İkinci Dünya Savaşı'nın ardından başlayan Soğuk Savaş yılları, o zamana kadar güçlerini savaş alanında göstermiş ülkelerin rekabet ihtiyaçlarını başka alanlara yöneltmek zorunda kaldığı bir dönemdi. Artık milyonlarca insanın hayatını kaybettiği ve yüzlerce yıllık geçmişe sahip şehirlerin yerle bir olduğu, silahların konuştuğu savaşlar sona ermişti. Ancak düşmanlık ve rekabet ortamının yok olması imzalanan bir barış antlaşmasıyla sağlanabilecek kadar kolay değildi. Siyaset arenasında aynı hızla devam eden bu rekabet aynı zamanda ulusların birbirlerini yok etmeden de karşılıklı üstünlük kurabilecekleri bir başka alana, spora yönelmişti.
"Futbol silahlar olmadan yapılan savaştır" sözünü kimin söylediği tam olarak bilinmese de, 21. yüzyılın ikinci yarısını spor perspektifinden daha kısa ve doğru anlatan bir cümle bulmak zor. Dünyanın iki bloğa bölündüğü bu dönemde, futbol başta olmak üzere tüm spor dallan, ülkelerin milli kimliklerini oluşturmak ve bu kimlikler üzerinden diğer ülkelerle rekabet edebilmek açısından müthiş bir alan yaratmıştı. Bu anlamda savaş alanında kazanmak için her yolun mübah olduğu zihniyetin spor alanına da yansımaması düşünülemezdi. Doping işte bu zihniyetin ürünüydü.
Milatla Yaşıt Bir Gelenek: Doping
M.Ö. 1. yüzyılın başlarında düzenlenmeye başlanan Antik Olimpiyat Oyunları'nda dahi görülen doping uygulamaları, İkinci Dünya Savaşı sonrasında hızla gelişen teknolojinin de nimederinden faydalanarak çok farklı boyutlara evrilmiş durumda. Daha sık görülen yöntem olan sentetik madde kullanarak sportif avantaj sağlama yöntemlerinin yanı sıra, gen dopingi ve kan dopingi gibi kimyasal madde kullanımı olmadan uygulanan doping yöntemleri sporcuların yakalanmalarını giderek zorlaştırmakta.
Dünyanın neresine giderseniz gidin doping kontrolleri bu alanda küresel tek yetkili olan Dünya Anti-Doping Ajansı'nın (WADA — World Anti-Doping Agency) delege ettiği yetkiye dayanarak ilgili ülkenin spor federasyonları, doping kontrol veya benzeri merkezleri tarafından yapılmakta. Sistemin en zayıf halkası ise tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Bireysel sporculann, antrenörlerin, hatta bu işi sistemli şekilde yapan kulüplerin takibini ve yakalanmasını sağlayan bu ulusal merkezlerin oto-kontrol mekanizmaları dışında denetlenmeleri çok zor. Dolayısıyla hükümet destekli (veya baskısı altında) ülke genelinde sistemli doping yapılması halinde bu durumun tespiti bir maddenin veya bir uygulamanın tespitinden çok daha zorlu bir hale gelmekte. 1980'lerde Doğu Alman sporcuların sistemli bir şekilde doping yaptıklan bilinirken bu iddianın kanıtlanamaması ve günümüzde hâlâ o dönemden kalan birçok tescil edilmiş rekorun bulunması sistemli dopingin en bilinen örneklerinden birini teşkil ediyor.
