Artık iyice belli oldu. Batı ile Rusya arasındaki yeni "bilek güreşi"nin yapıldığı yer Ukrayna ve özellikle de Kırım oluyor. Ilımlı iklimiyle tanınan Kuzey Karadeniz'in bu stratejik toprakları Batı dünyası ile Rusya arasında kopabilecek bir fırtınaya hazırlanıyor, adeta...
Gerçekten de, Soğuk Savaş sonrası dönemde, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile ve Rusya arasında yaşanan en "ciddi" gerilimlerden biri yaşanıyor. Bu gerilimin bir ucunda Ukrayna'yı ve özellikle de Kırım'ı Batı ittifakı'na kaptırmak istemeyen; burayı adeta, "arka bahçesi" gibi gören Rusya Federasyonu var. Moskova, buradaki Karadeniz donanmasını, sıcak denizlere çıkışının en önemli "manivelası" olarak görüyor. Bu yüzden Ukrayna'dan ve özellikle de Kırım'dan vazgeçmesi neredeyse imkansız...
Denklemin diğer ucundaysa Avrupa Birliği (AB) ve ABD; yani, Batı Dünyası bulunuyor.
Tartışılan kritik konuysa halkın (gerçekte) ne istediği; yani, tercihi...
Halk kendisini nereye yakın görüyor? Rusya'ya mı; Batı ittifakına mı? Kırım'daki yerel parlamentoda yapılan oylamada Rusya Federasyonu'na katılma karan alınmıştı. Hatta, parlamentonun Rusya Devlet Başkam Vladimir Putin'e "süreci başlatması" isteğinde bulunduğu vurgulanmıştı.
Bunun üzerine AB ve özellikle de Almanya sert tepki göstererek bu kararın Moskova'nın düzenlediği bir "tiyatro oyun"nun devamı olarak nitelendirdi. Almanya Başbakanı Angela Merkel ve hemen sonrasında, AB Konseyi Başkam Herman Van Rompuy, Kınm'da yapılması planlanan referandumun Ukrayna anayasasına aykırı ve bu nedenle yasadışı olduğunu vurguladılar. Bundan sonra da Kınm'daki bölgesel parlamento Rusya'ya katılım konusunda 16 Mart'ta bir referandum düzenleneceğini açıkladı. Yani, Kırım'da vuku bulan bu "bilek güreşi"nin; bu "güç mücadelesi" nin galibi, 16 Mart'ta yapılacak referandumda belli olacaktı...
Ve oldu da...
Referandum sonucunda Kırım'da çoğunlukta bulunan Ruslar'ın isteği üzerine Kırım, Rusya Federasyonu'na dahil oldu... Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in isteği olmuştu. Kremlin Rusya'nın Karadeniz Filosu'nun ana üssünün bulunduğu Kırım'ı gözden çıkaramazdı; çıkarmadı da...
Zaten, Ukrayna'nın Moskova yanlısı lideri Viktor Yanukoviç'in devrilmesinin ardından, nüfusunun çoğunluğunu Ruslar'ın oluşturduğu Kırım'da Rus birlikleri kontrolü ele geçirmişti. Ukrayna Geçici Cumhurbaşkanı 01exsandr Turçinov Kırım'daki referandumun "gayrimeşru, gereksiz ve Ukrayna halkının iradesine aykırı" olduğunu söyleyip eklemişti, "ülkenin sınırlarıyla ilgili referandumların Ukrayna'nın tümünde yapılmasını öngören anayasa maddesi var. Bu sadece Kırım'da yapılamaz"...
Öte yandan, AB ve ABD, Kırım'ın Rusya'ya katılması konusunda yapılacak referandumu Ukrayna yönetimi gibi "yasadışı" olarak niteledi. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, "Kırım Ukrayna'nın bir parçasıdır. Kırım Ukrayna'dır", diyerek noktayı koydu...
Hemen ardından Ukrayna'nın doğusundan "tatsız" haberler gelmeye başladı. Ülkenin doğusundaki Donetsk ve Luhansk'te, Rusya yanlıları güvenlik binalarını ele geçirmişlerdi. Buralar hala karışık; ama, böyle giderse Ukrayna, Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılabilir...
WITH OR WITHOUT YOU
Öte yandan, Ukrayna ve Kırım'da şu anda yaşanan gerginlikler, ABD ve Rusya'nın potansiyel savaşı yanında tabii ki, "çocuk oyuncağı" kalabilir...
