Nisan 2014'te yürürlüğe giren Passolig uygulaması ile futbol maçlarına gitmek isteyen herkesin e-bilet sistemine geçme zorunluluğu ortaya çıktı. Peki bu sistem kamuoyuna bildirildiği gibi sporda şiddet ve düzensizliği engelleyebilecek mi?
Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun (Kanun No: 6222) 2011 yılının Mart ayında yürürlüğe girdiğinde, bu yeni yasanın 2004'ten beri yürürlükte olan ancak neredeyse hiç kullanılmayan önceki yasadan (Kanun No: 5149) ne kadar farklı olacağı konusunda ciddi şüpheler söz konusuydu. Ancak yeni yasada bulunan iki madde, spor tarihimize damgasını vuracak nitelikte: Madde 5(4) - Elektronik bilet uygulamasının zorunluluğu ve Madde 11 - Şike ve teşvik primi.
Şike ve teşvik primi maddesini 3 Temmuz 2011 tarihinde patlayan skandal nedeniyle çokça duyduk. Duymaya da devam edeceğiz. Ancak bu yazı, Madde 5'te bulunan spor sahalarına girişte kullanılması zorunlu hale getirilen elektronik kart uygulamasının, yani Passolig'in ülke sporunu gerçekten düzene sokup sokmayacağını irdeliyor.
2011 yılında yürürlüğe giren 6222 No'lu yasayla birlikte üzerinde çalışılmaya başlanan bu sistem ancak 14 Nisan 2014 tarihinde yürürlüğe girebilmişti. Öncelikli olarak futbol alanında uygulanmaya başlayan Passolig sisteminde ne yazık ki birçok açık mevcut. Yasanın isminden de anlaşılacağı gibi bu kartın esas amacı futboldaki şiddet ve düzensizliği önlemek. Ancak kartın uygulamaya konuluş şekli ne yazık ki bu iki problemi de ortadan kaldırmak için yeterli görünmüyor.
Passolig Nedir, Nasıl Çalışır?
Passolig, bir elektronik kart biletleme sistemi. Yani bu sistem öncesinde aracı kurumlardan veya stadyumlardan aldığımız kağıt biletlerin yerine geçen, herkesin şahsı adına düzenlenmiş ve kimlik bilgilerinin üzerinde yazılı olduğu bir e-bilet. Aslında yapı olarak kulüplerin onlarca yıldır kullandığı sezonluk kombine kartla arasında büyük bir fark yok. En önemli farkları ise Passolig kartının üzerinde ait olduğu kişinin fotoğrafının bulunması ve sisteme verilen kişilik bilgilerinin ilgili yasa gereği Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı ile paylaşılması. Ayrıca bu bilgilerin Türkiye Futbol Federasyonu'nun (TFF) kontrolünde pazarlama amacıyla kullanılma imkânı da mevcut [Madde 5(1 lc)]. Passolig'e karşı oluşan en büyük tepkilerden biri de kişiye özel bu bilgilerin neden bu bakanlıkların hizmetine verildiği ve neden federasyona bu bilgileri pazarlama amacıyla kullanabilme yetkisinin verildiği. Bu konu hakkında net bir açıklama yapılmış değil.
İkinci büyük tepki ise sezon boyunca takımınızın bir maçına veya tüm maçlarına gitmenize bakılmadan bu kartın herkese zorunlu hale getirilmesi. Yani siz sezon içerisinde bir maça dahi gitmek isterseniz tüm özlük bilgilerinizi yukarıda bahsi geçen kurumların kullanımına açmanız ve belirli bir kart ücreti ödemeniz gerekiyor. Dolayısıyla kafanıza estiğinde bir maça gitme şansınız da ortadan kalkıyor.
