Türkiye'nin Yoğun Gündeminde Kamuoyu Öncelikleri

Türkiye'nin Yoğun Gündeminde Kamuoyu Öncelikleri

Demokratik rejimlerde kamuoyunun gücü ve önemi göz önünde bulundurulduğunda, siyasi kararların alınması ve uygulanmasında kamuoyunun göz ardı edilmemesinin gerekliliği en azından teorik olarak hâlâ geçerliliğini koruyor.

Türkiye’de iç ve dış politika gündemlerinin durmak bilmeyen yoğunluğu, siyasetin toplumsal izdüşümlerini incelemeyi her ne kadar zorlaştırsa da, bu konuya odaklanan araştırmalar dönemsel olarak kamuoyunun resmini çekmek açısından önemli işlev görmekteler. Söz konusu araştırmalarda ortaya çıkan tablo, karar alıcılara kamuoyunun beklenti ve düşüncelerine dair önemli veriler sağlayarak, siyasi kararların şekillenmesinde de önemli rol oynamaktadır. Demokratik rejimlerde kamuoyunun gücü ve önemi göz önünde bulundurulduğunda, siyasi kararların alınması ve uygulanmasında kamuoyunun göz ardı edilmemesinin gerekliliği en azından teorik olarak halen geçerliliğini korumaktadır. Pratikte zaman zaman farklı uygulamalar göze çarpsa da siyasetin kamuoyundan bağımsız şekillenmemesi ilkesi demokrasinin etkin işleyişi bakımından önem arz etmektedir.

Siyasi karar alma süreçlerinde kamuoyunun öneminden yola çıkan Kadir Has Üniversitesi Türkiye Çalışmaları Merkezi, 2011 yılından bu yana Türkiye’nin gündemini meşgul eden siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda kamuoyunun nabzını tutan araştırmalara ev sahipliği yapıyor. Her yıl Prof. Dr. Mustafa Aydın, Prof. Dr. Hasan Bülent Kahraman, Prof. Dr. Osman Zaim, Prof. Dr. Banu Baybars Hawks’tan oluşan bir ekip tarafından düzenli olarak tekrarlanan ve “Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması” adıyla bilinen çalışmanın sonuncusu, 11 Aralık 2017 - 8 Ocak 2018 tarihleri arasında yürütülen saha araştırmasında elde edilen verileri içeriyor. Türkiye’yi temsilen 26 ilde, 18 yaş ve üzeri toplam 1000 kişiyle yüz yüze görüşülerek hazırlanan araştırma çıktıları, Türk kamuoyunun gündeme dair bakış açısını 7 yıllık bir süreci kapsayacak şekilde karşılaştırmalı olarak inceleyebilmeyi mümkün kılıyor.

Kamuoyunun Önceliği İş ve Aş

Türkiye’de hızla değişen ve yoğun siyasi gündeme rağmen halk nezdinde son üç yıldır en önemli sorun halen terör. Türkiye’nin 1980’lerden bu yana ülke içinde ve dışında devam eden terörle mücadelesi ve 15 Temmuz 2016’da yaşanan darbe girişimi gibi olaylar düşünüldüğünde, terör ve daha özelde ise Fettullahçı Terör Örgütü (FETÖ) konularının kamuoyu gündeminde başı çekmesi elbette şaşırtıcı değil. Buna karşın, bu yıl her iki konuda da bir düşüş söz konusu. Geçtiğimiz yıl %35’lik bir orana sahip olan terör, bu yıl %29’a; %25,2’lik bir orana sahip olan FETÖ ise bu yıl 18,1’e gerilemiş durumda.

Buna karşın, kamuoyu gündeminde üçüncü ve dördüncü gündem maddesi olarak sıralanan işsizlik ve hayat pahalılığının artışta olduğu da gözlemlenmekte. Nitekim, 2016’da 10,5 olan işsizlik bu yıl %17 oranına ulaşırken, hayat pahalılığının ise %9,8’den %13,2’ye yükseldiği görülüyor. Bu iki sorun, ekonomide öne çıkan işsizlik, Türk Lirası’nın değer kaybetmesi ve gıda ürünlerinin fiyatlarındaki artışla birlikte değerlendirildiğinde, vatandaşın asıl kaygısının yine iş, aş ve geçim derdi olduğu araştırmaya yansıyor.

