Sosyal Medyada Bir Sürüklenmişlik Var

Sosyal Medyada Bir Sürüklenmişlik Var
Kadir Has’ta yüksek lisans eğitimine başladığımda adını övgüyle duydum İsmail Hoca’nın. İlk başlarda bölümü yadırgamadım desem yalan olur. Ama zamanla birebir şahit olunca aslında bölümün önemini ve gerekliliğini kavradım. Zaten İsmail Hoca’yla konuşup ikna olmamak imkansız, dersini alan da seviyor almayan da. Her daim yeniliğe açık ve gençlerin yanında yer alıyor. Düşünsenize ders aldığınız eğitmen sosyal medyayı seviyor ama bilinçli kullanmak şartıyla. Yeni medya eğitiminin tek amacının; bilinçli ve sorgulayan bir yeni medya gençliği yetiştirmek olduğunu belirtiyor. Yeni medyayı Khas İletişim Fakültesi Yeni Medya Bölümü öğretim görevlisi İsmail Hakkı Polat hocamızdan dinleyelim.

İlginç ders içerikleriniz var, sosyal medya diyeti gibi. Biraz bahseder misiniz?

Sosyal medya diyetini ilk 2012’de gerçekleştirdik. Bir gazeteci arkadaşım ‘acaba çocuklar sosyal medya diyeti yapsa kaç gün dayanabilir?’ diye sordu. ilk başta sadece sohbette konuşulan bir konuydu. Daha sonra nasıl yapabileceğimizi ve ödevin içeriğini tartıştık. 48 saat olmasına karar verdik, belirlenen sosyal medya ağlarına girilmeyecek. Ve öğrenciler bu süreci günlük tutarak anlatacaklardı. ilk diyetimizde yanlış hatırlamıyorsam toplam 20 öğrenci vardı. 11 öğrenci diyeti tamamlayamadı, 5’i unutup diyeti bozdu, 4’ü başarıyla tamamladı. Bu seneki diyette Whatsapp’ı dahil edince komik yorumlar ortaya çıktı. Bir öğrencim; “arkadaşımla buluşacaktım. Whatsapp’tan konum attım baksana dedi gözlerim doldu hocam.” yazmış. (Gülüyor.)

Peki hocam diyet hedefine ulaştı mı?

Amacımız farkındalık yaratmaktı. Sosyal medyada bir sürüklenmişlik var ‘yani herkes kullanıyor ben de kullanayım’ düşüncesi hakim. Son zamanlarda Snapchat yaygın, tavsiye ediyorlar. Hiçbir şeyi sorgulamadan bir sürüklenme söz konusu. Diyette de amacımız, sorgulayan bir sosyal medya kullanıcısı oluşturmak. Öğrencilere ‘ben kullanıyorum ama bana faydası ne?’ gibi sorular sordurabilmek.

Yeni medya bölümünün önemi son dönemlerde fark edilmeye başlandı, bölümü biraz anlatır mısınız?

Yeni medya oluşum sebebiyle var olduğu nitelikleri araştırma ve bu konuda hem akademik hem sektörel bireyler yetiştirmek ile mükellef bir bölüm. Tabii ders işlenirken tüm teknolojileri kullanmaktan geri kalmıyoruz. Zaten klasik eğitim yöntemi bölümün ruhuna aykırı. Biz siber dünyanın sınırsızlığını nasıl kullanabiliriz derdindeyiz. Akıllı cihazları kullanarak ders işleme yöntemleri üzerine araştırmalar yapıyoruz. Buna öğrencilerle beraber yapılan deneysel bir araştırma diyebiliriz, öğrenci tablet vasıtasıyla ders içeriklerine istediği zaman ulaşabiliyor, eğitmenlerle sürekli iletişim halinde.

Tercih dönemindeyiz veliler nasıl karşılıyor? Ön yargı var mı?

