"Yan Aynada Kendine Bak, Gülümsüyorsan Bire Tak ve Devam Et."

Kadir Has Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Osman Zaim sekiz yaşında bisiklet, on beş yaşında iken motosikletle iken tanıştı. Bugüne kadar Türkiye’nin yanı sıra Amerika ve tüm Avrupa ülkelerini motosikletiyle dolaştı. Motosikletin saygı duyulması gereken bir uğraş olduğunu belirten Prof. Zaim ile Khas HasRiders Kulübü olarak PANORAMA Khas için bir röportaj gerçekleştirdik.

Motosiklet ile tanışmanız nasıl oldu?

Çocukken bisiklete çok binerdik, onun devamı oldu motosiklet benim için. En büyük zevkim Bağdat Caddesi’nde oturduğumuz yokuştan aşağı kollarımı bağlayarak bisikletle inmek olurdu. “insanların arasından vücut hareketleriyle ellerimi gidona koymadan, yokuşun başından sonuna kadar kimseye çarpmadan inebilecek miyim?” diye kendimi test ederdim. Oradan başladı iki tekerlek hikayem, yani sekiz yaşlarında. Sonra da motosiklet kullanan arkadaşlarım hayatıma girdi.

İlk motosiklet tercihiniz neydi?

Benim zamanımda Jawa’lar vardı. ilk motosiklet deneyimim bir ağabeyin Jawa’sıydı. Ondan sonra Yamaha ardından Suzuki oldu.

Neden Cruiser?

Herhangi bir motosikletin fanatiği değilim. Hepsinin de ayrı kullanım alanları var. Scooter, Endura, Racing, Touring/Cruiser başlıca motosiklet türleri ve her biri kendi alanında çok zevkli. Eğer şehirde kullanacaksan en ideali scooter; tabiatla iç içe olmak off- road yapmak istiyorsan hem de “şehirde biraz binerim” diyorsan endurolar çok güzel; adrenalin seviyen çok yüksekse pistlerde kullanmak şartı ile racing düşünebilirsin; ama eğer amacın günde altı yüz kilometre hızla en az bir hafta sürecek uzun yollar yaparak daha önce görmediğin yerleri keşfetmekse touring/cruiser en iyisi. Benim amacım sonuncusuydu, yani uzun yol yapmak istiyordum ve yaşıma göre en uygun motor touiring/cruiser motordu. Şu anda Harley Davidson Roadglide CVO Ultra model motorum var. Dediğim gibi uzun yol için ideal, ancak örneğin evden üniversiteye gelmek için elverişsiz bir motor.

Eğlenceli bir anınızı anlatabilir misiniz?

Uzun yolda navigatör cihazlarının bize oynadığı tatsız şakalar oluyor. Bir keresinde Saraybosna’ya arkamda kızım ile birlikte grupla giderken, navigator bizi bizim motorlar için son derece elverişsiz toprak yollara sokmuş, Saraybosna’ya gece saat 1’de varmıştık. Küçücük bir otelde herkes aynı anda duşlara saldırınca, o yorgunlukla sıcak sussuz kalan kızımın isyanı ve onu memnun etmeye çalışan resepsiyon görevlisinin hali görülmeye değerdi.

Hiç kaza yaptınız mı?

Motosikletle seksenle giderken arka tekerleği mıcıra kaptırdım ve düştüm. Üzerimdeki korumalı giysiler sayesinde birkaç yanıkla kurtuldum. Şimdi üstümde full korumayla motosiklet sürüyorum; ama yüz elli kilometre hızla giderken full koruma ne kadar korur bilemiyorum. Bazen düşünüyorum da bu süratle üzerimde pijama da olsa fark etmez diyorum. Koruma yine de hayati bir olay,

standartı kask, korumalı mont, korumalı pantolon ve eldiven; fakat ucu açık. (Osman Hoca, siz olabildiğince kendinizi sağlama alın diye bizleri uyarıyor.)

HAYATTA MUTLAKA İNSANIN BİR HOBİSİ OLMALI

Yaşlanmayı düşünüyor musunuz?

