Kadınlık ve erkekliğin toplumsal olarak belirlenen özellikleri zaman içinde toplumsal yapının değişimine paralel farklılaşma gösterir. Toplumsal cinsiyet olarak nitelendirdiğimiz bu kadın ve erkek olmaya atfedilen özellikler sosyal bilimlerin hemen her alanında yakında izlenen bir olgudur. Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Merkezi de bu kavramı çalışmalarının odağına yerleştirmiş sosyal bilimcilerin buluşma ve birlikte çalışma noktası olmak amacıyla kuruldu. Bu yıl İkincisi gerçekleştirilen “Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması” bu gibi çalışmalardan biri. Araştırma grubu sosyoloji (Doç Dr. Mary Lou O’Neil), siyaset bilimi (Prof. Dr. Şule Toktaş), iletişim (Prof. Dr. Banu Baybars Havvks ve Yrd. Doç. Dr. Suncem Koçer) ve psikoloji (Yrd. Doç. Dr. Aslı Çarkoğlu) alanlarında çalışan akademisyenlerden oluşan bu çalışmanın amacı; Türkiye’de kadınlık ve erkekliğe atfedilen kimi özelliklerin ülkedeki aile, çalışma ve siyaset dünyamızdaki yansımalarını değerlendirmek ve zaman içinde değişimini izlemek. Bu yansımalar çoğunlukla ülkenin “kadın sorunu” olarak adlandırılıyor olsa da bu sorunların hiçbir zaman sadece kadınlarla sınırlı kalmayıp, ülkedeki tüm birey ve kurumların yaşantı ve işleyişini etkilediğinin altını çizmek isteriz. Hayatımızın böylesine merkezinde olan bu kavramın 2016 Türkiyesi’nde nasıl bir şekle büründüğüne bir göz atalım.
Bu yazıda sunulacak sonuçlar, 2016’nın Şubat ayında 26 ilden 1200 (600 kadın, 600 erkek) katılımcı ile yüz yüze yapılan bir anket çalışması sonucunda elde edildi. Katılımcılardan kendi yaşantılarına dair bilgiler vermenin yanı sıra tutum ve algılarının anlaşılmasına yönelik bir dizi konuda fikir belirtmeleri de istendi.
Aile Yaşamında ve Günlük Yaşamda Kadın ve Erkek Ne Kadar Eşit?
Yansından fazlası (yüzde 56.6) halen evli veya boşanmış/dul olan katılımcılar, eşleri ile genelde aile ya da arkadaş ortamlarında tanıştıklarını ve tanışmadan ortalama 2.5 yıl sonra evlendiklerini, bu karan da yüzde 36’smın eşleri ile ortak verdiklerini belirttiler. Evliliğe kararda bir sonraki en sık rastlanan yöntem görücü usulü iken (yüzde 33.6), bu durumun yaşlılarda (36 yaş ve üstü) gençlere (35 yaş ve altı) oranla daha sık yaşanan bir durum olduğu görüldü. Katılımcılann ortalama 2 çocuğa sahip ailelerinde kız çocukların oğlan çocuklara oranla yüzde 6 daha düşük oranda okula gitmekte oldukları görüldü.
Erkeklerin ev işlerine ve çocuk bakımına katkılarının da değerlendirildiği çalışmada, erkeklerin ev işlerine sınırlı katkı sağladığı ve bu katkının da evin ev dışı ile olan ilişkisini kurma düzeyinde kaldığı görüldü (düzenli tamirat/bakım işleri yapanlar yüzde 48.2; ev alışverişi yapanlar yüzde 45.7). En az düzenli katkı sağlanan ev işleri ise yüzde 10.2 ile bulaşık ve yüzde 11 ile çamaşır ve temizlik. Çocuk bakımı konusunda da oldukça sınırlı düzenli katkı verdiği görülen erkeklerin, en sık yaptıklarım belirttikleri bakım işleri yüzde 37.5 ile “aileyi dışarı/gezmeye çıkarma” ve yüzde 23.5 ile çocukları ile oyun oynama oldu. Babaların yüzde 20’sinin aileleri ile hiç beraber gezmediği, yüzde 26.4’ünün ise çocukları ile hiç oynamadığı görüldü. Babalar tarafından en az yapılan çocuk bakım işi ise alt değiştirme.