Ekonomiyi önceleyen bir yaklaşıma sahip olan kamuoyunun hükümetin ekonomi politikalarına yönelik değerlendirmelerinin ise genel olarak olumlu olduğunu söyleyemek mümkün. 2012’den bu yana hükümetin ekonomi politikalarını “başarılı” ve “kesinlikle başarılı” bulanların oranında düzenli artış eğilimi görülüyor. Araştırma sonuçlarına göre, 2012’de %31,5 olan destek oranı, bu yıl %47,7’ye ulaşmış. Bu yükseliş eğilimini daha doğru okuyabilmek için ankete katılanlar parti desteği bağlamında değerlendirildiğinde, AK Parti’ye oy verdiğini ifade edenlerin %77,4’ü hükümetin ekonomi politikalarını başarılı bulurken, bunu %29,2’lik oranla MHP ve %24,6’lık oranla CHP’ye oy verenler takip ediyor. Hükümet politikalarını başarılı bulma oranının en düşük olan ise %11,2 ile HDP’ye oy verenler.

Toplumsal Kutuplaşma

Son yıllarda dünyada etkisi giderek artan popülizm çerçevesinde, farklı kimlik ve kültürlerden olan “öteki”lerin dışlanacağı ve tek kültürlülüğün hakim olacağı toplumsal bir düzeni savunan anlayışın yayılması demokratik rejimlere yönelik ciddi tehditleri de beraberinde getirdi. Farklı siyasi, kültürel, sosyal, dinsel ve dilsel kimliklerin bir arada yaşamasının toplumsal zenginlik olmaktan çıkarak, tehdit olarak algılanmaya başlaması işte böylesi bir popülist söylem ve siyasetin toplumsal tezahürü. Elbette dünyadaki bu gidişat Türkiye’ye de belli ölçülerde yansıyor. Nitekim, Türkiye Çalışmaları Merkezi araştırmasının sonuçları incelendiğinde, Türk kamuoyunun %52,7’lik oranla ülkede siyasal kutuplaşma olduğuna inandığı ve kutuplaşmanın laik-dindar ekseninde şekillendiği görülüyor. Farklı kimliklere yönelik bakış açısını tespit etmek amacıyla sorulan “farklı kimliklerle komşu olma isteği” veya “bireylerin çocuğunu evlendirmek istemediği kişiler” yönündeki sorulara verilen cevaplarda ise kamuoyunun %51,9’luk bir kesiminin eşcinsellerle komşu olmak istemediği, çocuğunu sırasıyla eğitim düzeyi farklı (%17), gayrimüslim (%16,5) ve etnik olarak farklı (%11,2) birileriyle evlendirmek istemediği sonucuyla karşılaşıyoruz.

Benzer bir tablo, İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Araştırma Merkezi tarafından yürütülen ve “Türkiye’de Kutuplaşmanın Boyutları”na odaklanan bir diğer araştırma tarafından daha teyit edilmiş durumda. Söz konusu araştırmaya göre kamuoyu, kendisine uzak hissettiği partinin taraftarlarıyla ne komşu olmayı, ne çocuklarının bu kişilerin çocuklarıyla arkadaşlık etmesini, ne evlenmesini, ne de iş yapmayı istiyor. Toplumsal olarak geçişkenliklerin azaldığı, siyasi ve sosyal bölünmüşlüğün giderek arttığı bir toplumsal yapının uzun vadeli sonuçları kuşkusuz üzerinde düşünülmesi gereken ciddi bir tablo.

Seçimlerin Gölgesinde

Türkiye’de iç siyaset seçimlere odaklanmışken, kamuoyunun konu hakkındaki düşünce ve beklentileri, siyasilerin politikalarını şekillendirirken göz önünde bulundurmaları gereken noktalara ışık tutuyor. Partileri başarılı bulma oranlarına bakıldığında, tüm partilerin başarılı bulunma durumlarında genel olarak iyileşme söz konusuyken, özellikle parti desteği bağlamındaki sonuçlar farklılık göstermekte. Parti seçmenleri bazındaki sonuçlar incelendiğinde, CHP’yi başarılı bulan parti seçmenlerinin oranının arttığı görülüyor. Araştırmaya katılan kişilerden CHP’ye oy verdiğini söyleyenlerin partilerini başarılı bulma oranı geçtiğimiz yıl %54,2 seviyesindeyken, bu yıl %75,7’ye yükselmiş durumda. Buna karşın, parti seçmenleri arasında partilerini başarılı bulanların gerilediği tek parti MHP. Geçtiğimiz yıl parti seçmeninin %60’ının başarılı bulduğu MHP’nin başarı puanı bu yıl %51,7’ye gerilemiş durumda.

Kamuoyunun %43,2’si Türkiye’de siyasi boşluk olduğunu savunurken, İYİ Parti’nin bu boşluğa çare olacağını düşünenlerin oranı %45,6. Gelecek seçimlerdeki performansı merak konusu olan İYİ Parti’nin siyasi yelpazedeki konumu kamuoyu tarafından %41,5’luk bir oranla milliyetçi sağ olarak nitelendirilmekte; en çok oy alacağı düşünülen seçmen kitlesi ise sırasıyla %37,7 ile MHP, %18,9’la kararsızlar, %17,8 ile AK Parti ve %15,8 ile yeni seçmenler olarak değerlendiriliyor.