Yok. (Burada gülüyor.) Bizim gibi masa başında çalışanlar için, hayatta mutlaka ve mutlaka insanın bir hobisi olması lazım. Ankara’da iken uzun bir dönem motosikletten uzak durdum ama orada başka bir hobim vardı, müsabık bir biniciydim. Sonra İstanbul’a geldim, her gün yaptığım binicilik sporunu yapamaz oldum. Ne yapayım, ne edeyim derken hemen motosiklete döndüm. ilk işim motosiklet almak oldu. Seyahat etmek istiyordum o nedenle cruiser motosikletlerin en iyisini edindim. Hakikaten benimkinin üzerine cruiser yok Türkiye’de. Trafikte dört yüz altmış kiloluk motosikleti tutmak zor, ama uzun yol seyahatlerinde ondan rahatı yok. Dediğim gibi bir herhangi bir motorun fanatiği değilim, amacına ne uygunsa onu kullanacaksın, mesela Belgrad Ormanı’nda Harley ile dolaşamazsınız.

Nerelere yolculuk yaptınız, unutamadığınız bir yolculuk anınızı anlatır mısınız?

İstanbul’a geldikten sonraki ilk seyahatim Roma’ya oldu. Roma’ya kadar motosiklet sürdüm. Ondan sonraki sene arkamda kızımla beraber Hırvatistan’a kadar gittim; dönüşte Adriyatik kıyısından döndük. Sonraki seyahatimde eşimle bütün Yunanistan’ı çevreledik yani Mora yarımadası turu yaptık. Yunanistan parkuru altı bin kilometrelik zor bir parkurdur. Benim

dekaninalternatifsayfasi.blogspot.com adında bir blogum var. Blokta, Mora yarımadasından Kosova’ya kadar olan seyahatlerin fotoğraflarını görebilirsiniz.

Bir sonraki planınız nedir?

Şimdi bundan sonraki hedefim A.B.D de yaşayan kızımın bahçesine bir Harley koymak. Amerika’dayken o kullanır, oraya gittiğimde de ben kullanırım. Bizim ailede herkes motosiklet kullanır; yani eşim ve kızım da motosikletçi. Berkley’de yaşıyor kızım. San Fransisco’ya bir durak önce bir yerde, meşhur Route 66’in üstünde. Bu arada Route 66’in en güzel ayağı Kaliforniya ayağıdır.

Türkiye içerisinde nereleri gezdiniz?

Türkiye’de Karadeniz turu yapıyoruz. Çok keyifli ve güzel geçiyor. Doğu Karadeniz ve Batı Karadeniz turu yaptık. Bu bölgenin çok güzel manzaraları var ama virajları çok keskin. Bu nedenle çok iyi eğitimin olması lazım. Yağış problemi var. Bazen turu tek yön yapıyoruz. Dönüşte motosikletleri tırlara koyup biz uçakla dönüyoruz. Antalya, Çeşme, Bodrum bazen grupla bazen de eşim ile iki motosiklet sık sık gittiğimiz rotalardır.

Sürüş eğitimi aldınız mı? Ne gibi katkıları oldu?

Senelerdir motor kullanmama rağmen hala eğitim alıyorum. GİS Akademi’den Halil Kılıç ile çalışıyorum. Her motor sezonunun başında bir eğitimden geçiyorum. Özellikle yeni motosiklet almışsam, eğitim almadan yola çıkmam. Halil Kılıç, sertifikalı eğitimcilerden ve Türkiye’deki en iyi motosiklet eğitmenlerinden biri. Viraj nasıl dönülür, dönerken nereye bakmak gerekir, virajın neresinde bulunmak gerekir vb. teorik konuları tek tek anlatır. Üç tip dersleri var: Kapalı alan, açık alan, yol eğitimi. Kapalı alanda teorik, tahta başı bir eğitim yaparlar. Bunun uygulaması trafiğe kapalı pistte yapılır. Daha sonra eğitmenle beraber yol sürüşüne çıkılır ve sürüşün izlenerek geri bildirimlerle hataların düzeltilir. Bu eğitim sırasında örneğin önünde aniden duran bir araçtan nasıl bir manevra ile kaçman gerektiğin öğretilir. Ayrıca, motosiklet kullanırken en önemli şey bakıştır. Bakış eğitimleri de verilir ve tekrar tekrar yaptırılır. Ama en önemlisi kendi limitlerinin ve altındaki motosikletin limitlerinin farkında olman sağlanır. Bunun gibi farklı farklı eğitimler verir. En kötüsü kendi kendinize edindiğiniz yanlış alışkanlıklardır. Yanlış oturuş; yanlış diz ve ayak pozisyonu; yanlış gidon tutuşu vb., bunları bir kere edindiniz mi kurtulmak çok zordur. Birinin sizi sürekli ikaz etmesi gereklidir. Hiç unutulmamalıdır ki iyi motorsiklet sürmek bir sanattır ve bu da eğitimle öğrenilir. Yolda önünüzde kuğu gibi süzülen bir motosikleti seyretmek bir zevktir, ancak her sürücü size bu zevki tattıramaz. Ahenkli bir grup sürüşünün seyrine doyum olmaz. Yurt dışında bizi saatlerce arkamızdan gelerek seyreden ve ilk durak noktamızda yanımıza gelerek bizi tebrik eden çok otomobil sürücüsü olmuştur.

