Türk Hayranlarının Ağzına Acı Biber Sürmeye Geliyorlar

Türk Hayranlarının Ağzına Acı Biber Sürmeye Geliyorlar

1983 yılında Hollywood’da kurulan alternatif/indie rock grubu Red Hot Chili Peppers’ın Türk hayran kitlesiyle gecikmiş kavuşması için çok az zaman kaldı. Pozitif Live tarafından düzenlenecek ve santralistanbul’da gerçekleşecek olan konserin biletlerinin 10 bin adeti satışa çıktıktan 1 saat sonra satıldı. Bu konser 9O’lar kuşağının müzikseverleri için bir anı, grubun yeni kuşak dinleyici kitlesi için hevesle beklenen bir buluşma ve Red Hot Chili Peppers ismini hep duyup merak edenler için ise grubu keşfetmek için bulunmaz bir fırsat olacak!


2010 Eylülü’nde U2’nun İstanbul konseri öncesinde oluşan havaya benzer bir hava, bu yıl yine Eylül ayında gerçekleşecek olan Red Hot Chili Peppers konseri gündeme geldiği anda oluştu. 9O’larda ABD’de Grunge, Britanya’da ise Brit Pop akımları gençlik kültürü anlamında dönem ruhunu belirlerken, Red Hot Chili Peppers ABD’de, İrlandalı U2 da Britanya’da egemen tarzlara eklemlenmeyen bir müzikle bu tarzların en önemli temsilcilerinin ulaştıkları liste başarılarına ve albüm satış rakamlarına ulaşmayı başarmıştı.

Aynı kuşaktan olan bu iki grup dünyada olduğu gibi Türkiye’de de benzer dinleyici kitlelerine sahip. Asli dinleyici kitleleri, bu gruplar en zirvede oldukları zamanda aşağı yukarı 16-26 yaş aralığında olan birincil takipçileri bugün otuzlu yaşlarının ilk yansım tamamlamış ya da tamamlamak üzere olan yetişkinler. Yani artık onları dinledikleri dönemdeki yaşam tarzlarından hayli uzaktalar: Aile kurmuşlar, işlerine güçlerine gidip geliyorlar ve artık pek yüksek sesle de müzik dinlemiyorlar.

Yirmili yaşların başlarında hayata neredeyse tüm anlamını veren şarkılar, onları yaratan müzik gruplarına duyulan sonsuz bağlılık, otuzlu yaşlarda geriye dönüp bakıldığında biraz aşın bir heyecanın tezahürü olarak görülebilir elbette... Ama o şarkılardan birini yıllar sonra yeniden dinlerken de Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi’nde çok güzel anlattığı gibi, “geçmiş sadece güzel anlan ve anılarıyla beliriverir insanın önünde.” Kısacası böyle koskoca bir kuşağın gençliğine damgasını vurmuş bir dev grup konser vermeye geldiğinde, bu konser hiçbir zaman sadece bir konser değildir, diye düşünmeden edemiyor insan.

HOLLYWOOD’DAN ÇIKAN TÜRLER ÖTESİ BİR GRUP

1980’lerin başlarında ABD’nin Kaliforniya eyaletinde, Hollywood’da kurulmuş olan Red Hot Chili Peppers’ı 9O’lann rockçı gençliğinin kolektif hafızasına kazıyan şarkılardan birincisi elbette ki ‘Under the Bridge’dir. Birçoklarınca grubun en iyi albümü kabul edilen ‘Blood Sugar Sex Magik’de (1991) yer alan bu şarkının yam sıra yine aynı albümden ‘Give It Away’ de Chili Peppers denince kulağınızda ilk çınlamaya başlayan şarkılar arasındadır. Bu harika albümün önceli 1989 tarihli ‘Mother’s Milk’de yer alan ‘Taste the Pain’ ve ardılı ‘One Hot Minute’ içindeki en güzel parçalardan olan ‘Aeroplane’ ve ‘My Friends’ de yine birçok Chili Peppers hayranı için en özel parçalardandır.

En iyi albümlerini kariyerlerinin daha başlardaki dönemlerinde yapan birçok grubun tersine Chili Peppers’ın en değerli çalışmaları, ‘Blood Sugar Sex Magik’ dışında, 1984 tarihli ilk albümlerinden 15 yıl sonra çıkardıkları ‘Californication’, bundan üç yıl sonra yayınladıkları ‘By the Way’ ve ondan da dört yıl sonra yani ilk albümün tam 22 yıl sonrasında gelen ‘Stadium Arcadium’ olmuştur.

Grup, bu olgunluk dönemi eserlerinde funk, metal, dance-rock ve rap-rock gibi farklı esinlerden damıttıkları karakteristik alternatif nock sound’uyla hayran kitiesine yeni kuşaklar ekledi ve bugünlere geldi.