Katılımcıların, 15 yaşından küçük çocuklar için uygun görülen davranışlara dair fikirleri ise şöyle: “Bisiklete binmek” yüzde 71.9 tarafından hem kız hem oğlan çocuklar için uygun bir davranış olarak görülürken, çocukların “ev dışında bir işte çalışması” yüzde 65,7 tarafından uygun bulunmadı. Ankete katılımcılarının verdiği cevaplardan kız çocuklarının ev içi işlerine daha uygun görüldüğü, oğlan çocukların ise ev işlerine katılımının büyük oranda uygunsuz görüldüğü anlaşılıyor.
Türkiye’nin Kadın Sorunları: Şiddet ve Çocuk Yaşta Evlendirilme
Araştırmada, Türkiye genelinde kadınların en büyük sorunu olarak yüzde 77,8 ile “şiddet” ön plana çıktı. Ancak “şiddet” seçeneğinin, 2015 yılında çıkan yüzde 86,6’lık oranın gerisinde kalması dikkat çekti. “Türkiye’de kadının en büyük sorunu şiddettir.” diyen erkeklerin oram yüzde 79,8 olurken, kadınların oranı ise yüzde 75,7’de kaldı. Kadınların erkeklerden daha yüksek oranla “kadının en büyük sorunudur” dediği bir başlık ise “eğitimsizlik” oldu (yüzde 34,8). Her iki grubun da kadın sorunu olarak tespit ettiği konular ise “kadın-erkek eşitsizliği” (yüzde 41,5).
Araştırmada ortaya çıkan bir başka ilginç sonuç ise aile içi şiddet konusunda belirlendi. Çalışmaya katılanların yüzde 63,3’ü “aile içi şiddetin boşanmak için yeterli bir sebep” olduğunda birleşirken, kadınlarda bu oran yüzde 67,4, erkeklerde ise bu ifadeye katılım yüzde 59,2’de kaldı. “Erkek ailenin dirlik düzeni için zaman zaman şiddete başvurabilir” ifadesine olumlu yaklaşan kadın katılımcıların oranı sadece yüzde 11,8 iken erkeklerde bu oran yüzde 17 çıktı.
Türkiye’de en sık kadın cinayeti sebebi olarak gündeme gelen boşanmış bir kadının iffetinin eski kocasını ilgilendirip ilgilendirmediği sorusuna kadınlar yüzde 57.7 oranında “hayır ilgilendirmez” derken erkeklerin yüzde 46’sı aynı yönde cevap verdi. “Kocasız kadın sahipsiz eve benzer” ifadesine yüzde 31.2 kadın katılırken erkekler arasında yüzde 42.5 erkek bu ifadeye katıldığım belirtti.
Araştırmada “18 yaşından küçük çocukların evlendirilmesi” ile ilgili ifadelere katılım da incelendi. Ankete katılanların yaklaşık dörtte üçü “18 yaşından küçük çocuklar hiçbir şart altında evlendirilmemelidir” derken, “çocuk gelinler” olarak bilinen 18 yaşından küçük kız çocuklarının evlendirilmesinin yaygın bir sorun olduğu katılımcılann yüzde 86.4’ü tarafından kabul edildi.
Çalışma Hayatında Eşitlik Var mı?