Bu eğitimlerin size ne gibi katkıları oldu?

Halil Kılıç’tan bu eğitimleri almasaydım çok kolay kaza yapabilirdim. Orada aldığım eğitim; nereye bakmam ve paniklememem gerektiğini öğretti. Ama hala yapmamamız gereken şeyleri yapıyoruz tabii. Onca sene motosiklet kullanıyorsun, ama yapıyorsun. Gençlikte motosiklete binip, “Benden daha iyi motorcu yok!” büyüsüne kapılabiliyorsun. Ama motorda hiçbir zaman kendine güvenemezsin. Hele ki Türkiye yollarında...

Diğer ülkelerle Türkiye'yi motosiklet açısından kıyasladığınızda ne gibi farklar gördünüz?

Türkiye ile Avrupa arasında çok fark var. İpsala’dan çıktıktan sonra bambaşka bir dünyayla karşılaşıyorsunuz. Bir aralar hafta sonları sık sık Aleksandropolis’e (Dedeağaç) gidiyordum. Akşam dörtte yola çıktığınızda dört saat sonra orada oluyorsunuz. Sonra Thassos’a gidiyorduk. Selanik’e gideriz arkadaşlarla. Yunanistan’ın en büyük avantajı yakınlığı ve yollarının çok güzel olması, bir de trafiği az.

Sebebi ne peki sizce?

Tamamen eğitim. Motosikletliye saygılılar. Motosiklet çok medeni ve saygı duyulması gereken bir araç. Ayrıca motosikleti çevre ve trafik için çok büyük bir katkı olarak görüyorlar. Motosikletin gaz salınımı dört silindirli bir arabaya göre çok daha az. Bir Avrupalı bütün bunların farkında ve saygı duyuyorlar. “Motosikleti seviyorum çünkü çevreyi daha az kirletiyor, trafikte daha az yer kaplıyor, trafiği sıkıştırmıyor” diyor. Türkiye’de bunun bilincinde değiller. Bizim pizzacıları, kuryeleri görünce bazen ben de hak veriyorum. Motokuryeler insanların kimyasını bozdu. İnsanları motosikletten nefret ettirdi. O da motosikletçi ben de motosikletçiyim ama arada büyük fark var.

KURU KAFALAR BAŞKALARINI DEĞİL, KENDİMİZİ KORKUTMAK İÇİN

Motosiklet kullanımını insanların gözünde daha ılımlı bir noktaya yerleştirmek için neler yapılabilir?

Aslında epey bir şey yapıyor motosikletçiler. Sosyal aktiviteler ve sosyal sorumluluk projeleri çok önemli, bunları mümkün olduğunca fazla yapıp kendimizi tanıtmamız lazım; özenli websiteleri kurarak, yapılan faaliyetler bir şekilde insanlara yansıtılmalı. Bizler Harley Sahipleri Derneği (HOG-Harley Owners Group) altında birçok sosyal etkinlik gerçekleştiriyoruz. Geleneksel Gazi sürüşümüz var örneğin “Gaziler Günü”nde. Türkiye’nin her yanından iki yüzü

aşkın motosiklet Ankara’ya gazilerimize gidip onlara şükranlarımızı sunuyor, birlikte motosiklet sürüyor ve yemek yiyoruz. Ankara Valisi, Emniyet Müdürü ve Genel Kurmay Başkanlığı her türlü desteği veriyorlar. Emniyet Müdürlüğü’nün sağladığı eskortlar ve bizim için kapatılan trafik ile tüm başkente hem kendimizi tanıtmak hem de gazilerimize şükranlarımızı iletmek ve sorunlarına dikkat çekmeyi amaçlıyoruz. Kendimizi topluma canavar olmadığımızı anlatmamız gerekiyor. Motosikletlerimizin, yeleklerimizin üzerindeki kuru kafa resimleri, başkalarını korkutmak için değil, kendimizi korkutmak için. “Tehlikeli bir aletin üzerindesin, hayatın bıçak sırtında, bu aracı ona göre kullan” diyor. Bu mesajı verebilmeliyiz insanlara. “Motorsiklet seni kullanmasın, sen onu kullan” deriz biz kendi kendimize. Diğer insanların bu düşüncede olduğumuzu bilmeleri yeterli olacaktır diye düşünüyorum.

