İzlanda'nın başkenti Reykjavik, dünyanın en kuzeydeki başkenti. Avrupa'nın kuzey batı ucunda, uzakta, izole kalan bir ada oluşu ve sert ve değişken doğa yapısı İzlanda'yı hem çekici hem de gizemli kılıyor. 2016 Ekim ayında Reykjavik Uluslararası Film Festivali (RIFF) Geleceğin Sinemacıları Seminerleri'ne davet edildiğimde İzlanda'nın doğası, insanı kültürü ve sineması hakkında çok da bilgim yoktu. Ancak İzlanda'da geçirdiğim bir hafta boyunca hem sinemasını, hem kültürünü, hem de doğasını tanıma fırsatı buldum. Bu yazıda, İzlanda'nın kültürünün, çetin şartları olan doğadan ve insanının doğa ile olan ilişkisinden etkilenerek nasıl şekillendiğine değineceğim.
İzlanda sinemasıyla bir öğrencimin (Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü'nden Ömer Faruk Özcan) 2006 yılında tavsiyesi ile tanıştım. Ömer bana o zamanlar yeni ortaya çıkan genç yönetmen Dagur Kari'nin Noi Albinoi (Buzdan Hayaller) filmini tavsiye etmişti. Filmde, Noi, ailesinden, toplumdan ve İzlanda'nın uzun süren karlı gecelerinden sıkılıp her ergen gibi hayatın anlamını sorgularken aşkı buluyor ve hayatına zorluk veren tüm bu engellerden doğaüstü olaylarla kurtuluyordu. O günden bugüne İzlanda sineması bir hayli yol katetmiş. İzlanda da dünya haritasında milyonlarca insanın bildiği uluslararası film yapımlarının uğrak yeri haline gelmiş.
İzlanda'da sinemanın durumunu üç ana etken özetliyor. İlki, ülkenin yakın geçmişe kadar İskandinav ülkelerinin yönetiminde olması, yani Danimarka'ya bağımlı bir sömürge oluşu. Birkaç üniversitesi olan ülkede 4 yıllık sinema eğitimi veren bir bölüm yok. Öğrenciler eğitimlerim Danimarka'da ulusal film okulunda alıyorlar. Bu nedenle de son 15 yılda yapılan filmlerin anlatım tekniği ve görselleri Danimarka sinemasının izlerini taşıyor. Mesela Noi Albinoi için de tipik bir Dogma 95l filmi diyebiliriz. Zaten Dagur Kari de şu anda Kopenhag'da Danimarka Ulusal Sinema Okulu'nu yönetiyor.
İzlanda sinemasının aktif olmasını sağlayan ikinci etken ise, kuzey ülkeleri arasındaki film yapım iş birlikleri. İzlanda, nüfusu ve ülke gelirine göre orantısal olmayan düzeyde yüksek film/dizi üretimine sahip. Bunun sebebi; İskandinav ülkelerinin, özellikle Norveç ve Danimarka'nın ortak yapımlarla İzlanda'da film yapması. İskandinavya kara sineması (film noi) ve kara dizisi İzlanda'da oldukça fazla üretiliyor.
Üçüncü etken ise Hollywood sinemasının ve Amerikan dizilerinin İzlanda'yı gerçeküstü ve masalsı bir mekân olarak kullanabilmesi. İlk sezonundan itibaren Taht Oyunları (Game of Thrones) düzenli olarak İzlanda’yı ana mekânlarından biri olarak kullanıyor. Özellikle buzulların ve yaşayan ölülerin olduğu sahneler ve balıkçı köyleri İzlanda'da çekilmiş. Hollywood yapımları ise; en başka yeni Star Wars filmleri, İzlanda'nın doğasını defalarca fark edilmeden kullanabiliyor. Star Wars Rouge One filminin açılışını izleyenler, ana karakter Galen Orso (Mads Mikkelsen) ve ailesinin yaşadığı o karanlık gezegenin İzlanda toprağı olduğunu filmden sonra heyecanla öğrendiler. İzlanda'yı en etkin kullanan Hollywood filmi ise, Ben Stiller'in Walter Mitty'nin Gizli Yaşamı (The Secret Life of Walter Mitty) filmi. Filmde Ben Stiller'in canlandırdığı Walter Mitty, aşkı Cheryl'e (Kristen Wiig) kavuşmak için dünyayı geziyor. Bu gezisinde de İzlanda'nın doğası ile çetin mücadeleye giriyor.
