kişisel iletişimi (personal Communications) getirdi. Böylece sayısal teknoloji adeta şeffaflaşarak hayatımızın her alanına girdi ve ortak bir uzuv gibi vazgeçilmez hale geldi. Hızla uyum sağladığımız bu yeni hayat evresine “bilgi çağı” dedik ve bu çağda doğan çocukları “sayısal yerli” diye adlandırdık; iletişimde, erişimde, öğrenmede, çalışmada ve oyunda evrilmişliğin son noktasını temsil ettiklerinin altım çizdik. Ara sıra da bu Internet oyunu meraklısı kuşağa fazla elle tutulur bir şey üretmediklerine dair sitem eder olduk.

Aslında sayısal teknoloji elle tutup gözle göremediğimiz 0 ve 1 ’leri (bit’leri) taşıyıp saklamanın ötesinde, bilgisayar kontrollü üretimi mümkün laldı. 20. yüzyıl seri üretimle tanımlanır ve övülür; seri üretim elbette küresel sosyoekonomik yapıyı sarsarak değiştirmiştir. Oysa sessizce derinden, emin adımlarla gelen, 21. yüzyıla damgasını vuracak büyük devrim, kişisel üretimdir. Hayal edip bilgisayarla tasarlayabildiğimiz her şeyi bilgisayar kontrollü kişisel üretim ortamımızda fiziksel cisme dönüştürüp elimize alabileceğiz. İşin ana fikri, bilginin fiziksel temsilini hızlıca, kolayca elde edebilmek; bit’leri kontrol ettiğimiz kadar atomlara hükmetmek, istediğimiz malzemeden, istediğimiz fonksiyona sahip, cihazlar, nesneler, “şeyler” yaratmak nano-skaladan içine girip yaşayacağımız binalara kadar.

En basit bir örnekle, Google, bilgiye erişime (kütüphaneye gitme alışkanlığımıza) ne yaptıysa, kişisel üretim de nesneleri edinmemize (alışveriş, ısmarlama, vs) benzer etki edecektir.

İletişim sayesinde tasarımlar, ülke sınırı, zaman dilimi dinlemeden arımda istenilen yere gönderilip orada fiziksel varlığa kavuşabilecek. Dahası, tasarım aşamasında bilişimle iletişimin birlikte devreye

girip mümkün kıldığı açık yenileştin (öpen innovation) sayesinde çoğul zeka ile hızlıca mükemmelleştirilebilen ortak tasarım ürünleri ortaya çıkacaktır.

Özgün bir şeyin ilkini kolayca, hızlıca, ucuza mal ederek üretebilmenin, ya da haydi özgün olmasın da sıradan olsun, bir şeyden sadece bir taneyi seri üretimin birim maliyetine, yatırım masrafı olmaksızın üretebilmenin günümüzün tedarik zinciri, depolama, envanter, taşımacılık, lojistik ağlarını kökten değiştireceği açıktır. Diğer yandan bireysel bağlamda diş hekimimizin protezimizi evimize e-posta ile gönderebilmesinin ya da otomobilimizin yedek parçasını Internet’ten indirebilmemizin hayat kalitesi, zaman ve para tasarrufu açısından ne kadar olumlu olacağını düşünmek zor değildir.

Ürünün ihtiyaç duyulan, istendiği, kullanılacağı noktada belirivermesinin taşımacılığa; hammaddenin sadece üretmek için gerektiği kadarının kullanılmasının çevreye; açık yenileştin ve ortak tasarımla hızlı prototiplemenin araştırma- geliştirmeye yapacağı etkileri düşünelim. Bu devrim, köklü bir değişimden öte, sürdürülebilir bir dünya için gereklidir.

Sürdürülebilirlik demişken, bunun en güzel örneği Uluslararası Uzay Istasyonu’dur: yörüngede bilimsel misyonunu tamamlamakla yükümlü istasyon, öncelikle çalışanlarına yaşanabilir bir ortam sağlamalıdır. Aylarca süren misyonlarda kullanılabilecek tüm yedek parçalan istasyonda bulundurmak yerine, NASA, bunları gerektiğinde yaratacak bir 3-boyutlu yazıcıyı 2014 yılında sağlayacaktır [1]. Öte yandan, astronotlar için gerekli proteinin organik baz tozlarını barındıran kartuşlarla çalışan 3-boyuÜu pizza basıcısı da geliştirilmektedir [2].