Bir başka sıkıntı da bu sisteme dahil olan kişilerin yıllık belirli bir ücret ödemeleri gerektiği. Çünkü bu kart dışarıdan bakıldığında bir taraftar kartı gibi görünse de aslında yapılan ihale sonucu Aktifbank'ın işletme haklarını kazandığı bir banka kartı. Bu noktada taraftara üç seçenek sunuluyor: Ön ödemeli kart, banka (ATM) kartı ve kredi kartı opsiyonu. Bu üç opsiyonda da kartı çıkaran kişinin yıllık 15-25TL arası bir ödeme yapması gerekmekte. Bu rakamı o sezon hiçbir maça gitmeseniz de ödüyorsunuz ve bu miktarın belirli bir kısmı kartı alırken belirttiğiniz takıma gidiyor. Tabii kartınızın üzerinde de bu takımın fiyakalı bir logosu bulunuyor ve o takım taraftan olduğunuz tescilleniyor. Bu noktada ortaya çıkan en büyük sıkıntı da bir futbol maçına gitmek için bir bankanın müşterisi olma zorunluluğunun getirilmiş olması. Özel bir şirket olan bu bankanın yasayla korunan bu haklan insanların tercih etme özgürlüklerine temelden aykırı değil mi? Bu kartı aldığınız zaman otomatik olarak bu bankanın da müşterisi haline geliyorsunuz. Maça gitmek dışında hiçbir alışverişiniz olmasa bile bilgilerinizi bu kurumla paylaşmış ve bankanın müşteri portföyüne girmiş oluyorsunuz.
E-bilet Sistemi Neden İşlevsiz?
Gelelim bu kartın neden şiddet ve düzensizliği önlemede işlevsiz olduğuna. E-bilet sisteminin öncelikli olarak stadyuma giren kişilerin kim olduklarını ve e-bileti satın alırken kimin hangi koltukta oturduğunu ortaya çıkaran bir yapıya sahip. Dolayısıyla teorik olarak tribünlerde bir olay çıktığında olayı çıkaran kişileri oturdukları koltuklardan tespit edebilecek ve bu kişileri gerekirse dışarı çıkarabilecek, gerekirse de maçın ardından bu kişilere stadyuma giriş yasağı uygulanabilmesini sağlıyor. Ceza alan kişi bir sonraki maça geldiğinde kapıda kartıyla giriş yapmaya çalışırsa kartı bloke olduğu için stadyuma giriş yapamıyor. Böylece şiddet ve düzensizliği çıkaran kişiler stadyumlardan uzak tutulmuş oluyor. Kağıt üzerinde çok güzel işleyecekmiş gibi görünen bu sistemin ne yazık ki pratikte ciddi sıkıntılara maruz kalacağı çok açık.
Öncelikli olarak e-bilet sistemi öncesinde bile büyük sıkıntı olan biletsiz stadyuma giriş yapan kişileri ve biletli olsa dahi biletinde yazan koltukta oturmayıp daha avantajlı görüş açısı olan koltuklara oturan kişileri engellemeye dair tüm sorumluluğun gene ev sahibi takıma bırakılmış olması. Yani Passolig kartınızı almış olsanız dahi stadyuma giriş yaptığınızda içeride sizin biletinizde yazan yere oturmuş biletsiz veya biledi ama yerinde oturmamış kişilerle karşılaşmanız olası. 6222 No’lu yasa bu noktada gişelerin ve tribünlerin kontrolünü ev sahibi takıma vermiş durumda. Zaten doğrusu da bu olacaktır. Ancak kapıda kartsız bir şekilde veya başkasının kartıyla giriş yapmaya çalışan veya bir şekilde yan kapıdan işlem yapmadan giren ve büyük oranda bahsi geçen sıkıntılara neden olan taraftarların gene bu şekilde giriş yapmaya devam edebilme ihtimalleri yüksek görünüyor. Çünkü kağıt bilet sisteminde de olduğu gibi karşılarında gene aynı gişe görevlisi ve tribünlerdeki düzeni sağlamakla mesul aynı tribün görevlileri olacak. Yani Passolig'in bu noktada büyük bir devrim yapması pek mümkün görünmüyor, inisiyatif eskisi gibi gene kulüplerde olacak. Maç sırasında olay çıkaran ve sonrasında nezarethaneye alınan kişiler kulüp yöneticileri tarafından dışarı çıkartıldıkları sürece hangi sistem gelirse gelsin bu problemler son bulmayacaktır.
Şiddet ve Düzensizliğin Tüm Sorumlusu Taraftarlar mı?