İzlanda'nın yakın tarihte sinemada temsili ise Şah Mat filmi (Pawn Sacrifice). 1972 yılında Amerikan satranç şampiyonu Bobby Fisher'in dünya satranç şampiyonu Sovyet satranççı Boris Spassky ile olan maçları bu ülkeyi tüm dünyanın ilgi odağı haline getiriyor. Sovyetler Birliği'nin Amerika Birleşik Devletleri ile soğuk savaş sırasında ideolojik üstünlük sağlamaya çalıştığı bir alan haline gelen satranç şampiyonası, İzlanda'yı da dünyaya tanıtıyor. Maç tam iki ay sürüyor ve her defasında İzlanda'dan dünya televizyonları canlı yayın yapıyorlar. Bobby Fisher'in İzlanda ile olan macerası burada bitmiyor. 1992 yılında Fisher, Birleşmiş Milletler'in Sırbistan ambargosunu delip Spassky ile Belgrad'da bir rövanş maçı yapması nedeniyle Amerika tarafından vatan haini ilan ediliyor. Bir başka satranç şampiyonu olan eşinin ülkesi Japonya'da iltica talebi olumlu karşılanmayınca İzlanda tarafından davet ediliyor ve ona vatandaşlık veriliyor. Fisher, İzlanda'da hayatının son günlerine kadar yaşadı. Fisherin mezarı da burada.
Bilim Kurgu, Fantastik ve Macera Türlerinin Mekânı
Daha çok bilim kurgu, fantastik ve macera filmlerinin mekânı İzlanda. Bunlar arasında Thor Karanlık Dünya, Interstellar, Star Trek Into Darkness, Darren Aronofsky'nin Nuh filmi Tom Cruiselu Ovlixiion, Ridley Scott'in Prometheus filmi, Flags of Our Fathers, Tree of Life, Batman Begins, Lara Crojtve iki James Bond filmi A View to A MU ve Die Another Day bunlardan sadece birkaçı. Yakında gösterime girecek Justice League ve Fast & Furious 8 de 2016 yazında İzlanda da çekilen filmlerden. Netflix dizisi olan Wachoskiler'in yarattığı Sense8 de halen İzlanda'da yapılıyor. İzlanda'nın film çekimi için vergi iadesi destek programı var. Buna göre, yabancı yapımlar çekim bitince %25 vergi iadesi alıyorlar. Yaz aylarında neredeyse 24 saate yakın ışık olması, mekânı daha çekici kılıyor. Ayrıca, her İzlandalı İngilizceyi anadili gibi konuşabiliyor. Film ekipleri ise eğitimli ve becerikli.
İzlanda, jeolojik anlamda genç bir ada; insanlar tarafından yerleşim yeri olarak kullanılması da oldukça geç bir tarihe denk düşüyor.
Bu nedenle doğasında insan tahribatı yok. Nüfusun da az oluşu (300.000 kişi) ve dağınık yerleşmesi, insanların birbirlerini tanımalarına ve her sorunu uzlaşarak aşmalarına neden olmuş. Herkes soyadına bakarak ilk atasının izine rahatlıkla ulaşabiliyor. İzlanda Norveç'ten Vikinglerin 572 yılında geldiği ve yavaş yavaş İskandinavya'da tutunamayan ve iç savaştan kaçan bilge insanların yerleştiği bir yer olmuş. Danimarka egemenliği de 2. Dünya Savaşı sırasında İngiliz ve Amerikan kuvvetlerinin adayı işgal etmesiyle son bulmuş. Savaş sonrası İzlanda, özgür bir cumhuriyet olmuş. Mevcut cumhurbaşkanı da 40'lı yaşlarında bir akademisyen. Başkan Gu?ni Th. Johannesson, bir tarih profesörü ve uzmanlık alanı da İzlanda cumhurbaşkanlığı tarihi. Konuya vâkıf, yetkin birini seçmiş İzlandalılar.
İzlanda'nın doğası, film çekmek isteyen yabancı sinema ekiplerini de cezbediyor. Bunlardan biri de Geyser. Doğal sıcak su fışkıran ve dünyanın merkezindeki lav tarafından doğrudan ısıtılan Geyser, film çekmek isteyen ekiplerin gözdesi. Bunun yanında; mavi göl, şelale, My'rdalssandur sahili, buzullar, altın daire halka ve tüm adayı dolaşan otoyol, filmlerin uğrak yeri olmuş. Ancak, İzlanda deyince akla ilk gelen doğa olayı Kuzey ışıkları. Güneşteki patlamalarla saçılan parçacıkların dünyanın manyetik etkisine kapılıp gökyüzünde görülmesi durumu. Kuzey ışıklarını izlemek için İzlanda otellerinde özel turlar düzenlenmekte. Yağmursuz, bulutsuz bir gecede sabaha karşı saat 3-4 civarında gökyüzünde Kuzey ışıklarını görmek mümkün.
2016 Reykjavik Film Festivali
On yıldır devam eden uluslararası Reykjavik Film Festivali'nde pek çok aktivite var. 2016'da RIFF'in genç yetenekler bölümünde iki önemli konuk vardı. Bunlardan biri, Requiem for a Dream ve Black Swan filmlerinin yönetmeni olan Darren Aronofsky seyirci karşısında çok mütevazı bir sunuş yaptı ve üniversitede gençlerle sohbet etti. Aronofsky, hem festivalden Yaşam Boyu Başarı ödülünü aldı, hem de aylar boyunca İzlanda'da son filmi Mother''ı çekti. Film yapım sürecinden de çok ilginç anekdotlar aktardı Aronofsky. Tecrübelerini paylaşan bir diğer isim ise, Chloe Sevigny oldu. Boys Don't Cry filminin Oscar adayı oyuncusu Sevigny; Kids, Gummo gibi 1990'ların bağımsız Amerikan sinemasından gelip American Horror Story gibi çok bilinen popüler bir diziye kadar geniş bir yelpazede oyunculuk yapıyor. Oyuncu, kadın yönetmenlerin azlığından ve erkek egemen film sektöründe yer bulmamalarından yakındı. Sevigny, artık film de yönetiyor ve festivale yeni filmi Kitty ile davetliydi.