2014'ün Aralık ayında Alman gazeteci Hansjoachim "Hajo" Seppelt'in ARD kanalında yayınlanan Doping Sim: Rusya Nasıl Şampiyonlar Yaratıyor? belgeseli belki de Doğu Alman doping sisteminden çok daha kapsamlı ve derin bir yapının ortaya çıkmasını sağladı. Seppelt'in iddialan ilk etapta ne Rusya hükümeti ne de uluslararası spor kurumlan tarafından fazla ciddiye alınmasa da an kovanına çomak sokulmuştu bir kere. Belgeselin en güçlü ve ses getiren yönü ise sunulan belgeler ve iddialann yanı sıra, aynı zamanda kan-koca olan bir Rus adet ve onun antrenörünün kendi ülkelerine karşı itirafçı olmalarıydı. Antrenör Stepanov aynı zamanda eski bir Rusya Anti-Doping Ajansı çalışanıydı ve Rusya'da açığa çıkan doping olaylarının aslında devlet destekli yürütülen bir örtbas operasyonunun çok küçük bir parçası olduğu ve sporcuların bireysel değil bir sistem dahilinde hareket ettiklerini iddia etmişti. Belgeselin yayınlanmasının ardından Seppelt'e isimli ve isimsiz olarak dünyanın dört bir yanından müthiş bir bilgi akışı olmaya başlaması, Alman gazetecinin spor tarihinin belki de en büyük örtbas operasyonlarından birinin tam ortasında olduğunu fark etmesini sağladı.
WADA Rusya hükümeti ve spor kurumlarına karşı yapılan bu iddialara tepkisiz kalamazdı, ancak böylesine büyük bir skandali idare etmek hiç de kolay değildi. Atılacak en ufak yanlış bir adım, yapılacak en ufak bir yanlış açıklama uluslararası bir kriz ortamı yaratabilirdi. WADA yetkilileri temkinli davrandılar ve detaylı bir soruşturma açmaya karar verdiler.
WADA Bağımsız Komisyon Soruşturma Raporu, Kasım 2015'te açıklandığında artık sistemli bir doping programı karşısında olduğumuz ortaya çıktı. Moskova Doping Laboratuvarı, Rusya Anti-Doping Ajansı (RUSADA), Rusya AÜetizm Federasyonu (ARAF), Rusya Spor Bakanlığı ve hatta Uluslararası Atletizm Konfederasyonu'nun (IAAF) bu karmaşık yapımn içerisinde farklı rollere sahip olduklan nedeşti. Bu sistemin ortak hedefi ise verdikleri doping numuneleri pozitif çıkan veya çıkacağı bilinen Rus sporcuların bu numunelerinin temiz örneklerle değiştirilmesi ya da bu sonuçların örtbas edilmesiydi. Böylece Rus sporcular ve daha büyük çerçevede de Rusya sporu büyük başanlara imza atacaktı.
Sochi 2014: Dönüm Noktası
Raporun yayınlanmasını takip eden 2016'nın ilk aylarında yalnızca uluslararası spor camiası değil, uluslararası siyaset de kendim doping krizinin içerisinde buldu. Sochi 2014'ün düzenlendiği dönemde Rusya Spor Bakanı olan Vitaly Mutko skandalin baş sorumlusu olarak lanse edildi, ancak Mutko bırakın sistemli şekilde doping yapıldığını, doping suçlamalarının bile doğru olmadığını ve bu suçlamaların siyasi arka planı olduğunu iddia etti. WADA ise bu davanın peşini bırakmadı ve ilk raporun bağımsız üyelerinden olan Prof. Richard H. McLaren'ı görevlendirerek tüm bu örtbasın merkezi olarak görülen Sochi 2014 Kış Olimpiyatları'nı detaylı olarak araştırmasını istedi.
McLaren Raporu 16 Temmuz 2016'da yayınlandı ve Sochi Kış Olimpiyat Oyunlan'nda bu sistemin saat gibi işlediğini gösterdi. Rus sporcuların bu sayede Sochi'de hem en çok altın madalya sayısına (13 altın), hem de en yüksek toplam madalya (33 madalya) sayısına ulaşıp yarışmaları domine etlikleri iddia edileli. 'McLaren'ın bu raporu aslında tüm sonuçları açıklamıyordu ve bir ara rapor olarak yayınlanmıştı. Ancak gene de Aralık 2015'te WADA'nin yayınladığı rapora göre çok daha fazla ses getirdi, çünkü Rio 2016 Yaz Olimpiyat Oyunları'nın başlamasına üç haftalık bir süre vardı ve 389 Rus sporcunun yarışmalara katılacağı öngörülmüştü. McLaren Raporu işte bu yüzden tamamlanamadan kısmi olarak yayınlanmak zorunda bırakıldı, çünkü WADA bu sporcuların doping yaptıklarına inanıyor ve Rio'da yarışmamalarını istiyordu. Bu konuda yetki Uluslararası Olimpiyat Komitesi'ndeydi (IOC).
