Ve Umarız Ulaşırsın Tüm Rüyalarına Ve Neşe Ve Saadet Dileriz Sana

Ve Umarız Ulaşırsın Tüm Rüyalarına Ve Neşe Ve Saadet Dileriz Sana
Whitney Houston’u henüz 48 yaşında iken kaybetmek dünyanın pekçok farklı köşesindeki hayranları için çok üzücü bir şok oldu. 198O’lerin ikinci yarısında, uluslararası bir popüler kültür ikonu mertebesine ulaşmış ilk siyahi kadın müzisyen olarak Houston’un anısı pop müzik tarihinde olduğu kadar, Afrikan-Amerikan kültür- sanat mirasında da özel bir yere sahip olacak. Houston; gür sesli, güçlü kuvvetli adamların karşısında romantik şarkılar söyleyen incecik, zarif bir kadın olarak yükselerek çıktığı zirvelerde sanatının kalitesini hiçbir zaman düşürmedi.

Whitney Houston’u popüler kültür tarihine bu denli önemli bir isim olarak geçirecek olan özelliği, onun bir Afrikalı-Amerikalı, bir siyahi kadın sanatçı olarak arkasından gelenlere açtığı yoldu.

Whitney Houston’un genç yaşta aramızdan ayrılması, farklı kuşaklardan pek çok müzikseveri yürekten üzdü. Henüz Amy Winehouse’un trajik ölümünün izleri bu kadar tazeyken, Houston’un böyle beklenmedik bir anda yaşamını yitirmesi, elbette ki medyayı fazlasıyla meşgul etti. Hakkında çok sayıda kapsamlı ve ayrıntılı haber yayınlandı, köşe yazılarında günün konusu oldu. Yine her yıldızın ölümünde olduğu gibi, işin magazinsel boyutu da bolca yazılıp çizildi: Uyuşturucu kullanmış mıydı, yoksa alkol koması mıydı, genç yaştaki bu ölümde eski kocası Bobby Brown’ın Houston üstündeki olumsuz etkilerinin ne kadar izi vardı?

Topluma mal olmuş isimlerin yekpare bir imgeye indirgenmesini beklemek naiflik olur elbette. Milyonlarca dinleyicisi olan bir müzisyenin çok sayıda farklı özellikle akıllarda kalması çok doğal. Birinin kafasındaki kalbindeki Houston, bir diğerinin hayal dünyasındakinden çok farklı olabilir. Birinin çok sevdiği parçalarım, imajım, hallerini bir diğeri pek o kadar sevmeyebilir, beğenmeyebilir. Kültürel ürünlerin anlamlandırılmasında alımlayıcının aktif rolü tam da bu çoğulluğu beraberinde getirmez mi?

SİYAHİ SANATÇILAR İÇİN YOL AÇTI

Bu durumda, bazıları için ışıltılı bir pop divası, bazıları için ülkesinin askerlerinin arkasından dokunaklı şarkılar söyleyen bir vatansever, bazıları için hayırseverliğiyle örnek bir sanatçı olan Houston’ın çok önemli bir başka özelliği de elbette ki onun bir Afrikah- Amerikalı, bir siyah kadın sanatçı olarak büyük işler yapmış ve ardından gelen birçok siyah sanatçı için yolu açmış olmasıydı.

Bu anlamda, Houston popüler müzik tarihinde bir tek Michael Jackson’a nasip olmuş bir sıfatı taşıyor. O da şu, bilindiği gibi MTV 198O’lerde siyah müzisyenlere yeterince yer vermiyordu, işte oradaki tabuyu yıkan ilk erkek şarkıcı Michael Jackson, ilk kadın şarkıcı da Whitney Houston oldu. Bu da siyah sanatçıların popüler kültürde güçlü bir yer edinmesi açısından çok önemli sonuçları olan bir eşikti. Houston’ın, MTV’de yoğun biçimde dönerek ona bu konumu kazandıran çalışması ise ‘How Will I Know’ (1985) adlı parçaya yaptığı video klipti. Janet Jackson, Anita Baker gibi sanatçıların MTV ekranlarından dinleyicileriyle buluşabilmesi, Houston’un bu başarısının ardından gerçekleşti.

Houston’m müziği, siyah müziğin içinde soul, pop, caz ve gospel geleneklerinin hepsinden beslenen ve çok sayıda genç siyah müzisyen için esin kaynağı olan bir müzikti. 1985 yılında, ilk albümünü çıkarttığı dönemde radyolar bol bol hard rock çalıyordu. Houston radyolarda çalınma sırasını beklerken o gür sesli, fazlasıyla erkek müzisyenlerin karşısına, albümündeki on şarkıdan altısı balatlar olan bir siyahi kadın olarak çıkmıştı. Sanatçı, gospel esinti pop’uyla kısa süre içinde bir yıldıza dönüştü ve izinden gidecek çok sayıda siyahi kadın müzisyenin idolü oldu. Döneminin pop müziğinde kendi başına bir stil yaratmış olan Houston’un erken yaştaki ölümü popüler kültür dünyası için çok üzücü bir kayıp oldu...