Siber Dünyada Çocuk Hakları

Siber Dünyada Çocuk Hakları

Kendi adına karar veremeyen çocukların fotoğraflarının aileler tarafından bilinçsizce sosyal medya hesaplarında paylaşılması gittikçe tartışılan bir konu haline geldi. Çocuklarınızın yasal varisi olmanız, onların fotoğraflarını dilediğiniz gibi paylaşabileceğiniz anlamına gelmiyor. Çocuğunuzla ilgili masum bir paylaşımınız öngöremediğiniz birçok soruna yol açabilir. Bu çok boyutlu meselenin hukuki ve psikolojik yönlerini masaya yatırdık.

Bu bölümde, ilk uzmanımız, Kadir Mas Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde, Medeni Hukuk alanında görev yapan Yrd. Doç. Dr. Ahmet Ayar. Ayar'la sosyal medyada ebeveynler tarafından paylaşılan çocuk fotoğraflarının hukukta nasıl değerlendirildiğini konuştuk.

Ahmet Ayar, iyi niyetli yapılan paylaşımların, kişilerin sosyal medya hesaplarına dair yükümlülük yerine getirmediği halde, kişinin haklarını ihlal edebilecek boyutta olabileceğini belirtiyor:

"İnternet çağımızın bir gerçeği olan sosyal medyayı yasaklamamız söz konusu değil. Fakat baktığımızda, insanlar sosyal medyaya ilişkin hem cezai hem de hukuki sorumluklar altına giriyor. Türkiye'de günde ortalama 6 kişi, sosyal medya hesaplarında yaptıkları paylaşımlar dolayısıyla göz altına alınıyor."

Sosyal medyada yapılan kişilik ihlalleri özellikle çocuk söz konusu olduğunda çok daha büyük problemlere sebebiyet verebiliyor.

"Anne ve babaların, çocuklarının fotoğraflarını paylaşmasını doğru bulmuyorum. Çok iyi niyetle paylaşım yapıyor olabilirler. Evet. Belki çocukları bunu istiyor, fakat çocuklar bilinçli olarak bunu isterken bile, bu konuda çok da bilinçli sayılamaz. Çocukların fotoğraflarının sosyal medyada paylaşılması, yakın ve uzak vadede onlara karşı kişilik ihlali anlamını taşıyor.

Sizin çok masumane paylaştığınız bir fotoğraf art niyetli kişilerin eline geçtiğinde çocuk istismarına konu teşkil edebiliyor. Çocuk hukukuna ilişkin gündemi en fazla meşgul eden konulardan biri olan çocuk istismarına sebebiyet veren sonuçlar doğuruyor. Her ne kadar çocuk fotoğrafı çıplak olmasa dahi, çocuk istismarına sebebiyet verebilecek sonuçlar doğurabilir."

Çocuğun "Unutulma Hakkı"

Hukuk alanında unutulma hakkı olarak nitelendirilen bir hak var ve bu hak her birey için söz konusu. Unutulma hakkını tanımlamamız gerekirse; kişi ve kurumların internet üzerinde kendi adlarıyla arama yapıldığında derlenen sonuçlar arasında kendileriyle ilgili, bilgi, fotoğraf ve belge gibi verilere yer verilmesini istememe hakkıdır. Ayar, unutulma hakkı üzerine şu cümleleri dile getiriyor:

"Belki yakın zaman diliminde bu sonuçları çok da göremiyoruz fakat, hukuk alanında unutulma hakkı dediğimiz bir hak var. Bu unutulma hakkı her birey için söz konusu. Çocuk da bir birey olarak kabul edildiği için onun için de bir unutulma hakkı söz konusu. Dolayısıyla sizin çocuklarınıza karşı yapmış olduğunuz bir paylaşım, o çocuk büyüdüğünde 20 yıl sonra yine internet ortamında bulunuyor. Çocuk, 20 yıl sonra bunu görmek istemeyebilir. Ceza hukuku anlamında da, bir suç işlediğinizde belli dönemlerde bunun adli sicilinizde yer alması söz konusu. Burada ebeveynler her ne kadar kötü niyetli hareket etmese bile burada çocukların hem kişisel haklarını ihlal ediyor hem de çocuk istismarına davetiye çıkarıyorlar. Uzun vadeli bakıldığında, bu durum çocuğun internette unutulma hakkının engellenmesi olarak ortaya çıkıyor."

