Sağlıklı Olmanın Formülü Aşikar: Harekete Geçmek

Sağlıklı Olmanın Formülü Aşikar: Harekete Geçmek
Günümüzde en çok duyduğumuz ve yaşadığımız sorunlarımızdan biri olan 'stres' ve 'obezite' ne zamandan beri hayatımızda acaba, farkında mıyız? Bir kuşak öncemizden veya iki kuşak öncemizden bu tür hayıflanmalar duyduk mu? Duyamayız çünkü bu kavramları biz oluşturduk. Toplumsal ve kişisel sebeplerle oluştu sonuçta. Aslında tüm sorumlusu bizleriz.


Sürekli olarak doğada yaşayan, her türlü ihtiyacımız için efor sarfetmemiz gereken ve tam anlamıyla 'hareket etmek' zorunda olduğumuz bir hayattan sonra insanoğlu olarak yerleşik hayata geçmemiz dünya tarihiyle kıyaslandığında çok kısa bir süreyi kapsıyor.

Bu süreçte; ırkımız, doğal seleksiyon sonucu hem fiziksel ve hem de psikolojik olarak en üst noktada olmak zorundaydı ve oldu da. Fiziksel olarak güçlü, psikolojik olarak sağlam ve bağışıklık sistemi olarak da en üst seviyelerinde olan ırkımız için o zamanlarda, "bu aralar çok stresliyim" veyahut da "bu aralar biraz kilo aldım" diyen olmamıştır herhalde. İnsanoğlunun yerleşik hayata geçmeden önceki dönemlerinde günlük olarak 20 kilometre hareket etmek zorunda olduğunu söylesem kimse inanmaz herhalde. Dahası da var, bu mesafenin hemen hemen hepsini de koşarak katediyormuşuz.

Ayrıca bu mesafe ortalama bir değer. Avcı veya savaşçı kısım daha da fazlasını kat ediyor aslında. Aile bireylerinin hepsi de, bir şekilde bu mesafenin altında veya üstünde bir oranda hareket ediyor tabii ki... Günümüzde bu mesafeler maraton koşucusu bir adetin antrenman mesafesinden bile fazla olduğunu da belirtmekte fayda var.

Gelelim günümüze; şu an şehir hayatı yaşayan bizlerin günlük kat ettiği mesafenin oranı çok komik ve tüm yaşadığımız sorunların ana sebeplerinden biri aslında. Hepi topu 700 metre. Tabii bu yine ortalama bir değer. Bu rakamın üzerinde olanlardan daha fazlası ortalamanın altında olan popülasyon.

Obezite, tüm dünyanın yaşadığı ciddi bir sorun. Hayatımızda hareket yoksa en doğal sonuç haliyle. Stres ise en az obezite kadar aynı oranda ciddi bir sıkıntı. Hayatımızda hareket yoksa o da en doğal sonuç. Obezite, her ne kadar beslenme alışkanlığı ile gelişen bir sorun olsa da, aslında hareketsizlikten kaynaklanıyor. Maalesef ki, günümüzde yiyeceklerin de eskisi gibi doğal ve sağlıklı olmadıklarından vücudumuzdaki etkileri de bir o kadar sağlıksız ve doğal olmayan sonuçlara yol açıyor. Yemek yemek, hepimiz için vazgeçilmez ve elzem bir alışkanlık. Fakat hareketsiz bir yaşamımız olursa vücudumuzun bu gidişe cevabı gecikmiyor ve başlıyor hastane-doktor-ilaç ve amansız diyeder zinciri. Aslında tüm bu süreci başlamadan durdurmanın tek yolu 'hareket etmek'.