Festival, yerel konukların da ilgisini çekti. İzlanda'nın dünya çapında bilinen şarkıcısı ve oyuncusu Björk'ü, Darren Aronofsky söyleşisinde iki kez görme fırsatı bulduk. Önce, cumhurbaşkanı festival konuklarını evinde ağırlarken bir maske takmış olarak görüldü Björk. Cumhurbaşkanı sarayı ya da yerleşkesi diyebileceğimiz resmi bir bina yok. Başkan kendi evini sadece bir güvenlik görevlisi ile kullanmakta. Bu nedenle isteyen kapıyı çalıp gidebiliyor. Björk daha sonra, Reykjavik Üniversite kampüsünde Darren Aronofsky master sınıfına ders verirken görüldü. Bu kadar ünlü bir sanatçının ortamda rahatça bulunmasını herkes normal karşıladı.
Film festivalinin programında uzun metraj yarışmasının yanında, tematik olarak uzun metraj Polonya sineması ve kısa metraj Alman sineması filmlerine özel programlar vardı. Ayrıca, restore edilen İzlanda film klasikleri özel gösterimleri ve uluslararası ve yerel kısa metraj yarışmaları yer aldı. Tüm bu dallarda ödüller ise gerçeküstü bir ortamda, bir doğa müzesinde verildi. Okyanus müzesinde balinaların devasa iskeletleri ve mavi neon ışıklan arasında Altın Puffin ödülleri sahiplerini buldu. Puffin, penguene benzeyen farklı bir buzul hayvanı. Bu şirin hayvan festivalin de maskotu.
Ana kıtadan uzaklığın ve doğasının şekillendirdiği romantik ve şairane bir ruh var İzlanda'da. Dünyada nüfus yoğunluğuna göre en fazla müzisyen burada bulunuyor. İzlanda sinemasının dünya sinemasına servis verdiği bir diğer alan film müziği besteciliği. Johann Johannsson besteleriyle The Theory of Everything ve Sicario filmleriyle iki defa Oscar'a aday oldu. Dennis Villeneuve ile olan yaratıcı iş birliği sayesinde Johannsson'dan Arrival ve yeni Blade Runner 2049 filmlerinin müziklerini de dinliyoruz. Onu takip eden diğer film müziği bestecileri Atli Örvarsson, Sigur Ros, Veigar Margeirsson da bu konuda oldukça iddialılar.
Festival sona ererken, düzenlenen workshoplarda. Los Angeles'ta da film yönetmenliğine devam eden Tinna Hrafnsdottir; Tota Lee; Tomcat filmi ile festivalde yanşan Avusturyalı yönetmen Hândl Klaus; The Reverse filmiyle tanınan Polonyalı yönetmen Borys Lankosz ve İzlandalı yönetmen Baldvin Zophoniasson katılımcılara yaratıcılık deneyimlerinden örnekler vererek, yeni bakış açılannı tartıştılar. Festivalde geleceğin yeteneklileri olarak dikkat çeken yönetmenler; Fateme Ahmadi, Josh Epstein, Leah Johnston, Brittney Shepherd, Gala Goliani, Katarina Blajic, Miranda Howard-Williams, Oonagh Keraney, Yalitsa Riden, Aurora Fernley, besteci Mike Ladouceur ve yapımcı Ryan Reaney oldular.
İzlanda adasının finansal çöküş yıllarından sonra, kurtuluşu turizmde görmesi, son beş yılda daha önce görülmemiş bir ziyaretçi patlaması gerçekleştirmiş. Öyle ki, yerli halk artık kiraların sürekli olarak turizm nedeniyle artmasından şikâyetçi. Buna karşı Airbnb yasası çıkarılmış ve günlük kiralar azami 50 dolarda sabitlenmiş. On yıl önceye kadar senede 100 bin kişinin ziyaret ettiği İzlanda'yı 2017 yılında 3 milyon turistin ziyaret etmesi bekleniyor. Doğası farklı ve temiz, insanı kültürlü ve sert, mimarisi minimalist ve açık olan İzlanda, hem yerli hem de uluslararası film yapımlarının gözdesi olmaya devam edecek gibi görünüyor.
Dogma 95, 1995'te Danimarkalı yönetmenler Lars von Trier, Thomas Vinterberg, Kristian Levring ve Soren Kragh-Jacobsen tarafından başlatılmış avangart film yapım akımıdır. Bu akım bazen Dogme 95 Collective veya the Dogme Brethren olarak da bilinir.