Söz konusu olan Chili Peppers gibi, 30 küsur yıllık tarihçesi boyunca kadrosunda çok önemli değişiklikler olmuş bir grup için bu daha da şaşırtıcı bir başarıydı. 1988’de, grup henüz yola yeni çıktığı sıralarda, kurucu üyelerinden gitarist Hillel Slovak aşın dozda kullandığı eroin sonucunda hayatım kaybetmişti. Slovak’ın ardından grubun yeni gitaristi John Frusdante oldu. Ne var ki, Frusciante de ‘Blood Sugar Sex Magik’le kazandıkları büyük başarının ardından grubun çok popüler olmasının yarattığı baskıya eklenen uyuşturucu sorunları nedeniyle tam da albümün turnesi sırasında gruptan ayrıldı. Farklı kişilerle yapılan denemelerden sonra altına albüm olan ‘One Hot Minute’da grubun gitaristliğim ABD’nin kült alternatif rock-metal gruplarından biri olan Jane’s Addiction’m gitaristi Dave Navarno üstlendi.

‘Galifornication5, ‘By the Way’ ve ‘Stadium Arcadium’ Frusciante’nin gruba geri dönmesinin ürünü olan ‘Califomication5 zorlu geçen ayrılık sürecinin getirdiği duygusal malzemeyle zengin, müzikal anlamda zirvelerde bir albümdü. ‘Around the World’ ve ‘Parallel Universe’in bendine sığmayan enerjisiyle açılan, ‘Scar Tissue’ gibi unutulmaz bir ballad ile süren, ‘Otherside’ın hüznünden süzülüp adını aldığı parçada zirveye ulaşan bu albüm ‘Easily’, ‘This Velvet Glove’ ve ‘Savior’ gibi unutulmaz parçalarla gerçek bir başyapıttı. Bir sonraki albüm ‘By the Way’ yine çok sayıda mükemmel şarkıyı içeriyordu; ‘Gan’t Stop’, ‘Throw Away Your Television’ gibi parçalarda Chili Peppers’ın o tanıdık coşkusunun harikulade örneklerini sunarken ‘Universally Speaking’, ‘Dosed’, ‘The Zephyr Song5 ve ‘Cabron’ gibi yumuşak tonlu sıcak parçaların melodilerinde de Chili Peppers üyelerinin kişisel anlamda ulaştıkları olgunluğun duygusal yansımaları hissediliyordu.

Grubun 2006 tarihli ‘Stadium Arcadium’ albümüne ise kendi başına bir fenomen olarak bakabilmek mümkün. Şöyle ki, bir grubun kuruluşundan 23 yıl sonra, toplam 28 yeni şarkıdan oluşan bir duble albüm çıkarıp, bu albümü de en iyi albümlerinden biri olarak kotarması popüler müzik tarihinde çok sık rastlanan bir durum değildir. Grup, geçtiğimiz yıl da Tm With You’ ile hayranlarım bir kez daha selamladı, bu çalışmada gitarda Frusciante yerine Josh Klinghoffer yer aldı ve albüm birçok ülkede listelere birinci sıradan girdi. Grubun solisti Anthony Kiedis, bu albümde grubun yeni bir evreye girmekte olduğunun altım çiziyordu.

PUNK-ROCK ESTETİĞİ VE MÜZİKAL ÖZGÜRLÜK

Kiedis, 8 Eylül 2011 tarihli The Telegraph Gazetesi’nde Andrew Perry’ye verdiği röportajda grubun ortaya çıkarken tüm üyelerin ortak hedefinin seksenli yıllardaki egemen hair-metal anlayışına karşı çıkmak, kendilerini fazlasıyla ciddiye alan yakışıldı metalci adamların yolunun tersinden giderek alaya bir imge ve yaklaşımla müzik yapmak olduğunu söylüyordu. Chili Peppers bunu en ince ve zeki biçimde yaptı bugüne kadar. Müzikal anlamda rock müziğe yeni boyutlar kazandırırlarken; albüm kapaklarından giyim kuşamlarına, saç modellerinden sahnedeki hal ve tavırlarına kadar hep nev-i şahsına münasır bir müzik grubu oldular.

Sarkastik (alaycı), erotik ve her daim sonsuz enerjiye sahip bir grup olarak çok belirgin bir kimliği oldu Chili Peppers’ın. Müzikal türler araşma çizilmeye çalışılan sınırlara her zaman karşı olmaları en önemli özellikleriydi belki de. “Punk-rock estetiğine sahip olabilir, ama yine de funk çalabilir, caz ve deneysel müzik dinleyebilir ve kendi müziğimizi yapabilirdik” demişti Kiedis aynı röportajda. Chili Peppers 30 yıla dayanan tarihi boyunca bunu başarıyla yaparken kendinden sonra gelen birçok gruba da ilham ve cesaret kaynağı oldu. Chili Peppers bu anlamda da popüler müzik tarihinin çok önemli gruplarından biri olarak hatırlanacaktır.