Şiddet ve düzensizlik konusunda çözüme ulaşabilmek için bir başka açıyı da göz önünde bulundurmamız gerekiyor. 6222 No’lu yasa ve bu yasanın ortaya çıkardığı Passolig sistemi, tüm problemlerin taraftarlar kaynaklı olduğu ön koşulunu temel alıyor. Dolayısıyla sorunun çözümünü yalnızca taraftarların baskı ve kontrol altına alınmasına dayandırmış durumda. Bu noktada problemin aslında iki ayağı var: Birinci ayak taraftarlardan oluşuyorken bir diğeri ise kulüplerin taraftarlarıyla olan ilişkileri ve işlettikleri stadyumların altyapı anlamında yetersizliği.
Ülkedeki tüm şiddet ve düzensizlik problemini sadece taraftarlara yüklemek aslında bu sorunun hiçbir zaman çözülemeyeceği anlamına gelmekte. Eğer kulüpler taraftarlarını yalnızca suçlar ve hiç iletişim kurmaya çabalamazlarsa, bu problemlerin önüne geçmek mümkün olmayacaktır. Örneğin maça giriş ve çıkışlarda oluşan uzun kuyrukları, stadyum görevlilerinin ve polislerin kötü muamelelerini, stadyum içerisindeki güvenlik, yiyecek, tuvalet ve
benzeri ihtiyaçlar için sunulan imkanların yetersizliği insanların gerilmesine ve şiddet eğilimli olmalarına neden olmakta. En sakin insanı bile böyle gergin bir ortama koyduğunuzda istenmeyen sonuçlarla karşılaşabilmek mümkün. Dolayısıyla öncelikle kulüplerin taraftarlarını yalnızca para kazandıran birer müşteri olarak görmekten vazgeçmeleri ve onlarla daha fazla iletişime geçerek karşılıklı bir dayanışma ortamı oluşturmaları gerekmekte. Şiddet ve düzensizlik yalnızca taraftar kaynaklı değil aynı zamanda kulüp kaynaklıdır. Dolayısıyla kulüplerin de sorumluluk almaları gerekiyor.
İtalya'daki E-bilet Uygulaması
Elektronik kart uygulamasının dünya genelinde birçok örneği var. Ancak bu örneklerin neredeyse hiçbiri şiddet ve düzensizliği engelleme konusunda tam bir başarıya ulaşmış değil. Hatta aksine büyük oranda taraftarların tepkisini çekmiş ve bu kartın kullanıldığı ülkelerde stadyuma gidenlerin sayısı hızla azalma göstermiş. Bu konudaki en önemli örnek de İtalya futbolunda kullanılan 'Tessera del Tifoso' e-bilet sistemi. 2009/10 sezonunda yürürlüğe giren bu kart 2010/11 sezonunda İtalya genelinde zorunlu hale gelmiş. Yalnızca sezonluk kombine kart alanlar ve deplasman maçlarına gitmek isteyen taraftarlara zorunlu tutulan bu kartın yürürlüğe girmesinden sonra taraftarın büyük çaplı protestoları olmuş ve stadyuma giden taraftar sayısında büyük bir azalma görülmüş. Passolig sistemiyle büyük benzerlikler gösteren Tessera del Tifoso'nun İtalya'daki bu başarısız süreci göz önüne alındığında ülkemizde de bu sistemin sağlıklı bir şekilde yürümeyeceği, sistem devam etse bile sporda şiddet ve düzensizliğin önüne geçemeyeceği aşikâr.
Türk sporundaki şiddet ve düzensizlik olaylarının kaynağının yalnızca taraftarlar olmadığı, kulüplerle taraftarlar arasındaki iletişimsizlik devam ettiği, yasa koyucuların tek yönlü, taraftarlar üzerindeki baskıyı arttıran ve çözüm yaratmaktan ziyade ceza vermeye dayalı yasa ve yönetmelikler çıkartmaya devam ettikleri sürece bu problemlerin yakın zamanda çözüme ulaşması pek mümkün görünmüyor. İnsan haklarına saygılı, karşılıklı anlayışa dayanan, gerekliğinde disiplin ve ceza süreçlerini de taviz vermeden işleten bir yapı kurulmadığı sürece içinde bulunduğumuz kaotik ortamdan çıkmak pek mümkün değil. Bu gidişata dur demek için taraftarlar Passolig'e karşı bir araya gelmiş ve tepkilerini koymuş durumdalar. Kulüp ve federasyonların da bu tepkiyi göz ardı etmeyip iletişim kanallarını açmaları gerekiyor. Karşılıklı suçlama yerine karşılıklı dayanışma yolu seçilirse bir şansımız olabilir.