Milli Eğitim Bakanlığı'ndan Müdahale

Çocuk fotoğraflarının internette paylaşılması üzerine, Milli Eğitim Bakanlığı'nın hazırladığı yönergeyi dile getiren Ahmet Ayar şunları belirtti:

"MEB, tüm okullara bir genelge gönderdi. Ve çocuğun okul içerisinde veya serbest zamanda çekilmiş olduğu fotoğraflarını rızası bile olsa okulun internet sayfalarında yayınlayamayacaklarını dile getirdi. Birçok okul velilerden izin almaya kalktı. Fakat biz hukukta buna emredici hukuk kuralları diyoruz. Bunun aksini tarafların kararlaştırması mümkün değil. 'Ben rıza aldım, dolayısıyla kişilik haklarını ihlal etmiyorum' diyemezsiniz.

Çocuk söz konusu olduğunda, yani 0-18 yaş arasındaki birey söz konusu olduğunda, -çocuğun tanımı Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nde 0-18 yaş arasındaki her bireyin çocuk olduğunu anlatarak belirtilmiş- anne ve babanın rızası olsa bile, anne ve baba çocuktan rıza aldığını düşünse bile ya da onun menfaatine bunu gerçekleştirdiğini düşünüyorsa bile bu medeni hukuk açısından kişilik hakkının ihlali olarak karşımıza çıkıyor."

Sosyal Medya Okuryazarlığı Eğitimi Şart!

Ahmet Ayar, çocukların, okul dönemi boyunca sosyal medya okuryazarlığı eğitimi alması gerektiğini dile getiriyor:

"Çocuk haklarına ilişkin dünyadaki en önemli belge, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, Türkiye Cumhuriyeti de Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne taraf. O sözleşmeye imza atmamız sebebiyle bazı yükümlülükler almış durumdayız. Bu yükümlülükler arasında en önemlisi, çocukları geleceğe iyi bir şekilde hazırlamak. Dolayısıyla onların eğitim haklarını en iyi şekilde sağlamak durumundayız. Eğitim dediğimizde de sosyal medya çok sınırsız bir mecra, çocuk evinin içerisinde tüm dünyayı gezebiliyor. Çocuk sosyal medyada sınırsız ve korunmasız, yasaklayarak bu korumayı sağlamak mümkün değil.

İlkokul, ortaokul ve liselerde kişiler sosyal medya kullanmaya başladıkları andan itibaren, "sosyal medya okuryazarlığı" başlığında bir ders eğitim programlarının içerisine dâhil edilerek çocukların sosyal medyada nasıl korunması gerektiği öğretilebilir.

Sosyal medyada paylaşılan çocuk fotoğraflarının hukuksal açıdan değerlendirilmesinin ikinci bölümünde, Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Yrd. Doç. Dr. Özge Uzun Kazmacı ile konuştuk.

Paylaşım mı Kişilik İhlali mi?

Sosyal medya paylaşımları ile insanlar, kendileri ya da paylaşım yaptıkları kişiler hakkında birçok bilgiyi açık ederek, çeşitli açılardan tehdit altına girdiğini ve bunların kişilik ihlallerine yol açabileceğini belirten Özge Uzun Kazmacı durumu şöyle ifade ediyor.

"Kişisel bilgilerin internet ortamında paylaşılması, bunların kötü niyetli kişilerce kullanılarak kişi aleyhine suç işlenmesine neden olabilir. Ayrıca sosyal medyadaki tüm paylaşımlar, başkaları tarafından ticari amaçla kullanılabilir. Yine sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlar, paylaşım yapan kişinin dışında olması (bunlar aile üyesi de olabilir), onların kişilik hakkının ihlaline neden olabilir."

Ebeveynlerin çocukları üzerinde sahip oldukları velayet hakkından dolayı, çocuklarının fotoğraflarını serbestçe paylaşabileceklerini düşünebileceklerini fakat velayet hakkının temelinde çocuğun yararının gözetilmesi gerektiğini dile getiren Özge Uzun Kazmacı, ailelerin çocukların menfaatine aykırı hareket edemeyeceğini belirterek şunları ekliyor

"Çocukların geçerli bir rızası olmadan fotoğraflarının sosyal medyada paylaşılması, çocuğun resmi, özel hayatı ve hatta şerefi üzerindeki hakkın yani kişilik hakkının ihlalini oluşturabilir. Bundan başka çocuğun kişisel gelişimi açısından da sorunlara neden olabilir. Özellikle çocuğun utanmasına ya da küçük düşmesine neden olabilecek fotoğrafların yayınlanması çocukları olumsuz yönde etkiler. Bunun yanında kötü niyetli üçüncü kişilerin eline geçen bu fotoğrafların çocukların istismarına neden olacak şekilde kullanılması da günümüzde yaşanan sorunlardan biri."