Burada, Vladimir Putin'in Rusyası açısından durum hem çok açık ve çok net hem de çok zor... 1980'lerin en popüler gruplarından U2'nun 1987'de çıkardıkları albümdeki ünlü şarkı gibi:
"... (I can't live) With or Without You"... Yani, "... Seninle de; Sensiz de Olmuyor...(yaşayamıyorum)"
Durum böyle olunca, kafalarda pek çok soru işareti beliriyor...
Bundan sonra Ukrayna'da neler olacak? Özellikle, Kırım'daki referandumdan sonra olaylar şimdi nasıl gelişecek? Rusya, bu durumda ne yapacak? Batı Dünyası; ABD ve AB ne yapacak? Rusya'yla bir sıcak çatışma olabilir mi? Batı Dünyası Kırım'ın, "Rusya toprağı"nın aleni bir parçası olmasına ne kadar hazır? İki taraf, Kırım yüzünden kafa kafaya gelirler mi? Bu yüzden sıcak bir çatışmaya girmeyi göze alabilirler mi?
YAPTIRIM DİPLOMASİSİ
Rusya'nın Kırım'ı ilhakını tanımayan ve bu adımın uluslararası hukuka aykırı olduğunu vurgulayan Washington hemen 11 Rus ve Kırımlı'ya yaptırım uygulayacağını açıklamıştı. Listede Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin'in özel kalem müdürü Sergey İvanov ve "Putin'in bankeri" olarak bilinen Yuri Kovalçuk da bulunuyordu. Üstelik, Obama'ya göre "Rusya'nın Ukrayna'daki faaliyetlerinin Kremlin'e maliyeti daha da artacaktı". Ayrıca, "bu cezalar, Rusya hükümetinin uluslararası toplumca reddedilen tercihlerinin bir sonucuydu"...
Bundan sonra ABD, Rusya'ya yönelik yaptırımları genişletilmeye başlandı. ABD'nin yaptırım listesine 20 kişi daha ve bu kişilere destek veren bir Rus bankası olan Bank Rossiya da eklendi...
AB'nin büyük ağabey'i sayılan, Almanya'nın Başbakanı Angela Merkel, AB liderlerinin Moskova'ya yönelik yeni yaptırımlar üzerinde anlaşacaklarını söyledi. Merkel ayrıca Rusya'nın faaliyetlerinin, sanayileşmiş ülkeler grubu G-8'in artık mevcut şekliyle faaliyet gösteremeyeceği anlamına geldiğini belirtti.
Fransa Cumhurbaşkanı Francois Hollande da Kırım krizi yüzünden planlanan AB-Rusya Zirvesi'nin iptal edildiğini açıkladı.
Öte yandan, Rusya da bu son yaptırımlarına yanıt vermekte gecikmedi. AB ve ABD Rusya'ya uyguladığı yaptırımları genişletirken, Rusya da üst düzey dokuz Amerikalı yetkili ve Kongre üyesine yaptırım uygulamayı kararlaştırdı. Rusya Dışişleri Bakanlığı Amerikalı dokuz yetkiliye ve Kongre üyesine seyahat yasağı getirdi. Bu kişiler arasında; ABD Temsilciler Meclisi Başkanı John Boehner, ABD Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Robert Menendez ve eski ABD başkan adayı Senatör John McCain de bulunuyor.
Kısacası, Rusya ve Batı Dünyası arasında yeni bir "Yaptırım Diplomasisi", yaşanıyor. Bir Amerikalı diplomata göre, (Batı Dünyası'nın ve ABD'nin) şimdiye kadar İran'daki molla rejimi için uyguladığı yaptırımlardan çok daha farklı ve çok daha etkili olan bu yaptırımlar gelecekte "askeri tehdidin" ve dolayısıyla, "sıcak çatışma"nın; yani kısacası, "orduların" yerini alacak...
Bunun ilk uygulandığı yerse Rusya Federasyonu olacak...
İddialı bir yaklaşım...
Ancak, bazı sıkıntılar var...
Amerikalı diplomatların, "internet" ve "sosyal medya" platformları sayesinde birbirine bağımlı hale geldiğini söyledikleri ve üstelik, herhangi bir bilginin baş döndürücü bir hızla ve sınırsız olarak ekonomik, siyasal ve sosyal hayatları etkileyebildiği bir dünya sisteminde, "yaptırım diplomasisi", etkili ve barışçıl yeni bir silah olarak görünüyor.