Halihazırda sıkça tartışılan ve hukuki alt yapısı hazırlanan ittifaklar konusunda ise kamuoyunun kafasının net olmadığını söylemek mümkün. Partilerin ittifak kurarak seçime birlikte girmesi fikrine kamuoyunun %30,8’i sıcak bakarken, %37,6’sı buna gerek olmadığını ve %31,6’sı ise konuyla ilgili fikri olmadığını beyan ediyor. Olası bir ittifak durumda ise başarı ihtimali en yüksek görülenin, %46’lık oranıyla AK Parti ve MHP arasında kurulacak ittifak olacağı araştırmanın öne çıkan bulguları arasında.

Dış Politika Tercihleri

İç ve dış politika ilişkisinin muğlaklaştığı ve dış politikada atılan adımların iç politikada yaratacağı etkilerin giderek daha da önemli hale geldiği bir ortamda, kamuoyunun bu konudaki tercihlerine de kulak vermenin gerekliliği yadsınamaz. Araştırma sonuçlarına göre, özellikle kamuoyunun Türkiye’nin dış politikada yalnız başına hareket etmesi gerektiği yönündeki düşüncesini yansıtan “yalnız kurt” sendromunun yıllar bazında giderek düştüğü ve işbirliği eğilimlerinin arttığı sonucu ortaya çıkıyor. 2013’te %49,4’lük oranıyla zirve yapan yalnız hareket etme eğilimi, 2017’de %16 seviyesine düşmüştür. İş birliği yapılması istenen ülkelerin başında ise %25,4 ile Türki cumhuriyetler gelirken, bunu %15,4 ile Müslüman ülkeler ve hükümetin izlediği politikaya uyumlu olacak şekilde %13,2’lik oranıyla Rusya takip ediyor.

Kamuoyunun sadece %38,5’luk bir kesiminin Türkiye’nin AB’ye üye olabileceğini düşünmesine rağmen, Türkiye’nin AB üyeliğine yönelik destek halen %57,8’lik bir orana sahiptir. Üyelik alternatiflerinin ve müzakerelerin devam ettirilip ettirilmemesinin tartışıldığı bir ortamda ise kamuoyunun %43,6’sı tercihini müzakerelerin devam etmesi yönünde kullanırken, %29,8’i askıya alınmasını ve %26,6’sı ise tamamen sonlandırılması gerektiğini ifade ediyor. Türkiye’nin NATO’ya üyeliği konusunda ise kamuoyunun %59,2 oranla üyeliği desteklediği görülüyor. Türkiye’nin NATO desteği olmadan güvenliğini sağlayıp sağlayamayacağı konusundaki görüşler sorulduğunda, %39,8’lik bir kesimin sağlayabileceğini, %37,7’lik bir kesimin ise sağlayamayacağını düşündüğü ortaya çıkmaktadır.

Sosyo-kültürel Göstergeler

Araştırmaya bu yıl eklenen ve çarpıcı sonuçlarıyla üzerinde bir kez daha düşünülmesi gerektiğini ortaya koyan sosyo-kültürel göstergelerde Türk halkının okumak yerine, televizyon izlemekten ve/veya sosyal medya başında vakit geçirmekten hoşlandığı tespit edilmiştir. Araştırmaya katılanların %37,1’i hiç gazete okumadığını belirtirken, hiç kitap okumayanların oranı %52,8, tiyatroya gitmeyenlerin oranı ise %69,9’dur. Buna karşın, araştırmaya katılanlar günde ortalama 2,9 saat televizyon izlediğini belirtirken, sosyal medya ve bilgisayar oyunlarına ayrılan süre günlük ortalama 2,4 saat olarak belirlenmiştir.

Türkiye’nin değişmekte olan bir ülke olduğu yönünde tercihini belirtenlerin oranı bu yıl %48,2 olarak tespit edilirken, bu değişimin yönünün iyiye gittiğini düşünenlerin siyasi partilere dağılımına bakıldığında sırasıyla %91,9’luk oranıyla AK Parti, %64,5 ile MHP, %43,4 ile CHP ve %26,7’lik oranıyla HDP seçmeninin olduğu görülmektedir.

Türk halkının sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel ve dış politika gibi konulardaki bakışına ayna tutan ve geçtiğimiz yedi yıla dayanan bir veri setini bünyesinde barındıran “Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması”, bu alanda çalışan kişilere ışık tutan önemli bir referans kaynağı olarak nitelendirilebilir. Seçim gündeminin hâkim olduğu ülkemizde kamuoyunun önceliklerinin siyasi yansımalarının hangi boyutta olacağını şu aşamada tespit edebilmek zor olsa da kamuoyunu görmezden gelen siyasi kararların başarı şansının düşük olduğunu bir kez daha hatırlatmakta fayda var.