"Güreşte de Hayatta Olduğu Gibi Tek Başınasındır."

Kalabalık ve her iki ferdinden birinin güreşçi olduğu bir aileye mensup Kansu İldem’in genleri de kaderi de onu bu sporu yapmaya hazırlamış. İlk antrenörü ise dünya şampiyonlukları olan babası. Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü 3. sınıf öğrencisi İldem, 6-11 Mayıs’da yapılan Üniversitelerarası Güreş Türkiye Şampiyonasında Türkiye İkincisi oldu.

Ailede başka güreşçi var mı?

-    Ailemizde yıllardır iki kişiden biri bu sporla ilgilenmiş. Babam güreş dalında teknik direktörlük yapan eski bir milli sporcu. İki de dünya şampiyonluğu var. Babanım ardından ağabeyim başladı. O da milli güreşçi. İki dünya, iki de Avrupa şampiyonluğu var. Ben zaten sürekli güreşin içindeydim. Beş-altı yaşımdan beri babam beni il dışına maçlara götürürdü.

Güreşe başlamak için ideal yaş kaç?

-    11-12. Aslında daha erken başlayabilirsin ama temel eğitimi almak bu döneme denk geliyor. Ağır bir spor ve vücut gelişimini engellememesi için ergenlikten önceki döneme denk geliyor. Ağabeyimin güreşe başlayıp başarılı olmasıyla birlikte benim için güreş ilgi çekici hal aldı. 15 yaşında lisede okurken güreşe başladım.

Türkiye’de güreş hala ata sporu mu?

-    Güreş 1950’lerden sonra Türkiye’de ve dünyada popüleritesini kaybetti. Takım sporlarının ön plana çıkmasının bunda önemli bir payı var. Babam, ağabeyim, kuzenlerim ve ben olmasak belki bizim ailemiz de bilmeyecekti. Güreş sporuna 1950’lerin genci, şimdinin ise yaşlısı olan insanlar daha çok ilgi gösteriyorlar. Güreşçi olduğumu söylediğim zaman, gençler şöyle bir bakıp, “Nereden aklına geldi? Yağlı güreş mi?” gibi sorular soruyorlar. Yeni nesilde farkındalık yok güreşe karşı.

Federasyon bunun farkında mı?

-    Evet bu kaygı var. Hatta, “Basın bize hiç ilgi göstermiyor, sadece madalya alırsak geliyorlar,” gibi serzenişler var. Fakat bunun için pek bir şey yapıldığım düşünmüyorum açıkçası.

Sponsorlarınız yok mu?

-    En kötü tarafı da bu işte. Büyük firmalara cazip gelmiyor güreş. Bir ara bir devlet bankası sponsorluk yaptı. Bu iş genellikle devlet eliyle yürütülüyordu ama özerkleşti. Yine de devlet bağımlılığı ve basından uzaklık, firmaların da bu işe yaklaşmasına engel olabiliyor. Aslında yeni bir sponsorluk yasası var. Buna göre amatör sporlara sponsor olan kişiler, ödeyecekleri vergilerin bir kısmından muaf oluyorlar. Bu da maalesef pek bilinmiyor.

Mezun olduktan sonra ne yapacaksın?

-    Şu an baktığımızda ikisi de iyi gidiyor. Hem güreşte hem okulda her şey yolunda. Ama üniversiteyi bitirdikten sonra, sporu en fazla 30 yaşma kadar yapabileceğim için, 2-3 yıl güreşe ağırlık vermeyi düşünüyorum. Okul olmadığı zaman, güreşte daha başarılı olacağıma inanıyorum. Çünkü gerçekten ikisi birlikte zor oluyor. Eğitim aldığım bölüm üzerine çalışmayı düşünüyorum.

SEVMEYEN GÜREŞEMEZ

Güreş, hayatının neresinde?

-    “En büyük tutkum” diyemem, ama çok seviyorum güreşi. Zaten sevmeyen kişi bunu yapamaz. Antrenman programlarımız çok ağır.

Güreşçi olmak hayatını başka nasıl etkiliyor?

-    Sporcu insanın kendine güveni olur. Bireysel spor yaptığım için, özellikle etkiliyor beni. Bir de dışarıdan belli oluyor sporcu olduğun, hoş bir şey bu anlamda farkedilmek. Negatif yönlerine de bakacak olursak, üniversite öğrencisiyim ama üniversite sosyal yaşamı gibi bir lüksüm yok. Hafta sonları bile bana kalmıyor. Dengeyi korumak zor.

Zamanını ve yorgunluk temponu nasıl dengeliyorsun?