IOC'nin önünde büyük bir iddia ve küçük bir zaman dilimi vardı. WADA Rusya'mn ülke olarak yasaklanmasını, yani "örtülü yasaklama" (blanket ban) getirilmesini istiyordu. Böylece hiçbir Rus sporcu Rio 2016'da boy gösteremeyecekti. Ancak McLaren Raporu'nun henüz tamamlanmamış olması ve bahsi geçen 389 sporcunun bireysel olarak suçlu olup olmadıklarının kanıtlanmamış olması bazı soru işaretleri yarattı ve IOC'nin böyle bir karar almasını imkansız hale getirdi. IOC, yükü üzerinden atabilmek ve hak ihlallerini asgariye indirebilmek için örtülü yasaklama uygulamasına gitmeyeceğine, ancak her spor dalının uluslararası konfederasyonunun o spor dalında yarışacak Rus sporcular hakkında karar vermesi uygulamasına gideceğini belirtti. Böylece, tüm yük IOC'den federasyonların omzuna bırakılmış oldu. Rus sporcuların denetlenmesini sağlayacak olan birçok özel kriterin getirildiği bu sistemin tek istisnası daha önce doping cezası almış sporcuların otomatik olarak Rio 2016'ya katılmalarının engellenmesiydi.
Çok kısa bir süre içerisinde tüm federasyonlar kendi spor dallarında yarışacak sporcuları bireysel olarak denedediler ve tüm Rus sporcularına toplu olarak yasak koyan Atletizm ve Halter federasyonları hariç birçok uluslararası federasyon kısmi yasaklama ya da hiç yasak koymama yoluna gittiler. Nihayetinde planlanan 389 sporcudan yalnızca 291 sporcu yarışmalara katılabildi ve Rusya 19'u altın olmak üzere toplamda 56 madalya kazanabildi. 36 altın madalya ve toplamda 126 madalya kazanan Amerika Birleşik Devletleri sporcuları ise Rio'nun açık ara en başarılı ekibi oldu.
Rio 2016'nın Ardından
Rio 2016'nın ardından Avrupa'da futbol sezonunun başlamış olması ve birçok spor dalının da yeni sezon hazırlıklarına başlamaları sebebiyle bu tartışmanın alevi biraz zayıflamış olsa da, Rusya Spor Bakanı Vitaly Mutko'nun bakanlık görevinden Rusya Başbakan Yardımcılığı görevine yükseltilmesi bu tartışmayı tekrar alevlendirdi. Ülkedeki doping skandalının devlet güdümlü olduğu iddia edilirken bu iddianın merkezinde bulunan kişinin başbakan yardımcılığı gibi yüksek siyasi bir role getirilmesi spor camiasında adeta bir meydan okuma olarak algılandı. Ayrıca Rio 2016'nın hemen ardından Mutko'nun Rusya Futbol Federasyonu Başkanı olarak tekrar seçilmesi (ilk dönemi 2005-2009) ve Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (FIFA) Yönetim Kurulu'nun Avrupa Kıtası'nı temsil eden üyesi olmaya devam etmesi, Rusya'nın uluslararası siyasetin yanı sıra uluslararası spor camiasındaki gücünün de açık bir göstergesiydi.
Soruşturma raporunu prematüre olarak Temmuz ayında açıklamak zorunda kalan Prof. McLaren, bu süre zarfında çalışmalarını sürdürdü ve nihayet 9 Aralık 2016'da raporunun güncellenmiş ve daha da önemlisi tamamlanmış halini yayınladı. Bu raporda da ilk raporunda iddia edilen tüm unsurların korunduğu ve hatta ilgili detayların ve analizlerin arttırılarak Rusya'da devlet güdümlü bir doping programının varlığının kesinleştiği ve bu uygulamanın 2014 Sochi'den sonra da devam ettiği iddia ediliyordu.