Ama, AB içindeki kaygılar aslında, bu yaptırımların aynı zamanda çok tehlikeli ve uygulamada çok zor olabileceğini de işaret ediyor. Polonya, İsveç ve Baltık Ülkeleri, Moskova'ya karşı yaptırımlar) uygulanması konusuna oldukça istekli; hatta, agresif yaklaşırken, mali krizin pençesinden kurtulamayan Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi ve İtalya, yaptırımlara karşı bir tavır içindeler. Nedeni gayet basit, çünkü özellikle, Yunanistan ve Rum Kesimi, bankalarındaki Rus mevduatları ve her yıl buralara gelen Rus turistler sayesinde biraz olsun ayakta kalabiliyorlar.
Öte yandan, Almanya ve Fransa tam anlamıyla arada kalmış durumda. İkisi de ABD'yi karşılarına almak istemiyor; ancak iş Rusya'ya gelince onların da bazı çekinceleri var...
Ama, bu "yaptırım diplomasi"sine asıl ayak sürüyenler ABD'nin geleneksel müttefiki İngilizler oluyor. Gerek milyarder Rusların ünlü futbol kulüplerine sahip olmaları (Chelsea gibi) gerek bunların Londra'nın en seçkin bölgelerinde (High Street Kensington, Chelsea ve Westminster gibi) satın aldıkları pahalı mülkler ve gayri menkuller (rezidanslar, saraylar, malikaneler ve araziler gibi) ve nihayet gerekse buradaki finans firmaları aracılığıyla yaptıkları yatıranlarla öne çıkan Rus şirketleri, Londra'yı adeta bir Rus şehri haline getirmiş durumda. Bu yüzden Londra'ya son zamanlarda, "Londongrad" deniliyor...
İşte, bütün bunlar, İngiltere için, Rusya'yı vazgeçilmez kılıyor. İngilizler, Ruslara yaptırımlar uygulanırken iki; hatta üç kez düşünmek zorunda kalıyorlar...
VE TÜRKİYE
Kırım meselesi, Ankara'yı nasıl etkileyebilir? Türkiye, karşı karşıya olduğu durumun vehametinin ve kısa bir zaman içinde yaşayabileceği "sıkışmanın" farkında mı? Bütün olasılıkları gözden geçirdi mi? Her türlü gelişmeye karşı hazır mı?...
Kadir Has Üniversitesi'nde düzenlenen bir panelde işte bütün bu sorulara yanıt bulunmaya çalışıldı. Khas Uluslararası İlişkiler Bölümü ve Avrupa Çalışmaları Merkezi; ClES'in, organize ettiği panelde Kadir Has Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Aydın; üniversitenin Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Doç. Dr. Mitat Çelikpala ve aynı üniversitenin öğretim üyesi olan bir başka uzman Doç. Dr. Serhat Güvenç, konunun çeşitli boyutlarıyla ilgili birer sunum yaptılar; soruları yanıtladılar.
Şimdi, "Doğu Ukrayna'nın Rusyalaştırılması" şeklinde devam eden bu "toz-duman" arasında, yapılacak analizleri ve varılacak gerçekçi sonuçları; Türkiye'nin şimdiden hazır olması gereken seçimlerle/tercihlerle birlikte alt alta yazmaya çalışalım. Bu arada, özellikle Prof. Dr. Mustafa Aydın'ın "değerlendirmeleri" ve "öngörü"leri; "benim", diyen stratejistlerden çok daha mantıklı ve gerçekçi... Özellikle Türk Dışişleri Bakanlığındaki, konuyla ilgili, diplomatların kulak verip ciddiye alması gereken tahliller bunlar. Özetle şöyle:
• KARADENİZ'E YANSIYACAK OLASI BİR ABD-RUSYA GERGİNLİĞİ İSTER İSTEMEZ, TÜRK BOĞAZLARINDAN; YANİ, ÇANAKKALE VE İSTANBUL BOĞAZLARINDAN GEÇİŞ REJİMİNİ VE BOĞAZLAR BÖLGESİNİN GÜVENLİĞİNİ DÜZENLEYEN MONTREUX (MONTRÖ ŞEKLİNDE OKUNUR) SÖZLEŞMESI'Nİ DE ETKİLEYECEKTİR. 1936TEMMUZU'NDA İMZALANAN BU SÖZLEŞME BUGÜN HALA YÜRÜRLÜKTEDİR; BARIŞ VE SAVAŞ DURUMLARINDA, TÜRKİYE'YE BOĞAZLARI KONTOL ETME İMKANI VERMEKTEDİR.