İstisnai durumların olabileceğini dile getiren Özge Uzun Kazmacı, paylaşılan fotoğrafların niteliği ve paylaşılan kişi sayısının sınırlı olması, somut olayda paylaşımların kişilik hakkı ihlali olarak nitelendirilmesine engel olabileceğini bellirterek şu örneği veriyor:

"Örneğin sadece bir doğum günü partisinde olanların dâhil olduğu kapalı bir grupta, partide çekilen fotoğrafların paylaşılması kişilik hakkı ihlaline neden olmaz. Diğer çocukların fotoğrafları da ebeveynlerinin rızasıyla böyle bir grupta paylaşılabilir. Ama özellikle herkese açık paylaşımlar ve çocuğun utanmasına ve küçük düşmesine neden olabilecek fotoğraflar, resim üzerindeki hakkın yanısıra çocukların özel hayatını, şeref ve haysiyetini ihlal eder."

Paylaşılan fotoğrafları psikolojik açıdan değerlendirmek üzere, Kadir Has Üniversitesi Psikoloji bölümünden Doç. Dr. Gülseli Baysu'yla sosyal medyada ebeveynlerin çocuklarının fotoğraflarını paylaşmasının nedenlerini, bu konu üzerine neler yapılabileceğini ve bu konunun yarattığı sorunları konuştuk.

Baysu, sosyal ağlardaki paylaşım isteğini öncelikle, "ait olma ihtiyacıyla" açıklıyor: „Ait olma ihtiyacı sosyalleşmenin temel ihtiyaçlarından kabul edilebilir. Bu isteği var olan arkadaşlarla iletişim halinde kalma, uzaktaki arkadaşlarla bağları koparmama, iş ve okul hayatıyla ilgili bağlara ait olma ihtiyacıyla ilişkilendirebiliriz.

Ait olma ihtiyacının dışında, öz sunum ihtiyacımız da var. İnsanlar üzerinde izlenimler oluşturup bu izlenimleri kontrol edebilme ihtiyacı duyuyoruz. 'Ben kimim, kimlerle takılırım, arkadaşlarım kimlerdir, nerelerde takılırız, nasıl bir politik duruşa sahibim, ne tarz bir giyim tarzına sahibim' gibi sorular insanların düşünceleri üzerinde etkili oluyor."

Anonimlik Algısı Fazla

Sosyal ağlarda sosyal kontrol algısının yani suçluluk ve utanma duygusu dediğimiz durumların daha az etkili olduğunu belirten Baysu, anonimlik algısının da bu noktada önemini vurguluyor: "Kimse beni bulamaz ya da kişisel olarak sorumlu tutamaz" algısı çok fazla var. Anonim hesaplarda kişilerin şahsen sorumlu tutulamayacağı durumlarda saldırganlık davranışının arttığı gözlemlenmiş. Örnek vermemiz gerekirse, futbol maçlarında, kalabalıkta insanlar üniforma giydiğinde saldırganlıklarının arttığı gözlemlenmiş.

Peki aileler ne yapabilir? „Aileler, çocuklarının üye olduğu siteleri takip etmeli, düzenli olarak internette ne olduğu hakkında çocuklarıyla konuşmalı, günde kaç saat internette vakit harcanacağı aile tarafından belirlenmeli. Tabii aynı zamanda bu kurala ebeveynler de uymalı. Özellikle, Facebook gibi sosyal ağlara üye olan çocuklar en az 13 yaşında olmalıdır."

Facebook'ta düşülünenin aksine insanların biraz daha gerçekçi bilgiler paylaştığını belirten Baysu, bunun nedeni olarak da daha kontrollü bir alan olmasını gösteriyor: "Ama bütün sosyal ağlarda insanların kendini övme, kendini olduğundan daha güzel daha sosyal, daha başarılı gösterme gibi eğilimleri vardır. 21.000 online ve offline konuşma incelendiğinde insanların yazılı olarak paylaştıkları konuşmaların günlük konuşmalardan daha ilginç olduğu bulunmuş."