Motosiklet kullanımını arttırmak için devletle birlikte nasıl bir çalışma izlenebilir, yetkili olsanız ne yaparsınız?

Motosiklet aslında teşvik edilmesi gereken bir araç. Ama Türkiye’de bugün trafik kazaları nedeniyle hayatını kaybeden insanların sayısı çok fazla. Trafik kazaları için gerekli önlemleri almadan motosikletçileri düşünen, motosikleti teşvik etmeye çalışan bir devleti düşlemek çok zor. Ama yine de bu konuda epey bir şey yapıyoruz. Örneğin grup sürüşlerinde gruptaki motosiklet sayısı belli bir sayıyı aştığında güzergahımız üzerindeki yerleşim yerlerinin mülki amirlerinden izin alma yükümlülüğümüz var. Valilerimiz ve Emniyet Müdürlerimiz son derece yardımcı ve teşvik edici davranıyorlar. Zaman zaman eskort bile sağlıyorlar. Hepsine müteşekkiriz. Bu konuda epey bir yol alındı yine de.

Bir eğitimci olarak motosiklet kullananlara tavsiyeleriniz nelerdir?

Mutlaka bir hobi edinsinler, bu motivasyonlarını arttırır. Benim işimdeki üretkenliğimi motosiklet kullanmam arttırıyor. Başka bir hobim olsaydı, binicilik yapsaydım da arttırırdı; fakat motosiklet bunlardan en keyiflisi, bütün vücudu, spor yapmış kadar çalıştırıyor. En önemli noktası da tehlikeli bir alet olduğunu unutmasınlar. Küçücük bir hatanın dönüşü olmayabiliyor. Yaptığınız işte iyi olmaya çalışın, ne yaparsanız yapın, biraz diğerlerinden farkınız bir nüansınız olsun. Bu sizi hayatta her zaman iyi yerlere taşır. Çok önemli bir iki şey daha var. Birincisi eş/sevgili kavgası, patron/baba fırçası, sınav stresi, az uyku sonrası ve en önemlisi içki sonrası motosiklete binme. Yan aynada kendine bak, gülümsüyorsan bire tak devam et. İkincisi, hiçbir zaman en azından kask, korumalı mont, korumalı pantolon ve eldiven olmadan motosiklete binme. Üçüncüsü, hiçbir zaman bir başka araçla polemiğe girme ve asla ve asla ona haddini bildirmeye kalkışma. Kaybeden her zaman sen olursun hiç unutma. Sinirlendiğin zaman adrenalinin on kat daha fazla yükseleceğini bunun da kaza ihtimalini yüz kat arttıracağını unutma. Çek kenara sakinleş, yüzünü yıka, su iç sonra devam et. Dördüncüsü, kendi limitlerini ve motosikletinin limitlerini iyi bil ve bunların üstüne bugünden yarına çıkmayı deneme. Eğer saatte yetmiş kilometre hızın üstünde bir süratle viraja girmek seni korkutuyorsa, bunu yol kaptanı ile paylaşmaktan çekinme, veya saatte yüz on kilometre üzerinde uzun bir sürüş seni zorluyorsa bunu da paylaş. Önündeki motorun her yaptığını çok kolay gözükse de senin de yapabileceğini düşünme; onun bildiği ve senin bilmediğin bir püf noktası olur bu da çok pahallıya patlar. Beşincisi, eğitimin çok önemli olduğunu unutma ve ehil eğiticilerden sürekli yardım al. Altıncısı, uzun yol yapıyorsan her yüz elli kilometrede bir durmayı ve bol su içmeyi unutma. Aksi halde dehidrasyona uğrarsın, bu da aşırı yorgunluk ve uyku hali demektir. Bu listenin sonu yok, bunlar belki en önemlileri ama tecrübeli (en az yüz bin kilometre yol tecrübesi olan) motorcuların tavsiyelerine kulak ver.