•ZATEN, RUSLAR,SOVYETLER BİRLİĞİ, AMERİKALILAR, İNGİLİZLER MONTREUX'DEN HEP ŞİKAYET ETMİŞLERDİR. AMA 1936'DAN BUGÜNE KADAR HİÇBİR ŞEKİLDE BOZULMADAN, KARADENİZ COĞRAFYASINDA VE TÜRK BOĞAZLARINDA BİR GÜÇ DENGESİ OLUŞTURMUŞTUR. BÖYLELİKLE ORAYI, SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİNDE BİLE ÇATIŞMA BÖLGESİ HALİNE DÖNÜŞTÜRMEMEYE CİDDİ KATKI SAĞLAMIŞTIR. YANİ, "TÜRKİYE'NİN POZİSYONU DEĞİŞMEMELİ" GİBİ BİR POLİTİKAMIZ VAR.
• İKİ TARAFTA DA BİR SAVAŞ; ÇATIŞMA ARZUSU GÖZÜKMÜYOR. BATI; ÖZELLİKLE, ABD VE AB ZATEN ASKERİ BİR ÇATIŞMA İSTEMEDİĞİNİ SON BİRKAÇ HAFTAKİ AÇIKLAMALARIYLA GÖSTERMİŞ OLDU. EKONOMİSİNE, SİYASİ POZİSYONUNA,ULUSLARARASI KONUMUNA, VS.'YE BAKTIĞINIZDA RUSYA'NIN DA BATIYLA BÜYÜK BİR SAVAŞ İSTEMEDİĞİNİ GÖREBİLİRSİNİZ.
• BU BÖLGE YA DA KIRIM ÜZERİNDEN ÇIKACAK BİR BATI- RUSYA SAVAŞI; ASLİNDA, ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI DEMEKTİR BÖYLE BİR SAVAŞ NÜKLEER SAVAŞ ANLAMINA DA GELİR. BUNU KİMSENİN İSTEMEDİĞİ ÇOK AÇIK.
•AMA, BUNUN OLMAMASI, BAŞKA TÜR ÇATIŞMALARIN OLMAYACAĞI ANLAMİNA GELMİYOR; YANİ, BUNDAN SONRA BATİNİN, ÖZELLİKLE DE AMERİKA'NIN BİR TEPKİ VERMESİ GEREKİYOR. O TEPKİ, BÜYÜK ÖLÇÜDE SİYASİ, DİPLOMATİK VE EKONOMİK OLACAK. YANİ, RUSYA'YA YÖNELİK BİR TAKİM EKONOMİK YAPTIRIMLAR UYGULAYIP BUNU DA AYNI ŞEKİLDE, AVRUPA'DAN VE AB'DEN BEKLEYECEKLER.
• TÜRKİYE, ŞU ANDA HERHANGİ BİR NEDENLE, RUSYA İLE SAVAŞMAK GİBİ BİR ARZU İÇERİSİNDE DEĞİL RUSYA'NIN DA ZATEN BÖYLE BİR POZİSYONU YOK KİRİM ÜZERİNDE.
•AMA, UKRAYNA VE KİRİM BAĞLANTILI MESELELER; KONULAR ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE TÜRKİYE'Yİ ETKİLEYECEK. ÖZELLİKLE UKRAYNA'NIN DOĞUSUNUN YA DA KIRIM'IN BAĞIMSIZLIĞI VE RUSYA'YA KATİLİMİ GÜNDEME GELİRSE, BATI'DAN GELECEK OLAN YAPTIRIMLAR KONUSUNDA TÜRKİYE ARADA KALACAK. YANİ, BU YAPTIRIMLARA KATILIP KATILMAMA KONUSUNDA BİR KARAR VERMEK ZORUNDA KALACAK, ÖZELLİKLE DE, BU KONU NATO İÇERİSİNDE GÜNDEME GELİRSE TÜRKİYE DE BİR POZİSYON ALİP BUNU SAVUNMAK DURUMUNDA VE ALINAN KARARA DA NATO İÇİNDE UYMAK DURUMUNDA KALACAK. BU TABİİ, TÜRKİYE'Yİ YILDA 30 MİLYAR DOLARLIK TİCARET HACMİNE SAHİP OLDUĞU; HER YIL MİLYONLARCA TURİSTİN GELDİĞİ VE ENERJİSİNİN TAMAMINA YAKININI ALDIĞI RUSYA'YLA KAFA KAFAYA GETİRİR Kİ BÖYLE BİR KAYBİ HİÇBİR T.C. BAŞBAKANI GÖZE ALAMAZ.