Ailelerin Sosyal Medya ile İmtihanı

Ailelerin de sosyal medyayı kullanmalarının farklı gerekçeleri var. Aileler sosyal medyayı diğer ebeveynlerden bilgi almak amacıyla kullanabildikleri gibi diğer ebeveynlerden destek almak ve vermek amacıyla da kullandıklarını gösteren çalışmalar söz konusu.

Baysu, sosyal medya ve paylaşım sitelerinin ailelerin de (diğer bireyler gibi) sosyalleşme, ait olma ve öz sunum ihtiyaçlarına hitap ettiğini belirtiyor ve şöyle devam ediyor: "Ebeveyn olmak anne-babaların kimliğinin önemli bir parçası olduğu için çocuklarının fotoğraflarını paylaşarak anne-baba kimlikleri hakkında bir izlenim oluşturmak ve bu izlenimi kontrol etme ihtiyacı içindedirler. Aynı zamanda sevdikleriyle sosyalleşme ihtiyaçlarını da gidermektedirler."

Çocukları Bekleyen Sorun: Siber Ayak İzi

Günseli Baysu sıklıkla unutulan bir konunun da siber ayak izi olduğunu hatırlatıyor: „Sosyal medya üzerinden paylaşılan her bir resim çocuğun siber ayak izini oluşturuyor. Özellikle kendi çocukluğunda sosyal medyanın yaygın kullanımıyla karşılaşmamış bir nesil olan şimdiki anne-babalar çocukları yetişkin olduğunda veya iş aradığında bu tarz resimlerin kolaylıkla ulaşılabilir olacağını, çocuğun ve ilerideki yetişkin bireyin mahremiyetine zarar vereceğini öngörmekte zorlanmaktadırlar. Çocuklar biraz daha büyüdüklerinde kendileri de bu sosyal medya üzerinden fazlaca fotoğraf ve bilgi paylaşımının aktif bir parçası haline geliyorlar ve bunun 'normal' olduğunu düşünüyorlar çünkü aile bu davranışları kendileri model oluşturarak onaylamış oluyor. Çocukların/ergenlerin hassas içerik paylaşması veya siber zorbalık yapması veya mağduru olması çok daha kolay. Kişiliklerin ve özgüvenlerinin gelişeceği dönemlerde olumsuz yorumlardan etkilenmeye de daha açıklar. Ayrıca gençlerde internet bağımlılığı, selfie bağımlılığı gibi yeni durumlar ortaya çıkmakta, aileler arası iletişim azalabilmektedir."

Çocuk Hakları Sözleşmesi Madde 16

Hiçbir çocuğun özel yaşamına, konut ve iletişimine keyfi ya da haksız bir biçimde müdahale yapılamayacağı gibi, onur ve itibarına da haksız olarak saldırılamaz. Çocuğun bu tür müdahale ve saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı vardır.

Kişisel Verilerin Korunması Kanunu

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu; kişisel verileri kısmen veya tamamen otomatik olarak işleyen ya da herhangi bir veri kayıt sisteminin parçası olmak kaydıyla otomatik olmayan yollarla işleyen gerçek ve tüzel kişiler hakkında uygulanır. Dolayısıyla anne babanın çocuklarının fotoğraflarını sosyal medyada paylaşmaları durumunda, anne baba veri işleyen sıfatına sahip olmadığı için bu kanun kapsamında değerlendirilmez. Ancak çocukların kişisel bilgileri ve resimlerinin iletildiği eğitim kurumları bu kapsamda veri işleyen sıfatına sahip olabilir. Bu kurumların çocukların kişisel bilgilerini ve resimlerini hukuka aykırı bir şekilde paylaşması 6698 sayılı kanuna aykırıdır.

7.3.2017 Tarihli MEB Genelgesi

Burada özellikle okulların sosyal medyada çocukların fotoğraflarını paylaşmalarına dikkat çekmek gerekir. Bu konuda 7.3.2017 tarihli MEB genelgesi ile bir sınırlama getirilmiştir. Bu genelgeye göre; özetle öğrencilerin her türlü görüntüsünü sosyal medyada hukuka aykırı şekilde paylaşanlar hakkında yasal işlemler yapılacaktır. Bu genelgeden sonra bazı okullar, öğrencilerin faaliyet resimlerini paylaştıkları kapalı gruplar için velilerden yazılı izin alma yoluna gitmiştir.