Günümüzde spor yapmak için spor salonlarına giden, yürüyüş, koşu, bisiklet gibi her yerde yapılabilecek spor aktiviteleri ile uğraşan birçok insan mevcut. Fakat, tüm nüfus sayımızla kıyaslandığında bu oran çok düşük kalıyor. Hareket etmek konusunda daha çocukluğumuzdan beri annemizden sürekli duyduğumuz "koşma terlersin" "evladım adama" "çocuğum top oynama" gibi uyanlarla büyüyen bir nesil olarak pekte parlak bir başlangıcımız yok. Fakat günümüzde spor salonlarına üye olup, spor yapabilmek için para harcayanlar da bu devrin çocukları. Çünkü; bu kadar koşuşturmalı bir hayatta en azında rahatlayabileceğimiz ve rahat rahat koşup terleyecebileceğimiz yerler orası.

Etrafımızda spor yapan, en azından hareket eden insanlar arttıkça bu konuya bakış açımız da değişiyor. Çok değil bundan 5-10 sene öncesinde bile spor yapan insanlara bakış açısı çok farklıydı. Koşmak, ancak bir sebebi olursa yapılması gereken bir eylem olarak görülürdü. Şimdilerde ise parklarda, sahilde, hatta yollarda bile koşan insanları görebilirsiniz. Çoğu yerde sadece koşu malzemesi satılan mağazaların bile bulunduğunu düşünürsek oldukça yol kat etmişiz.

Sabahlan spor yapan, koşan, bisiklete binen insanların sayısı artmasının sebebi, bunun bir ihtiyaç ve gerçekten kendimiz iyi hissettiren bir aktivite olduğunu farketmemizdir. Spor, antrenman, koşu, bisiklet veya herhangi başka bir branşı düşünerek gözünüz korkmasın. Bunlardan önce anlamamız gereken ve hayatımızda bulunması gereken eyleme olan, 'hareket etmek' için bunlara bile ihtiyacımız yok. Evden çıkıp asansör ile otoparka, oradan iş yeri veya metroda da asansör veya yürüyen merdiven, oradan da işyerinde veya okulda yine asansör-yürüyen merdiven ikilisi. Hatta iş yerinde masamızda otururken sandalyeden bile kalkmadan onun tekerlekleri vasıtası ile sağa sola doğru ilerleyerek ne kadar mesafe kaydedebiliriz ki?

Bunun yerine; gideceğimiz yere yürüyerek gitmek, toplu taşımadan birkaç durak önce inerek yürüyerek devam etmek. Aynı şekilde bisikleti bir ulaşım aracı olarak kullanmaya başlamak, yürüyen merdivenin bir cihaz adı olduğunu ve üzerinde durmanın zorunluluk olmadığını farketmemiz yeterli olacaktır. Bu şekilde, yaşamamız muhtemel veya yaşadığımız sağlık problemlerini çözmek için uğraşmak zorunda kalmayacağımız unutmayalım. Yine günümüzde kapısını sıklıkla aşındırdığımız psikiyatristler ve psikologlar bize sahilde veya ormanda yürüyüş/koşu yapmanın huzurunu sağlayamayacaktır. Ayrıca, açık havada egzersiz yaparak geçireceğimiz zaman dilimi, bağışıklık sistemimizi güçlendireceğini de unutmayalım. Güneş ışığının en büyük D vitamini kaynağı olduğunu, açık havada bulunmamızın bile bizleri daha iyi hissettireceğini söylememe bile gerek yoktur sanırım.

Metabolizmamızın mekaniğinde, hareket ile daha efektif bir çalışma prensibi vardır. Örneğin; uyku süremizin üzerinde bir süre zarfında uyuduğumuz takdirde vücudumuz daha fazla dinlenmenin aksine daha da yorgun ve halsiz düşmektedir. Bunun yerine; normal bir süre uykudan sonra egzersiz ile güne başladığımızda, daha dinç, enerjik ve keyifli oluruz. Ayrıca, insanoğlunun fiziksel potansiyelinin hala bir sının yoktur. Hemen hemen tüm spor dallarında hala rekorlar kırılması ve en iyi zamanların yapılabilmesini sebebi budur. Spor yaparak kendimize kazandıracağımız sağlık ve huzur ile birlikte, etrafımıza ve çocuklarımıza da bu kültürü aşılayacağımızı unutmayalım.

Tek yapmamız gereken harekete geçmek ve bunun keyfini çıkarmak.