-    Lise 1. sınıftan itibaren okul, kamplar, antrenman odaklı bir hayatım var. Yaklaşık 7-8 yıldır bu temponun içindeyim. Artık alıştım. Maçlardan önce hazırlık dönemimizde, günde iki antrenman yapmamız gerekir. Dört saat sürer. Zaten beş saat de okul var. Böyle düşününce dokuz saat yoğun bir şekilde çalışmam gerekiyor. Bu oldukça zor ama mecburen yapıyorum. Beslenmeme çok dikkat ediyorum. Sosyal hayatımdan feragat ediyorum.

Hiç tanımayanlar niçin güreşi tercih etsinler?

-    Benim için güreş aile geleneğiydi ama böyle olmasa bile güreşi seçebilirdim. Bireysel bir spor bu, seni hayata hazırlıyor. İş hayatında da tek başınasın ve mücadele etmeyi öğreniyorsun. Seni zorluklara karşı terbiye ediyor ve bedenen güçlü kılıyor. Dışarıdan bakınca çok kaba bir spor olarak görülebilir ama hiç öyle değil. Sakatlık oram çok düşük. Vücut dayanıklılığını arttırıyor.

Turnuvaların yıl içinde dağılımı anlatır mısın?

-    Biraz evvel farkındalık olmadığından bahsettim ama lisanslı sporcu sayısı güreşte oldukça fazla. Güreş Eğitim Merkezleri var, sporcu yetiştirmek üzere yapılmış yatılı okullar. Hem güreşçi yetiştiriyor, hem de öğrenciler liseye kadar orada ücretsiz okuyor. Bu yüzden sezonumuz şu şekilde: Ocak ayında Türkiye Şampiyonası oluyor, ardından ulusal seçmeler. Mart-Nisan ayı gibi Avrupa Şampiyonaları, Haziran-Temmuz gibi de Dünya Şampiyonası yapılıyor. Sezon çok uzun. Bana boşluk olarak üç ay kalıyor, o arada da zaten bir sonraki sezonun Türkiye Şampiyonası’na hazırlanıyorum. Hiç bitmeyen bir döngü var.

“Benim için gerçek bir zafer anıydı I” dediğin bir hikayen var mı?

-    Zafer anları çok oluyor, her turnuvanın zaferi kendine özgü yaşanıyor. Ama üniversitem adına yarıştığım turnuvadaki bir maçımı hiç unutmuyorum. Rakibim benden 3-4 yaş büyüktü ve oldukça iyiydi. Ayrıca Türkiye’de kendime örnek aldığım, stilini ve tekniğini çok beğendiğim bir ağabeyimdi. Herkes onu favori gösteriyordu. Ben de çok heyecanlıydım, hem onunla yarışacaktım hem de üniversitenin adıyla birinci olmak istiyordum. Orada onu puan vermeden yendim. O anı söyleyebilirim zafer anı olarak. Sadece finale çıkmıştım ama şampiyon olmuş gibi sevinmiştim.

Müsabaka öncesinde talihsiz olaylar yaşadığın oldu mu?

-    Ne kadar çok çakşırsan çalış, psikolojik olarak kendini iyi hissetmiyorsan maça 1-0 yenik başlıyorsun. 2008-2009 sezonunda bir turnuva vardı. Orada kesinlikle birinci olmam gerekiyordu. Çok da iyi çalışmıştım ama psikolojik olarak hazır hissetmiyordum. Kendimi kesinlikle şampiyon olmaya odaklamıştım. Ama orada ilk turda yenildim. Daha sonra kendi kendime düşününce, bunun dünyanın sonu olmadığını anladım. Sadece hayatın önemli bir parçasıymış. Orada yenilmem bana çok şey kattı. Bana bir ders oldu ve ondan sonra kendimi o kadar şartlandırmamayı öğrendim. Bazen yenilgiler de insana bir şeyler kazandırıyor.

HEDEF, MEZUN OLMADAN MADALYA ALMAK

Türkiye'de gençler vebüyüklerde, her derecedemadalyası var. Uluslararasıturnuvalarda dereceleri var.Karabağ'da AkdenizTurnuvası'nda üçüncü oldu,Üniversiteler arasında üç yıldırTürkiye şampiyonu, Bu yazyapılacak DünyaÜniversitelerarası GüreşŞampiyonası ile gelecek yılyapılacak ÜniversitelerarasıOlimpiyatlar'a üniversite adınakatılıp mezun olmadan öncemadalya almak İstiyor. Hedefiİse 2016 Brezilya Rio YazOlimpiyatları'nda müsabakalarakatılıp ülkesine ve üniversitesinemadalya getirmek.