Sayısal teknolojinin özellikle gelişmemiş ya da gelişmekte olan çevrelerde halkın eline teslim edilmesi, üretimin demokratikleşmesi anlamı da taşıyor. Bilgisayar kontrollü üretimi bir halk hareketi olarak izlemek, son sayısal devrimin sadece teknolojik değil, toplumsal bir devrim olarak da geliştiğini gösterir.

Teknolojinin teknolojiyle demokratikleşmesi ve bilginin istenen yerde maddeleşmesi amaçlarını güden ilk “FabLab” (Fabrication Laboratory; üretim laboratuvarı) 2OOO’fi yıllarda, en uygun ortam olan akademik ortamda, Massachusetts Institute of Technology’de (MIT), kuruldu. Önceleri MIT’nin Media Labs’inde kuluçkalandıysa da daha sonra MIT’nin daha amaca özel “Çenter for Bits and Atoms” merkezi altında büyüdü [3]. Bir FabLab, kısaca, amacı “neredeyse her şeyi yapmak” olan bir sayısal üretim atölyesidir, bilgisayar kontrollü üretim yapabilecek makine, teçhizat, yazılım donanım bulundurur. FabLab ve sayısal üretimin önderliğini yapan Profesör Neil Gershenfeld, halen MIT’de Bilgisayar Mühendisliği hocasıdır. Fab Academy adlı ilintili MIT eğitim programı, “(Neredeyse) Her Şey Nasıl Yapılır?” dersiyle ünlüdür.

Tipik bir FabLab’in envanterinin en heyecan verici makinesi, hızlı prototipleme cihazı olarak bilinen 3-boyutlu yazıcıdır. Kullanılan malzeme çeşidi, yüzey rafineliği, renk sayısı, şeffaflık ve doku çeşitlemesi gibi kriterlere göre fiyatı değişkenlik gösterir. Kendini yineleyebilen FabLab öngörüsünün ana bileşenidir. 3-boyutlu yazıcının yamsıra kesim tezgahlan, devre basma makinesi, test istasyonları, sensör ve nukroişlemci kitleri bulunur.

tik FabLab’den itibaren 10 yıldan az bir sürede dünya çapında yüzün üstünde FabLab açıldı ve yeni FabLab’ler açılmaya devam ediyor. Uluslararası FabLab ağı, açık erişim ve ortak yenileşim esaslarına dayalıdır, tüm FabLab’ler ortak araç ve süreçler paylaşır, üretilen tasarımlan ortak alanda tutar. Bulundukları yerde halka açık, bedava ya da hizmet karşılığı çakşırlar. Küresel FabLab ağma üye olmak, 21. yüzyılın en önemli devriminin öncülerine katılmaktır. Üye olmak ve üye kalmak için, sadece kaydolmak ve uluslararası FabLab tüzüğüne uyumlu faaliyet göstermek yeterlidir. FabLab Ağı’nın tüzüğü 2012 yılında yayınlanmış olup yukarıdaki demokratik ve açık tasarım ve üretim esaslarım içerir.

2012 sonu itibariyle dünyadaki uluslararası FabLab ağım gösteren haritada ülkemiz henüz yer almıyordu:

Türkiye'nin ilk FdbLab'ı “FabLab İstanbul” Kadir Has Üniversitesinde, Cibali Kampüs’de kuruluyor. İstanbul Kalkınma Ajansina Kadir Has Üniversitesi’nin Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi ile Sanat ve Tasarım Fakültesinin ortak sunduğu teklif başarılı bulundu ve FabLab olgusu böylece ülkemize kazandırıldı.

Akıllı şehir çözümlerine ve yaratıcı endüstrilere yönelik çalışmalar planlayan FabLab İstanbul, tarihi bir ortamda, yaratıcı mekân tasarımı ile başladı.

Bu yazı kaleme alnınken, FabLab İstanbul, yukanda logosu görülen Uluslararası FabLab Ağı’na “kurulmakta olan” üye olarak kaydedilmiştir. En kısa sürede FabLab İstanbul’un ülkemize FabLab prensiplerini ve böylece kişisel üretimi, açık erişim ve yenileşimi, ortak tasarımı yaymaya başlaması için çalışmalar hızla sürmektedir.