Araştırmanın “Çalışma Hayatında Kadın” başlıklı bölümünde çıkan sonuçlarda ise kadınlar açısından oldukça sorunlu bir tablo ortaya çıktı. Ankete katılan kadın katılımcıların yüzde 64,8’i şu an çalışmadığını ifade ederken, katılımcı kadınların yüzde 45’inin hayatları boyunca hiç ücretli çalışmadıkları saptandı. Çalışmayan gruba “Hangi imkanlar sağlansaydı çalışmak isterdiniz?” diye sorulduğunda ise ilk sırada “baba/eş/aile izni”ni gösterilirken,
bunu “eğitim” izledi. “Türkiye’de şu anda kadın ve erkekler eşit hak ve imkanlara sahipler midir?” sorusuna ise kadınların yüzde 79’u, erkeklerin de yüzde 7 l’i “hayır” cevabım verdi. Bu olumsuz cevapta geçen yıldan bu yıla yüzde 8’lik artış olduğu gözlendi.
Öte yandan “Kocası izin vermiyorsa kadın çalışmamalıdır” ifadesine kadın katılımcıların yüzde 35,3’ü, erkek katılımcıların ise yüzde 45.2’si katıldı. “Çalışma arkadaşlarım fiziksel olarak taciz eden biri bu sebeple işten atılmalıdır” seçeneğine yüzde 73,7 oranında olumlu cevap verdi. Erkeklerde bu sorudaki olumlu yanıt oram yüzde 71 ’de kalırken, sözlü tacizin işten atılma sebebi olmasına olumlu cevap veren kadın katılımcıların oram yüzde 73,8; erkek katılımcıların oram ise yüzde 70,3 oldu. “Çalışan bir kadın çocuklarına daha iyi bir anne olur” ifadesine ise kadınların yüzde 50.2’si erkeklerin ise sadece yüzde 38.3’ü katıldı.
“Sağlık Sistemimiz Kürtajı Engelliyor”
Araştırmada çokça tartışılan “kürtaj” konusunda fikirler de soruldu. Çiftlerin kürtaj yaptırmaya birlikte karar vermesi gerektiğini savunan katılımcıların oranı yüzde 78,9 olarak belirlendi. “Kürtajı zorlaştıran bir sağlık sistemimiz var” ifadesine katılanların oram yüzde 56,9 iken, “Kürtaj kadının en temel hakkıdır, yasaklanamaz” diyenlerin oram yüzde 43,6 oldu. Bu oranın 2015’ten 2016’ya yüzde 10’a yakın düşüş göstermesi ise dikkat çekti.
AB Adaylığı Kadın Hakları İçin Sönen Bir Umut
Anketin Avrupa Birliği (AB) üyeliğinin kadın sorunlarına yansımaları de ilgili kısmında görülen sonuçlar AB üyelik sürecinin Türkiye’de kadın haklarının gelişmesine katkı sağlayıcı bir etken olarak görülmekten uzaklaştığını ortaya koydu. “AB üyeliği kadın haklan yönünden faydalıdır” ifadesine katılım 2015’de yüzde 67.3 iken bu yıl 64.4’e düşüş gösterdi. Benzer şekilde “AB üyeliği kadınların aile içindeki rolünü tehlikeye sokar” ifadesine katılım ise 2015’den 2016’ya neredeyse ikiye katlanarak arttı ve yüzde 12.5’den 26.8’e yükseldi.
Muhafazakarlık Nereye Gidecek?
Sonuçlara genel olarak bakıldığında Türkiye’de toplumsal cinsiyet rollerine bakışın muhafazakar ve ataerkil yönelimli olduğu görülürken, kadınları -özellikle de genç kadınların- erkeklere oranla daha eşitlikçi algı ve tutumlara sahip oldukları gözlendi. Bir yıl sonra tekrarlanacak olan çalışmada, Türkiye’de kadın ve erkeklerin toplumsal olarak belirlenen özellikleri ve bu özelliklerde gözlenen muhafazakarlaşma yönelimleri takip edilecek.
Araştırmanın tam raporuna ulaşmak için:
http://www.khas.edu.tr/kadin/100
http://www.khas.edu.tr/2284/turkiye-arastirmalari-merkezi