Kuşkusuz var, çünkü kuşak sıçraması var. Anne babalar hep gelenekselleşmiş eğitimden yana ama bu yavaş yavaş değişiyor. Anne babası istememesine rağmen bölümü tercih eden öğrenciler var. Veliler sen bir sene oku, seneye değiştirirsin düşüncesindeler. Ama bu tercih döneminde aileler daha bilinçli, özellikle Gezi Parkı eylemlerinde twitter'in yoğun kullanımı bilincin artmasına neden oldu. Ama kabul edilmesi lazım ki yeni medya artık kaçınılmaz bir gerçek.. Öğrenciler hangi bölümü okurlarsa okusunlar yeni medya temelini öğrenecekler.

Gezi olaylarında çok fazla bilgi paylaşımı oldu, yeni medya eğitmeni olarak nasıl yorumluyorsunuz?

Sosyal medyadan örgütlenip siyasal talepleri dile getirme daha emekleme döneminde. Dolayısıyla siyasette sonuç alıcı olarak görmek için daha çok pratik yapılması lazım. Sosyal medya üzerinden büyük kitleleri harekete geçirebiliriz önemli olan kalıcı olması. Arap Baharı örneğinde, büyük kitleler örgütlendi fakat bir süre sonra dağılmalar başladı çünkü fikir ayrılıkları oluştu. Dolayısıyla deneyimlenmesi gereken büyük kitlelerin tepkilerinin nasıl toparlanacağı, üzerinde araştırılması gereken konu bu.

Occupy Wall Street eylemleri çıktığında bir arkadaşım Amerika’daydı, rica ettim izlenimlerini anlatsın diye. ‘Abi toplamda 150 kişi var” dedi. Sen olaya geleneksel gazetecilik gözüyle bakıyorsun dedim, eğer 150 kişiden 10’u occupyworld.com internet sitesine ekler ve videoyu izleyenlerin sayısı 10.000’i geçerse polis geri çekiliyor. Dolayısıyla kilit nokta fiziksel olarak orada kaç kişinin olduğu değil, dünyada kaç kişinin haberi olduğu. Sosyal medya bunu çıplak bir biçimde görüntüleyen alan. Kısaca tüm gezi olaylarında dezenformasyon, montaj gibi etkenlerle insanların kafası çok karıştı. Çıkış yolu; yeni medya okuryazarlığı.

Peki Twitter yasağı?

Teknoloji öyle ilerledi ki bunun sembolik bir anlamı var. Gençler herşeyin farkında. Ama dünyada sosyal medyaya karşı hep bir korku var. Çünkü yöneticilerin pek hakim olamadıkları alan. Eğer yönetici kesim yeni medya okur yazarlığını destekler hale gelirse evrim olur. Bu gelişimi kabul etmeyen ülkelerde ise devrim olur. Ama şu anki duruma baktığımızda en iyimser ben bile karamsarlığa kapılıyorum.

Son olarak herkesin ortak rahatsızlığı haline gelen reklam mesajları ve aramaları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bireyin izni alınmadan sosyal ya da ticari aramalara maruz bırakma yeni medya kullanımının artmasıyla çoğaldı. Geçtiğimiz 1 Mayıs’ta yeni bir kanun yürürlüğe girdi ama kanun sadece ticari kurumları kapsıyor. Yani değişen pek birşey yok, eğer yardım kurumu diye arama yaparsanız kanuni sürece dahil olmuyorsunuz. Ek olarak bir marka eğer sizi şahsi numarasından ararsa herhangi bir sorun teşkil etmiyor.

Beni daha çok araştırma kurumlarından arıyorlar hocam ve ben bilgi paylaşmama rağmen her şeyimi zaten biliyorlar.

Evet sorun kişisel bilgilerimize herkes tarafından erişiliyor olmasında. Maalesef alt yapıda yeterli anayasal düzenlemeler mevcut değil. Yapılması gerekenler ise, düzenleyici kurumun kişilerin şahsi bilgilerini güvence altına alacak yasa çıkarması ve daha da önemlisi yasayı yürürlüğe koyan kişilerin yeterli alt yapıya sahip olmaları gereklidir.