2018'de Rusya'yı Bekleyen İki Büyük Tehlike
Her ne kadar Rio 2016 Olimpiyat Oyunları geride kalmış ve 2017 yılında olimpiyat oyunları oynanmayacak olsa da, Rusya'yı bekleyen büyük iki tehlike mevcudiyetini sürdürüyor: 2018 yılında Rusya'nın on bir farklı şehrinde düzenlenecek olan FIFA Dünya Kupası'mn ev sahipliğini kaybetme ihtimali ve Güney Kore'nin PyeongChang şehrinde düzenlenecek olan 2018 Kış Olimpiyat Oyunları'na Rus sporcuların katılamama tehlikesi.
Özellikle McLaren'ın tamamlanmış raporunun ilk raporundaki sonuçlan desteklemesi, hatta güçlendirmesi Rusya hükümeti ve spor kurumları üzerindeki baskıyı her anlamda arttırmış oldu. Rusya hükümeti ve spor birimleri 2018'deki bu iki önemli sınav öncesinde bir başka önemli sınava tâbi tutuldular ve bu sınavı geçemediler. 2017 Ağustos ayında İngiltere'nin başkenti Londra'da düzenlenecek olan Dünya Atletizm Şampiyonası ve hemen öncesinde aynı şehirde düzenlenecek olan Dünya Para-Atletizm Şampiyonası'nda, Rusya'nın ve Rus sporcuların cezalı olacağı 6 Şubat 2017'de düzenlenen IAAF genel kurulunda açıklandı. IAAF'nin Rusya'nın durumuna özel olarak oluşturduğu Çalışma Grubu'nun raporuna göre, Rusya Atletizm Federasyonu'nun IAAF etkinliklerine tekrar katılabilmek için Haziran 2016'da oluşturulmuş kriterleri yerine getirmemesi bu karann arkasındaki sebep olarak açıklandı.
Sürecin Sonu Yaklaşıyor Mu?
Süreç henüz sonuçlanmış değil, hatta uzun ve sancılı bir dönemin Rusya'yı ve daha da özelinde Rusya Atletizm Federasyonu'nu beklediğini söyleyebiliriz. IOC'nin her spor konfederasyonunun kendi bünyesindeki sporcular ile federasyonları denetlemesi ve gerekli izinlerin verilip verilmemesi kararını ilgili konfederasyona bırakması tartışmanın 2018 yılında da devam edeceği sinyalini veriyor. Nasıl Rusya siyasi ve sportif anlamda dünyanın en güçlü ülkelerinden biriyse, IAAF de spor camiasında en güçlü konfederasyonlardan biri konumunda. Dolayısıyla onların Rusya'ya karşı tavır almaları her ne kadar ceza verme mekanizmalarında direkt bir etkileri olmasa da; 2018'de bu kararlan vermesi gerekecek olan FİFA'nın ve Kış Olimpiyat Oyunlan'na dâhil olan tüm kış sporlarının ilgili konfederasyonlarını ciddi oranda etkileyecektir. Daha şimdiden birçok spor organizasyonu farklı ülkelerden ve kültürlerden gelen sporcuların Rus sporculara karşı tavır almaları ve adil yarışma ortamı talep etmeleri sebebiyle zor zamanlar yaşamaktalar.
Rusya hükümeti ve spor kurumlan gerekli önlemleri alıp, hak edilen cezalan verip ilgili uluslararası spor kurumlarıyla işbirliği sürecini hızlandırmadıkları takdirde üzerlerindeki bu baskı giderek artacaktır. Kurumsal düzeyde ilerleyen bu çekişme ve adaletin sağlanamıyor olma ihtimali kitlesel anlamda sporcu düzeyine inerse spor dünyasını daha da zor günler bekliyor demektir.
Kaynaklar
- https://www.nytimes.com/interactive/projects/sochi2014/results
- Rus atlet Darya Klishina Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşadığı, yanştığı ve doping kontrollerine girdiği için IAAF tarafından bu kapsam dışında kaldı ve yanşmalara katılabildi. https://www.iaaf.org/news/press-release/transfer-allegiance- council